Nisan 2018 Doçentlik Başvuru Koşullarının Düşündürdükleri
Oktay BERBER
Son dönemde doçentlik ile ilgili sözlü sınavın kaldırılacağı, doçentlik ile ilgili süreçlerin kişinin akademik kadrosunun bulunduğu üniversite tarafından yürütüleceği yönünde bir takım söylentiler dolaşmakta iken, Doçentlik unvanı için Nisan 2018 döneminde ÜAK’a (Üniversitelerarası Kurul Başkanlığı) başvuracak adaylar için başvuruda aranacak şartlar birkaç gün önce değiştirilerek ilan edildi. Şartlar incelendiğinde bazı puan türlerine (makale, kitap, verilen ders gibi) karşılık verilen puanlarda değişiklikler olduğu fark ediliyor. Söz konusu puanların aşağı veya yukarı yönlü değiştirilmesi çok ciddi mesele olmamakla birlikte şartlar içerisine yerleştirilmiş bazı ifadeler ciddi sıkıntılar ortaya çıkaracak. Örneğin; bir makalenin uluslararası sayılabilmesi için ya makalenin yayımlandığı dergi SSCI, SCI, SCI-Expanded, AHCI indekslerinde yer almalı veya diğer alan indekslerce taranmalı.
Türkiye’de bahsi geçen indeksler tarafından taranan dergi sayısı ve bu taranan dergilerde yayın yapmak için neler gerektiği işin içerisindeki çevrelerce az-çok malum. Konuya vâkıf olmayanlar için ise birkaç sayısal veri meselenin anlaşılmasına yardımcı olacaktır.
“Sosyal, Beşeri ve İdari Bilim Alanı” kapsamında yayın üreten/üretmeye çalışan akademisyenler için SSCI, SCI, SCI-Expanded, AHCI indeksleri tarafından taranan dergiler “en kıymetli” olarak telakki edilmekte ve bu dergilerde yayınlanan bir makalenin değeri toplam beş türde değerlendirilen dergiler arasında (Nisan 2018 koşullarına göre) en fazla puanı almaktadır. Bilimle uğraşan insanlar tarafından yayınların takip edilmesinin önemi ve bu öneme binaen dergilerin belirli bir “statü/mevki”de değerlendirilmesi kabul edilebilir bir durumdur. Ancak bazı bilim alanlarının problemlerinin görmezden gelinerek bütün bir camiayı aynı kefeye koymak ne kadar kabul edilebilir bir uygulamadır, işin bu kısmı tartışılmalıdır.
İşbu satırların sahibi olarak yalnızca “Tarih” alanı hakkında şu bilgilerin paylaşılmasının elzem olduğu ve bu doğrultuda “Sosyal, Beşeri, İdari Bilim Alanı” içerisinde değerlendirilen “Tarih” alanının farklı değerlendirilmesi gerektiği kanaatindeyim.
Sözü edilen “önemli” indekslerden SSCI (Social Sciences Citation Index) genel bir incelemeye tabi tutulduğunda; tarih alanında hazırlanan bir makaleyi Türkiye’de yayınlatabileceğiniz dergi sayısı yalnızca BİR adettir. Ayrıca bu TEK dergi de Türk dünyası ile ilgili yazıları kabul etmektedir. Buna ek olarak söz konusu dergiye gönderilen yazıların sayısının çokluğu nedeniyle bu dergide makalenin yayınlanması için 2-3 sene beklemek gerekmektedir. Buna mukabil yine SSCI indeksine giren tarih alanında Türkiye dışında yayın yapan yabancı dergi sayısı 88 adet iken, bu dergilerin yalnızca YEDİ tanesi “genel tarih” içerikli olup, geri kalan 81’i Amerikan Tarihi, Afrika Tarihi, Musevilik Tarihi, İngiliz Tarihi, Düşünce Tarihi gibi özel konularda yayın yapmaktadır. Türkiye’de tarih alanında üretmeye çalışan araştırmacıların çok büyük bir oranda Türk tarihi ile ilgili yayın yaptığını düşünürsek, yapılan bu yayınların SSCI indeksine giren bir dergide yayınlanma olasılığını hesaplamak güç olmasa gerektir. (2015 yılı içerisinde doçentlik kriterleri üzerine YÖK tarafından yapılan çalışma kapsamında üniversitelere görüş sorulmuş, örneği verilen Tarih alanında SSCI kapsamındaki sayısal verileri içeren bir rapor 30.01.2015 tarihinde ilgili birimlere teslim edilmişti. Üç kişilik komisyon tarafından ortak oluşturulan söz konusu raporda “Sosyal, Beşeri ve İdari Bilim Alanı” içerisinde yer alan Tarih ve İletişim alanına dair sayısal veriler karşılıklı sunulmuş, bu verilere göre Tarih alanının dezavantajlarından söz edilmiştir.)
Ayrıca sözü edilen dergilerde makalenin değerlendirilmeye alınması için İngilizce, Almanca, Fransızca gibi dillerde yazılmış olması gibi bir zorunluluğun olduğunu hatırlatmak gerekir. O halde, Türkiye’deki araştırmacıların kendi dillerinde yani Türkçe olarak yayın yapmaları istenmiyor mu? Veya bazı çevrelerce kasıtlı olarak dile getirildiği üzere Türkçe bilim dili olarak sayılmıyor mu? Bu kapsamda verilecek son bir örnek meseleyi aydınlığa kavuşturacaktır. Yaklaşık üç yıl önce bir akademisyen tarafından hazırlanan Türk dünyası ile ilgili bir çalışma yine kendisi tarafından İngilizceye çevrilerek sözü edilen SSCI indeksine giren ve genel tarih içerikli yayın yapan bir dergiye gönderilmiş, yapılan hakem değerlendirmesi sonucu çok küçük bir düzeltme ile dergide yayınlanmak üzere kabul edildiği bilgisi verilmiştir. Ancak çalışma sahibi Türkçe yayın yapmayı daha ön planda tuttuğundan çalışmasını sözünü ettiğimiz “kıymetli indeksli” bir dergiye Türkçe olarak göndermiş ve bu dergi de çalışmayı kabul ederek yayınlamıştır. Yayınlanan bu makale eğer SSCI indeksli dergide yayınlansa bugün 20 puan ediyorken, yazarın kişisel tercihi nedeniyle bugünkü şartlarda 4 puan olarak kabul ediliyor. (Örneği verilen söz konusu girişim, dergilerin yayınlara bakışı ve Türkiye’de yayınlara verilen değere dair tespit yapmak üzerine yapılmış olup, yazar isminin kullanılmasını istemediğinden kişi ve dergi ismi kullanılmamıştır.)
Diğer ismi geçen ve “en kıymetli statü”de değerlendirilen SCI, SCI-Expanded, AHCI adlı indekslerdeki durum ise SSCI indeksi için verilen sayısal veriler ve örneklerden farklı değildir.
Nisan 2018 doçentlik başvuru kriterleri içerisinde makaleler için belirlenen “ikinci sırada kıymetli yayın” kapsamında “Alan İndeksleri” tanımlaması geçmektedir. Bu tanımlama yine kriterler içerisinde “ISI Database’e giren ilgili indeksler veya SCOPUS” şeklinde bir açıklama ile verilmiştir. Bu indekslere girip hangi dergi bunlar tarafından taranıyor diyerek araştırdığımızda görünen tablo Tarih alanı için yine yukarıdaki örneklere benzer büyük problem teşkil etmektedir. Peki bu ne demek?
“YÖK Akademik” adı verilen ülkemizdeki akademisyenlerin kayıtlı olduğu bir tarama programındaki verilere bakıldığında tarih ile ilgili bir anabilim dalında çalışan yardımcı doçentlerin toplam sayısı 636 olarak görünüyor. Bu rakam içerisinde “İlkçağ Tarihi, Ortaçağ Tarihi, Yeniçağ Tarihi, Yakınçağ Tarihi, Genel Türk Tarihi, Osmanlı Kurumları ve Medeniyeti Tarihi, Atatürk İlkeleri ve Cumhuriyet Tarihi, Siyasi Tarih, Uluslararası İlişkiler, Çağdaş Dünya Tarihi” alanlarında görev yayın yapan yardımcı doçent unvanlı akademisyenler yer almaktadır. Doçentliğe başvurmak için yabancı dil puanının en az 65 ve üstü olması gerektiğinden bu 636 tarih ile ilgili yayın yapan yardımcı doçentin 1/3 oranında dil puanını almış olduğunu düşünürsek 212 yardımcı doçent olarak çalışan akademisyenin doçent olmak için müracaat etme potansiyeli olduğunu görürüz. (Söz konusu 1/3 oranı yalnızca iyimser bir tahmindir.) Peki bu akademisyenlerin bugüne kadarki yayınları sözü edilen iki alan indeksine giriyor mu? (Bu 212 kişilik başvuru potansiyeli olan yardımcı doçentten birinin –ki bu satırların sahibi oluyor- şimdiye kadarki yayınladığı ve uluslararası statü taşıyan makalelerinin hiçbiri uluslararası sayılamıyor) Bu iki indekse girecek şekilde şimdiye kadar yapılan uluslararası yayınların her birinden 10 puan alınabiliyorken, düştükleri “ulusal makale/kıymetsiz” statüsü nedeniyle çalışmaların her biri 4 puan olarak değerlendirilecek. Kaybedilen 6 puan ne olacak? Bu 6 puan nereden karşılanacak?
Eğer YÖK ve ÜAK’ın yaptığı düzenlemelerin amacı mevcut dergileri daha kıymetli hale getirmek ise buna karşılık muhasebeciliğe başlayan akademisyenlere de bir çare bulmalıdır. Nitekim yalnızca puan doldurmak için yapılacak yayınlardan ne memlekete ne de bilime bir katkı olmayacaktır.
Sormadan edemiyorum:
Bugün Türkiye’de yayın yapan yüzlerce dergiye YÖK tarafından; “derginize uluslararası diyorsunuz, fakat yapacağımız yeni düzenleme ile derginiz bu statüye haiz olmayacak, dolayısıyla derginizin uluslararası statüde değerlendirilebilmesi, yazarlarınızın mağduriyet yaşamaması için … tarihine kadar gerekli çalışmaları yapmanızı öneririz” şeklinde bir uyarı gönderilmiş midir?
Bu uyarı söz konusu ise kamuoyuna bunun bilgisi verilmiş midir? Verildi ise hangi tarih ve sayı numarası ile yapılmıştır?
Herhangi bir dergi yayın şamasına başlamadan önce nasıl bir kontrol mekanizmasına tabi tutulmaktadır? Her isteyen dergisine “uluslararası dergi” diyebilmekte midir?
Sözü edilen indekslerin tarandığı dergilerde bugünden itibaren ortaya çıkacak yığılmalar (Tarih alanı bunu işaret ediyor) ve bu yığılmalara karşılık bir makalenin yayımlanması için gerekecek muhtemel 3-4 senenin hesabını YÖK veya ÜAK verecek midir?
Bu karar alınırken her bir alan için söz konusu indeks tabanına giren kaç dergi olduğu araştırılmış mıdır?
Vaktiyle 5-6 makale ile doçent olanlara karşılık bugün uygulamaya konulan yeni şartlar ile eskiden hesap mı sorulmaktadır? (Bu satırların sahibinin 5-6 makale ile doçent olanlarla bir husumeti söz konusu değildir, meseleyi aydınlatmak için kıyas yapılmaktadır.)
Mevcut şartlar içerisinde yeni bilim insanlarının yetişmesi konusunda nasıl bir varsayım söz konusudur?
Bir türlü son hali oluşmayan doçentlik başvuru kriterlerinin bu kadar değiştirilmesinde doçent adaylarının dikkate alınmamasının etkisinin olabileceği düşünülmüş müdür?
Şartların her seferinde değiştirilmesinden maksat niceliğin arttırılması mı, yoksa niteliğin arttırılması mıdır?
Oyun oynanırken oyun kurallarını sürekli değiştiren bir kuruma karşı güven sağlanabilir mi?
Bu ve benzeri konularda kararlar alınırken üniversitelere arada bir de olsa danışıldığında ─ki bu danışma işinin de öylesine yapıldığı kanaati herkesçe malum─ gönderilen cevaplara, önerilere ne kadar bakılmaktadır?
Her bir karar alınmadan önce ilgili kurullarda oylama yapılmakta mıdır?
Oylama yapılmakta ise bu oylamada oy kullananlar kimlerdir? (Durum oylamaya katılanların akademik kimlikten uzak olduğunu gösteriyor)
Akademik yayınlarımızı koyduğumuz ve her seferinde altı bir şekilde delinen bu heybemizi kim dikecek?
Sayın Yrd.Doç.Dr. Oktay Berber Eskişlehir Osmangazi Üniversitesi öğretim üyesidir.