Son zamanlarda bâzı çevrelerde ısrarla savunulmaya çalışılan “kandil karşıtlığını” anlamakta güçlük çekiyorum. “Kur’an da yok” ne demek? Anlamsız bir düşünce biçimi. Kur’an, ana ilkeleri belirtir. Sünnet, bunları nasıl uygulayacağımızı öğretir. Sonrasında, ana ilkelere uygun olmak kaydıyla, toplumlar, zamanın şartlarına göre, dînî ilkelerin hayâta uyarlanması için yeni uygulamalar geliştirirler. Kandil de bunlardan birisidir. Kandil vb. uygulamalar sâyesinde, günlük hayatın hayhuyu içerisinde ihmál ettiğimiz konularda tefekkûr eder, birbirimizle iletişime geçer, dostluk bağlarını güçlendirir, kandil simidi vb. mütevâzı hediyelerle, aramızdaki muhabbeti artırırız. Bundan rahatsızlık duymak yerine, mutlu olmalı ve bu gelenekleri yaşatmalıyız. Kur’an’dan ilham alarak, İslâm dîninin ana ilkelerinden hareketle, yaşanan hayâtın gerektirdiği ilke, kural ve kavramların oluşturulması, bunların yine İslâm’ın ana ilkelerine uygun şekilde (adâletin sağlanması, liyâkate önem verilmesi, ortak aklın inşâsı, iyilik üzerine olunması ve kötülük yapmaktan sakınılması, iyiliğin yeryüzünde hâkim kılınması ve kötülüğe engel olunması için imkân ölçüsünde çaba gösterilmesi vb.). tatbik edilmesi amacıyla gayret gösterilmesi, şuurlu bir müminin en önemli ödevleri arasındadır, yaradılış gâyesinin en önemli unsurudur. Sekûler hukukta bile kurallar hiyerarşisi vardır; Anayasa, kânun, yüksek yargının içtihatları, yönetmelik, tebliğ, mukteza vb… Kur’an da olması kaabil olmayan şeyleri orada aramak ve sonra da “Kur’an da yok” diyerek karşı çıkmak, Müslümanları ortaçağlaşmaya/medeniyetsizliğe mahkûm etmek anlamına gelir. Bu şekilde, Kur’an’ın nâzil olduğu dönemde dahi insan/toplum hayâtının idâme ettirilebilmesi kaabil değildir.