Mehmet Memiş (E Öğretmen)
Hasan Oralatay
Türk Kültürü Yayınarı
1976
286 Sayfa
Büyük Türkistanın ortasında Tanrı Dağları vardır, bu dağlar Büyük Türkistanı ikiye ayırır, doğuda kalana Doğu Türkistan, batıda kalana Batı Türkistan derler, fakat bu ayrılık sadece coğrafi ve siyasi durumu belirtmeye yarar, gerçekte ise iki Türkistan her bakımdan tek ülkedir. Bugün Doğu Türkistan Çinlilerin, Batı Türkistan Rusların işgali altındadır, her iki devlet de komünisttir, bu itibarla oralardaki otuz – kırk milyon Türk, aynı çileyi çekmektedirler. (Kitaptan)
Tabii bazı bilgiler güncellemek gerekirse: günümüzde Sovyet işgali altında bulunan Kazakistan’ın batı kısmı bağımsızlığını kazanırken doğu kısmında Çin işgali altında zulüm ve kültürel asimilasyon sürmektedir.
Kitapta Kazakların geçmiş tarihi ve işgalcilere karşı mücadelelerinin yanında onların yaşayış ve kültür ve gelenekleri anlatılıyor. Ama kitabın ana konusunu onların Gobi Çölünü geçerek, Himayaları aşarak Keşmir’den Türkiye’ye göçünü teşkil ediyor.
Bu göç ki herhalde dünyada benzeri yoktur: Göç kafilesi, Gobi Çölü’nü kılavuzsuz, susuz günlerce atların, develerin sırtında kimileri yayan sürüleriyle geçiyorlar. Arkasında düşmanın saldırı ve baskınlarına dayanamayarak zor bir karar veriyorlar: Himayaları kışın geçmek. Gerçekten Himalaya yolculuğu Ekimde başlıyor Hazirana kadar sürüyor. Gobi Çölü’nde susuzluk, Himalayalarda IS denilen havasızlık hastalığından çoğu yaşlı ve çocuk olmak üzere kafilenin yarıdan fazlası ölüyor, hayvanları telef oluyor.
Kitabın önsözünde yazar Hasan Oraltay:”Bu kitabımda sizlere, insanlık tarihinin 20. asırdaki en vahşî bir kısmını anlatacak, vatan ve hürriyet uğrunda dillere destan olan «Kazak Türkleri»’nin komünizme karşı mücadelelerini izaha çalışacağım. Her gün korku, her gün heyecan ve binbir entrikalar İçerisinde hayat sürmenin acısını ancak çeken bilir… Bu eza ve cefalara katlanmamızın sebebini sormağa bilmem lüzum var mı?… İşte kitabımızın ana konusunu bu nokta teşkil etmektedir. Bu soruya tek cümle ile şöyle cevap verebiliriz. «TÜRK olmamız, Rus ve Çin’ e köle olmak istemeyişimiz, hür bir insan olarak yaşamak arzusunu özleyişimizdir…» Her insanın vatan ve millet için faydalı işlerle uğraşması, çalışması en faziletli bir vazife olduğuna göre, ben de insanlık dünyasına bu vahşet âleminin iç yüzün ü tanıtmakla, en kutsal borçlarımdan birini ödediğime İnanıyorum. Bu kitabı daha evvel yazabilirdim. Fakat maddî imkânsızlıklar yüzünden, biraz geç kalmış bulunuyorum. Buna rağmen, büyük kahraman Osman Batur ‘ un şehid olmasının 10. yıl dönümünde bu İşi başarmakla, onun başladığı mücadelenin ölmediğini, ölmeyeceğini ve Türkistan Türkleri yaşadıkça, dünyada hak ve adalet var olduğu müddetçe, onun gayesine bir gün elbette erişebileceğini söylemekle bahtiyarım. Hiçbir menfaat gözetmeksizin ve hiçbir hakikati gizlemeksizin takdim etmekte olduğum bu kitabımda, bir taraftan da Kazak Türklerinin yaşama tarzlarını bulacak, onların dinlerine, örf ve âdetlerine ne kadar sadık kaldıklarına şahit olacaksınız. Bu kitabımı, başta büyük kahraman Osman Batur ve Canımhan olmak üzere, bütün Kazak Türkü şehitlerine ithaf ediyorum. Aziz ruhları şad olsun. “diyor.
Hsasan Oraltay,II. Baskının Önsözünde de: “ 1949 Senesinin Aralık ayının son haftasında, «Köklük » dağından Göbİ çölüne doğru hareket ederken, memleketten bu kadar uzun vakit uzak kalacağımızı tahmin etmiyorduk. Yahut öyle inanmak istiyorduk. Sanki, birkaç ç gün sonra,
birkaç hafta en fazla birkaç ay sonra gene geri geleceğimizi, vatanımızda, kardeşlerimiz arasında olacağımızı umuyorduk. Çünkü , ayrılmaya, temelli uzaklaşmaya kıyamıyorduk. Bizi doğduğumuz vatanımızdan, ecdadımızın miras bıraktığı, tarihîmiz, şanımız, şerefimiz olan vatanımızdan uzaklaştırmaya hiç kimsenin hakkı yoktu. Bunu yapan, yapacak olan ancak zâlimlerdir, baskıncılardır, sömürgecilerdir. Bu asırda hiç kimse bu suçu işlemez diyorduk. Yanılmışız, bunların hepsinden beter olan komünistler bizi yatanımızdan sürdü . Memleketimizi istilâ ederek halkımızı katliama tabi tuttu.”diyor.