Kelimeler Söylemek ve Yazmak İçindir

Turgut GÜLER

Maddenin katılığında donup kalan insan, rûhunu besleyecek faaliyeti, bir türlü kotaramıyor. Ondan sonra da, meydânlar dolusu nârâ dinliyoruz. Son durakta, her şeyin aslına rücû’ edeceğini bilenler vakarla hareket ederken, bu âkibeti sürpriz görenler yıkılış senaryoları yazıyor. Neylersin, “acz” denen haslet, pek fazla insânî takılıyor…

Kelimelere yüklenen mânâ, insan neslinin maddecilik karşısındaki en mühim gâlibiyet nişânesidir. Etrâfımızı kuşatan eşya, tabiat, hayvanlar ve bitkiler, hep kelimeler sâyesinde mânâ iklîmine giriyor.

Taşa “taş”, pamuğa “pamuk”, buğdaya “buğday” kelimeleriyle etiket hazırlamamız, belki de hiç farkında olmadan bizi inisiyatif sâhibi yapıyor.

Hamlet’in meşhûr tirâdında arka arkaya üç def’a tekrârladığı:

“Kelimeler!”

nidâsı, aynı zamânda vâroluş formülüdür.

Kelimeler, söylemek ve yazmak içindir. Kur’ân’ın nâzil olan ilk âyetleri de, “oku!” emrini vermekte. Yâni, kelimelerin esrârını öğrenme ameliyesini “oku!” diyerek ilâhî renge bürümekte.

Kelime tâlimi yapmak, ilmin kapısının da tek anahtarı. İnsana üstünlük veren mümeyyiz vasıflar arasında, kelimelere âşinâ olmak, bir hayli öne çıkıyor. Daha da ileri giderek, rûyâ görmenin bile kelimelerle mümkün bulunduğunu söyleyelim. Çünkü rûyâya sebeb, vesîle, dekor ve netîce teşkîl eden her çeşit anlamayı ve anlatılmayı bekleyen durum, kelimeye muhtaçtır.

İnsan, kelimelere bu derecede irfân borçlu olduğuna göre, onların kıymetini de takdîr etmeli değil midir? Başka milletleri bilemeyiz, ama Türk milleti adına birileri, haylidir, kelimelere eziyet ediyor. Nesebi gayr-ı sahîh ve tufeylî gömleklerini, asır-dîde kelimelerimize zorla giydirmeye çalışıyor… Almanların Joseph Arthur’a yaptıkları gibi…

Esas adı Joseph Arthur olan Gobineau, şuûrlu bir Fransız olmasına rağmen, ona daha çok Almanlar sâhip çıktı. Târîhin garîb cilvelerinden biri olarak kayda geçen bu mes’ele, suyun, kaynağından uzaklaştıkça nasıl bulandığını gösteriyor.

Essai Sur l’Inégalité Des Races Humaines[1] adını verdiği eserinde, hiyerarşik bir ırk nazariyesi ortaya atan Gobineau, Ârîleri üstünlük menbaı bilir. Bu kalem ve düşünce erbâbı Fransız’a göre, Asya’da oturan Ârîler; Sâmî, Hâmî ve Zencîlerle; Avrupa’daki Ârîler de Keltlerle Slavlara karıştıkları için, sâfiyetlerini kaybetmişlerdir.

Gobineau’nun hesâbına bakarsak, geriye bozulmamış Ârî ırk temsîlcisi olarak bir tek “Germenler” kalmıştır. Ancak, bu Germen topluluğu, bugünkü Almanlar değil, İngiltere, Belçika ve Kuzey Fransa’da oturan sarışın ırk mensuplarıdır.

Gobincau, 19. yüzyılın ortasında bu sözleri kâğıda döktüğünde, pek dikkati çekmedi. Yaklaşık bir asır sonra, “Germen” tâbiri “Alman”a eşit sayılıp ihtirâslara payanda yapıldı.

Hiç kimsenin farkına varmadığı bir zamân diliminde, tamâmen Almanların tapu kaydı çıkardığı bir “Gobineauculuk” doktrini görüldü. Ludwig Schemann, Gobincauculuğu yaymak üzere bir dernek kurduğunda yıl 1894’dü ve “Nazi” kelimesinin Dünyâ’ya tehdîd nârâları gönderdiği devire en az otuz sene vardı.

Târîhî hesapların dört işlemi, bâzen kekeme oluyor…

 Dipnot

[1] İnsan Irklarının Eşitsizliği Üzerine Deneme

Yazar
Turgut GÜLER

1951 yılında Afyonkarahisâr’ın Sultandağı ilçe­sine bağlı Dort (bugünkü Doğancık) köyünde doğdu. Âilesi, 1959 Ocağında Aydın’ın Horsunlu kasabasına yerleşti. İlkokulu orada, Ortaokulu Kuyucak’da okudu. İki hafta kadar ... devamı

Bu websitesinde farkı kaynaklardan derlenen içerikler yayınlanmakta olup tüm hakları sahiplerinindir. Sitedeki içerikler atıf gösterilerek kaynak olarak kullanlabilir. Yazıların yasal sorumluluğu yazara aittir. Tüm Hakları Saklıdır. Kırmızlar® 2010 - 2024

medyagen