Bu yazımızda yanı başımızda bulunan Türk kardeşlerimizin genellikle Irak Türkmenleri olarak andığımız soydaşlarımızın yüzyıllar içinde geliştirdikleri Hoyrat ve Manilerinden örnekler vereceğiz.
Bilindiği gibi Hoyratlar daha çok Irak Türkmenleri arasında yaygın bir şekilde dile getirilir ve buradan da Türk dünyasına yayılır ve sevilerek kullanılır.
Yazımıza Irak Türklerinin liderlerinden Erşet Hürmüzlü tarafından 1967 yılında yazılan bir yazıdan alıntılar yaparak konuyu ele alacağız.
“Bugün Irak Cumhuriyetinin bir il merkezi olan Kerkük şehri, Irak Türkleri ile meskûn bulunan bölgelerin de merkezidir. Irak Türkleri denildiği zaman Kerkük akla gelir, bunun sebebi Irak Türklerinin bulundukları bölgelerin en fazla nüfuslusu oluşu ve Türklük davası için zaman zaman göğüs gererek türlü felaketleri göze almasıdır. Osmanlı hanedanının ortadan kaldırılmasından sonra, Irak Hükümetine bağlı bir liva (Vilayet) olan Kerkük, günümüze kadar geçen süre içinde üç katliama şahit olmuştur.”
1924 Tiyariler, 1946 Gavurbağı mezbahası ve 1959 da ise Komünistler tarafından yapılan katliamlar Kerkük’te dalgalanan Türklük şuurunu sindirememiştir. Türk kültürü ve Türk ananeleri Kerkük’te yaşamaktadır.
“Kerkük şehrinin hususiyetlerinden biri de bütün Türk dünyasınca meşhur olan fakat kendisine mahsus kalan Hoyratlarıdır.
Türk edebiyatına mal olan bu Hoyratlar, nesilden nesile aktarılmış ve bir “Türk Halk Edebiyatı” halinde bugüne kadar da korunmuştur.”
“Hoyrat; mani gibi bir duygu veya düşünceyi özlü yönleriyle bir bütün olarak dile getiren, dört veya seyrek olarak daha dazla kanattan yapılmış bir nazım şeklidir.”
“Maniler ise; mısraları arasında bir dereceye kadar fikir birliği görülen ve her mısraı yedi heceden ibaret olan mevzun ve kafiyeli nazımdır.”
Şimdi bazı örnekler verelim:
“Kerküklü acı kadere küserek, çektiği çilenin acısını dile getirmektedir:
Günahımnan
Hudam geç günahımnan (günahımdan)
Ciğerden bir ah çektim
Tutuldu gün ahımnan
Kalplerde bulunan ızdırap ateşi o kadar sızlatıcı, o kadar fecidir ki:
Ok dayandı
Sinem’e ok dayandı
Bağrımın ataşınnan (Ateşinden)
Vurduğu okta yandı
Kerküklü çilesini anlatamadığından dertlidir, bu acıların tesiriyle çektiği mihnetin hakikatini şöyle haykırmaktadır:
Düşte gör
Hayalda gör düşte gör
Düşenin dostu olmaz
İnanmassav düşte gör.
Bu acılar o kadar içlidir ki her şeyi alıp götürür. Kerküklü’nün kalbinde devamlı bir sızı, gözlerinde beliren devamlı bir acıyı yerleştirmektedir:
Oyan yeri
Seherden oyan yeri
Yüz il (yıl) sel gelse oymaz
Bir gün gam oyan yeri.
Hoyrat ve manilerde geçen Türk bölgelerinin adları da yine bu acı hakikatlarla bağlanmaktadır. Hoyratların ve manilerin Kerkük’te doğduğuna göre Kerkük üzerine söylenenleri de fazladır:
Kerkük’üm fener Kerkük
Mum kimin (gibi) yanan Kerkük
Yağ yandı fitil yandı
Korkaram (Korkarım) söner Kerkük.
Feryadına karşı, ta uzaklardan (Hasa) çayının ötesinden, kocaman (Kale) den iniltili bir cevap gelir:
Kerkük’üm mahmur Kerkük
Tarihte meşhur Kerkük
Barıvı eller yiri (Yiyor)
Bağvanuv mağdur Kerkük
Kerküklü, hükümet sarayının önüne geliyor, her şey normal, güneş her günkü gibi doğuyor, dün bıraktığı yerler yine aynı insanlarla dolu, fakat nedir bu hal? Nedir bu değişiklik?
Kerkük’ün bu sarayı
Acep noksandı neyi? (Nesi)
Bayrağı asılıdı (Asılıdır)
Hani o Yıldız Ayı?
Kerküklü tuttuğu yol uğruna her şeyini feda edebileceğini şu mani ile ifade eder:
Kerkükliyem men özüm
Kulak ver dinne sözüm
Aşretten Türk’e kurban
Evvel başta men özüm
Men bir Türk aslanıyam
Ateşten korkmaz özüm.
Fakat bu zavallı Kerküklü ne yapsa, kime yalvarsa nafile. İyisi mi bir nurlu günün doğuşunu beklesin, kendisine emanet edilen şuuru kalbinin derinliklerinde saklasın:
Oyan Kerkük
Yaramı oyan Kerkük
Gün çıktı el oyandı
Sende bir oyan Kerkük
……
Oyan Kerkük
Kalk derde boyan Kerkük
Al yavruv kanat alta
Kösküv (Göğsün) ger dayan Kerkük.
Kerküklü, soydaşlarıyla meskûn Erbil şehri için de şu hoyratı söyler:
Erbili
Kim var sevmez Erbil’i
Altunun altuncular
Er kadrini er bili (Bilir)
Erbil’i sevdiği gibi bütün Türk bölgelerini sever ve sayar. Kerküklü için her Türk yurdu bir anne kucağıdır.
Kerkük hoyratlarında ve manilerinde büyük Türk meselelerine yer verilmektedir. Boğazlar meselesi meydana çıkınca Kerküklü bu davaya hoyratıyla iştirak etti:
Boğazlar
Kasap koyun boğazlar
Tanrı yer dağıdanda
Türk’e düştü boğazlar.
Diyerek Türklerin Boğazlar üzerindeki hakkını savunmuş, bu savunmaya azimli olduğunu da şu hoyratla ifade etmiştir:
Boğaza
Derdim çıktı Boğaza
Moskof gözüv oyaram
Yan bakarsav Boğaza
Türk topraklarının felakete uğradığı günlerde, Kerküklü bu büyük acıyı şöyle dile getirir:
Buhara
Süt karıştı buhara
Kaldı moskof elinde
Azer, Kafkas, Buhara
Fakat bu kahraman Kerküklü damarlarındaki kan durdukça bu dava duracaktır, sönmeyen bir aşkla bağlıdır bu büyük ülküye.
Biz Kerkük’ü alınca
Can vermişiğ dalınca
Düşmana boyun eğmez
Bir tek genci kalınca.
Bu elmas kalpli, tunç yürekli, Türklük aşkiyle dolup taşan Kerküklü bekler ve bekler:
Naçar ağlama
Gündü geçer ağlama
Bu kapını bağlıyan
Bir gün açar ağlama.”
**
“Yıllardan beridir, her Kerküklü bu hoyratları söyleye söyleye bağlanan bir kapının açılmasını beklemektedir.”
Pek tabiidir ki Kerkük Hoyrat ve Manileri bu kadar değil. Kerkük Türk’ü her konuda hoyrat söylemiş ve tüm duygu ve düşüncelerini bu şekilde kalıcı olarak dile getirmiştir. Biz ise hatırlamak ve hatırlamakla yetiniyoruz.
Ümidederiz ki Kerkük’ün ve Kerkük’te yaşayan soydaşlarımızın yarınlarının daha iyi olması en büyük temennimizdir.
..
Kaynak: Erşet Hürmüzlü, “Kerkük Hoyratlarında ve Manilerinde Türklük Şuuru”, Türk Kültürü Dergisi, Türk Kültürünü Araştırma Enstitüsü yayını, Ayyıldız Matbaası, Ankara Aralık 1967, Sayı:62, sayfa: 33-40