Kanıtlanmış rezervler açısından hayli zengin olduğu bilinen ve Irak petrollerinin yaklaşık yüzde 10’unu tek başına topraklarında barındıran Kerkük’te sağlanacak kontrol, Kürt gruplarca ileride kazanılması “hayal edilen bağımsız devletin” anahtarı olarak görülüyor. Bu nedenle de Kürt gruplar, Kerkük’ün dışarıya açılmasını istemiyor. Zira Kerkük’e havayoluyla en yakın ulaşım Erbil üzerinden sağlanıyor, Kerkük’e geçişlerdeki idari kontrol de IKBY tarafından sağlanıyordu. Kerkük Havalimanı’yla birlikte kentin yeni bir çekim merkezi haline gelmesi, Kerkük’ün doğrudan uluslararası bağlantıya kavuşması da, IKBY’ye bağımlı olmaktan kurtulmak anlamına gelebilir.
*****
Bilgay DUMAN
Geçtiğimiz haftalarda hem Irak hem de Türkmenler açısından önemli bir adım atıldı. Neredeyse iki yılı aşkın sürede tamamlanan ancak Irak’taki siyasi ortam ve güvenlik problemleri nedeniyle hizmete giremeyen Kerkük Uluslararası Havalimanı’nın açılışı 20 Ekim’de tarihinde yapıldı.
27 Ekim’de de Türk Hava Yolları (THY), İstanbul-Kerkük arasında bir “charter” uçuşu gerçekleştirdi. İki taraf arasında henüz planlı uçuşlar başlamamış olsa da, THY’nin bu seferi, Kerkük’e yapılan ilk uluslararası uçuş olması nedeniyle Türkiye’nin Türkmenler ve özelde de Kerkük’e hassasiyetinin göstergesiydi. THY’nin Kerkük’e ilk uluslararası uçuşu düzenlemesinin, Türkmenler açısından büyük bir destek ve moral olduğunu da söylemek gerek. Ayrıca Türkiye’nin Bağdat Büyükelçisi Ali Rıza Güney ve büyükelçilik mensuplarının, THY uçağını Kerkük’te karşılaması da önemli bir mesaj niteliğindeydi.
Tabii, Kerkük Havalimanı’nın açılışı, bir miktar hükümet çalışmalarının gölgesinde kaldı. Zira Irak’ta yaklaşık bir yıldır hükümet kurulamıyordu. 13 Ekim’de cumhurbaşkanının seçilmesi ve hükümet krizinin aşılmasına yönelik ilk adımın atılmasıyla, tüm gözler hükümet kurma sürecine çevrilmişti. Buna karşın açılış, Kerkük ve Türkmenlerin yanı sıra Irak’taki siyasi, sosyal ve ekonomik dengeler açısından da kritik. Zira “Irak’ın minyatürü” olarak adlandırılan Kerkük, ülkenin en tartışmalı vilayeti olarak biliniyor.
Baskı politikaları
Kerkük üzerinde, siyasi baskının yanı sıra Irak’ın kazancının yaklaşık yüzde 95’ini oluşturan petrol gelirleri nedeniyle ekonomik ve sosyal bir baskı da söz konusu. Bu durum, Kerkük’te yaşayan Türkmenler, Kürtler ve Araplar arasında zaman zaman gerginliğe neden olurken, Bağdat ile Erbil arasında da bir çekişme noktası konumunda.
2003’ten sonra Irak’ın kuzeyinde “görece özerk” resmi bir yönetimsel statü (Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi-IKBY) kazanan Iraklı Kürt gruplar, ABD ile ittifak içerisinde başta Kerkük olmak üzere kuzeyde Türkmenlerin yoğun olarak yaşadığı Musul, Selahaddin ve Diyala’nın bazı bölgelerinde de facto kontrol sağlamıştı. Bu bölgeler idari olarak Bağdat merkezi yönetimine bağlı olmasına rağmen, IKBY’nin etkin olduğu alanlar olarak ortaya çıkmış, Bağdat ile Erbil arasında “ihtilaflı bölgeler” haline gelmişti. Hatta bu durumun çözülmesi için Irak Anayasası’nda “140. Madde” olarak anılan bir kanun bulunsa da, söz konusu soruna çözüm getirilememişti.
Kerkük ve ihtilaflı bölgelerdeki bu durum, IKBY’nin 2017’de gerçekleştirdiği “bağımsızlık referandumu”na kadar sürmüştü. Irak merkezi hükümeti, idari açıdan kendisine bağlı coğrafyalarda IKBY’nin de facto kontrolünü sonlandırmak için askeri bir operasyon yapmış ve 2 gün içerisinde bi bölgelerin kontrolünü ele geçirmişti.
Bölgeye yönelik hesaplar
Ancak operasyonun üzerinden yaklaşık 5 yıl geçmesine rağmen, Kürt partilerin Kerkük ısrarı hiç bitmedi. Hatta Kerkük’ün gelişiminin engellenmesi amacıyla havalimanının açılması bile engellenmeye çalışıldı. Nitekim Kerkük Havalimanı’nın açılmasının hemen ardından, Irak Parlamentosu Başkan Yardımcısı ve Mesut Barzani liderliğindeki KDP üyesi Şahavan Abdullah, Ulaştırma Bakanı’ndan bu tesisin çalışmalarının durdurmasını talep etmiş, yolsuzluk şüpheleriyle teknik aksaklıkları buna dayanak olarak sunmuştu. Ayrıca açılışa Kürt temsilcilerin davet edilmemesi ve havalimanı tabelalarında Kürtçe’ye yer verilmemesi gibi sebepler de, Kürt grupların tepkisine neden olmuştu.
Kanıtlanmış rezervler açısından hayli zengin olduğu bilinen ve Irak petrollerinin yaklaşık yüzde 10’unu tek başına topraklarında barındıran Kerkük’te sağlanacak kontrol, Kürt gruplarca ileride kazanılması “hayal edilen bağımsız devletin” anahtarı olarak görülüyor. Bu nedenle de Kürt gruplar, Kerkük’ün dışarıya açılmasını istemiyor. Zira Kerkük’e havayoluyla en yakın ulaşım Erbil üzerinden sağlanıyor, Kerkük’e geçişlerdeki idari kontrol de IKBY tarafından sağlanıyordu. Kerkük Havalimanı’yla birlikte kentin yeni bir çekim merkezi haline gelmesi, Kerkük’ün doğrudan uluslararası bağlantıya kavuşması da, IKBY’ye bağımlı olmaktan kurtulmak anlamına gelebilir.
Bu durum Kerkük’te özel statülü bir çözümü kolaylaştırabilir. Zira Irak Anayasası’nın 140. maddesi kapsamında Kerkük, özel duruma sahip bir vilayet. 2003’ten önce, özellikle Saddam Hüseyin tarafından Kerkük’te bir Araplaştırma politikası uygulanırken, 2003’ten sonra da ciddi bir Kürt nüfusu yerleşimi yaşanmıştı. Bu da, Kerkük’teki nüfus dengesinin Türkmenler aleyhine değişmesine yol açmıştı. Kerkük’teki dengenin yeniden sağlanması amacıyla nüfus ağırlığına bakılmaksızın eşit yönetim paylaşımına dayalı özel statülü bir vilayet çözümü, en rasyonel fikir olabilir. Zira ağır ilerlese de, bu konuda Türkmen, Arap ve Kürt nüfusunu temsilen siyasiler arasında yürütülen, Birleşmiş Milletler gözetiminde bir süreç var. İşte Kerkük’teki havalimanının açılması, şehrin refah seviyesini yükseltecek gelişmeler yaşanması, uluslararası kamuoyunun da destek vereceği özel statülü bir vilayet çözümünü kolaylaştırabilir. Bu konuda Türkiye’nin de net bir desteği olacağını söylemek zor değil.
————————————————–
Kaynak:
https://www.milliyet.com.tr/yazarlar/dusunenlerin-dusuncesi/kerkukun-kaderi-degisir-mi-6853763?sessionid=3