Kenan EROĞLU
Ülkenin Herhangi bir yerinde bir kaza olur, bir facia meydana gelir, deprem olur.
Önce, başsağlığı dilenir, üzüntüler belirtilir, felaketin büyüklüğü karşısında hayret ifadeleri kullanılır.
Yetkililer ve görevliler, canla başla olay yerine koşar, arama kurtarma çalışmalarına katılırlar. Yaraları sarmaya uğraşırlar.
İlk şaşkınlığın ardından konuşmalar başlar. Maden kazasının, depremin, trafik kazasının ve sel felaketinin meydana geldiği zamanda eğer iktidarda beğenmediğimiz bir parti varsa. Ya da olayın olduğu yerin Belediye Başkanı muhalif partiden ise, olay hemen muhalif olduğumuz iktidar ve Belediye ile bütünleştirilerek bu kere kaza, felaket geri plana itilir, Hükümet İstifaya çağırılır, Belediye başkanı protesto edilir eylemler yapılır, yollar kapatılır ve iş bu noktalara kadar vardırılır.
Yetkili yetkisiz kişiler konuşurlar, akıl verirler, muhalif tv kanalları tarafından konuşturulurlar, eğer iktidara muhalif isek Hükümetin aleyhine beyanatlar alınır, TV kanallarında sık sık tekrarlanır ve yayınlanır.
Bir kısım gazeteler ve televizyon kuruluşlarınca nerede bir muhalif-aykırı insan varsa aranır bulunur, bunlar konuşturulur, Devletin hükümetin, valinin, belediye başkanının aleyhine konuşturulur, “dikkatleri felakete çekiyoruz, gerçekleri aydınlatıyoruz” adı altında bölücülük ve bozgunculuk yapılır.
Muhalif olduğu bilinen anlı şanlı Prof.ler vs. Mimarlar odası başkanları, muhalif partinin gurup sözcüleri, maden-kaza-deprem-afet-felaket uzmanı! Milletvekilleri eski bakanlar konuşturulur, akıl verdirilir, itham ettirilir, felaketten direkt Hükümet sorumlu tutulur suçlanır ve suçlanır.
Kaza ve felaket sırasında, görevli herkes canla başla çalışır, yapılması gerekenleri yapmaya gayret ederler.
Ama bu kimin umurunda, biz suçlarız, herkesi sorumlu tutarız, herkesi istifaya davet ederiz. Madenciler, sorumlular, trafik polisleri, müdürler, amirler istifa etmeli, hatta genel müdürler, bakanlar ve Başbakan dahi istifa kervanına katılmalıdır. Bu kaza ve felaket nedeniyle etkili ve yetkili herkes istifasını vermeli, istifayı isteyen-taleb edenlerin önereceği kişiler bu makamlara getirilmeli ve olmazsa hizmetlerin aksaması pahasına o makamlar boş kalmalıdır. İşler daha da içinden çıkılmaz hale gelmeli, işler uzamalı, kargaşa, karmaşa meydana gelmeli, gazete ve televizyonlarımıza bol bol haberler çıkmalı. Olay nerdeyse tüm ülkeyi kapsayan milli bir felakete dönüşmelidir.
Bu arada, açıklama yapmak isteyen yetkililere pek fırsat verilmemeli, sorularla yanıltılmalı, can alıcı sorular sorulup bunaltılmalı, panikletilmeli hata yapması, yanlış sözler, yanlış manaya gelecek cümleler sarf etmesi sağlanmalı, sarf edilen yanlış sözler de manşetlerden verilmeli, televizyon ekranlarından tekrar tekrar yayınlanmalıdır. Sinirlerin daha da gerdirilmesine ve yetkililerin iş yapamaz, salim kafayla düşünemez hale gelmeleri sağlanmalıdır.
Bilen, bilmeyen herkes konuşup akıl vermeli, insanların kafalarının daha da karışmasına sebep olunmalıdır.
Ve aradan zaman geçse bile konu yedekte tutulmalı, bir başka felaket sırasında hemen piyasaya sürülmeli fakat asla unutturulmamalı, ısıtılıp ısıtılıp tekrar sahneye sürülmeli açılan gedikten hücumlar yapılmalı.
Kafalarda her zaman şüpheler uyandırılmalı, olayın, gelişmenin sadece bir yönü verilerek uyandırılan şaibeler devam etmelidir. Mutlaka ve mutlaka karşısında olduğumuz iktidar suçlu bulunmalı, suçlu olmasa bile suç ona ihale edilmeli. Zanlar, şüpheler meydana getirilmelidir.
Basın ve yayın organlarımız ise önemli bir “suçlama, karalama” kampanyasını başarı ile sonuçlandırmış olmanın huzurunu yaşamalıdırlar.