Kırmızı,
Dilimizden hiç düşmeyen şiirce, mavi göklerin kızıl ve beyaz süsünün,
çöllerde gölgesine sığındığımız, karlı dağlarda kızıllığında ısındığımız,
şimdi bir rüzgar bekleyen kaşları çatık nazlı hilalin destanı,
kız kardeşimizin gelinliğinin, şehidimizin son örtüsünün, tarihimizin, şerefimizin, şiirimizin, her şeyimizin rengi;
“Kırmızılar” biziz, “biz” Türk Milletiyiz.
Üstte gök çökmedikçe, altta yağız yer yarılmadıkça, Tanrı buyruğu tamam oldu demedikçe ili, töresi bozulmayacak olan halkların ve dahi nice boyların, soyların, Doğu’dan Batı’ya, Asya’dan Avrupa’ya birlikte yarattığı Türk Milletiyiz.
Kırmızılar, Türk Milleti’dir !
“Kırmızılar” bu millet için faydalı bir iş işleyen, bu millet için iyi düşünendir; bu milleti seven her kimse; o an, “o”, bir “Kırmızı”dır.
Kırmızılar bir kategori değildir, bir grup değildir, siyasi bir oluşum ya da hizip de değildir. Kırmızılar hayatın içinde bir iyilik, bir güzellik, bir yararlılık çabasıdır; otobüste yaşlıya yer veren genç, trenden inen hamile kadının elini tutan yolcu, köpeğin önüne bir tabak yemek koyan sakin, gülüp, oynayan gençlere tebessüm eden erişkin, hastasına sarılan doktor, doktoruna minnet sunan hasta, engelliyi kucaklayan sağlam, dersini dikkatle çalışan öğrenci, öğrencisine bir kelime daha öğretmeye çalışan öğretmen, adalet dağıtan hakim, kendi estetiğini arayan mimar, karşılaştıklarına tebessümle selam veren, ayakkabı alamayanın kapısının eşiğine ayakkabı bırakan, komşusu açken tok yatmayan, teraziyi doğru tartan, sevdiğine bir güzel söz söyleyen, aşık olan, dertliyle dertlenen, gülenle gülen, işte o gün; “o”, bir “Kırmızı”dır.
Onlar, Turan coğrafyasında ve ötesinde Türk Milleti için bir iyilik, bir güzellik, bir hoşluk, bir doğruluk yapanlar, rengine, cinsine, halkına, soyuna, dinine, mezhebine bakmadan “Kırmızılar”dır.
Kırmızılar, tarih yapan, barış, mutluluk, huzur, sevgi ve aşkı yaratan, insanlığa geçmişten geleceğe Tanrı Buyruğu’nu sunanlardır.
Kırmızlar, Doğu’dan Batı’ya, büyük coğrafyada, şimdi yürüyüşü durdurulan muhteşem medeniyeti kuranlardır; bu milletin kültürünü yaratan ve medeniyetini yürüten daha niceleri ve aramızda yaşayan daha niceleri “Kırmızı”dır.
Eşsiz bir medeniyet yaratan milletin mensubu olduğunun bilincinde olanlar o bilinçle “Kırmızı”dır, gururunda olanlar o gururla “Kırmızı”dır.
Kırmızılar, bir entelektüel gayrettir; bir felsefedir.
Kırmızılar, durdurulan medeniyetimizi ayağa kaldırmaya ve yeniden yürütmeye talip olanlardır.
Kırmızılar, insanlığa insan olmanın onur ve mutluluğunu bu milletle sunmaya talip olanlardır.
Kırmızılar, öteki büyük medeniyetlerle birlikte, onlara da saygı duyarak, iyiyi, güzeli, doğruyu alıp vererek, insanca, dostça yaşama azmine talip olanlardır.
Kırmızılar yayınağı, işte o taliplerin yürüyeceği yolların taşları olma kararındadır.
O’nun haldeki mütevazi görünümü yürüyeceği kutlu yolun vakur sakinliğidir.
O, talip olanların gönlündeki fırtınaların önünde, akıl ve ruh emeklerinizle, coşkun zeminini memlekete, Turan’a ve ötesine yayacaktır elbette !
Başınızı Türk olmanın gururuyla dimdik yukarı kaldırın, göğsünüzü Tanrı imanı ile doldurun ve haykırın bütün Dünya’ya, bütün Alem’e:
Ben bir Türk’üm;
Dinim, cinsim uludur,
Sinem, özüm ateş ile doludur;
“Ne mutlu Türk’üm diyene !”
Ve haydi ! Artık zamanıdır; dem bu demdir; şimdi sıra hiç kuşkusuz sizde dir!
Yazılarınız bir yağmur gibi yağmalı, şiirleriniz deli rüzgarlar gibi gelmeli…