Toplumsal düzendeki haksızlığı ve eşitsizliği fark eden insanların itirazı arttıkça, çoğunlukla bunları bastırmaya yönelik aşırı baskı ve yasaklar da artar. Bir hukuk devletinde, pozitif hukuk kuralları kapsamında kamu düzeni ve güvenliği için bazı yasaklar olabilir ve tarafsız bir biçimde uygulanır. Bu anlamda, her kişi ve gruba karşı eşit ve adil bir biçimde uygulanacak olan haklı yasakların olması kaçınılmazdır. Oysa, sömürücü otoriter yönetimler, bilinç düzeyinin nispeten yüksek olduğu grupları itirazlarından vazgeçirmek ve toplumsal muhalefeti bastırmak üzere yasakların sayısını ve şiddetini giderek artırmaya yönelir. Ayrıca, otoriter iktidarın uyguladığı yıldırma eylemlerinde, toplumsal muhalefet üzerinde kışkırtıcı ve onları yasal olmayan ortamlara sürükleyerek etkisiz hâle getirme amacı dahi güdülebilir.
*****
Prof.Dr. Feyzullah EROĞLU
Durmuş Hocaoğlu’nun Sosyal Domenler ve Sosyal Potansiyel teorilerine göre, fiziki alanda meydana gelen birtakım dengesizlik hâlleri, nasıl doğada bazı istenmeyen ve kontrol edilemeyen olaylara vesile oluyorsa toplumsal eşitsizlikler de birtakım gerilimlere yol açıyor. Otoriter rejimlerdeki iktidar sahipleri, yönetim uygulamalarından kaynaklanan aşırı toplumsal eşitsizlik hâllerinde, halkın bir kısmını kolayca kendi çekim gücünün etkisi altına alabiliyor. Buna karşılık, eşitsizlikler karşısında bilgi ve düşünce temelli itiraz ve direnme tavrı göstermek eğiliminde olanlar üzerinde ise orantısız bir güç kullanma yoluna gidiyor.
Seçmenlerde öğrenilmiş çaresizlik
Nüfusun önemli bir kısmının, yoksul, işsiz ve sağlık sorunlarıyla uğraşmak zorunda kaldığı otoriter yönetim rejimlerde toplumsal dayanıksızlık oldukça yaygındır. Toplumsal sorunların uzun bir süre çözülemediği için bu toplumlarda belirli bir yılgınlık ve umutsuzluk ortaya çıkıyor. Yoksul insanlar, çoğunlukla eğitim ve bilinç düzeylerinin düşüklüğünden dolayı, kendi durumlarının farkında dahi olamıyor. Kaldı ki bu konuda herhangi bir farkındalık olsa bile, genellikle toplumsal eşitsizliğe karşı mücadele edecek ölçüde bilgi ve düşünceden yoksun olunuyor. Doğu ve Ortadoğu kültürlerinde toplumun önemli bir kesimi, kendilerine yapılan haksızlık ve sıkıntılar karşısında, ‘bizim kaderimiz böyleymiş’ diyerek tepkisiz ve tavırsız kalıyor. Böylece, yoksul ve yanlış kader inancı ile şartlandırılmış inançlı insanlar, ‘uğraşmanın ne yararı var’ moduna girmek suretiyle öğrenilmiş çaresizlik sergiliyor. Zaten, yöneticiler de nihai olarak kendilerinin sorumluluğu altında olan felaketler karşısında çok sıklıkla ‘kader planı’ diyerek kolayca muhafazakâr topluluğu ikna edebiliyor.
Eğitim ve kültür düzeyinin düşüklüğüne bağlı olarak genel bilinç düzeyinin de düşük kaldığı yoksul toplumlarda alt sosyal sınıflar, çoğunlukla fazla bir sınıfsal çelişkiyi fark etmeyebilir. Söz gelimi, ülkemizdeki son seçimlerde, kişi başına ulusal gelirden en az pay alan illerin genellikle iktidara en fazla destek veren yerler olduğu görülmüştür. Söz gelimi, Bayburt ili iktidara en fazla oy oranıyla destek verirken, ulusal gelirden en az pay almaktadır. Ayrıca, ‘yoksulluk’ ve ‘zenginlik’ gibi ekonomik ve toplumsal durumları ‘kader’ olarak tanımlayan topluluklarda da yine gelir ve mülk farklılığı, bir sorun olarak görülmez ve olağan sayılır. Yöneticilerin, değerler ve millî duygular üzerinden yaygın propaganda yapmaları nedeniyle seçmenlerde derin bir teslimiyetçilik giderek artar.
Toplumsal muhalefet ve iktidarın öfkesi
Otoriter rejimlerde insanların bir kesimi, hiç kuşkusuz haksızlık ve eşitsizlikleri algılayacak belirli bir bilince sahip olabilir. Bu doğrultuda, düşünce ve iradelerine bağlı olarak yanlışlıkları önleme yönünde mücadeleye girişmeyi de düşünebilir. O zaman da otoriter yönetimin çekim gücüne direnen insanlar, iktidarın ‘gazabını’ üzerlerine çekmiş olurlar. İktidar, toplumsal eşitsizlikleri önleyemediği ve muhalif toplulukları kendi çekim alanına çekemediği zaman giderek otoriterliği artıracaktır. İktidar, iktidar karşıtı görüş ve düşünceler ile direnen muhalif topluluklara karşı, muhtemelen yıldırma ve sindirme uygulamalarına başvuracaktır. Toplumsal eşitsizliklerin ve haksızlıkların farkında olan ve bu duruma hukuki ve demokratik yollardan itiraz etmeyi sürdürenler için ise siyasallaşmış güvenlik güçleri ve yargı hemen devreye girecektir.
İktidar ve toplumsal muhalefet
Sömürünün farkında olan taraflar, etkili bir bilgi ve düşünce temelli iyi bir örgütlenme sonucunda benzerleriyle uzlaşarak direnme konusunda alternatif bir yol ortaya çıkarabilirler. Bu grupların birleşimi ile oluşacak direnme gücü, egemen ve baskın iktidarı sınırlandıracak ve onu durduracak bir sinerji yaratabilir. Akılcı düşünceye sahip olup, büyük ölçüde kendi aralarında uzlaşma kapasitesi bulunan siyasi kültürde, seçmenler iktidara karşı ciddi bir toplumsal muhalefet üretebilirler. Otoriter yönetimlerde, ‘yolsuzluk-yoksulluk ilişkisini’ anlayan ve itiraz eden gruplar için çoğunlukla şiddetli bir takım ‘yasaklar’ konulur. Toplumsal adaletsizlik ve haksızlıkları, giderme ya da hafifletme konusunda gerekli önlemleri almayan yönetici sınıf, bu eşitsizlik ve haksızlıkların bilincinde olanları, güvenlik ve yargı güçleriyle bastırmayı deneyecektir. Yolsuzluklar ve hak edilmemiş yoksulluklar karşısında direnmek ve tavır göstermek isteyenlerin itirazları, taraflı güvenlik ve yargı sistemi tarafından susturulma yönüne gidilecektir. İktidara karşı haklı bir şekilde direnenler, çoğunlukla haksız kovuşturmalar, gözaltı ve tutuklamalar yoluyla yıldırılmaya çalışılır. Gerekli veya gereksiz yere her fırsatta toplum üzerinde ‘kontroller’ adı altında güvenlik güçleriyle psikolojik baskı ve yıldırmaya başvurulur.
Yıldırma ve öğretilmiş acizlik
Toplumsal düzendeki haksızlığı ve eşitsizliği fark eden insanların itirazı arttıkça, çoğunlukla bunları bastırmaya yönelik aşırı baskı ve yasaklar da artar. Bir hukuk devletinde, pozitif hukuk kuralları kapsamında kamu düzeni ve güvenliği için bazı yasaklar olabilir ve tarafsız bir biçimde uygulanır. Bu anlamda, her kişi ve gruba karşı eşit ve adil bir biçimde uygulanacak olan haklı yasakların olması kaçınılmazdır. Oysa, sömürücü otoriter yönetimler, bilinç düzeyinin nispeten yüksek olduğu grupları itirazlarından vazgeçirmek ve toplumsal muhalefeti bastırmak üzere yasakların sayısını ve şiddetini giderek artırmaya yönelir. Ayrıca, otoriter iktidarın uyguladığı yıldırma eylemlerinde, toplumsal muhalefet üzerinde kışkırtıcı ve onları yasal olmayan ortamlara sürükleyerek etkisiz hâle getirme amacı dahi güdülebilir.
Derin eşitsizliklerin olduğu toplumlarda yöneticilerin, toplumsal muhalefete karşı çok sık kullandıkları yöntemlerden birisi de aslında kendileri de yoksul olan yandaş toplulukları muhalifler üzerine gönderme tehdididir. Söz gelimi, ‘Yüzde elliyi evde zor tutuyorum!’ tehdidi. İktidar, kamu kaynakları sınırlı olması nedeniyle kendisine sadık küçük topluluklara servet transferi yaparken, destekleyicisi yoksullar ile toplumsal muhalefet arasında sürekli bir kutuplaştırma politikası izleyerek, iktidarı sürdürmek adına seçmenlerini sadakat içinde ‘konsolide’ etmede başarılı olmaya çalışır.
Bu uygulamalardan sonra, bütün direnen insanların dirençleri kırılmasa bile, yaygın yasaklar ve psikolojik yıldırmalar karşısında nispeten dayanaksız ve kırılgan olan kesimlerin boyun eğmeleri çok sık görülen bir durumdur. İktidarların yıldırma uygulamaları nedeniyle muhalif insanların bir kısmı, kendi bireysel varlıklarıyla ilgili olmasa bile, yakınlarının can ve istihdam güvenliği için geri adım atabilmektedir.
Orantısız yasakları ancak orantısız zekalar aşar!..
Zihniyet araştırmalarıyla ilgili en ilgi çekici bulgulardan birisi de insanların karşılaştıkları zorluk, yasak ve sıkıntılarla baş etme tavırları sırasında, insan zihninin daha fazla gelişme imkânı bulmuş olmasıdır. Sıradan ve bağımlı hayatlar, sıradan ve tembel zihinlere vesile oluyor. Yoğun yasak ve baskılar karşısında yılmadan, akılcı düşünce, bilim ve felsefenin katkısıyla yaratılacak bir mizah kültürü, güzel sanatlar ve edebiyat çalışmaları, genç insanların zihnine ulaşma ve gönüllerine dokunma imkânı veriyor.
Başarılı bir toplumsal muhalefetin en etkili mücadele araçları akıl, bilim, hukuk ve ahlaki ilkelerdir. Her türlü, kışkırtma ve yalan bilgi dolaşımına karşın kararlı ve ‘yılmaz’ bir şekilde, bilimsel araştırmalar ve analizler, felsefe, sanat ve edebiyat çalışmaları geliştirilmelidir.
————————————–
Kaynak:
https://millidusunce.com/misak/kitlelerin-caresizligi-ve-siyasette-yildirma/