Ali Alper ÇETİN
Bolu dağlarından kükreyen bir ses dökülür gümbür gümbür Anadolu’ya… Bu yiğitçe kükreyiş, Çamlıbel’in eteklerinden düz ovaya yaylım yaylım iner, ses verir çağlayanlarda:
Mert dayanır namert kaçar
Meydan gümbür gümbürlenir.
Şahlar şahı divân açar
Divân gümbür gümbürlenir.
Yiğit kendini övende
Oklar menzili döğende
Kılıç kalkana değende
Kalkan gümbür gümbürlenir.
Ok atılır kalâsından
Hak saklasın belâsından
Köroğlu’nun nârasından
Dağlar gümbür gümbürlenir.
Köroğlu’nun erkek sesi bu… Yıllardır, yüzyıllardır Anadolu’da yiğitliğin sembolü olan saza – söze dökülen ozan Köroğlu’nun…
Köroğlu’nun hayatı araştırmacılar arasında bugün de tartışma konusu olarak sürüp gitmekte…. Kimi onaltıncı- onyedinci yüzyıllarda Bolu dağlarında yaşayan ve halkın sevgisini kazanmış bir ozan, yiğit bir Celâlî der, kimi de onu Selçuklular devrinde Horasan’dan Anadolu’ya gelerek zalim Bolu Tekfuruna karşı Müslüman halkı koruyan bir kahraman olarak tanır. İşin bu yönüyle tarihçiler uğraşadursun asıl önemli olan; Köroğlu’nun millî kültürümüz içindeki destanî kişiliği yani olağanüstü yiğitlikleri, mertliği, cesareti, gücü, savaşlardaki hüneridir. Köroğlu’nu öteki destan kahramanlarından ayıran bir yönü daha var: Ozanlığı. Destan kahramanlarından çoğunu ozanlar ile getirir. Oysa Köroğlu, belinde kılıç, kolunda kalkan olduğu hâlde atının terkisinde sazını da taşır. Kendi destanını kendisi dile getirir. Böylesi az yiğitte görülmüştür.
Kimliğiyle ilgili iki ayrı tartışma var. Birincisi 16 ve 17’nci yüzyılda yaşadı. Yeniçeri ocağından yetişen bir şair. 1578-1590 arasındaki Osmanlı-İran savaşlarına katıldı. Bir tür ordu şairidir.
Diğeri ise; Balkanlar’dan Orta Asya’ya kadar geniş bir alana yayılmış destansı ve türkülü halk öyküsündeki Kahraman Köroğlu.
Yazar Turgut Güler; “Ahmed Yesevî, Yûnus Emre, Nasreddin Hoca, Sarı Saltuk gibi Köroğlu da Türklük Dünyâsı’nın tamâmında ortak kültür değeri sayılmıştır. Bunun tabiî bir netîcesi olarak birbirinden çok farklı Köroğlu anlatımları ortaya çıkmıştır. Bırakın uzak Türk diyârlarındaki Köroğlu ayrılıklarını, sâdece Anadolu coğrafyasında bir düzineye yakın değişik Köroğlu karşımıza çıkıyor.” diyor.
İkinci Köroğlu Bolu Gerede çevresinde yaşadı. Asıl adı Ruşen Ali. Devlete karşı ayaklandı. Sivas-Tokat yolu üzerindeki Çamlıbel’e yerleşip eşkıyalık yaptı. Ama adîl bir eşkıya idi.
Bir başka söylentiye göre de Bolu Beyi’nin seyisi Yusuf’un oğlu Ruşen Ali asıl Köroğlu’dur. Bolu Beyi, babası Yusuf’un gözlerine mil çektirdi. Ruşen Ali, babasını acılarını dindirmek için Aras Irmağı’na götürdü. Ama ilaç olacak köpükleri kendisi içip yiğitlik ve şairlik gücü kazandı. Çamlıbel’e yerleşip babasının intikamını almak üzere Bolu Beyi’ne karşı savaş açtı.
“En güçlü rivayet ise; XVI. Yüzyıl da Gerede’ye bağlı Dörtdivan kasabasında doğduğudur. Asıl adı Ruşen Ali olup, Köroğlu adı ile ünlenmiştir. Seyis Yusuf’un oğludur. Doğum ve ölüm tarihleri bilinmeyen bir eski efsane kahramanı olan Köroğlu’nun adını alan bir şairimizdir. Bu şairin III. Murat zamanında (1574-1595) Osmanlı ordusuyla İran savaşlarına katıldığı (1578-1584) bilinmektedir. Bolu Beyi’nden babasının intikamını almak üzere dağlara çıkan, yiğitlik ve iyilikseverliği destanlaşan isyancı Köroğlu ile şair Köroğlu halk zihninde kaynaşmış durumdadır. Aslında çok daha eski bir efsane ve taşıdığı mitolojik unsurlar böylece tarihteki gerçek bir kişiye atfedilmiştir”
Köroğlu hikâyesi Azerbaycan, İran, Türkmenistan, Özbekistan, Kazakistan ve Balkanlar’da da bilinir. Yeniçeri aşığı Köroğlu’nun şiirleri dil ve anlatım bakımından öykü kahramanı Köroğlu adına söylenen şiirlerden çok farklıdır.
Köroğlu ile ilgili ilk araştırmayı Pertev Naili Borotav yaptı. Cahit Öztelli’nin de Köroğlu-Dadaloğlu ve Kuloğlu adlı yayınlanmış bir araştırması vardır.
Köroğlu, kavganın ve özgürlüğün sembolüdür. Kötülüğün amansız düşmanıdır. Kılıç ve kalkan kadar saz ve sözün de ustasıdır. Kahramanlık türküleri söyleyen Köroğlu, halk şairlerinin mertlik ve yiğitlik sembolü haline gelmiştir.
Köroğlu Destanı: Bu destan Yaşar Kemal‘in Üç Anadolu Efsanesi yapıtında günümüz edebiyatına aktarılmıştır.
Köroğlu Destanı: Türk dünyasının ortak değerleri arasında yer almaktadır. Türkmenistan’ın başvurusu doğrultusunda 2015 yılında UNESCO İnsanlığın Somut Olmayan Kültürel Mirası Temsili Listesine girmiştir.
Köroğlu şiirlerinde genellikle yiğitlik, doğa sevgisi, dostluk ve aşk konularını işlemiştir. Söyleyişi coşkuludur ve dili oldukça sadedir. Şiirleri genellikle hikâyeler arasında yer alır. Bu şekilde yirmi dört hikâye vardır. En çok bilinen şiirlerinden bir örnek verecek olursak;
Karlı dağların ardından
Yel olup estiğin var mı
Tek başına bu çöllerde
Ordular bastığın var mı
Kargıyı ucundan salla
Düşman deme eyvallah
Her taraftan üç beş kelle
Terkiden astığın var mı
Köroğlu söyle şanından
Kuş uçurmaz divanından
Avuçla düşman kanından
Doldurup içtiğin var mı
Köroğlu halkı ezen, yetimlerin hakkını yiyen, adaleti bir tarafa itip, zulmü bayrak yapan Bolu Beyi’ne karşıdır. Bir hiç yüzünden babasının gözlerini oyduran Bolu Beyi’nden alınacak öç ve sorulacak hesabı vardır. Babasının yetiştirdiği kıratına atlar Çamlıbel’e çıkar. Kendisi gibi Bolu Beyi’nin hışmından kaçanlar, çevresinde toplanmıştır. Köroğlu bunlara kalkan olur, onların sevgisini kazanır. Bu sevgi ona daha çok cesaret verir. Bolu Beyi’nin toplu- tüfekli ordularına bir meydan eri olarak karşı çıkar:
Benden selâm olsun Bolu Beyi’ne
Çıkıp şu dağlara yaslanmalıdır.
Ok gıcırtısından kalkan sesinden
Dağlar sedâ verip seslenmelidir.
Düşman geldi tabur tabur dizildi
Alnınıza kara yazı yazılı.
Tüfek icat oldu mertlik bozuldu
Eğri kılıç kında paslanmalıdır.
Köroğlu düşer mi yine şanından,
Ayırır çoğunu er meydanından,
Kırat köpüğünden, düşman kanından
Çevrem dolup şalvar ıslanmalıdır.
O engin bir sanat inceliği içinde, erkekçe mertçe Bolu Beyi’ne seslenen yiğit bir ozandır. Ayvaz adında bir de can dostu var. Derken her yiğit gibi Köroğlu da âşık olur. Hem de Bolu Beyi’nin bacısı Döne’ye… Gönlü rızasıyla onu kaçırır. Evlenirler… Nur topu gibi bir oğlu olur. Çoğu zaman Köroğlu gurbet ellere çıkar, sefer açar. O günlerinde gelip- geçene Çamlıbel’deki Döneyi sorar ve ondan haber bekler:
Karşıdan gelen piyade
Bizim eller yerinde mi?
Etekleri çemen olmuş
Karlı dağlar yerinde mi?
Çamlıbel’in koyağında
Sular akar ayağında
Şirin Döne yanağında
Siyah benler yerinde mi?
Köroğlu der öğündüğüm
Taşlar alıp döğündüğüm
Arka verip sığındığım
Koca çamlar yerinde mi?
Bütün bu olaylar, Köroğlu’nun kahramanlık hikâyelerini süsleyen çiçekler. Köroğlu bu çiçeklerin ortasında başı Çamlıbel’e yaslanan bir heykel gibidir.
Destanın sonunda Köroğlu; Bolu Beyinden öcünü alır. Bir zamanlar babasının gözlerini oyduran bu zalim adamın gözlerinin ışığı söner. Onun zulmünden kurtulan halka mutluluk gelir ve tütmez ocakları bundan böyle tüter olur. Köroğlu destanında “Kırat” ın yeri büyüktür. Kırat bir yolculuk sırasında Bingöl dağlarındaki “âbı hayat” denen “hayat suyu” nu içmiş, ölümsüzlüğe ulaşmıştır. Yine Yazar Turgut Güler; “Köroğlu tam mânâsıyla bir “âşık”tır. Hem edebî tarz bakımından şiirler söyleyen bir âşık hem de hakikî mânâda sevdiğine âşıktır. Lâkin “Kırat”ına karşı hissettikleri, aşkın ötesindedir. Kırat olmazsa, Köroğlu da olmaz. Köroğlu demek, yarı yarıya Kırat demektir.” diye yorumluyor.
Kırat üstüne söylenen deyişlerinden biri de şöyledir:
Kır-atım meydan yerinde
Gezer horayı horlayı…
Bir kötü az bin kavgadan
Kaçar zorlayı zorlayı…
Kır-ata yakılır bunlar
Yiğit giyer demir donlar.
Ak gövdeden ala kanlar
Akar şorlayı şorlayı…
Köroğlu der al kanları
Yere serer çok canları
Eğri kılıç düşmanları
Kırar parlayı parlayı…
Köroğlu vatanını, özyurdunu, yurdunun insanlarını canından çok seven, halkın sevgisini kazanmış bir yiğit ve usta bir ozan olarak Anadolu’da yüzyıllar boyunca dile gelmiş, okunmuş söylenmiştir. O, Anadolu’nun yiğit sesi şahlanan heyecanıdır. Oyunda, türküde, sazda ve sözde Köroğlu, Anadolu’nun taa kendisidir Kültürümüzün yıldızlarındandır.
Er değildir beni götürüp taşmayan
Gönül değil bir nefeste coşmayan,
Köroğlu der yağız atlar aşmayan
Bizim eller, Çamlıbeller aşk olsun.
Ali Alper ÇETİN
Araştırmacı
Kaynakça:
www.biyografi.net.tr
Turgut Güler; Köroğlu Biziz – Kırmızılar
Mehmet Önder: Anadolu’yu Aydınlatanlar, Başbakanlık Vakıflar Genel Müdürlüğü Yayınları, 1998 Ankara