Koluna Taksan Taşıyamazsın, Başına Koysan Yürüyemezsin

Turgut GÜLER

Suyumuzu kaybettik. Sâdece suyumuzu mu? Onunla berâber, koca bir nizâmı sele ve yele verdik. Şimdi âh u vâh etmenin hiçbir devâ gücü yok. Kâinâtın özü, yâni “zübde-i âlem” olan insan, epeyidir bu vasfını inkâr ediyor. Toplu intihar sofrasından Türk’ün hissesine düşen tabaklar da, günümüzü karartmaya yetiyor. Susuz millet olduk vesselâm, susuz ve “helâl”siz. Her tarafımız “harâm”la doldu.

Dinen yasaklanmış veya harâm ilân edilmiş bir şeyi mübâh kılma işine “ibâhe” deniyor. İbâhe anlayışını dünyâ görüşü yapanlara “ibâhî”, bunların tarîkatine “ibâhîye” tâbirleri etiket yapılmış. Bâtınîlerin bir adı da “İbâhiyûn”. Bütün harâmları helâl saydıkları için, onlara “İbâhiyûn” demek bir gelenek hâline gelmiş. Ancak, bu vâdide kimse Hasan Sabbâh’ın eline su dökemez.

İbâhiyûn mezhebini Hasan Sabbâh kurdu. Ona göre, ilâhî emirlerin yerine getirilmesi, yasaklardan sakınılması, insan gücünün, tâkatinin üstündedir. Bunu fark edince de, insanın yönelmeyeceği hareket, davranış yoktur. İnsan, bu Âlem’in zevkine varabilmek için, canı ne isterse yapmalıdır. Aksine tutumlar, âdemoğlunun tabiî hayâtına ters düşer.

“Liberalizm” denen ekonomik anlayışın fikir babası İngiliz’in, meşhûr:

“Bırakınız yapsınlar, bırakınız geçsinler.”

sözünü, Hasan Sabbâh’ın fikriyâtından çıkmış sayabilir miyiz? Bu tarz bir zihin antrenmanı, târîh koridorunda âşinâları yan yana koyar.

Ekonomik Liberalizm ile sosyo-teolojik İbâhiyûn kol kola girerek Dünyâ’nın taşlarını yerinden oynattı. İnsanlığın bugün geldiği yer, harâmın bütün zincirlerini kırıp meydânda rakîbsiz kaldığı bir uçurum kenârıdır.

Aids başta olmak üzere, hayret-efzâ nice belânın çıkış noktası, bu harâm hayâtın merkezidir. Elâlemin eteğini, paçasını seyredeceğimize, kendimize bakalım.

Fıtratında harâmlı-helâlli maya bulunan insanoğlu, helâllerini fedâ ederek harâma yöneldiğinde, “esfel-i sâfilîn”i bile aratacak bir alçaklığın içine düşüyor. İbâhiyûn, öyle Hasan Sabbâh’ın eceliyle mâzîye gömülmüş bir hayat tarzı olmayıp, Dünyâ iktidârını çoktandır elinde tutan muazzam çukurluktaki siyâsî anlayışın da bizzat kendisidir.

Ali Ekrem Bolayır, yayınlanan hâtıralarında, babasının Midilli’deki günlerini anlatırken, Nâmık Kemâl’e âit pek tanıdık olmayan bir portre çiziyor. 93 Harbi devâm ederken cepheden gelen haberlerin hem sevindirenine, hem de acındıranına kadeh, hattâ şişe kaldıran “Vatan Şâiri”, Bekrî Mustafa’ya rahmet okutturacak bir sarhoş görüntüsü veriyor.

Ada’nın mühim konaklarından birinde mââile kalan Nâmık Kemâl, çok fazla rakı ve şarap içtiği için, konağın yardımcı hizmet kadrosu bile, şâirin bâde miktârını azaltma formülleri arar. Ne var ki, Kemâl’de işret îcâd etme kaabiliyeti yüksektir.

“İtiyâdım şöyledir kim, ayş ü nûş âyînine

Rindlik mahvolsa Dünyâ’dan, ben îcâd ederim”.

beytindeki fahriyye, Midilli günlerine pek yakışmaktadır.

16 yaşındaki Nâmık Kemâl, 12 yaşındaki Nesîme Hanım’la evlendirilir ve iki çocuktan “âile” kurmaları beklenir. Abdüllâtif Paşa’nın Sofya Mutasarrıflığı sırasında yapılan düğün, gerdek gecesi çıkan yangınla hâfızalarda kalır. Ömer Seyfeddin, Kâtib Çelebî, Şeyh Gâlib, Nâmık Kemâl gibi şahsiyetlerin, kısacık ömürlerine kocaman kocaman işleri nasıl sığdırdıkları, her zamân merâk edilir ve sorulur. Nâmık Kemâl’in hayat hikâyesinde, bu sorunun cevâbı, 48 yıla bölünerek veriliyor. Sâdece evliliğe değil, Kemâl, hemen her işe akranlarından erken başlamıştır.

Alkollü içeceklere olan meylini, Nâmık Kemâl denince akla gelen pek ciddî ve ulvî düşüncelerle bir arada tutmak, hazmetmek, elbette zor. Nihâyet, “şahsın kendi tercîhidir” hükmünü verip işin içinden sıyrılırsınız. Keşke, öz ile söz bu kadar ayrı istikaametlere gitmeseydi.

Nâmık Kemâl’i boşuna ayıplamayalım. Zamâne insanımız, Midilli Mutasarrıfı’na “kemik sızlatacak” edâlar sepeti hazırlıyor. Koluna taksan taşıyamazsın, başına koysan yürüyemezsin…

Yazar
Turgut GÜLER

1951 yılında Afyonkarahisâr’ın Sultandağı ilçe­sine bağlı Dort (bugünkü Doğancık) köyünde doğdu. Âilesi, 1959 Ocağında Aydın’ın Horsunlu kasabasına yerleşti. İlkokulu orada, Ortaokulu Kuyucak’da okudu. İki hafta kadar ... devamı

Bu websitesinde farkı kaynaklardan derlenen içerikler yayınlanmakta olup tüm hakları sahiplerinindir. Sitedeki içerikler atıf gösterilerek kaynak olarak kullanlabilir. Yazıların yasal sorumluluğu yazara aittir. Tüm Hakları Saklıdır. Kırmızlar® 2010 - 2024

medyagen