Konya Aşıklar Bayramı’ndan Bir Hatıra

Feyzi Halıcı Ağabey demek Konya Aşıklar Bayramı demekti.
Aşıklık geleneği hâlâ devam ediyorsa kuşkusuz en büyük pay Feyzi Halıcı Ağabeyindir.
Feyzi Halıcı Hocam Kimya Mühendisi.
Yedi, sekiz yaşlarında iken Aşık Mehmet Ağa’yı dinlemiş. Sevgisi o zamanlardan başlamış.
İlk Aşıklar Bayramı 1966 yılında yapılmış, on yedi aşık katılmış. Jüri üyeleri ise Türk Edebiyatının kale burçları. Feyzi Halıcı başta olmak üzere İhsan Hınçer, Sadi Yaver Ataman, Behçet Kemal Çağlar, Ahmet Kabaklı, Cahit Öztelli ve Mehmet Önder ilk yılın jüri üyeleri.
Feyzi Halıcı Ağabey’in Ankara’da iş yeri vardı. Zaman zaman ziyaretine giderdik. Hiç boş kalmazdı. Yemek yedirmeden bırakmazdı. Gelen aşıklara ise özel bir ilgi gösterir, maddi, manevi bütün işlerini görmeye gayret ederdi.
Yanında çokça küçük altın bulundurur, Konya Aşıklar Bayramında gelen aşıklara onlardan vermek için fırsat ararmış.
Konya’daki şölenleri bir hastanenin baş hekimi de sessiz, sedasız bir köşeden takip edermiş.
Feyzi Halıcı Ağabey başhekime aşıkların sağlıkları ile ilgilenmesini rica edince ertesi gün hastaneye gelmelerini söylemiş.
Aşıklar gitmiş, başhekim geniş bir salonda aşıkları kabul etmiş, hastanenin bölüm başkanlarını da çağırmış.
Aşık sayısı da çok.
Her aşık sırası gelince derdini anlatıyor, başhekim de ilgili birime yönlendiriyormuş.
Sıra Feymani Ağabey’e gelince almış sazını eline, bakalım ne söylemiş;
Tabip boş boşuna ısrar eyleme,
Benim derdim söylenecek dert değil.
Mevlâ’m reva görmüş, ben de çekerim,
Benim derdim söylenecek dert değil.
Dilinen tadılmaz bu derdin tadı,
Sabırmış Eyüp’ün derdinin adı,
Mansur’a söyledim darı boyladı,
Benim derdim söylenecek dert değil.
Mecnun’a söyledim yurdu çöl oldu,
Ferhat’a söyledim dağlar yol oldu,
Kerem’e söyledim yandı kül oldu,
Benim derdim söylenecek dert değil.
Nesimi’ye diyecektim sezdiler,
Diri diri derisini yüzdüler,
Feymani’yi çiğnediler ezdiler,
Benim derdim çekilecek dert değil.
Derdi “aşk”mış Feymani Ağabey’in.
Bizim Rasim Köroğlu’na da bir şiir yazmıştı Feymani Ağabey;
Rasim Köroğlu’na
Biraz dokunmuş ya suya sabuna,
Hakikate parmak basmış Köroğlu.
Kılıbıkmış, hiç sığmamış kabına,
Mahlasınca değil, susmuş Köroğlu.
Saf görünmüş bürünerek cüppeye,
Oynatmış, tef çalmış aklı hoppaya,
Pabuç bırakmamış çağdaş züppeye,
Hey hey çekmiş asmış, kesmiş Köroğlu.
Yapmış kıytırılıklı kelamı,
Maksatlıca vermiş almış selamı,
Cehalete kılıç etmiş kalemi,
Yobazlığı dama asmış Köroğlu.
Vezinsiz şairi yele söyletmiş,
Kendi söylememiş, ele söyletmiş,
Derenin derdini sele söyletmiş,
Şiirin ardına pısmış Köroğlu.
Kıyaslamış çağı şehirle, köyle
Demiş ki her işin gerçeği böyle
Mevzuda yepyeni, uyakta şöyle
Yasanı üç yerden yasmış Köroğlu
Öten horoz baş kurutturur,
Altılı ganyanda on’u tutturur,
Eloğlu bal diye zakkum yutturur,
Ne diye bahtına küsmüş Köroğlu.
Vebal dağıtmış, almamış gada,
Lirizmi yaşatmış sözde, imlada,
Tirşik çorbasını ilk kaynamada,
Ocağın altını kısmış Köroğlu.
Yunuslara Porsuk çayı sunamam,
Acarlık dil kullanmışsın kınamam,
Feymânî’yim yazarım ya, denemem,
Bu üsluplar sana hasmış Köroğlu
Yazar
Mehmet Ali KALKAN

Eskişehir'de doğdu. Eskişehir Gazi İlkokulunu, Tunalı Ortaokulunu, Motor Sanat Enstitüsünü ve Çukurova Üniversitesi Mühendislik Bilimleri Fakültesi İnşaat Mühendisliği Bölümünü bitirdi (1980). Bir müddet Eskişehir Belediyesinde ... devamı

Bu websitesinde farkı kaynaklardan derlenen içerikler yayınlanmakta olup tüm hakları sahiplerinindir. Sitedeki içerikler atıf gösterilerek kaynak olarak kullanlabilir. Yazıların yasal sorumluluğu yazara aittir. Tüm Hakları Saklıdır. Kırmızlar® 2010 - 2024

medyagen