Prof.Dr. Orhan ARSLAN
Yine ülkemin semalarında kara bulutlar dolaşıyor gibi. Birçoğumuzu efkâr basıyor. Sıkıştığımızda, gücümüz azaldığında birbirimize “Korkma Allah Kerim” diyoruz, “Korkma Allah bizi korur” diyoruz.
Amenna Ve Saddakna ( İnandık ve tasdik ettik), çok doğru diyoruz.
Çünkü bizim Allah’ımız:
– Er Rabb : Her işe müdahil olan, terbiye edendir.
– El Aziz : Üstünlük, güç ve şerefin kaynağıdır.
– El Azim : Ulu, yüce, azamet sahibidir.
– El Kerim : Keremi çok, ikramında sınır tanımayandır.
– El Vekil : Sonsuz güven veren tek koruyucu otoritedir.
– El Hafîz : Koruyup gözetendir.
– El Müheymin: Koruyucu, değer koyucu, hâkimiyet sahibidir.
– En Nasir : Yardım edip destekleyendir.
– El Hayy : Mutlak diridir, her şeye hayat verendir.
– El Kayyum : Eşsiz yöneticidir, varlığı sevk ve idare edendir.
– El Hallak : Her daim, aktif, sürekli yaratıcı olandır.
Ve;
– El Kahhar : Daima yenen, hep boyun eğdiren, kendisine dikleneni ezendir.
Müslüman, bu Esmai Hüsnaya tam inanmış ve benliğinde bunlarla yoğrulmuş insandır.
KERİM ALLAH
Allah Kerimidir diyoruz. Kerim olan Allah sorumluluk sahibidir, sorumluluklarını bihakkın yerine getirir. İlkeleri vardır ve koyduğu ilkelere önce kendi uyar. Hakiki kudret ve sonsuz güç sahibi (EL Kadîr) olduğu halde, kendi gücünün mahkûmu değil, hâkimidir.
Allah’ın Kerim olması için, kulun da takva ehli (sorumluluk bilincinde) olmasını ister.
“Allah sorumluluk bilincinde olanların velisidir, dostudur ( Casiye 45/19).” Öyle olunca, Takva sahipleri de Allah’ın yakınları olurlar; ondan sonra kimden korkuları olabilir ki?
AZİZ ALLAH…
Onur ve izzetin kaynağı Allah, Kuran ve Resuldür.
“ Yoksa onlar izzet ve şerefi kâfirlerin yanında mı arıyorlar? Ama bakın izzet ve şeref tümüyle Allah’a aittir (Nisa 4/139).”
“Doğrusu (ey insanlık)! Size kendi türünüzden bir Elçi gelmiştir ki o pek azizdir (Tevbe 9/128).”
“Şeref Allah’a, O’nun Resulüne ve müminlere aittir: gel gör ki, ikiyüzlüler (bunu bile) bilmiyorlar (Münafikun 63/8).”
Allahlı ve Peygamberli olan üstün, güçlü ve şerefli olur.
Aziz Peygamber Efendimiz, bir gün, kendisine küstahlaşan Ebu Cehil’e, kimsenin beklemediği bir haşmetle: “ ben seni kahretmek için gönderildim”diyecektir.
İşte Usve Hasene bu (En güzel Örnek ): Küstahlaşan cehaletin babalarına, gerektiğinde Aziz Peygamberimiz gibi aynen böyle davranılır.
Çünkü Allah’ın aziz ettiğini kimse zelil edemez, O’nun zelil ettiğini de kimse aziz edemez.
NASİR ALLAH
“Nasir, Her an aktif durumda olan ve zafer garantili yardım eden” demektir.
Bu yardım (Nasr/Nusret), ancak mücadele edene yapılır.
“Allah düşmanlarınızı bilir. Dost olarak Allah yeter. Yardımcı olarak da Allah yeter (Nisa 4/45).” Nasir olan Allah’tan başka kimse kimseye yardım edemez.
Allah kimlere yardım eder?
- Elinden geleni yapanlara, emek verenlere, yardımı hak edenlere, mücadele edenlere,
- Kendisine yapılan saldırıya misliyle karşılık veren kimse, bunun ardından yine insafsız bir saldırıya maruz kalırsa, Allah böyle birine kesinlikle yardım eder (Hac 22/60).
Soru: Allah’ın yardım etmeyi kendi zatına farz kıldığı bir durum var mıdır? Evet.
Gerçek manada iman edenlere yardım etmek üstümüze vazifedir (Rum 30/47).”
Allah kimlere yardım etmez?
- Şirk koşanlara
- Zalimlere, yani hayrı engelleyenlere
- Vahyin bir kısmına inanıp, bir kısmına iman etmeyenlere.
Allah’ın yardım etmediğine de, başka hiç kimse yardım edemez.
Allah’ın yardımını kim hak eder? Önce o yardımı hak edecek gayreti gösterecek, sonra talep edecektir.
Sünnetullah budur; Allah’tan istenir, ama sadece Allah’tan. Zira Allah’ın kurduğu düzende nasip ve kısmet yoktur; talep vardır.
VEKİL ALLAH
Allah El Vekil’dir. Mutlak güven verir ve güvenilmeyi ve kulunun vekili olmayı ister. Zira Allah, vekil sıfatında tek ve biriciktir; Allah’tan başka kimse vekil olamaz.
Allah’ın vekil olması için, kulun önce tevekkül etmesi, yani vekâlet vermesi şarttır. Bu da, tüm sorumlulukların yerine getirilmesiyle olur.
Tevekkül meyveye değil emeğe odaklanmayı ister.
“Hasbunallah ve niğmel vekil: Allah bize yeter, O ne güzel vekildir.” Bu cümle, Allah’a sığınmaktır, güvenmektir.
Allah bana yeter dediği andan itibaren Allah’ın yardımı alınmaya başlar.
HAFÎZ ALLAH
Koruyup gözetendir. Çünkü insan korunmaya muhtaçtır ve insanoğlu bu durumunun farkındadır. Yani insan, güvenlik endişesini en çok duyandır.
Allah, Hafîz esmasıyla koruma iradesi beyan ediyor; Ben korurum diyor. Artık bundan sonra kul, başka koruyucu aramamalıdır.
Hafîz olan Allah, değerli olanı korur. İnsanda Allah’ın insanda emeği vardır ve insanı korumasız bırakacağı hikmete aykırıdır.
Allah yeryüzünün ruhu ve halifesi olan insanı korur. Fakat önce insan yeryüzü halifeliği görevini bihakkın yerine getirmelidir. Yani imanımızda sadık olduğumuz sürece korur. Fakat imansızları Allah’a karşı kimse koruyamaz.
O’nun korumasını kimse delmeye filan kalkışmasın. O öyle bir korur ki, buna kimse akıl ve sır erdiremez.
MÜHEYMİN ALLAH
Allah Müheymindir, koruyucu, değer koyucu mihenk taşı ve hâkimiyet sahibidir.
Müheymin sıfatıyla, gerektiğinde müdahale eden ve sorumluluk alan otoritedir.
Müheymin Allah değer koyar; “Maruf ve Münkeri” tesbit eder:
Sevgi, merhamet, şefkat, iyilik, paylaşmak vefayı Maruf kılar. Gaddarlık, saldırgan, vahşet, vicdansızlık, haksız yere cana kıymak, cinayet vb de Münker ilan eder, yasaklar.
HİÇ AKLIMIZDAN ÇIKMASIN…
“İnsanlar kendilerinin başıboş bırakıldıklarını mı sanırlar? ( Kıyame 75/369).”
Allah, Âlemlerin Rabbi olarak bütün dağlara ve gaz yataklarına müdahildir. Kayyum olarak muhteşem idarecilik, yöneticilik ve sevk idaresinden asla taviz vermez.
Bu dünya Nemrudlar, Firavunlar, Haccaclar, Hitlerler, Stalinler görmüştür. Hepsinin sonları ortadadır; her Firavunu boğacak bir deniz, her Hitler’in intihar edeceği bir mahzen mutlaka vardır.
Biz yine de Allah Resulünün yöntemini uygulayalım; “onlar bilmiyorlar” diyelim. Tenkid ile değil, tebliğ ile yaklaşalım; doğru mesajla, şefkat ve merhametle… Umulur ki, hidayete ererler.
Efendimiz Vahşi’den vazgeçmedi ve de İkrime’den. Biz de vazgeçmeyelim.
Kendisi bilmiyor ama biz biliyoruz; O’nun da yazılımı İslam. Anasından İslam doğdu. Akıl baliğ oluncaya kadar da Müslümandı. Sonra yazılımının üstünü virüsle örttü; bilmiyor ki, “İslam yazılımının tamamını kapatmaya kimsenin gücü yetmez.”
KORKMA!
Hatice Annemiz, vahyin ağırlığından bunalan Allah Resulüne “KORKMA” dedi.
Sevr Mağarasında endişelenen Hz Ebu Bekir ile birlikte iken Peygamberimize vahiy gelmişti: “La tahzen innelahe meana; KORKMA Allah bizimle.”
Milli Mücadelenin o zor ötesi şartlarında yazılan İstiklal Marşımızın ilk kelimesini Canımız Akif’imiz “KORKMA” diye başlatmıştı.
Anlaşılıyor ki “KORKMA” demek hem farz, hem sünnet, hem de ata mirası. Haydi, biz de diyelim:
“KORKMA”
Elimizi bırakma Allah’ım…
Hayırlı pazarlar diliyorum
Ankara, 06 Aralık 2015