Köroğlu
Göroğlu
Hikâyât-ı Guroğlu
Koroğlu
Köroğlu yukarıda belirttiğim muhtelif isimlerle tüm Türkistan coğrafyasında bilinen, hakkında cilt cilt eserler neşredilmiş bir halk kahramanıdır.
Destansı özelliklere sahip olan Köroğlu, genel mânasıyla haksızlığa dur diyebilmek, mazlumların ve kendinin hakkını savunabilmek için dağ çıkan bir eşkiyadır. Babasının ölmeden önceki Köroğlu’na son öğüdü ‘‘zayıfı ezmeyi haram belle’’ olmuştur denilir. Lâkin eşkiyalığı ‘‘haksızlığa’’ dur demekten öte gitmemiştir.
Köroğlu’nun tüm Türkistan coğrafyasında bilinir ve görünür olmasının nedeni ise Türk Milleti’nin ‘‘hak’’ kavramına verdiği ehemmiyetten ve sahip olduğu manevi aşktan kaynaklanmaktadır.
Maalesef, yetiştirdiğimiz bazı bilim adamları sayesinde manevi aşk köprülerimiz yıkıldığından, maddi dünyanın suları altında boğulmak üzereyiz. Nurettin Topçu’nun, ibadetlerimizi nasıl jimnastiğe çevirdiğimizi ifade ettiği gibi, hak kavramını hırsızlık yapmak, gıybet etmek gibi kalıplara sokmuş bulunmaktayız. Oysaki kişi hakkını gasp etmek ne kadar kolay. Misâl, yemekhane sıralarında birbirini hakkına giren yüzlerce öğrenci var. Kopyayı düşünecek olursak, kopya çekmeyen kaç öğrenci sayabiliriz? Ve yahut, akademisyenlerin, öğretmenlerin ders anlatmaları için verilen süreleri verimli şekilde dolduramamaları ya da süreyi yetiştiremeyip teneffüs vakitlerinden almaları gibi gözle görülmeyen veya ‘‘ne var herkes yapıyor’’ tarzındaki cümlelerle desteklenmesiyle yapılan uygulamalar manevi aşkın yıkılması ve bununla beraber ‘‘hak’’ kavramına verdiğimiz ehemmiyeti göstermekte.
Tabiî ki bu sonuçlar yetiştirdiğimiz ilim adamlarından kaynaklı değil. Özellikle bazı fikir akımlarının da bu konuda önemli etkileri vardır:
Pragmatizm ve bununla beraber gelişen ‘‘benlik’’ duygusu gibi. Bu iki fikir akımında pragmatizm hakkımızı savunmamayı sağlarken, ‘‘benlik’’ duygusuyla beraber gelişen kendini savunma refleksi karşı tarafın hakkını gasp etmekten çekinmemeyi sağlamıştır. Misâl, bir öğrenci konuyu doğruyu bilmek için değil sınav sorusunu yapabilmek için öğrenir. Verilen bilgi yanlış da olsa soruyu yapması onun için kâfidir. Bu yüzden de hakkı olan doğru bilgiyi aramaz yanı hakkını da aramaz.
Başka bir örnek verecek olursak da, Ankara’da vuku bulan üzücü olayın ardından birçok fakülte protesto kararı alarak eğitim-öğretimi aksatmıştır. Bu protesto ile devletin bekâsına zarar verilmekte, tüm milletin ve gelecek nesillerin hakkı gasp edilmektedir. Ayrıca, taşradan nice zorluklarla eğitim görmek için şehre gelen talebenin, fikren anlayamadığı bir olaydan ötürü hakkı gasp edilmektedir. Yemin eden onlarca tabip, hastalarını çaresizliğe, belki de ölüme terk etmektedir. Hastaların, onların ailelerinin hakkını gasp etmektedir. Aslında anlamamız gereken olay şudur ki :
Hak yiyerek, hak aranmaz.
Evet, bu konuda vereceğimiz örnek de çok neden de. Lâkin şahsıma göre en üzücü olaysa bu konulara olan duyarsızlaşmamız, dolayısıyla ruhsuzlaşmamızdır…
Biz aşkımızı kaybettik, insanlığımızı, düşüncelerimizi, birliğimizi kaybettik. Sulara kapılmış bir vaziyette ilerlemekteyiz. Rahmeti Rahman’ın ‘‘affetmem’’ dediği bir konuyu basitleştirip, kalıplara sokup hayatımıza gözü kapalı devam ediyoruz.
Bu halde bırakalım Köroğlu olmayı, kör olmaktan kör-oğlu olmaktan öte gidemeyiz