Kubilay Dökmetaş ve Vefa

Kubilay Dökmetaş ve Vefa
Türküler âlemde hoş âvazımız,
Havalanır gider gönülden dile,
Muhabbet deminde çalsın sazımız,
Türk’ün türküsünden bir söyle hele…
Türkülerimiz deyince akla ilk gelenlerden biridir Kubilay Dökmetaş. TRT sanatçısıdır, araştırmacıdır, yazardır, TRT İcra Kurulu, Repertuar Kurulu, Araştırma İnceleme Kurulu görevlerinde bulunmuş, TRT Müzik Dairesi THM ve Oyunları sorumlu müdürlüğü ve TRT Genel Müdürlüğünün sanat danışmanlığı yapmıştır. 8000 civarında plak sahibidir. TRT ekranlarında Dost Dost Diye, Allı Turnam, Bu Toprağın Sesi, Yörelerimiz ve Türkülerimiz, Memleket Havaları gibi bir çok programların yapımını üstlenmiştir.
Bir gün TRT ye gittiğimizde Halil Atılgan Ağabey ile bir türküdeki kelime üzerinde uzun uzun konuşmuşlardı da “bu kadar da olmaz” diye içimden geçirmiştim. Türkünün hangi şehirde, hangi köyde nasıl söylendiğini konuşuyorlardı, neredeyse yarım saat sürmüştü.
Kubilay Dökmetaş için ne yazsam bir eksik kalır da söylemek istediğim bunlar değil.
Mustafa Çalık Bey hastanede yatıyor. Kubilay Bey de ziyaretine gidecek.
İstanbul da sicim gibi yağmur var, tut ucundan göğe çık, öyle bir şey.
Bir taksi ile hastaneye gidiyor. Taksici arkadaşa “on dakika burada bekle, ben yukarıda bir hastayı ziyaret edip geleceğim” diyor. İstanbul’da taksi bulmak zor, hele böyle yağmurlu bir günde. Üstelik Ankara’ya dönecek, taksi olmazsa yetişmek mümkün değil.
Odaya çıkıyor, olabildiğince sohbet ediyorlar. Duygulu bir konuşma geçiyor aralarında. Kubilay Bey “taksici arkadaşa on dakika sonra gelirim, beni bekle” demiş ama bir bakmış ki yarım saati geçmiş. Gitmesi gerek ama “böyle duygu dolu bir ânı ya yaşarım, ya yaşamam” diye inmiş taksici arkadaşın parasını ödeyip göndermiş. Ankara’ya dönecekmiş o akşam ama ondan da vaz geçmiş.
Bir türkü söylemesini istemiş Kubilay Bey’den Mustafa Çalık;
Söylemek istememiş Kubilay Bey, “keşke istemeseydi” diye iç geçirmiş. Nevzat Kösoğlu Ağabey’e Huma Kuşu’nu okumuş ve üç gün sonra vefat etmişti, o aklına gelmiş. Israr edince başlamış;
“Penceresi mavi boya
Ben kurbanam sizin soya,
Sizin soyda bir güzel var,
Saramadım doya doya.”
Ardından bir türkü daha;
“Ağgül seni camekanda görmüşler
Siyah saçın sırma ile örmüşler
Rüyamda seni bana vermişler
Beni böyle yakar kor gider misin
Evvel sevip sonra terk eder misin.”
Bir türkü daha;
“Kapıya oturmuş kurar araba,
Bugün keyfim yoktur oldum haraba,
Kitaplar getirin yeminler edem,
Senden başkasına demem merhaba.”
Ardından bir Sivas Divriği türküsü;
“Yavri yavri akşam olur güneş gider ay gelir
O yar gitmiş yatağında yan gelir yan gelir
Ah edince ciğerimden kan gelir
Zaten bahtım kara yazım böyleymiş…”
Çok mutlu olmuş türküleri dinlerken Mustafa Çalık. Bir türkü daha istemiş;
“Nasıl methedeyim sevdiğim seni,
İstanbul, Bursa’yı değer gözlerin.
..
Hüsnüne yakışır Yusuf nişanı,
Seni sevenlerin artar efkârı,
Kars’ı, Ardahanı, Erzurum, Van’ı,
Belh’i Buhara’yı değer gözlerin.
Bu durumda helalleşmek zor. Dilinin ucuna kadar gelmiş, susmuş Kubilay Bey. “Abi, Ankara’ya dönüşünü bekliyoruz. Türkülerin devamını orada söyleriz.” diye konuşmuş.
Dışarı çıkınca ağlamaya başlamış. Eşi “iyiye gidiyor” deyince başka şeylere ağladığını söylemiş.
Bazen kirpikler iğne iğne ümit diker. Sabırdan tespih olur göz yaşları, çekersin çekersin bitmez ya. Aradan zaman geçer yalnızlaşırız. Öksüz sofrası olur yaşamışlığımız.
Bir türkü başlar sonra;
“Karlı dağlar karanlığın bastı mı?
Zalım felek ayrılığın vakti mi?
Bir bulut kaynar Sivas elinden, nerelere gider bilinmez.
Nevzat Kösoğlu Ağabey diyordu;
“Bir türkü tutturmuşuz, yıl oldu. Size “gelin katılın” diyeceğiz. “Türkümüzü daha içten, daha gür ve coşkun çağıralım” diyeceğiz. Söğüt’ün türküsü büyük ümit ve imandır; bu hiç değilse nal seslerimizin hakkıdır. Size “gelin, katılın” diyeceğiz; büyük istikbali birlikte çağıralım.”
“Türkülerle hüznümüz Allah’adır bizim demişti Fethi Gemuhluoğlu.
İnşallah bizim son demlerimizde de bir türkü çağıran bulunur. Bir Kerkük Türküsü isteriz belki;
“Dağlar yeşil boyandı,
Kim yattı kim uyandı.
Kalbime ateş düştü,
İçinde yar da yandı.
Su serptim ateş sönsün,
Serptiğim su da yandı.”
Mustafa Çalık’a, Nevzat Kösoğlu Ağabey’e, Fethi Gemuhlu Ağabey’e Allah rahmet eylesin. Mekânları cennet olsun.
Kubilay Dökmetaş Bey den de Allah razı olsun. Bize bizi söylemeye devam etsin inşallah…
Yazar
Mehmet Ali KALKAN

Eskişehir'de doğdu. Eskişehir Gazi İlkokulunu, Tunalı Ortaokulunu, Motor Sanat Enstitüsünü ve Çukurova Üniversitesi Mühendislik Bilimleri Fakültesi İnşaat Mühendisliği Bölümünü bitirdi (1980). Bir müddet Eskişehir Belediyesinde ... devamı

Bu websitesinde farkı kaynaklardan derlenen içerikler yayınlanmakta olup tüm hakları sahiplerinindir. Sitedeki içerikler atıf gösterilerek kaynak olarak kullanlabilir. Yazıların yasal sorumluluğu yazara aittir. Tüm Hakları Saklıdır. Kırmızlar® 2010 - 2024

medyagen