Mevlüt UYANIK
Mustafa Özcanbaz kardeşimin yöneticiliğinde geçen öğretim yılı sivil, bu sene Çorum Albayrak İlköğretim Okulu’unda resmi proje haline getirerek yapılan çalışma, MEB kanalıyla Tubitak’a sunuldu. Özcancaz hocam, Çorum Aydınlar Ocağı’nın yıllarca başkanlığını yaptı, bu Sivil Toplum Kuruluşu hakkında master tezi yaptı ve yayımladı, halen Felsefeyi Anadolu’da Yeniden Yurtlandırma’nın sivil ayağı olan Ocağı’ın belkemiği denilse yeri. Bu proje için idarecilik görevini bıraktı desem doğrudur. Bendeniz Aygün Akyol hocamla akademik ve felsefi danışmanlığını, Mustafa Uyanık felsefe ve tıp, Hatice Begüm Uyanık’ın Okul Öncesi Eğitim açısından projeye danışmanlık yaptı. Her etkinlik sonucunda notlar alındı ve yılsonunda bunlar bir rapor haline getirildi, kamuoyuna sunuldu. Eylül ayında Tubitak bünyesinde bir atölye çalışması yapılacak. Bu arada Maturidi-Yesevi Otağı tarafında yılın en başarılı beşeri ilimler projesi seçildi.
Çocuk Filozoflar Kulübünün tarihsel arka planının aslında 1985 yılına dayandığını anlatmak için ön bilgiler vereyim, buraları biyografik mahiyette olacağı için şimdiden affınızı dilerim. 1994 yılında doktora bitirince kadrosuzluktan dolayı Ankara dışındaki fakültelere bakmaya başladık. Merhum Salih Akdemir Hocam, ”iyi hoş, çalışkan çocuksun ama aksi ve dik başlısın, muhtemelen burada kadro alamazsın” dediğinde anlamıştım zaten gideceğimi.
- Bir Kültür Şehri Olarak Çorum
Tokat, Çorum ve Kırıkkale alternatiflerinden şehrimi tercih ettim, Kırıkkale’ye çoğu arkadaş Ankara’dan geliş gidip yaptıkları halde, iyi ki medeniyetler beşiği olan Çorum’u tercih etmişim. Malum olduğu üzere Danişmentli Beyliğinden Çorum Oymağı tarafından bu şehir ve civarı fethedildi. Anadolu Beylikleri içinde bilim, kültür ve sanata en çok değer veren Danişment Oğullarıydı. Melik Ahmet Gazi kendisi de alim/bilge bir kişi olduğu için orta ve kuzey Anadolu’da medreseler/üniversiteler kurmuş, ilim adamlarına son derece değer vermiştir. Bana göre Danişment oğullarından sonra diğer bilim ve kültüre değer veren Artuklu ve Karamanoğulları Beyliğiydi. Osmanlıcılık yapanlar Anadolu Beylikler Dönemi kültür hareketlerini bir incelese, Selçuklu-Osmanlı ve Türkiye Cumhuriyeti kültürel sürekliliğinin hangi damarlar üzerinden başladığını da görür ama…
Medeniyetler Beşiği olan Çorum’u Felsefeyi Anadolu’da Yeniden Yurtlandırmanın merkezi olacak şekilde okumalar yaparken Sadettin Öktem hocamızın şu sözünü merkeze aldık desek yeridir. “Bir insan, bir toplum, bir şehirde yaşarken onu her an inşa eder. Bu inşa fiziksel bir inşa olabilir ki/ bu çok cüzi bir şeydin-her eyleminiz şehirde bir inşadır. Şehir sizi inşa eder, siz de şehri inşa edersiniz”
Anadolu’da “sağdan say beş, soldan say beş kişi” derler, biz de bir grup arkadaşla Çorum Aydınlar Ocağı’nda etkinlikler yapmaya başladık. Hem Türkiye’nin meselelerine dair paneller, seminerler yapıldı, hem de akademik bilgi popülerleştirerek Çorum halkına ulaştırıldı.
Fakültede Çocuk Ruhunu Korumak:
İlk ve ortaöğretim sırasında ilkokul öğretmeni ağabeyim Emin Uyanık vesilesiyle başladığım okuma sürecim genelde tarih eksenli oldu. Fakülte öğrenciliğim sırasında ev arkadaşım Namık Bostancı vasıtasıyla ağırlıklı edebiyat metinleriyle tanıştım, Martı, Küçük Prens, Göğü Delen Adam, Alice Harikalar Diyarında, Ömer Seyfettin Hikayeleri ve olmazsa olmaz Mustafa Kutlu hikayeleri.
Fakülteyi bitirip ODTÜ felsefe bölümünde yüksek lisans sınavını kazanıp hazırlık okumaya başladım, 1985-1986 bahar yarıyılı itibarıyla Vakıflar genel Müdürlüğünde uzman olarak görev yaparken edebiyatçı arkadaşlarım vasıtasıyla Oğuz Atay başta olmak üzere diğer önemli edebiyatçılarla tanıştım. Bunu söylememin sebebi, 1987 yılında asistan olduğum İlahiyat Fakültesinde ve sonrasında gençlerle bu “düşünen kalpler”in metinleriyle yoldaşlığıma başladığıma ve Çocuk Filozoflar Kulübünün tarihsel temellerine işaret etmektir.
1995 yılında Çorum İlahiyat Fakültesine gelince artık kendi adıma derslere girdiğim için öğrencilere doğrudan ulaşabildim, Ankara İlahiyat fakültesi ve ODTÜ felsefe bölümünde öğrencisi olmaktan onur duyduğum hocalarımın birikimini harmanlayarak disiplinler arası çalışmalara öncelik vererek felsefe okumaları yapmaya başladık.
Türkistan Türkiye irtibatının felsefi temellerini araştırmanın teknik adı olan Felsefeyi Anadolu’da Yeniden Yurtlandırmak projesini sistematik hale getiren Felsefe ve Tarih Topluluğunu aktif olarak yöneten Aygün Akyol olmak üzere birçok akademisyenle kardeşliğim/yoldaşlığım daima Martıve Küçük Prensile başladı. Hep çocuk ruhunu koruyan, özgür ve özgüvenli gençlerle yoldaş kılan Rabbime şükürler olsun.
Bazıları yoruldu ya da daha kestirme yollardan hedefe ulaşmak için hoş olmayan yöntemlere başvurarak, çıktığı merdiveni itti, başka birisi çıkmasın veya buraya nereden çıktığım belli olmasın diye sanırım. Herkes kendine yakışanı yaparmış, biz Nurettin Topçu’nun izini takip ederek hep lise öğrencileriyle hem hal olmaya, felsefi söyleşiler yapmaya devam ettik.
2005 yılından itibaren Felsefeyi Anadolu’da Yeniden Yurtlandırmak başlığıyla İslamiyat dergisinde bir makale yayımladık. Türkistan/Atayurt-Türkiye/Anayurt kültürel sürekliliğine dair okumaların on yıl sonunda bir metinde kamuoyuna sunulmasıdır bu.
Çocuk felsefe kulübünün teşekkülü için burada biraz daha fakültede yaptığımız sivil okumalar hakkında bilgi vermem gerek, müsaadenizle. Hitit Üniversitesi İlahiyat Fakültesi İslam Felsefesi ve Türk Düşünce Tarihi Bilim dalı bünyesinde okumalara Mantık Dersiyle başlıyoruz.
Özgür, özgüvenli ve eleştirel bir rasyonaliteye sahip olunması bağlamında “Mantık bilmeyenin ilmine güven olmaz” diyen Gazzali’yi merkeze alarak “Delilin Butlanından medlulunda butlanı gerekmez”, yani bir önermeyi kanıtlamak için ortaya koyduğun delilin geçersiz kılınması o önermenin/çıkarımın tutarsız olduğunu göstermez diyerek eleştirel zihniyeti ve farklı bakış açılarının incelenmesi gerektiğini vurguluyoruz. Kerameti kendilerinden menkul şahısların otorite adı altında ayet ve hadislerden çıkardıkları yorumları biricik kılmanın ve diğer bakış açılarını yok saymanın (cedel) bir anlamı olmadığını gören gençler, müstağni olmadan müstakil olmayı öğreniyorlar ve akıl tutulmasına uğramıyorlar.
Muallim-i evvel Aristoteles’in klasik mantık anlayışını vermeye Muallim-i sani diye bilinen Ebu Nasr el-Farabi el-Tarkan’ın İlimlerin Sayımıadlı eserinin dil-düşünce mantık kısmıyla başlıyoruz. Burhan, cedel ve sofistai delillere, hitabet ve şiir’in de konulmasından hareketle nitelikli metin veren gençlere Martı,Küçük Prensgibi edebi/felsefi metinlerle okumalara başlıyoruz, sonra teknik metinler okunuyor, bir seminer konusu seçilerek dikey/derinlemesine okumalar yapılıyor. Bu seminerleri de Aydınlar Ocağı vasıtasıyla halka ulaştırıyorduk. Taki Emrah Kanlıkama ve Nalan Emektar diye iki Türkçe öğretmeniyle yoldaş olana kadar.
- Ortaöğretimde Felsefe; Hayret ve Hayal/et Duygusunu Korumak
Emrah Bey, master tezi olarak Yaşar Kemal’de Sivil İtaatsizlik Türk Felsefesinin İmkânı Bağlamında Bir İncelemeçalışırken Dr. Sadık Ahmet Ortaokulu ile ortak etkinlikler yapmaya başladık. Martı, Küçük Prens, Kaşağı gibi hikâye kitaplarını müzikli-söyleşili, müzakereli okumalar şenliğine dönüştürdük.
Okuldaki resim öğretmeni Necla Yıldız, Nehir Karataş ve Ali Alıç, müzik öğretmeni Menşure Türkmen, Drama Çiğdeş Kocabıyık, Meral Çağlayan, dekor din kültürü öğretmeni Selim Sümer, müzik koordinasyonu Gürcan Emektar, idarecileri Müdür Muharrem Olukçu, müdür yardımcısı Satılmış Baskın hocalarımın katkılarıyla iki yıl okuma, söyleşi/yorum ve müzikli etkinlikler düzenledik. Etkinlik sonrası vefakar öğretmen yoldaşlarımız fakülteye ziyarete gelmeleri moral ve motivasyonumuzu iyice artırdı, hatta bir keresinde Necla hocam bir tablosunu hediye etti, tükan’a. Önemli olan taraf, iki yıl boyunca Sadık Ahmet Ortaokulunda yapılan etkinliklere diğer fakültelerinden öğretmen arkadaşlar ve bizim öğrencilerin katılımıydı, çünkü herkes gittiği yerde bu yöntemin uygulanabilirliğini görmüştü. Onun için bu öğretmenlerimin hepsine sonsuz teşekkürlerimizi sunuyoruz.
Bu yıl da Nalan Emektar, “Türklerin Kullandığı Alfabeler” projesini Tubitak’a sundu. Çocuklar Orhun Abideleri ve Köktürk Alfabesiyle tanıştılar. Emektar hocam bu çalışmasını eşgüdümlü olarak aldığı yüksek lisans dersleri sırasında, “Türk Felsefesi Teşekkül Sürecinde Göktürk Alfabesi ve Orhun Anıtları” başlğıyla seminer haline getirdi.
- İlköğretim Felsefe ve Hayret ve Hayal/et Duygusunu Korumak
Bu etkinlikleri gözlemleyen Mustafa Özcanbaz hocam bu çerçevede idareciliği bırakıp sınıf öğretmenliğine döndü. Albayrak İlköğretim müdürü Hasan Bekdemir, müdür yardımcıları Cemil Eker, Serap Çayır öğretmenlerin katkısıyla projeyi hayata geçirdi. Ortaöğretim felsefe okumalarını ilköğretim son sınıfta denedi.
29 Mayıs 2018 yılında öğrenci velilerinin de katıldığı bir programda İstanbul’un fethini de kutlayan bir sunum yaptı çocuklar. Buradaki deneyimlerden hareketle Özcanbaz hocam yazın bir taslak hazırladı, resmi projelerin verilerine dikkat ederek, taslaklar üzerined çalışıldı. Eylül de proje hazır hale geldi ve bir yıl boyunca uygulandı. Yılsonunda da salt gözlemler rapor haline getirildi. Şimdi bunların eğitim felsefesi bağlamında okunması ve yorumlanması aşaması var.
- Küçük Filozoflar Topluluğu Projesi
Düşünen, sorunlara çözüm üreten ve özgüvenini sağlamış olan bireyleri yetiştirmek isteyen bir öğretmenin bunu felsefe ile bağ kurarak yapabileceği temelinde kurguladığımız projemiz; eğitimcilerin “öğrenciler hakkında yapacakları felsefeden” ve “çocuklar için yapılan felsefeden” ziyade “çocukların yaptıkları felsefe” ve “çocukça felsefeyi” eğitim öğretim faaliyetinin içine katmaktır.
Küçük Filozoflar Topluluğu projesi ile “Felsefe çocuk ruhunu korumaktır” , “Felsefe hayretle başlar” ilkeleri ışığında BEN KİMİM ve YETENEKLERİM NELERDİR sorularıyla öğrencilerin yüzleşmesini ilk hedef olarak belirledik.
Yaratılıştan çocuklarda olan merak duygusunu kullanarak, keşfetmenin keyfini alan, farkında olan bireyler kılabiliriz. Bir diğer ifade ile çocuk, oyunu menfaat ve fayda beklentisi olmadan oynamaktadır. Oyun, çocuğun doğasında vardır. Oyun oynayarak çevresini ve kendini tanımaktadır. Yeteneklerini, toplumsal kurallar ve değerleri, maddi ve duygusal sınırları ile ilgili bilinç oluşmaktadır. İşte bu hayret ve merak duygusuna tatbik edilecek sistemli düşünme ile bilinçlilik halinin temelleri atılacaktır. Bu bilinçlilik halinin felsefi niteliğe büründürülebilmesi nihai hedeftir. Böylece felsefe onların en geniş anlamda yaratıcılıklarını ve düşünme becerilerini, kapasitelerini en yüksek şekilde ortaya koyabilecekleri bir seviyeye ulaştıracaktır. Bu projede öğrenciler felsefi bilgilerle boğulmayacaklar, soyut alanlara yelken açmayacaklardır. Projenin her bir aşamasında algı ve bilişsel düzeyleri ile felsefeye bağ kurulacak, somut örneklerle hayat deneyimi kazanacaklardır.
Proje Süresi; 2018-2019 öğretim yılında Çorum Merkez Albayrak İlkokulunda haftada iki ders saati olarak okul saatleri dışında ama okulda olması planlandı ve uygulandı
“Proje sonunda çocuklarımızdan beklediğimiz nelerdir?” sorusuna verilecek cevap; birbirini dinleyebilecek olgunluğu kazanmış, kendini ifade ederken cesur, fikirlerini anlatırken neden ve niçin sorularına verilecek cevapları olan bir gruptan söz edebiliriz. Etkinlikler esnasında felsefe sözcüğü geçmese de, felsefe dersleri görmeseler de onlar artık birer küçük filozof adaylarıdır. Kendilerini, çevrelerini, doğayı, varlığı tanıma yolunda bir bilinçlilik ve farkındalık oluşturmaları hedeflendi.
Öğrencilerin karşılaşacakları olası sorunlar ortaya atıldı, e bu sorunlara ortak veya farklı çözüm yolları bulmaları istenir. Böylece her çocuk farklılıklarını kavrayabilecekleri gibi sınırların hayalleri kadar engin olduğu bilincine ulaşacaklardır. Ayrıca düşündüğünü söyleyebilecek cesarete ve neden böyle düşündüğünü savunabilecek özgüvene sahip olacaklardır. Karşısındaki arkadaşının düşüncesine saygı duyabilecekleri ve onları sonuna kadar dinleyebilecek olgunluğa erişebileceklerdir.
4.sınıflari içinde seçilen öğrencilerle 14 etkinlik yapıldı. İlk etkinlik küçük Prens idi, böylece her biri bir evin prens ve prensesi olan gençlerle felsefi keşf başladı. Richard Bach’ın Martı Jonathan Livingston kitabı öğrenciler tarafından okunduktan sonra uygulama alanı (atölye çalışması) olarak seçilen en uygun mekânda daire şeklinde yerleşen topluluk üyeleri karşılıklı olarak konuştular. “Ben Kimim?” sorusunu ortaya atarak öğrencilerin farklılıklarını, yeteneklerini sorgulatarak hedef koyma, daha fazlasını isteme, yeteneklerini son sınırına kadar zorlama hissi uyandırma amaçlandı.
Martı’dan sonra Platon’un Devlet adlı eserindeki bir hikâye konuşuldu. Dede Korkut, Ömer Seyfettin’den hikayeler çalışıldı. TRT çocuk yapımı Muhteşem Türkler Çizgi film serisinin Farabi bölümünün izlenmesi, Hacivat ve Karagöz ortaoyununun canlandırılması yapıldı. Gözlemler yazıya aktarıldı ve kamuoyuyla paylaşıldı, ilgi çekmiş olsa gerek ki, Hanefi-Maturidi Otağı yetkilileri sosyal Bilimlerde Yılın En Başarılı Projesi seçti. Emeği geçen bütün arkadaşlara teşekkürler.