İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’nun iç politikada siyasi geleceği üzerine tahminlerde bulunulmaktadır. Netanyahu, Covid-19 salgınıyla mücadele kapsamında vatandaşlarını aşılama başarısını diplomatik alana taşıyamaya ve sesini duymamaya çalışmaktadır. Filistin’de ise 10 yılı aşkın bir süre sonrasında düzenlenecek genel seçimler yine Kudüs odaklı gerekçelerle ertelenmiştir. Kararı alan Mahmud Abbas’a yönelik tepkiler gündemdedir. Ayrıca Kudüs’te neler olduğuna bir kez daha gözler çevrilmiştir.
*****
Dr. Ceren GÜRSELER[i]
İsrail’in Kudüs’te uyguladığı politikalar dünyanın gözünün bir kez daha Filistin’e çevrilmesine neden olmuştur. Olaylara dünyanın farklı bölgelerinden verilen tepkiler özelde Kudüs’ün genelde ise Filistin Sorunu’nun uluslararası alandaki önemini göstermektedir. Ayrıca Kudüs’ün çok dinli ve çok kültürlü yapısının yanı sıra uluslararası hukukun ve uluslararası siyasi teamüllerin dışında gelişmelerin yaşanması, konunun uluslararası boyutunu bir kez daha gözler önüne sermiştir. Bu bağlamda Türkiye’nin ilgili söylem ve politikaları, Asya gibi yeniden açılımın amaçlandığı bir bölgede Doğu ve Batı arasındaki köprü işlevini de tekrardan gündeme getirmiştir.
İslam dini için çok önemli olan Ramazan ayının son günlerinde ve Kadir Gecesi’nde İsrail güvenlik güçleri, Harem’ül Şerif’te toplanan Filistinlilere yönelik saldırıda bulunmuş ve olaylar sonucunda çok sayıda Filistinli yaralanmıştır. Şeyh Cerrah mahallesindeki Filistinli ailelerin ise İsrail tarafından zorla tahliyesi gündemdedir ve taraflar arasında çatışmalar yaşanabilmektedir.
Bu gelişmeler, aslında dünyanın Filistin’e karşı politikaların sorgulandığı bir dönemde gerçekleşmiştir. İsrail ile Filistin arasındaki barış görüşmeleri durmuştur ve taraflar arasında gerginlik hâkimdir. ABD Eski Başkanı Donald Trump, ülkesinin İsrail’in başkenti olarak Kudüs’ü tanıdığına dair karar almış ve ABD Büyükelçiliği’ni Tel Aviv’den Kudüs’e taşımıştır. Bazı ülkeler de benzer kararlar almıştır. Aynı zamanda Trump yönetimi, mevzubahis sorunu çözme iddiasıyla son derece tartışmalı olan “çözüm planını” dünya kamuoyuyla paylaşmıştır. Salt İsrail’in görüşüyle hazırlanan plan, geçmiş müzakereleri ve uluslararası hukuku temel almamakta ve dolayısıyla Filistin tarafından reddedilmektedir. Filistinli mültecilerin geri dönüşüne kapıyı kapatan plan, Kudüs üzerinde de tartışmalı içeriğe sahiptir. Söz konusu plan, Kudüs’ün İsrail egemenliğinde olduğunu belirtirken; Doğu Kudüs’ün de Filistin’in başkenti olacağını ifade etmiştir. Bu “barış planı” bazı Ortadoğu ülkeleri ile İsrail arasındaki ilişkilerin başlatılması ve normalleştirilmesi antlaşmalarının imzalanmasıyla uygulamaya geçmiştir. Ortadoğu’da İran karşıtlığını merkezine alan planla sorunun çözümü; yani Filistin devletinin kurulması beklenmeden İsrail’in bölgedeki varlığının meşrulaştırılması amaçlanmıştır.
İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’nun iç politikada siyasi geleceği üzerine tahminlerde bulunulmaktadır. Netanyahu, Covid-19 salgınıyla mücadele kapsamında vatandaşlarını aşılama başarısını diplomatik alana taşıyamaya ve sesini duymamaya çalışmaktadır. Filistin’de ise 10 yılı aşkın bir süre sonrasında düzenlenecek genel seçimler yine Kudüs odaklı gerekçelerle ertelenmiştir. Kararı alan Mahmud Abbas’a yönelik tepkiler gündemdedir. Ayrıca Kudüs’te neler olduğuna bir kez daha gözler çevrilmiştir.
Kudüs’teki bu tablo, konunun uluslararası boyutuna da tekrardan vurguda bulunmasını gerektirmektedir. Türkiye’nin olayları kınaması bu bağlamda okunabilir. Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, İslam ülkelerinin yanı sıra uluslararası toplumun tümüne de seslenerek Kudüs de dâhil Filistin’de yaşanan son gelişmelere yönelik eylemde bulunma çağrısı yapmış ve Kudüs’ün merkezi önemine dikkat çekmiştir.
Kudüs’ün çok farklı katmanlardaki önemi, Trump’ın Kudüs kararı ve “çözüm planı”, konunun uluslararası alanda da etkisini göstermiştir. Dolayısıyla Kudüs, tek bir başlık altına indirilemeyecek kadar önemlidir ve bünyesinde farklı konular içermektedir. Gerek uluslararası boyutu gerekse de Türkiye’nin açıklamaları, Kudüs’ün uluslararası siyasetteki merkezi rolünü gözler önüne sermektedir. Türkiye, Filistin merkezli olarak yaşanan her istikrarsızlık örneğinde uluslararası alanda atılabilecek adımları gündeme getirmektedir.
Türkiye’nin Asya ülkeleriyle ilişkilerinde Kudüs başlığı da kullanılabilir. Türkiye’nin “Yeniden Asya” açılımında Kudüs’e yönelik tutum ve Kudüs’ün merkezi rolü önemli bir hamle olarak Asya ülkelerinin Ortadoğu’daki bağlantısını pekiştirebilir. Üstelik Kudüs’teki gerginliğin son bulması çağrılarının yüksek sesle dile getirilmesine neden olabilir. Türkiye, en batıdaki Asyalı ve en doğudaki Avrupalı olarak Kudüs’ün uluslararası alandaki önemini Asya ülkelerine dış politikasının çok taraflılığı kapsamında gösterebilir. Asya’ya yönelik politikalarda da Kudüs’ün uluslararası önemi hem eylemde hem de söylemde öne çıkma fırsatını sunmaktadır. Güvenlik ve istikrarın askeri boyutunun yanı sıra uluslararası ilişkilerde işbirliğinin ve uluslararası hukuka uyulmasının önemi anlaşılmıştır. Türkiye’nin bölgesinde öne çıkması, Asya’yla ilişkilerini de etkileyecektir. Kudüs konusu, Asya’da artan işbirliği ve bölgenin uluslararası alanda artan önemi sayesinde Türk dış politikasına hareket serbestisi de getirebilir.
—————————————————–
[i] ANKASAM Uluslararası Hukuk Danışmanı