Kudüs ve “Melhame-i Kübra”

Esat ARSLAN

İsterseniz hemen bir test uygulayın, hemen yakınınızdaki bir dostunuza, arkadaşınıza sorun isterseniz, “Melhame-i Kübra” nedir? Diye.  Alacağınız yanıtı ben size söyleyeyim. En hafifinden, “nereden bilebilirim ki, ben Arapça bilmiyorum ki”, gibi bir cevapla karşılaşabilirsiniz. Hiç daha Isra’ya, arşı âlâya yükselmek gibi deyimlerden hiç bahsetmedim. Bunlar İslamiyet’in ilk kıblesi Kudüs’e ait hemen ilk akla gelen dini terimler. Bunlar bilinmiyor da neden “Siyonist terimler” hem de anında yanıtlanabiliyor. Denemesi bedava. Hadi şimdi dönün “Peki Armagedon nedir”, diye sorun. Üç aşağı beş yukarı dünyanın yok olmasına neden olabilecek “Büyük Kıyamet” ile özdeşleştiğini duyduğunuzda şaşırıp kalabilirsiniz. Bu dünya medyasını elinde bulunduran küresel kamuoyunu yönlendirebilen bir Siyonist gücün algı başarısı. Ayrıca bir Hollywood klasiği Armagedon filminin de etkisini unutmamak gerekir. Anımsayabildiniz mi? Hani, başrollerini Bruce Willis, Billy Bob Thornton ve Steve Tyler’ ın kızı Liv Tyler ve Ben Affleck gibi oyuncuların olduğu kıyametin konu edildiği film… Propaganda öylesine büyük ki, Kudüs’ün ismi bile neredeyse oyunlarla hemhal olan gençlikte “Zayon (Zion) kenti” diye yer etmeye başlamıştır. Unutmayalım, “Online Oyun Dünyası”nda kullanılan tüm terim ve kısaltmaların büyük çoğunluğu Siyonist terimdir. Siyonizm’in Hz Davud’un mezarının bulunduğu Zion Dağından esinlenerek türetildiğine de pek kafa yormamışız. Cemal Paşa’nın emir subayı Falih Rıfkı Atay’ın, insanın kanını donduran tarihi bir süreci “Kudüs’ü terk edişimiz ve Osmanlı Devletinin çöküşünü” o zamana göre en duru Türkçeyle anlatan “Zeytindağı” kitabından ve Kudüs’teki Zeytindağı’ndan haberimiz bile yok. Zeytin Dağı Kudüs’ün en kutsal mekânlarından birisidir. Hz. İsa’nın son anlarını geçirdiği, tutsak alındığı, çarmıha gerildiği yerler buradadır. İslamiyet açısından da bir o kadar önemlidir. Hz. Ömer’in Kudüs’e ilk baktığı yer de buradadır. Evet, sevgili okurlar, bugün 9 Aralık 2017 Kudüs’ü İngilizlere terk edişimizin 100. Yıldönümü. Üç semavi dinin merkezi İslam dünyası için Selahaddin Eyyübi’nin deyimiyle “her şey olan Kudüs”’ün canımızdan can kopartılarak teslimi nasıl da İslam Dünyasında büyük yaralar açmıştır. Bu deyim Cennetin Krallığı filminde de kendine yer bulmuştur. Canlandırıldığı sahne ile filmde, Selahaddin Eyyubi, Kudüs’ü kuşatıp Haçlı Krallığından almaya çok yaklaştığında İbelin Lordu Balian, Selahaddin’e sorar “Kudüs’ün anlamı nedir ?” Selahaddin yanıtlar: “Kudüs Hiçbir şey, Kudüs Her Şey” Evet Kudüs her şeydir, sevgili okurlar.

Berlin’deki Büyük Karargâhın plânı ve Alman komuta heyetinin yönetiminde üç kıtaya dağıtılan Osmanlı Silahlı Kuvvetleri başarısız iki Kanal Seferinden sonra İngilizler Sina Çölünü kontrol altına alarak Filistin’e dayanmışlardı. Osmanlı Kuvvetleri, Kudüs’ü en iyi koruyan Gazze-Birüssebi hattında savunmaya geçerek Mart ve Nisan 1917’deki iki büyük İngiliz saldırısını püskürtmeyi başarmıştı. 1917 Gazze Muharebeleri, en az 1915 Çanakkale ve 1916 Kut-ül Amare Zaferleri kadar Türk’ün eğilmez zaferlerinden biri olmuştur. Ama nedense bilinmez. Hem Gazze hem de Kudüs, Türk insanın DNA moleküllerinde büyük bir iz bırakmasının yanıtlarından biridir. Ancak İngilizler olağanüstü insan, cephane ve malzeme yardımı alarak bu hatta direnmeye çalışan Türkleri, 1917 kışı yaklaşırken ve 40 gün süren muharebe ve takip sonunda 9 Aralık 1917’de Kudüs’e girmeyi başarmışlardı. Mısır Seferi Kuvveti Kumandanı General E.H.H. Allenby, 11 Aralık 1917 tarihinde resmî bir törenle şehre girmiştir. 11 Haziran 1916’da İslam’ın kutsal kenti Mekke, İngilizlerin kışkırtması sonucu isyan eden Şerif Hüseyin’in eline geçmişti. 11 Mart 1917’de İngilizler Halifeler kentini yani Bağdat’ı ele geçirmişti. Bu, Mekke’nin düşmesinden sonra hilafete indirilen ikinci bir darbe olmuştur. Bağdat’ın İngilizler tarafından ele geçirilesinden dokuz ay sonra, Kudüs’ün 9 Aralık 1917’de İngilizlerin eline geçmesi, üçüncü darbeyi oluşturmuştur. Artık İslam Dünyasının dinî simgeleri bu büyük kentler Türklerin temsil ettiği hilafetin elinden çıkmıştı. Daha da kötüsü İngilizler, bunu sürekli bir propaganda malzemesi yaparak hem işgalleri altındaki İslam topraklarında Osmanlı sempatizanlığını yok etmeye çalışmış, hem de Osmanlı egemenliğindeki topraklarda yaşayan Arapları kendi tarafına çekmek için bulunmaz bir fırsata sahip olmuştu.

Oysa Osmanlı kendi anavatanından bile esirgediği uygarlığı ve onun teknolojik nimetlerini ilk önce kutsal yerlere ulaştırmayı kendisine şiar edinmişti. Osmanlı iş makinalarını olmadığı bir dönemde kazma ucuyla, bilgi ve becerisiyle Yafa’dan başlayıp Kudüs’e demiryolu yapmıştı. Tarihler 1892’yi gösteriyordu. Abdülhamit devrinde Yafa Kudüs demiryolu hattı kurulmuş ve bu hat, 1998’de yenileninceye kadar bir asırdan fazla hizmet etmiştir. 1908 yılında hizmete giren Hicaz demiryolu da aynı düşünüşün bir ürünü ve bir yansımasıydı. 2014 yılında gitmiş olduğum İsrail’de, Kudüs’e trenle giderken, demiryolunun geçmiş olduğu güzergâhı ve Yafa istasyonundaki Osmanlı demiryolu traverslerini gördüğümde gerçekten irkilmiştim.

Başkan Trump’ın, seçim kampanyasında verdiği bir vaadi daha yerine getirerek, tüm ikazlara karşın, 22 yıl önce alınmış olan bir Kongre kararını Kudüs’ü yitirişimizden tam yüz yıl sonra İsrail’in başkenti olarak tanıdıklarını ve kendi büyükelçiliğin buraya taşınacağını tüm dünyaya ilan etmesi gerçekten manidardır. ABD’nin bir mega güç edasıyla Osmanlı’nın devamı Türkiye Cumhuriyetine bir nazire olarak, Kudüs’ü yitirişimizden bir asır sonra eyleme geçirmesi gerçekten son derece anlamlıdır. İsrail, Kudüs’ün 1948 yılında batısını, 1967 yılındaki Altı Gün Savaşları sonrasında doğusunu işgal etmiş ve 1980 yılında kentin tamamını başkenti ilan eden yasayı onaylamıştı. Bilindiği üzere İsrail’in bu kararı başta Birleşmiş Milletler(BM)  olmak üzere uluslararası toplum tarafından tanınmıyordu.

BM Kudüs’ün nihai statüsünün barış görüşmelerinin ileri aşamalarında ele alınması ve iki devletli çözüm temelinde kentin İsrail ve Filistin devletlerinin başkenti olması gerektiğini savunmaktadır. Bu nedenle Trump’ın kararına BM ve çok sayıda batılı ülke tepki göstermiştir. Reuters’ın haberine göre, Suudi Arabistan devlet olarak sessizliğini muhafaza ederken, Kraliyet Mahkemesi, Trump’ın kararını “haksız ve sorumsuz” olarak nitelendirmiştir.

Evet, sevgili okurlar, Evangelistler ve fanatik Yahudiler inandıkları Siyonist şeriata göre son büyük dünya savaşının, kendi deyimleri ile Armagedon’un vaktinin geldiğine tabii bu arada da bilmem kaç bin tanesinin Tanrı tarafından bir anda göğe yükseltileceğine ardından da dünya devleti Davut Krallığı kurulacağına inanmaktadırlar. Bu savaşın adı onların inandıkları gibi Armagedon mu, bizim inandığımız ve hadislerde haber verildiği gibi Melhame-i Kübra mı olacak? Ama unutmayalım, bizim inandığımız akl-ı selimin, sağduyunun ve barışın egemen olacağı bir dünyadır, sevgili okurlar…

Yazar
Esat ARSLAN

Esat Arslan, İstanbul’da 15 Nisan 1947 tarihinde doğdu. İlk ve orta öğrenimini İstanbul’da; yükseköğrenimini Ankara’da tamamlayan Esat Arslan, Savunma Bilimleri, Kamu Yönetimi dallarında yüksek lisans; Türkiye Cumhuriyeti Tarihi da... devamı

Bu websitesinde farkı kaynaklardan derlenen içerikler yayınlanmakta olup tüm hakları sahiplerinindir. Sitedeki içerikler atıf gösterilerek kaynak olarak kullanlabilir. Yazıların yasal sorumluluğu yazara aittir. Tüm Hakları Saklıdır. Kırmızlar® 2010 - 2024

medyagen