O kadar bulanık ve keşmekeş bir sistemde yaşıyoruz ki, benzeri dünyada yok. Son yıllara kadar aldığı maaşla zor geçinen biri ne zamanki siyasete el atıyor o zaman dünyası da dünyalığı da bir anda değişiyor. Fahiş paralar harcayarak seçim kampanyası yapıyor. “Para nereden?” dediğinizde ya “çocuğun sünneti” ya da “babadan kalma” diyerek bizleri aptal yerine koyuyor. Arkasından da iş bilen biri olarak sahte rüzgarla renkli ufuklara yelken açıyor.
İster istemez hangi üstün özellikleri var diye bakıyorsun ama nafile.
İki cümle kelam edebiliyor mu? Nerede…
“Son okuduğu kitap ne?” diye merak ediyorsun
Cin Ali serisini okumuştur mutlaka. Ama geçen yüzyılda.
Tahsil, kültür, vizyon, nitelikli diploma? Ara ki bulasın…!
İrade var mı?
Yok…
Yürek var mı?
Yok…
Karakter
Bulamazsın…
Dün “hesap sormazsam namussuz ve şerefsizim.” deyip 3 gün sonra “bu sözü ben söylemedim. Yanlış anlaşılma var.” Diyerek yan çizenden hangi hizmeti beklersin ki?
Nezaketten yoksun, temsil kabiliyeti yerlerde sürünen, kalite ve insani davranışın yanına yaklaşmadığı bu tipler ne yazık ki Türk siyasi hayatının bir kanserli uru gibi aramızda yaşıyor ya da yaşatılıyor.
Hatırladığım kadarıyla İbni-i Sina’ya atfedilen bir söz vardı: “Hiç kimse, görmek istemeyen kadar kör değildir”… Böyle gözü çıkardan başka şey görmeyen körlere neyi nasıl anlatabiliriz ki?
Sonuç olarak şunu söyleyeyim: Nasıl sesleniyordu Pir Sultan Abdal:
“Kula gölge ise Allah’a âyân”… Yani kul bilmese de anlamasa da Allah görüyor…
Siz görmeyin dünya malına tapanlar. İnanın bize gölge değil. Hem bizler ve hem de yukarıda Yüce Allah görüyor.