Necdet BAYRAKTAROĞLU
Kainatı, gökleri ve yeri, bu ikisi arasındakileri anlamlı ve amaçlı yaratan yüce Allah, insanı da misafir olarak dünyaya göndermiştir. Maddi ve manevi birçok nimetler sunduğu insana da Yüce Yaratıcı iman etmek, ibadet etmek, itaat etmek ve onun gösterdiği yolda yürümek sorumluluğunu da yüklemiştir. Ona iman etmenin, ibadet etmenin yollarının nasıl olacağını gösteren vasıta olarak da kitaplar göndermiştir. Bu kitaplar içinde en son gönderilen ve kıyamete kadarda devam edecek olan kutsal kitabımız Kuranı Kerimdir.
Kuranımız, Peygamberimize 23 yıllık peygamberlik süresince, muhtelif vesilelerle Yüce Rab katından, Cebrail aracılığıyla indirilen son ilahi kitaptır. 114 sure ve 6666 (6236) ayetten meydana gelmekte, kelime olarak okumak, toplamak, bir araya getirmek demektir. Furkan, zikir, hüküm, hikmet, şifa, beyan, nimet, burhan, hak, nur gibi isimleri de vardır. En çok kullanılan ise, Kuran’ı Kerim ve Kitaptır. Dört büyük kitaptan Zebur ve Tevrat Yahudilere, İncil Hıristiyanlara gönderilirken, Kuran’ı Kerim de özde Müslümanlara, genelde ise, tüm insanlığa gönderilmiştir. Hz. Ebubekir devrinde mushaf haline getirilerek muhafaza altına alınmış, Hz. Osman zamanında çoğaltılarak İslam memleketlerine gönderilmiş, lafzı ve hattı ile koruma altına alınmıştır. Zaten Kuran, Hicr Suresi 9 Ayetinde ilahi koruma altında olduğunu belirtmektedir. “Doğrusu Kitab’ı biz indirdik, onun koruyucusu da elbette biziz” demektedir.
Kuran, insanların bir benzerini ortaya koyamayacakları, lafzı ve ruhu ile çok mana anlatan mucize beyandır. İsra Suresi 88 Ayette “İnsanlar ve cinler, birbirine yardımcı olarak bu Kuran’ın bir benzerini ortaya koymak için bir araya gelseler, and olsun ki yine de bir benzerini ortaya koyamazlar.” demektedir. Kuran’ımız ayrıca inananlara bir hidayet rehberidir. Al-i İmran Suresi 138. Ayetinde “Bu kuran, insanlara bir açıklama, sakınanlara hidayet ve öğüttür” denilmektedir. Aynı zamanda Yunus Suresi 57. Ayetinde ise Kuran’ı Kerimin dört özelliği belirtilmektedir. Bunlar Yüce Rabbimizden öğüt, kalplere bir şifa, inanlara bir rehber ve herkes için rahmet. “Ey insanlar! Rabbinizden size bir öğüt ve kalplerde olana bir şifa, inananlara doğruyu gösteren bir rehber ve rahmet gelmiştir” diye bahsetmektedir. Kuran ayrıca insanlığa bir nurdur. Maide Suresi 15 Ayetinde “Doğrusu size Allah’tan bir nur ve apaçık bir kitap gelmiştir” denilmektedir.
Kuran’ımızın Yüce Allah katından indirilişinde ki hikmet vemaksat, birincisi ilahi mesajlarının anlaşılması, ikincisi yaşanmasıdır. Müslümanlar, Kuran’ı Kerimi okumak, anlamak ve yaşamakla emrolunmuştur. Kuranımızın ilk emri okudur. İnandığı ve hayat nizamı edineceği Kuran’ı devamlı okumalıdır. Kişi hem kendisi okumalı, ailesine, yakınlarına ve çevresine okunmasını sağlamalıdır. Kuran okumaktan maksat O’nu anlamak, anladıktan sonra onun hükümleri ile amel etmek ve O’nun gösterdiği yoldan yürümektir. Yüce Allah Kuran’ın Sad Suresi 29 Ayetinde “Bu Kuran, ayetlerini düşünsünler ve akıl sahipleri öğüt alsınlar diye sana indirdiğimiz mübarek bir kitaptır”, İsra Suresi 155 Ayetinde ise “Şüphesiz ki bu Kuran, en doru yola iletir. İyi davranışlarda bulunan müminlere, kendileri için büyük bir mükafat olduğunu müjdeler” demektedir.
Peygamber Efendimizde Yüce Allah’ın bu mucize Kitabı ile kalpleri fethetti, gönülleri nurlandırdı, insanlığı O’nunla hidayete erdirdi. Hz peygamberimiz “Sizin en hayırlınız. Kuran’ı öğrenenleriniz ve öğretenleriniz” demektedir. Kuran’ı Kerimde Rabbimizin muhatabı insanlardır. Allah bize değer vermekte, Kuran’ında bize seslenmektedir. Kuran’a değer verenler, inananlar samimi kullardır. O’nu okumak, anlamak, dinlemek ve hayatımızda amel etmek ve yaşamak bir ibadettir. Abdestli okumak ise, daha da bir faydalıdır ve sevaptır. Her gün kıldığımız namazlarımızda Kuran okuyoruz, onunla iç içe yaşıyoruz. Namazda Kuran okumak namazın farzlarındandır. Ancak Kuran’a iman O’nu yaşamakla olur. O’nu okumalı, anlamalı ve O’na göre yaşamalıyız. Peygamberimiz Kuran’a göre hayatımızı yaşamamız konusunda :“Kuran’a sarılınız. O’nu hayat rehberi tanıyınız. Çünkü O, Allah’ın kelamıdır” demektedir. Kuran, Yaratan ile insanlar arasında bir köprüdür ve O’na ulaşma aracıdır. İnsanların Rablerine giden doğru yolu bulabilmeleri için nasihattir, yol gösterici büyük bir haberdir. Kuran’ı okuyan ve onunla amel eden kişinin anne ve babası da fayda görecektir. Bu konuda Peygamber Efendimiz : “Kim Kuran’ı Kerim okur ve onunla amel ederse, kıyamet gününde ana ve babasına, güneşin ışığı gibi parlak nurdan bir taç ve eşi olmayan iki hülle giydirilir” demektedir. Başka bir Hadisi Şerifte ise “Kulları Allah’a en fazla yaklaştıran şey, O’nun kelamı Kuran’ı Kerimdir” denilmektedir. Peygamber Efendimiz veda hutbesinde “Size iki emanet bırakıyorum. Onlara sıkı sıkıya sarılırsanız hiçbir zaman yolunuzu şaşırmayacaksınız. Bunlar; Kuran ve sünnetimdir” demiştir. Hayatımız Kuran ile anlam kazanır. Dünya ve ahret saadetine ancak O’nunla ulaşabiliriz. Bu nedenle O’nun kıymetini ve hikmetini bilmeliyiz, anlamalıyız ve yaşamalıyız.
Hayatımıza Kuran’ı nasıl yerleştirmeliyiz. Kuran’ı Kerimi Arapça mı, yoksa Türkçe mealinden mi okumalıyız. Her iki şekilde de okuyalım. Ancak Kuran, sadece sevap kazanmak, ya da hatim indirmek için Arapça okunacak bir metin değildir. Kuran’ı anlamak için, Türkçesini, mealini, tercümesini, tefsirini ve açıklamalarını okumak ve hakkını vermek lazım. Yüce Rabbimiz Kuran’ı anlaşılmak ve amel edilmek üzere göndermiştir. O’nu okumakta ki ana gaye, onu anlamaktır. Huşu ile okumalı, anlamalı ve bize olan hitabını, rahmet yüklü mesajlarını, emir ve buyruklarını kavrayarak hayatımıza uygulamalıyız. Anlamadığımız Arapça yazıları tekrar edip durarak Kuran okumuş olmayız. Peygamber Efendimize ilk gelen ayet “İKRA” yani “OKU” diye başlar ve bu “ANLA” demektir. Bu aynı zamanda “ÖĞREN, BELLE”, hatta “BAŞKALARINA BUNU AKTAR”, “BAŞKALARINI HAKİKATE ÇAĞIR” demektir. Kuran okumada üç temel esas vardır. Kuran’ı kıraat etmek, tilavet etmek ve tertil ile okumak. Bu üçü de Kuran’ı anlamayı içerir. Ramazan ve kandil günlerinde veya başka günlerde sevap alayım diye Kuran’ı gözle okumak, dilimizle seslendirmek bu okuduklarımızın ifade ettiği manada “kıraat etmek”, “tilavet etmek” ve “tertil “ üzere okumak değildir. Bu faydasız mıdır?, Elbette değildir. Anlamadan Arapçasından okumak güzeldir ve sevaptır. Yüce Rabbimizin kelamını okuduğumuzun farkında oluruz. Ancak anlamadığımız için hayatımıza uygulamamız için bize olan mesajlarını, emir ve buyruklarını öğrenemeyiz. Çünkü kişinin anlaması lazım, anlarsa okumuş olur. İnsan ben iyi okudum, anladım, kavradım diyor, anladıkları ile amel etmiyor, değerlerini yaşamıyorsa, bu okumanın da bir anlamı ve faydası yoktur.
Kuran’ı Kerim okunacak, anlaşılacak ve yaşanacaktır. Zira bu amaçla Müslümanlara, inananlara ve bütün insanlığa gönderildi. Kuran’ı Kerimi okumanın fazilet ve kıymeti, sırrı ayetlerinde saklıdır. Peygamber Efendimiz bu konuda çok önemli tavsiyesi vardır: “Sizin anlayarak okuyacağınız Bakara Suresi, anlamadan okuyacağınız şu kadar hatimden daha sevaptır, daha faziletlidir” demektedir. Anlamasan da oku sevaptır anlayışı, büyük bir vebaldir. Kuran’ı okuyacağız, çok iyi öğreneceğiz, anlayacağız ve bildiklerimizi de, daha sonra hayatımıza uygulamaya dönüştürecegiz. Amel etmek, uygulamak niyeti ile Kuran okumalıyız. Kuran’ı kerimde “Dedikodu yapmayın, gıybet etmeyin, yalan söylemeyin, iftirada bulunmayın, haramdan ve hilekarlıktan kaçının, hasetlik etmeyin, kin ve husumet beslemeyin, haksızlık etmeyin, sabırlı, hoşgörülü, merhametli ve kanaatli olun, sevin, iyilik edin, gönül alın, fedakar olun “ gibi ayetlerde bunları okuyup sonrada yaşantımızda yerine getirmez isek, o zaman vebal ve günahını yaşamış olur, okuduğumuzun da bir önemi kalmamış olur. Oysa Kuran’ımız anlaşılmayı ve yaşanmayı bekliyor. Tüm insanlığı hak ve hakikate çağırmaktadır. İnsanlığı okumaya, düşünmeye ve aklıselim ile hareket ederek doğru olanı bilmeye ve benimsemeye, inanmaya davet ediyor.
Türk ve İslam kültüründe Kuran’ı Kerime çok değer verilir ve saygı gösterilir, evlerin baş köşesinde yer verilir. Ancak bu değeri şekilde bırakırsak bir kıymeti olmaz. İşlemeli, kanaviçeli süslü bez ve muhafazalar içinde duvara asarak, kütüphanemizin veya dolabımızın en güzel yerine koyarak okumamızı engellersek, bu O’na saygı olmaz. Toplumumuzda genelde anlayış bu olup, saygı şekle dönüşmüştür. İnsanı yücelten ve hayatı anlamlı kılan Kuran’ımızla, sadece duygu ve sevap yönü ile değil, bilgi ve amel yönü ile irtibat kurmamız lazımdır. İnanç değerlerimizin korunması açısından çok önemlidir. Bu konuda Temel fıkrası anlatılır. Temel para kazanmış ve kimse kendisinden borç para istemesin veya çalınmasın diye kazandığı parayı bir yere saklamış ve “Ben oni öyle bir yere sakladum ki, hırsız girse bile bulamaz” demiş. Peki parayı nereye sakladın diye sorduklarında; “Kuran mushasına sakladım. Çünkü insanlar hiç O’na dokunmayi” demiş. Kuran’ı Kerimi okuyup anlamadığımız ve hükümlerini hayatımıza uygulamadığımız için, Peygamber Efendimiz kıyamet gününde, Kuran’ımızın Furkan Suresi 30 Ayette buyurulduğu üzere“Ey Rabbim, ümmetim bu Kuran’ı bir kenara itip bıraktılar” diye şikayette bulunacak. Bu nedenle O’na alakalı olur, içini açar okur, hayat verici hükümlerini yaşantımıza aktarırsak, o zaman saygılı olmuş oluruz.
Mevlana Hazretleri bu geçeği Mesnevisinde çok güzel dile getirmektedir:
Kuran, Peygamberlerin kıssaları ve halleri / Peygamberler de Hak denizinin balıklarıdır.
Kabul etki sadece okumak Kuran değildir / Nebi ve velileri sadece görmek fayda sağlamaz.
Milli şairimiz Mehmet Akif de, bu konu ile ilgili olarak şöyle demektedir:
Ya açar Nazm-ı Celil’in, bakarız yaprağına / Yahut üfler geçeriz bir ölünün toprağına.
İnmemiştir hele Kuran, bunu hakkıyla bilin / Nu mezarlıkta okunmak, ne de fal bakmak için!
İnsanlarımızın Kuran’ı Kerimle nasıl buluştuğu, okumasını ne şekilde yaptığı, meali ile okuma oranı gibi konularda kamuoyu anketi yapıldı ve çok şaşırtıcı bilgiler ortaya çıktı. Diyanet İşleri başkanlığı, Türkiye İstatistik Kurumu ve Anar kamuoyu araştırma şirketinin yaptığı araştırmada, araştırmaya katılanların yüzde 92.6 sı, dinin hayatlarında önemli bir yer tuttuğunu, yüzde 94 ünün evinde Kuran’ı Kerim bulunduğu, Kuran’ı Arapçasından okumayı bilenlerin oranı yüzde 41.9, bilmeyen kişi oranı yüzde 57 dir. Eğitim seviyesi yükseldikçe Arapça okuma oranı daha da düşmektedir. Kuran’ı okuyanların yüzde 72.9 u Arapçasının çocukluk çağı olan 5-14 yaş arasında öğrenmektedir. Araştırmaya katılanların yüzde 70 e yakını kısmen de olsa Kuran meali ile okuduklarını, yüzde 24 ü Türkçe mealin tamamını okuduğu, yüzde 76 sının da okumadığı tespit edilmiştir. Meal okuyanların yüzde 67 si Kuran’ı daha iyi anlamak için okuduğunu belirtmiştir. Araştırmada sorulan “Kuran’ı Kerim mealini ne zaman okursunuz?” sorusuna yüzde 52.8 i fırsat buldukça, yüzde 25 i çok seyrek okurum, yüzde 17.9 u mübarek gecelerde derken, sadece yüzde 4.9 u düzenli okuduğunu beyan etmiştir. Demek ki ülkemizde Kuran’ı meali ile devamlı ve düzenli okuyanları oranı yüzde 5 civarında bulunmaktadır. Üzülerek belirtmek gerekir ki bugün, Kuran’ımızın enerjisinden, özünden, anlamından uzak, üstün hikmet ve maksadını anlamayan ve hayatlarında ve yönetimlerinde yaşamayan ve uygulamayan Müslüman ülkeler ve bu ülkelerde ki insanlar, kin, husumet, anarşi, çatışma ve düşmanlık içindedir ve de geri kalmışlardır.
Diyanet İşleri Başkanlığının bilgisi dahilinde bir sivil toplum örgütü tarafından yaptırılan araştırma sonuçlarının kendilerini ürküttüğünü ifade eden Prof. Dr. Mehmet Görmez bu anket konusunda “22 bin kişi üzerinde yapılan araştırma da, yüzde 20 lik bir kesimin Kuran’ı Kerimi hayatta eline almadığı, yüzde 60 ının Kuranı eline aldığı ancak yüzüne okuyamadığı ve yüzde 40 lık kesimin de Kuran’ı yüzüne okuyabildiği ve yüzde 80 lik bir kesimin ise yüzüne okuduğu Kuran’ın manasını bilmediği sonucu bizleri ürküttü. Diyanet İşleri Başkanlığı olarak, ülkemizde yaşayan her Müslüman’ın mutlaka Kuran’ı Kerimi bilmesini isteriz. Ancak, yüzde 20 lik bir kesimin Kuran’ı hiç eline almamış olması bizleri çok üzdü. Tüm Kuran kurslarımızda okunan Kuran’ın mutlaka mealinin okunmasını istiyoruz ki insanlarımız okunan Kuran’ın anlamını bilsinler” demiştir. Hayatını Kuran hizmetine adayan bu milletin torunlarının üçte ikisi, Kuran’ın anlamını okumaktan aciz durumdadır. Basın, medya, televizyon ve diziler, magazin programlar, internet, bilgisayar ve oyunları, cep telefonlar, tabletler, okul, çevre, sokak ve başka etkileyici faktörler, insanlarımızı, özellikle gençlerimizi kirli bilgi ve yanlış olumsuzluklarla kuşatmış ve esir almış vaziyettedir. Çocuklarımız yarınlarımızdır, geleceğimizin teminatıdır. Onlara Kuran’ı okutmaya çalışalım, ancak anlamlarını bilerek okuma yapmalarını, anladıkları ile de hayatlarına uygulamalarını sağlayalım. Yarınlarının aydınlık, huzur ve mutlu olmalarını, dünya ve ahret hayatlarının Kuran ışığı altında bilgili ve donanımlı olmalarını istiyorsak, Kuran’la buluşturmalıyız.
ABD de bulunan George Washington Üniversitesince dünyanın 208 ülkesi arasında yapılan bir karşılaştırma sonunda, İslami ideallere en çok uyan, İslam’ın emirlerine uygun toplum yapısı oluşturabilen ülkeler belirlenmiş olup, İslamiyet’in öne çıkardığı idealleri yerine getiren ülkeler arasında İrlanda’nın birinci sırada, Danimarka’nın ikinci, Lüksemburg’un üçüncü sırada olduğu ortaya çıkmıştır. Yapılan çalışmada Norveç 6. Sırada yer alırken Müslüman ülkeler, listenin en son sırasında yer almışlardır. En şaşırtıcı çıkan sonuç ise, Kuran’ı Kerim ideallerine uygun yaşama esasına en az uyan, en uzak yaşayan ülkelerden birinin Suudi Arabistan olduğu ve listenin 131. sırasında yer aldığı görülmektedir. İslam’ın temel değerlerinin, dine dayalı yönetimlerce yerinde ve gerektiği gibi uygulanmadığı bu sonuçlarla ortaya çıkmaktadır.
Türk ve İslam devletlerinde Kuran’ı Kerimin çok anlaşıldığı ve yaşandığı, O’na yöneldiği ve O’nu rehber edindiği dönemlerde, yükseliş ve medeniyet kalkınması yaşanmıştır. Kuran’ı hayatımızın kitabı olarak okumalı anlamalı ve yaşamalıyız. Okuyup anladıklarımızla hayata, olaylara, ilişkilerimize Kuran ışığında bakarak, onun emir ve buyruklarına göre hayatımızın içinde yaşamalıyız. Hayatımızın bütün alanlarına yön verecek yegane kitaptır. Düşündüklerimize, konuştuklarımıza, bakışlarımıza O’ndan okuduklarımız yön vermelidir. Yüce Allah’ın verdiği akılla okumalı, anlamalı ve İslam’ı yaşamalıyız. Şunu özellikle unutmamalıyız ki ilimli iman, bilgili iman Allah katında daha kabul vemübarektir.
KAYNAKLAR
Prof. M. Mahmud Es-Savvaf- Çev. Prof. Dr. Davud Aydüz- Kuran’ı Anlamak ve Yaşamak-Işık Yay.
Muhammed Gazali- Kuran’ı Anlama Yöntemi- Çev. Emrullah İşler-İst.1998
İsmail Hami Danişmend- Garp Ediplerinin Kuran’ı Kerim Hayranlığı-Dergah Yay.-İst. 1978
Mustafa İslamoğlu-Hayatı İnşa Eden Kuran Kavramları-Düşün Yay.-İst.2015
Kadir Akel-Müslüman’ın Yaşam Koçu Kuran’dır- Ahir Zaman Yay. 2015
Türkiye de Dini Hayat Araştırması- Diyanet İşleri Başkanlığı-Ankara-2014
Kuran Araştırmalar Gurubu- Kuran Hiç Tükenmeyen Mucize- İstanbul Yay.2003
Muhammed Mustafa el-A’zami- Çev. Ömer Türker- Fatih Serenli-Kuran Tarihi – İz Yay. 2015