Bölgedeki devletlerin giderek Çin’e daha sıcak bakması ve bağımlı hale gelmesinin nedenlerinden biri, Pekin tarafından verilen krediler ve bunların geri ödemeleridir. Çin kredileri, Tonga’nın toplam dış borç yükünün yüzde 60’ından fazlasını, Vanuatu’nun dış borcunun neredeyse yarısını oluşturmaktadır. Toplam dış borcunun yaklaşık dörtte birine denk gelen 590 milyon dolarla Papua Yeni Gine, Çin’e en borçlu ülke durumundadır.[6] Samoa Adası da borcunun yüzde 40’ına denk gelen 386,5 milyon dolar tutarında Çin’e yönelik borçla karşı karşıyadır.
*****
Mustafa Cem KOYUNCU[i]
20. yüzyılın ortalarından itibaren Amerika Birleşik Devletleri’nin (ABD) Sovyetler Birliği’yle girdiği mücadeleyi Soğuk Savaş olarak nitelendiren akademisyenler, Soğuk Savaş sonrası dönemi de ABD merkezli tek kutuplu dünya düzeni şeklinde adlandırmıştır. 1990’lı yıllarda başlayan bu düzen, zaman içinde zayıflamış ve özellikle de Çin’in yükselişiyle tekrardan çok kutuplu bir yapıya evrilme aşamasına geçmiştir.
Çin’in yükselişi ve paralel olarak Atlantik sistemine karşı attığı adımlar, ABD ile Çin arasındaki ilişkileri giderek bozmuştur. İki ülke arasındaki mücadelenin yansıdığı en önemli bölge ise Pasifik Okyanusu’dur. Şi Cinping’in Çin Devlet Başkanı olduğu 2013 senesinden itibaren Pekin, Kuşak-Yol Projesi’yle ekonomik alanda gücünü arttırırken; donanmasının modernizasyonu ve yeni savaş gemileri vesilesiyle askeri yeteneklerini de eş zamanlı olarak geliştirmiştir. Pekin’in artan bu gücü; Güney Çin Denizi, Tayvan, Pasifik Okyanusu ve bölgede bulunan Ada devletleri üzerinde yeni güvenlik algılamaları yaratmıştır.
Kara, deniz, hava ve uzaydan gelebilecek saldırılara karşı önleme görevi gören savunma yeteneğinin[1] yanında, donanma gücünün de giderek artmasıyla Pekin, ABD’nin Pasifik’te bulunan ve “mızrağın ucu” olarak anılan Guam’da dâhil olmak üzere birçok askeri üssüne saldırı ya da gelebilecek askeri harekatlara karşı savunma yeteneği kazanmıştır.
Her ne kadar önemli bir savunma kapasitesine sahip olsa da Çin, kendi kıyısından uzaklaştığı ve karada kurulu füzelerin menzilden çıktığı oranda güçsüzleşmektedir. Bu noktada coğrafyanın stratejileri etkileme ve değiştirme gücü bir kere daha karşımıza çıkmaktadır. Pasifik Okyanusu; Hint, Atlantik ve Arktik Okyanuslarının toplam büyüklüğüne sahip dünyanın en büyük coğrafi alanıdır. Bu büyüklüğü onun mesafenin zorbalığı/zorluğu olarak anılmasına yol açmıştır. Bu sularda, ikmal duraklarına ve manevra kabiliyetine sahip olmayan donanmalar, kanatları olmayan kuşlar gibi hareket edebilirler. Pekin’deki karar alıcılar da bu durumun farkındadır. Söz konusu gerçeklikten hareketle, Pekin’in son dönemde Pasifik Okyanusu’nda bulunan küçük ada devletlerine yakın kıyısında bulunan Güney Çin Denizi’ndeki deniz yetki taleplerinin aksine; ekonomik ve diplomatik açıdan yaklaşması, coğrafyanın-mesafenin özelliğinden kaynaklanmaktadır.
14 ülkeden oluşan Pasifik’teki ada ülkeleri, Çin-ABD rekabetinde giderek önemli bir alan olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu bağlamda ada ülkeleri üzerindeki gücünü arttırmak isteyen Çin, 21 Ekim 2021 tarihinde diplomatik ilişkilerinin bulunduğu ülkelerle çevrimiçi olarak ilk Dışişleri Bakanları toplantısını gerçekleştirmiştir.[2] Toplantının sonunda açıklanan ortak bildiride karşılıklı saygı ve ortak gelişmeyi içeren stratejik ortaklık vurgusu ön plana çıkmıştır. Çin’in yıllardır bölge devletleriyle olan diplomatik ilişkilerini geliştirmesi ve bölgedeki ekonomik yatırımları, Pasifik ülkelerinde olumlu karşılanmıştır. Nitekim 2019 yılında Kiribati ve Solomon Adaları’nın Pekin’le diplomatik ilişkiler kurmak için Tayvan’la ilişkilerini koparması ve “Tek Çin” politikasını benimsemesi, Çin’in attığı adımların kendi açısından olumlu olduğunu kanıtlar niteliktedir.
Çin ile Pasifik’teki ada ülkeleri arasında ticaret ve yatırım alanında da önemli bir ivme yakalanmıştır. 2020 yılında Çin ile Pasifik’teki ada ülkeleri arasındaki ticaret, bir önceki yıla kıyasla yüzde 1,3 artışla 9 milyar dolar olmuştur. 2020 yılının sonuna kadar Çin, bu devletlerle 18,4 milyar dolarlık mühendislik sözleşmeleri imzalamış ve mevzubahis sözleşmelerin 12,7 milyar dolarlık bölümünü tamamlamıştır.[3] Ayrıca Guardian tarafından açıklanan verilere göre Çin, 2019 yılında bölgenin ihraç ettiği toplam deniz ürünlerinin ve minerallerin yarısından fazlasını ithal etmiştir.[4] Covid-19 salgının etkisinin hissedildiği dönemde bile ticaret rakamlarının artması, Çin’in bölgeyi stratejik bir alan olarak gördüğünü teyit etmektedir.
Çin’in bölgeye yönelik yatırımları, ticari ilişkileri ve uyguladığı yumuşak güç diplomasisi, dünyanın birçok bölgesinde olduğu gibi Pasifik ülkelerindeki statükoyu da değiştirmiştir. 2019 yılında Kiribati ve Solomon Adaları, Pekin’le diplomatik ilişkiler kurmak için Tayvan’la ilişkilerini kesmiş ve Pekin’in “Tek Çin” politikasına yönelmiştir. Bu sayede 14 ada ülkesinin 10’u Çin’i tanırken; sadece Marshall, Palau, Nauru ve Tuvalu Adası Tayvan’ı tanımaktadır. Bununla birlikte Solomon Adası’nda yaşanan son gelişmeler de güç dengesinin değiştiğine işaret etmektedir. 2019 yılında Tayvan’la diplomatik ilişkileri kesmesi nedeniyle eleştirilerin odağı haline gelen Başbakan Manasseh Sogavare, 2021 yılının Kasım ayında protestolarla karşı karşıya kalmıştır. Ekonomik gerekçelerle başlayan protestolar, adanın birçok bölgesine yayılmıştır. Protestoları bastırmak için Avustralya, Papua Yeni Gine, Yeni Zelanda ve Fiji’den güvenlik yardımı talep eden Solomon Adası Hükümeti aynı zamanda Çin’den de yardım talep etmiş ve bu teklif, Pekin yönetimi tarafından olumlu karşılanmıştır.[5] Bu da Çin’in artan nüfuzunu gözler önüne sermiştir.
Bölgedeki devletlerin giderek Çin’e daha sıcak bakması ve bağımlı hale gelmesinin nedenlerinden biri, Pekin tarafından verilen krediler ve bunların geri ödemeleridir. Çin kredileri, Tonga’nın toplam dış borç yükünün yüzde 60’ından fazlasını, Vanuatu’nun dış borcunun neredeyse yarısını oluşturmaktadır. Toplam dış borcunun yaklaşık dörtte birine denk gelen 590 milyon dolarla Papua Yeni Gine, Çin’e en borçlu ülke durumundadır.[6] Samoa Adası da borcunun yüzde 40’ına denk gelen 386,5 milyon dolar tutarında Çin’e yönelik borçla karşı karşıyadır.
Pasifik adaları bölgesi; münhasır ekonomik bölgesinin genişliğiyle, önemli deniz yollarının merkezinde bulunmasıyla ve deniz altından geçen telekomünikasyon kablolarının varlığıyla, büyük güç rekabetinin yaşandığı bir alan olarak ön plana çıkmaktadır. ABD-Japonya-Avustralya etkisindeki mevcut güç dengesinin Çin’in hamleleriyle sınanması, Özgür ve Açık Hint-Pasifik Stratejisi”ni savunan mevzubahis ülkeler tarafından bir meydan okuma olarak görülmüştür. Özellikle de Beyaz Saray Hint-Pasifik Koordinatörü Kurt Campbell’ın Çin’in zikredilen bölgede bir askeri üs arayışında olduğunu öne sürmesi, ABD ve müttefikleri tarafından milli güvenlik tehdidi şeklinde görülmektedir.[7]
Söz konusu gelişmeler ışığında, bölgedeki ada ülkelerinde Çin-Batı rekabetinin artacağını söylemek yanlış olmayacaktır. ABD ve müttefiklerinin bölgede artan Çin etkisine bir cevap vereceği düşünüldüğünde, geleneksel güç yapısının bir kırılma yaşayacağı ve iç ve dış müdahalelerin artacağı öne sürülebilir. Hem ABD hem de Çin için ana amaç, giderek kamplaşan uluslararası siyasette kendi safına müttefik eklemektir. Pasifik Okyanusu’nun merkezinde önemli bir jeopolitik etkiye sahip ada ülkelerinin, dâhil olacağı ittifaka ciddi bir avantaj sağlayacağını bilen ABD ve Çin, bölgeye olan angajmanlarını giderek arttıracaktır.
Kaynaklar
[1] David C. Gompert, “Sea Power and American Interests in the Western Pacific”, Rand Corporation, s. 8.
[2] “Joint Statement of China-Pacific Island Countries Foreign Ministers’ Meeting”, Ministry of Foreign Affairs, the People’s Republic of China, https://www.fmprc.gov.cn/mfa_eng/wjdt_665385/2649_665393/202110/t20211021_9604831.html,(Erişim Tarihi: 09.02.2022).
[3] Wang Yi, “China Should Step up Support for Samoa, Other Pacific Island Nations”, Global Times, https://www.globaltimes.cn/page/202112/1242926.shtml#:~:text=At%20the%20end%20of%202020,slander%20by%20some%20Western%20countries., (Erişim Tarihi: 09.02.2022).
[4] Josh Nicholas, “The $3bn Bargain: How China Dominates Pacific Mining, Logging and Fishing”, The Guardian, https://www.theguardian.com/world/2021/may/31/the-3bn-bargain-how-china-dominates-pacific-mining-logging-and-fishing, (Erişim Tarihi: 09.02.2022).
[5] “Solomon Islands Accepts Chinese Offer for Riot Police Assistance”, Nation World News, https://nationworldnews.com/solomon-islands-accepts-chinese-offer-for-riot-police-assistance/, (Erişim Tarihi: 09.02.2022).
[6] Charlotte Greenfield-Jonathan Barrett, “Payment Due: Pacific Islands in the Red as Debts to China Mount”, Reuters, https://www.reuters.com/article/us-pacific-debt-china-insight-idUSKBN1KK2J4, (Erişim Tarihi: 09.02.2022).
[7] Alexander B. Gray, “The Pacific Shouldn’t Be a ‘Strategic Surprise’”, Foreign Policy, https://foreignpolicy.com/2022/01/25/us-china-indo-pacific-military-strategy/, (Erişim Tarihi: 09.02.2022).
————————————————
Kaynak:
https://www.ankasam.org/kuresel-guc-mucadelesinde-krizin-yeni-adresi-pasifik-adalari-ve-cinin-stratejisi/
[i] Mustafa Cem KOYUNCU, Karabük Üniversitesinde Uluslararası İlişkiler bölümünde Master öğrencisi olup Hint-Pasifik Bölgesi, ABD-Çin Rekabeti, uluslararası güvenlik, jeopolitik ve stratejik araştırmalar alanları üzerinde çalışmalar yapmaktadır. Karabük Üniversitesi’nde eğitimine başlamadan önce, Boğaziçi Üniversitesinde Lisans eğitimini tamamlamıştır. Özel sektörde yöneticilik tecrübesi kazanmasının ardından Cem, kariyerine ANKASAM’da devam etmektedir. Cem ileri seviyede İngilizce bilmektedir.