Abdulkadir İNALTEKİN
Küresel mutluluk ve Batı tarzı yaşamın temelini oluşturan esaslar; zayıflama, güzellik, şöhret, lüks yaşam, alkol, uyuşturucu, cinsellik, bireysellik, hurafecilik, materyalizm, deizm, ateizm, feminizm vs. vs…
Bütün bu “mutluluk” kavramları, “teknik” ve “ekonomik güç” şemsiyesi altında dünyaya sunulmakta Batı tarzı yaşam biçimi, iktisadi ve teknik üstünlük küresel mutluluğun sırrı olarak gösterilmektedir.
Şark medeniyetinin mutluluk değerleri ise, Batı felsefesinin tamamen zıddında yer alır.
Bizde sevgi, mutluluk, yardım severlik, paylaşım insan temellidir. İçinde insanın, hatta canlının olmadığı hiç bir değer bizim için değer değildir. Bizim inanışımızda her şey insan için, insan da Allah için var olmuştur.
***
1950’den itibaren küresel ölçekte yayılma gösteren Batı’nın teknolojik kalkınması sonuçları itibariyle Şark dünyası üzerinde iktisadi, ticari, siyasi, sosyal, kültürel, sanat, spor, eğitim vs. gibi hayatın tüm alanlarında derin etki bırakmıştır. Batılılaşma hevesi Şark kültürüne mensup toplumların yaşam biçimini, dünya görüşünü, değerler anlayışını, hatta inancını olumsuz yönde etkilemiştir.
Türkiye’nin son elli yılda uğradığı özden kopuşun nedenlerine bakıldığında karşımıza çıkacak sonuçların vahametine şahit olmamız hiçte zor olmayacaktır.
Ailelerin, “istikbal” ve “idealler” uğruna feda ettiği nesiller değerler adına toplum hayatımıza hiçbir şey kazandıramamıştır.
Bencillik, “her şeyin temeli para” mantığı, materyalist anlayış, Batılılaşma hevesi, dünyevi ve nefsani arzulardan ibaret hayat çizgisi, her şeyin belirleyicisinin teknolojik üstünlük ve ekonomik güç olduğuna inanmak nesillerin varoluş düşüncesini köreltmiştir.
***
Gerçekten küresel mutluluğun iksiri Batı tarzı yaşamın, teknolojik üstünlüğün ve ekonomik gücün temelinde mi yatmaktadır? Öyle ise bizim, bin yılların süzgecinden süzüle süzüle nesiller boyu taşıdığımız değerlerin tamamı boş ve manasız bir yöneliş midir?
Batı’nın yaşam felsefesinin temelinde yatan mantıktan haberimiz var mı? Milletlerin beşeriyet tarihine bıraktığı izler o, milletin varlığını ve devamını belirleyen kökler değil midir?
Eğer öyle ise, Batı’nın imrenilecek neyi vardır? Bir insan ömrü kadar geriye gitsek orada Batı’nın vahşeti, soykırımı, beşeriyet düşmanlığı, bağnazlığı, ilkelliği, ortaçağ zihniyetinin uygulamaları karşımıza çıkacaktır.
***
Bir milletin geçmişteki izleri o, milletin kökleri değilse o halde bizim geçmişle övünmemizin mantığı nedir?
“Her şeyin temeli paradır. Ne kadar paran varsa, o kadar refah içinde yaşarsın. İnsanın değeri parası kadardır, o halde çok para kazanmalısın. Çok paran olursa, herkesin yanında itibarın olur. Çok para kazanmanın yolu şöhretten, şöhretin yolu fiziki güzellikten geçer. Nasıl olacaksan ol, fakat güzel ol. Güzel olmanın ilkeleri zayıflık, boyanıp, bezenmek, müstehcenlik, açılıp, saçılmaktır. Biraz cinsellik, biraz alkol, biraz gece hayatı, biraz namus değerlerinden uzak durmak, biraz hurafecilik, biraz materyalist olmak küresel mutluluğun temel ilkelerindendir. Eğer bunları yerine getirirsen, sen de “küresel mutluluğu” elde edenlerden biri olabilirsin…”
Bu özendirici “kuralları” yerine getirmek için o kadar etkin vasıtalar var ki; İster yazılı, ister görsel, ister sesli, ister sosyal medya olarak her türlü alt yapı mevcut. Sen, sadece biraz fedakârlık yapacaksın, günlük yaşamında onları ilke edineceksin hepsi o kadar…
***
İstisnalar dışında televizyon kanallarının 7/24 seyirciye sunduğu yayınların içeriğine bakalım:
“Yarışma” kisvesi altında teşvik edilen “Star” olma özentisi…
“Güzellik kraliçesi” yarışmaları olarak halka sunulan ahlak tahribatı…
Adına “dedikodu” bile denemeyecek kadar seviyesiz, bayağı konuların tartışıldığı magazin programları…
Mahremiyeti yerle bir eden, üç kuruş menfaat için danışıklı tertiplenmiş suni içerikli çekişme programları…
Cemiyetin ahlak değerlerini derinden yaralayan, aile ahlakının yok edildiği, hiç bir zaman gerçek hayatımızda olmasını istemeyeceğimiz yaşam biçiminin işlendiği “diziler”…
Belden aşağı zevzekliklerin tufan kopardığı, onur ve haysiyetin beş paralık edildiği yayınlar…
Bir kısım şarlatanlara din adına ekranda hokkabazlık yaptırılan sözüm ona dini programlar…
Cemiyetin taşıdığı temel değerler o kadar cılızlaştırıldı ki, “yayıncılık” adına pek çok kanallardan her gün yeni bir rezalet topluma sunulmakta, saymakla bitmeyecek rezillikler doludizgin devam etmektedir…
***
Malum kanalların hitap ettiği yığınlarla insanın durumunu ülke bütünü içinde düşünmek ve bunu bir kültür yozlaşması ve kök değerlerden uzaklaşma olarak görmek gerekir. Son çeyrek asırda Türkiye’de ciddi aşınmaya uğrayan değerlerimizin yeniden gözden geçirilmesi için herkesin duyarlı olması gerekmektedir.
Eğer bu olumsuzlukları bireysel eğilimler olarak ferdi düzeyde düşünürsek, cemiyetin yarını bugünkünden çok daha vahim olacaktır…