Mustafa Kadir ATASOY
Kültürü ve turizmi doğru yönetebilmemizin bu ülke için önemi büyük… Şüphesiz bu alanlarda yeni öneriler getirmek, politika belgeleri hazırlamak da mümkündür. Ancak hatırlamak gerekir ki politika, uygulama olmadan hiçbir şeydir.
Liderlik siyasette olduğu kadar diğer alanlarında da büyük önem taşır. Liderler teoriyi pratiğe yansıtan kişilerdir, idealleri tatbik eden kişilerdir.
Turizmde son yıllarda önemli liderlik örnekleri var. Tunç Soyer’in Citta Slow unvanını Türkiye’de bir ilk olarak Seferihisar’a kazandırması verilebilecek önemli bir örnek… Bugün Seferihisar’ı takip eden onlarca yerel yönetim Citta Slow sistemine dâhil olmaya çalışıyor. Şehir Citta Slow unvanını aldıktan sonra marka değerinde artış yaşandı. Ekonomik girdiler mahalli halkın şehrin yeni kimliğine sahip çıkmasını sağladı.
Bu vesileyle Bayburt’un ıssız bir tepesine Baksı Müzesi’ni kuran, burayı bir kültür merkezi haline getiren Hüsamettin Koçan’ı ve “Konya Hüyük’e bağlı bir köyü sanat merkezi haline getirmeyi amaçlayan Sonsuz Şükran Köyü” projesinin sahibi Mehmet Taşdiken’i de anmak gerekir. Bayburt’taki Baksı Müzesi önemli sanat faaliyetlerine ev sahipliği yapmaya başladı ve Avrupa Konseyi müze ödülünü aldı. Sanatçılara ait kerpiç evlerin bulunduğu Sonsuz Şükran köyünde ise uluslararası festivaller ve sergiler tertiplendi.
Şimdi devletin bu projelerin altında yatan felsefeyi göz önünde tutması gerekiyor. Baksı’da da Sonsuz Şükran Köyü’nde de, kültür sektörü açısından geri kalmış coğrafyalarda hayata geçirilen sanat merkezlerinin oluşturduğu bir “kontrast” var. Ve bu tür çalışmalar Citta Slow hareketinde olduğu gibi başkaları tarafından örnek alınıyor.
Bu üç proje de ülkeyi kapsayan veya bölgesel ölçekteki kültür – turizm planlamalarında yer almadı. Bu çok önemli bir nokta…
Bizde kamu desteklerinden doğru projeler mi yararlanıyor? Bunu tartışmamız gerekiyor. Devletin bir sonraki büyük işi ortaya koyacak adamları bulup desteklemesi gerek.