Galves Gölü ve Trakai Kalesi(Eski Başkant’te Dük Sarayı)
Letonya aktarmalı Litvanya’ya gitmek için havalanan THY uçağı tam kuzey yerine, hafifçe Ukrayna’nın batısına yönelip bir V çizerek (Rusya Ukrayna savaşının ateş hattından uzaklaşmak için) Liviv üstünden Baltık denizine yöneldi. Baltık denizine doğru alçalan uçağımızdan 11 sene önce gördüğüme benzer bir manzara ile karşılaştım. Akarsular, göller ve ormanla kaplı engebeli olmayan düz bir ova… Uçaktan inişe müteakip kısa bir Riga turundan sonra, ertesi gün Erasmus kapsamında TEAM projemiz için karayoluyla Litvanya’nın başkenti Vilnius’a hareket ettik.
Vilnus ‘ta ev sahibi okulumuz ve 15.yüzyıl Litvanya Düklüğü haritası
Vilnius, Litvanya’nın 3.başkanti. Bundan önce Trakai ve Kaunas şehirleri başkentlik yapmış. Litvanya halkı kendilerine Litvan diyor, dilleri de Litvanca. Vilnius’un ortasından Neris nehri akıyor. Nehrin yukarı kısmı eski şehir (Old City), aşağı kısmında ise yeni yapılar hızla yükseliyor.11 yıl öncesine göre oldukça kalkınmış, Rusça konuşanlar pek fazla görülmüyor ve en önemlisi tabelalardaki Kril yazıları ortadan kalkmış yerine Latin harfleri gelmiş. Bazı marketlerde Avro‘nun yanı sıra Rus Rublesi ile İngiliz Sterlini de geçiyor. Uzun süre SSCB egemenliğinde yaşayan ülke, 23 Ağustos 1989 tarihinde Baltıklarda Sovyetlere karşı başlatılan 600 km.lik “insan zinciri direnişi”nden sonra, 11 Mart 1990 tarihinde bağımsızlığını ilk ilan etmiştir. Litvanya’nın bağımsızlığını ilk tanıyan ülke de Türkiye Cumhuriyeti olmuştur.
Vilnius’a geldiğimizin ertesi günü şehrin 30 km batısındaki Trakai şehrine gidiyoruz. Bu arada Erasmus projemiz TEAM’in temamız müzecilik üzerine olduğunu belirtelim. Trakai Kalesi ile şatosu(Büyük Dük Sarayı) Galves Gölü’nün üzerindeki küçük bir adada yer alıyor. Kale 14. yüzyılın sonu ile 15.yüzyılda inşa edilmiş. Ancak savaşlarda tahrip olduğundan Sovyetler zamanında yeniden inşa edilmiş iyi bir replika örneği. Trakai kalesinin içi aynı zamanda çeşitli müzelere de ev sahipliği yapmakta. Kale; Dük Şatosu, şapel, silahlar ve etnografik bölümlerden oluşuyor. Rehberimiz Vilnius eğitim departmanında görevli bir eğitimci. Gezimiz esnasında kalede Litvanya Türklerini anlatan bir bölümle karşılaşıyoruz. (Reyonun bir tarafı Kırım Türklerine, diğer tarafı ise Karay Türklerine ayrılmış)
Trakai Büyük Dük Şatosunda Litvanya Türklerine ait bölüm
Litvanya’ya Türk Göçleri
14.yüzyıl başında daha önceden Kırım’a yerleşmiş olan Karay Türkleri, burayı savunmak için (öncelikle Töton şövalyelerine karşı) Grandük Prens Vitold zamanında yerleştirilmiş.
Karay kafilelerinden oluşan Kıpçak Türkleri de buraya “Karailer/ Karaim” inançlı olarak yerleşmişler. Ancak zaman içinde burayı terk etmişler ve sayıları giderek azalmıştır. Mevcut bulunan Karay Türkleri, Türkçemizin Karay lehçesini çoktan unutmuş. Vilnius Eğitim görevlisinin ifadesiyle Trakai de 60 Karay yaşıyor, Litvanya’da toplam 300 aile kalabilmiş. Litvanya Karaylarından Kıpçak-Karay lehçesini sadece 30 yaşlı kişi konuşabiliyormuş. Karayların burada kasaba içinde Cami olarak (ancak İngilizce ifade edildi) fakat kendi dillerinde “Kenesa” ya da “Knessa” adını verdikleri ibadethaneleri tadilattaydı. Karaim müzesi de tadilattaydı. 11 yıl önceki Kenesayı ziyaretimden hatırladığım kadarıyla Ay Takvimi kullanıyorlar. Kıblesi vardı fakat Kudüs’e dönüktü. Abdest alıp namaz kılıyorlar ama kilise gibi sıra-masalarda namazlarını kılıyorlarmış.Minare yoktu, minber benzeri bir alan mevcuttu. Dua kitapları Karay lehçesiyle yazılmıştı. İbrani kökenli Rab yerine, Türkçe Tanrı (Tengri) kullanıyorlardı. Sonuçta Musevi olmadıklarını ifade etmişlerdi. Anlaşıldığı kadarıyla buraya gelirken Polonya’daki Musevilerden etkilenmişler ve buradaki Paganizm’den Hristiyanlığa geçiş dönemine tesadüf ettiklerinden Kenesa’ya sıra –masa aparatlarını eklemişler. Kırım Karaylarının kökeninin Hazar Türklerine dayandığı da söylenmektedir. Bu arada ünlü yazarımız Refik Halit Karay’ında bir Karay Türk’ü olduğunu hatırlatalım.
Karay cami anlamında kullanılan “Kenesa” ve Karay Görevlisi (Trakai)
Kırım Tatar Türkleri, 14 ve 15.yy‘da Büyük Litvanya Dükalığı topraklarına prens Witold ve daha sonraları da Grandük Vytautas zamanında yerleşti. Yerleştikleri yerler arasında eski başkent Trakai’de bulunuyordu. (Ancak artık Trakai’de yaşamıyorlar.) Buraya yerleşen Kırım Tatarların askeri bir teşkilat içinde bulunarak (Tatar süvari alayları) Litvanya adına birçok savaşa da katıldıkları biliniyor. Litvanya tarihindeki geçiş dönemlerinden Karaylarda olduğu gibi Tatar Türkleri de etkilenmiştir. Özellikle 14.yy Paganlıktan Katolikliğe geçiş, sonraki dönemlerde Düklerinin eşlerinden dolayı Ortadoks mezhebine geçiş dönemleri Müslüman Kırım-Tatar Türkleri üzerinde bir baskı oluşturduğu gibi, esas baskı Sovyet döneminde görülmüş ve tamamen bir asimilasyona dönüşmüştür. Camiler kapatılmış, gençlerin yaşlılarla bağları koparılarak güya enternasyonallik adına Slav-Rus milliyetçiliği alabildiğine hâkim olmuş, direnenler öldürülmüş veya Sibirya’ya sürülmüş. Zaten 11 yıl önce geldiğimde bunu daha net görmüştüm; şöyle ki geleneksel ahşap evler boşaltılarak şehirlerde 40 metrekarelik kibrit kutusu görünümlü gri renkli apartmanlara tıkılan insanlar bütün geçmişini unutmaya zorlanacaktı.
Trakai’de Kırım Türklerine ait bölüm,sağdaki Litvanya’nın ilk ahşap camisi (16.y.y.ait bir mescit)
Baltıkları dolaşırken hem Riga’da hem de Vinius’ta Tatar sokağına rastladık. Yukarıda Trakai kalesinde düzenlenmiş Tatar köşesinde anlattığım şehirde artık Tatarlar yaşamıyormuş.
Vilnius’un 40 km batısında “40 Tatarlar köyünde” (Keturiasdesimt Totoriu) 100 civarında Tatar’ın yaşadığından ve küçük bir mescidin varlığından bahsettiler. Bu gün Litvanya Tatarlarının sayısı giderek azalarak 3.000’e düşmüş durumdadır. Genellikle Vilnius, Kaunas, Kozaklaru, Nemezis ve Kırk Tatar köyünde yaşıyorlarmış. Bizim ziyaret ettiğimiz Vilnius ve Trakai’de Cami yoktu. Yukarıda eski fotoğrafı görünen 40 Tatarlar köyünde, Kaunas ( ahşap olan bu cami iki kez yakılmış ve 2. dünya savaşında ibadete kapatılmış.1991’de tekrardan açılmış ve 2018 ‘de TİKA onarmış), Raiziai ve Nemezis’te Müslüman Tatarlar cami /mescitlerinde ibadetlerini sürdürüyor ancak ezan okunmuyor (iç ezan okunuyor) ve Vilnius’ta Cami açılmasına henüz hükümet izin vermemiş. Amerika’ya bu topraklardan göç eden Amerikalı olarak bildiğimiz aktör Charles Bronson’da bir Litvanya Tatarı’ymış. Ben daha önceki gelişimde Letonya’da çokça Azerbaycan Türk’üne rastlamıştım. Ancak Vilnius’ta tesadüfen taksi şoförünün Azerbaycan’dan göç ettiğini öğrendim. Dediğine göre Güney Azerbaycan’la Karabağ arasındaki bir köyden gelmişler. Daha da önemlisi Vilnius’ta 1000 kadar Azerbaycan Türk’ünün yaşadığını öğrenmem oldu.
Kaledeki Tatar köşesinde sergilenen el yazması Kuran-ı Kerim ‘den hareketle bir atölye çalışması için gittiğimiz Vilnius Ulusal Kütüphanesinde Tatar El Yazmalarını sordum. Varlığını kabul ettiler ancak katalogdan kodlarını bulmamızı istediler, o kadar zamanımız olmadığından maalesef inceleyemedik.
Trakai’de Kırım Türklerine ait bölümde etnoğrafik giysi, silah ve eyer
Litvanya’daki Türk İzlerinin Kökeni
14. yy. da ve Litvanya’nın Hristiyanlığa geçtiği dönemde Volga ve Deşt-i Kıpçak’tan getirilen Müslüman Türker’in (Tatarlar) yanında yine Kıpçak Türk Lehçesi konuşan Kırım Karaimleri de Litvanya savunmasını üstlenmişlerdi. Bu topluluklar kendi yapısal sistemlerini bir ölçüde korusalar da Sovyet asimilasyonu bu topluluğun yapısını en az 10 kat azaltmış. Buna rağmen Bölge dillerinde bir çok Türkçe kelimeye rastlamamız tesadüf değildi. Örnek; Kara(Savaş anlamında), İki (Gel al anlamında); Koru(ağaçlı yer) v.s.Baltıklarda rastladığımız bu Türkçe kökenli kelimeleri Muhtemelen Kıpçak boyları getirmiş. Kadim Türkçemizin Baltıklarda izine rastlamak…
Riga ‘da “Savaş Müzesi”. “Kara” burada savaş anlamına geliyor.
Buradan bir kez daha anlaşılıyor ki buradaki iki Türk topluluğu geçmişte birbirlerine çok fazla katkı ve birliktelik sağlamamıştır. Sanıyorum bu kadar geniş coğrafyalara dağılmış Türk Toplulukları için sihirli kelime birliktelik olmalı.
Elçilikte