Mahşer ve Zebanîler

Tasavvuf düşüncesinin en belirgin özelliği, insanların gelecekte yaşanacağını söylediği şeylerin bu dünyada her an, her gün yaşanıp durduğunu belirtmesidir. Sırat köprüsü, bu dünyanın kendisi ve hakikatidir. Ten, cehennemdir. Çünkü hemen hiçbir şeyle ebedî olarak tatmin olmaz. Bununla birlikte tende can, daimî bir arayış hâlindedir. İnsanların içinde bulunduğu hâl, ya cennet bahçelerinden bir bahçe ya da cehennem çukurlarından bir çukurdur. İnsanın teni aynı zamanda onun kabridir. Çünkü hakikatimiz oraya gömülmüştür.

Bunları çoğaltabiliriz. İnsanın ve dünyanın günümüzde büründüğü hâl ve anlamsızlık duygusu da bence ceheneme benzer bir hâldir. Bu sebeple cenneti ve cehennemi çok uzak veya muhayyel bir gelecekte değil, biraz da içinde bulunduğumuz dönemde aramak gerekir.

Ben burada sözü yazının başlığı olan mahşer ve zebaniler konusuna getirmek istiyorum. Erenler, mahşer diye bu dünya âlemine derler. Mahşer yaratılış alanı demek olduğuna göre dünyanın zaten daima buna sahne olduğu, gelenlerin gidenlerin hiç eksik olmadığı gözümüzün önünde cereyan eden bir hakikattir. Mahşerin bir özelliği de herkesin yaşadığı hayata göre ayrıştığı, ödeyeceği bir bedel veya kavuşacağı ödül için hazırlandığı yer olmasıdır.

Bunu, bugün dünyanın hızlı bir ayrışma ortamı içinde olması sebebiyle yazıyorum. Bilhassa zebaniler gibi ortalıkta gezinen insanlar yazdıklarıyla, konuşmalarıyla  insanları cehennemî bir hayata çağırmaya devam ediyor.

Ortalık karışık. Kimin ne olduğunu teşhis etmek çok zor. Kavramlar, kelimeler, niyetler ve insanlar bir mahşere düşmüşçesine birbirine yaklaşıyor veya birbirinden uzaklaşıyor.

Ben, burada kültürel ve manevî değerlerimizi bize düşman gibi gösteren, onları küçümseyen, insanın hakikatini dâir bir hikmeti dile getiren kimseleri karalayan kişilerin bu mahşer alanında görevli zebaniler gibi olduğunu söyleneceğim. Bunların bir kısmı yazar, akademisyen, ilahiyatçı, kanaat önderi şu veya bu… Bu çağın zebanileri sosyal hayatta, sosyal medyada oldukça etkinler.

Zeban, Farsçada dil demek. Sizi, dünya denen mahşerde o cehenneme sözleriyle, konuşmalarıyla sevk etmeye çalışanların çok etkin olduğu bir dönemdeyiz. Bunu inkâr edemeyiz. Sosyal medyada, siyasette, çalıştığınız yerde ve evinizde… Ne konuştuğunu, nasıl konuşacağını bilmeyen tiplerin hâkim olduğu bir devrin içinden geçiyoruz.

Söz, bu çağda olduğu kadar belki hiçbir dönemde böylesine keskin bir kılıç hâline gelmemişti.

Bilgiyle, okumayla birlikte bir şeyi seviyor ve anlamaya çalışıyorsanız o hâli muhafaza edin. Çünkü bu köprüden geçerken bugün o cehenneme yuvarlananların haddi hesabı yoktur.

Tasavvuf düşüncesinin en belirgin özelliği, insanların gelecekte yaşanacağını söylediği şeylerin bu dünyada her an, her gün yaşanıp durduğunu belirtmesidir. Sırat köprüsü, bu dünyanın kendisi ve hakikatidir. Ten, cehennemdir. Çünkü hemen hiçbir şeyle ebedî olarak tatmin olmaz. Bununla birlikte tende can, daimî bir arayış hâlindedir. İnsanların içinde bulunduğu hâl, ya cennet bahçelerinden bir bahçe ya da cehennem çukurlarından bir çukurdur. İnsanın teni aynı zamanda onun kabridir. Çünkü hakikatimiz oraya gömülmüştür.

Bunları çoğaltabiliriz. İnsanın ve dünyanın günümüzde büründüğü hâl ve anlamsızlık duygusu da bence ceheneme benzer bir hâldir. Bu sebeple cenneti ve cehennemi çok uzak veya muhayyel bir gelecekte değil, biraz da içinde bulunduğumuz dönemde aramak gerekir.

Ben burada sözü yazının başlığı olan mahşer ve zebaniler konusuna getirmek istiyorum. Erenler, mahşer diye bu dünya âlemine derler. Mahşer yaratılış alanı demek olduğuna göre dünyanın zaten daima buna sahne olduğu, gelenlerin gidenlerin hiç eksik olmadığı gözümüzün önünde cereyan eden bir hakikattir. Mahşerin bir özelliği de herkesin yaşadığı hayata göre ayrıştığı, ödeyeceği bir bedel veya kavuşacağı ödül için hazırlandığı yer olmasıdır.

Bunu, bugün dünyanın hızlı bir ayrışma ortamı içinde olması sebebiyle yazıyorum. Bilhassa zebaniler gibi ortalıkta gezinen insanlar yazdıklarıyla, konuşmalarıyla  insanları cehennemî bir hayata çağırmaya devam ediyor.

Ortalık karışık. Kimin ne olduğunu teşhis etmek çok zor. Kavramlar, kelimeler, niyetler ve insanlar bir mahşere düşmüşçesine birbirine yaklaşıyor veya birbirinden uzaklaşıyor.

Ben, burada kültürel ve manevî değerlerimizi bize düşman gibi gösteren, onları küçümseyen, insanın hakikatini dâir bir hikmeti dile getiren kimseleri karalayan kişilerin bu mahşer alanında görevli zebaniler gibi olduğunu söyleneceğim. Bunların bir kısmı yazar, akademisyen, ilahiyatçı, kanaat önderi şu veya bu… Bu çağın zebanileri sosyal hayatta, sosyal medyada oldukça etkinler.

Zeban, Farsçada dil demek. Sizi, dünya denen mahşerde o cehenneme sözleriyle, konuşmalarıyla sevk etmeye çalışanların çok etkin olduğu bir dönemdeyiz. Bunu inkâr edemeyiz. Sosyal medyada, siyasette, çalıştığınız yerde ve evinizde… Ne konuştuğunu, nasıl konuşacağını bilmeyen tiplerin hâkim olduğu bir devrin içinden geçiyoruz.

Söz, bu çağda olduğu kadar belki hiçbir dönemde böylesine keskin bir kılıç hâline gelmemişti.

Bilgiyle, okumayla birlikte bir şeyi seviyor ve anlamaya çalışıyorsanız o hâli muhafaza edin. Çünkü bu köprüden geçerken bugün o cehenneme yuvarlananların haddi hesabı yoktur.

Yazar
Yasin ŞEN

Bu websitesinde farkı kaynaklardan derlenen içerikler yayınlanmakta olup tüm hakları sahiplerinindir. Sitedeki içerikler atıf gösterilerek kaynak olarak kullanlabilir. Yazıların yasal sorumluluğu yazara aittir. Tüm Hakları Saklıdır. Kırmızlar® 2010 - 2024

medyagen