1998 yazında Bayburt’ta bir hafta kadar kalmıştık, Dünya Kupası finalini orada izlemiştim. Fransa’nın Brezilya’yı 3-0 yendiği maçta Zidane iki kafa golü atmıştı, galiba ikisi de kornerdendi. Fidanlık müdürlüğü misafirhanesinde kalıyorduk, bahçede yürüyüşe çıkmıştım. Orada üç çocuk çakıl taşlarıyla oynuyordu. Ne yapıyorsunuz diye sorduğumda mezarlık oyunu oynuyoruz abi demişlerdi. Büyük çakıl taşlarından mezar taşları yapmışlar, yollar yapmışlar… Bugün aklıma geldi. Hangi çocuk böyle bir oyun oynar? Acaba bir yakınlarını mı kaybetmişlerdi? Onlara ölümle ilgili, mezarlıkla ilgili bir şey mi anlatılmıştı? Büyük bir ihtimalle…
Çocuklar tesir altında kalan, kolay manipüle edilen varlıklar, masumiyete sahipler… Masumiyet bizim için çok önemli bir kavram. Aslında doğru ele alamadığımız, doğru tanımlayamadığımız bir kavram. Biliyorsunuz İstanbul’da “Masumiyet Müzesi” adında bir müze var. Orhan Pamuk’un aynı adlı romanından yola çıkarak yapılmış, romandaki kadın karakteri hatırlatan eşyaların sergilendiği bir müze… Ama romanda anlatılanlar ve müzenin ismi masumiyetin hakiki anlamını örtüyor, doğru tanımlayamıyor. Orada sergilenen sigara izmaritleri, fotoğraflar, kolonya şişeleri temelde masumiyetle ilgisi olmayan şeyler ve masumiyetin anlamını örtüyor, toplumsal bilinci yanlış inşa ediyor.
Romanda anlatılanların büyük kısmı masum şeyler değil. Anlatılan sahte bir aşk. İnsanın başkalarını aldatması, kendini aldatması üzerine. Babası romanın kahramanının nişanından önce acayip şeyler anlatıyor, kırk yedi yaşındayken yirmi yaşında birisine kapıldığını, on bir yıl başka bir evde ikinci bir hayat yaşadığını anlatıyor. Böyle şeyler işte…
İnsana dair her şeyi masum görmek doğru değil. Belki bizim gerçekten bir masumiyet müzesi kurmamız lazım, masumiyetin anlamını korumak ve tanıtmak için. Müzelerin böyle bir fonksiyonu var ya, korumak ve tanıtmak… Masumiyet suçsuzluk, suçtan uzak olma, çocuklara has saflıkla ilgili. Onun ele almamız gereken bir anlamı daha var. Bugünün dünyasında korumasız olmayı, suçlular tarafından suistimal edilmeye son derece açık olmayı ifade ediyor. Masumlukla kolay kandırılabilirlik arasında güçlü bir ilişki var.
2024’ün ilk haftalarındaki gündemimiz ne? Epstein adasındaki çocuk suistimalleri, insan ticareti, Gazze’deki binlerce çocuğun katledilmesi. Tabi bir kısım insanın gündeminde bunlar var. Diğer bir kısım insan gününü gün etmeye bakıyor.
İki gün önce TV’de denk geldim. Büyük kanallardan birinde bir programda konuklardan biri diğerine emekli maaşını aldığın zaman Amsterdam’a gidip eğlenirsin şeklinde bir söz söyledi. Diğerleri de kahkahayla güldüler. Rahatsız edici değil mi? Önceki gün ülkenin ordusu bir harekat düzenlemiş, şehit vermiş. Ölen askerlerimizin küçük çocukları vardı, bu unutulmuş. Şimdi birçok çocuğun hayatının merkezinde mezarlık ve ölüm fikri olacak. Sadece Pençe-Kilit operasyonu değil, Gazze’de öldürülen on bin çocuk… Depremde de aynı şeyi yaşadık. 6 Şubat depreminden iki gün sonra televizyonlarda kahkaha atanlar vardı.
Bu genel olarak var yani. Böyle günlerde rahatsız edici buluyorum. İnsanlığa karşı, masum çocukların öldürülmesine karşı güçlü bir duyguya sahip olmamız lazım. Masumiyet üzerine, çocuklar üzerine endişe etmemiz lazım, bir inşa çıkarmamız lazım.