Türkiye’de birçok üniversitede görev yapmış, “Osmanlı İktisat Tarihi” alanında verdiği çalışmalarla sadece Türkiye’de değil, tüm dünyada ilgi uyandırmış önemli tarihçilerimizden biridir. Halen alanında tek ve en önemli isim olmaya devam etmektedir.
Mehmet Genç, 4 Mayıs 1934 tarihinde Artvin’in Arhavi ilçesinde doğdu. Ailesinin yedinci çocuğu olarak dünyaya geldi. Genç, İstanbul’da Haydarpaşa Lisesi’ni 1953’te, Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Maliye ve İktisat Bölümü’nü 1958’de bitirdi. Kısa bir süre Ankara Valiliği’nde maiyet memurluğu ve Şereflikoçhisar kazasında kaymakam vekilliği yaptı.
1960 yılında İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi’nde Prof.Dr.Ömer Lütfi Barkan’ın asistanı olarak akademik hayata başladı. “Sanayi Devriminin Osmanlı Sanayiine Etkisi” adlı doktora tezini hazırladı. Aynı enstitüde 1965’ten 1982 yılına kadar “İktisat Tarihi Uzmanı” olarak çalıştı. 1966 yılında araştırmalarını detaylandırmak için Başbakanlık Arşivi’nde çalışmaya başladı. Bu tarihten sonra araştırmalarının temel kaynağı Osmanlı arşiv belgeleri oldu.
1983 yılında Marmara Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi’nde “İktisat Tarihi” ve “Tarih Metodolojisi” dersleri vermeye başladı.
1973’ten itibaren “Osmanlı İktisat Tarihi” alanında birçok yerli ve yabancı birçok seminere ve toplantıya katıldı.1985-1988 yılları arasında TRT’de danışman olarak çalıştı ve burada birçok kültür ve bilim sohbetleri yaptı. 1985 yılında İstanbul Üniversitesi Sosyoloji Bölümü’de Yüksek Lisans ve Doktora öğrencilerine Tarih ve Sosyal Bilimler dersleri veren Genç, 2002’de bu okuldan yılında emekli oldu.
1996 yılında İstanbul Üniversitesi “Genel Sosyoloji” ve “Metedoloji” alanında “Doktora Şeref Ünvanı”‘na sahip oldu. Halen İstanbul Bilgi Üniversitesi Tarih Bölümü’de ve İstanbul Teknik Üniversitesi Toplum Bilimleri Bölümü’nde “Osmanlı İktisat Tarihi” dersleri vermektedir.
Evli ve iki çocuk babası olan Genç; Türkçe, İngilizce, Fransızca ve Yunanca yayımlanmış çok sayıda makale yazmıştır. 2000 yılında, tebliğ ve makalelerinin önemli bir bölümü bazı ilavelerle “Osmanlı İmparatorluğunda Devlet ve Ekonomi” adlı kitabında yayımlamış ve bu kitap ile “Türkiye Yazarlar Birliği” tarafından Fikir Dalında ödüle layık görülmüştür. 2001 yılında aynı kitap ile “Aydın Doğan Vakfı” özel ödülünü almaya hak kazamıştır.
2015 yılında Cumhurbaşkanlığı Kültür ve Sanat Büyük Ödülleri Yönetmeliği kapsamında, Sosyal Bilimler ve Tarih alanında ödüllendirildi.
Osmanlı Maliyesinde Malikane Sistemi (1975), 18.Yüzyılda Osmanlı Mali Verilerinin İktisadi Faaliyetlerinin Olarak Kullanılabilirliği (1981) ve Osmanlı Dünya Görüşünün İlkeleri, Devlet ve Ekonomi adlı önemli makaleleri Ötüken Yayınevi tarafından “Osmanlı İmparatorluğunda Devlet ve Ekonomi” ismiyle kitap olarak yayınlandı.
MEHMET GENÇ’İN BİR PANEL DOLAYISIYLA BAZI GÖRÜŞLERİ
“Bir Şey Kımıldıyor”
İktisat tarihçisi ve ünlü mütefekkir Mehmet Genç, irticalen yaptığı konuşmada İtalyan filozofu Covanni Papini’nin “Büyüklerle Konuşmalar” isimli mizahî eserinden bir misal aktararak şunları söyledi: “Papini, Einstein’la yaptığı bir konuşmada diyor ki, rölativite, evren, fizik teoriler falan…ben bunlardan bir şey anlamıyorum. Siz en büyük fizik alimi olarak evren hakkında herkesin anlayabileceği şekilde çok kısa olarak bütün bunları ifade eder misiniz? Einstein da derin derin düşünüyor ve sana çok kısa, çok özet olarak ancak şunu söyleyebilirim diyor: “Bir şey kımıldıyor!..Bütün fizikî olayları tek bir cümlecikle ancak böyle özetleyebilirim!” diyor. Tabii ki, bizim böyle bir yetkinliğimiz yoktur. Fakat, Einstein’in fizik için yaptığı bu tanımı biz de Osmanlı için yapabiliriz: Evet, bir şey kımıldıyor!..Konuşmamı bu düşünce üzerinde yoğunlaştırmak istiyorum.”
Osmanlı devletinin, mirasçısı olduğumuz geçmişimiz olduğunu ve bunun artık bizim için de yabancılaştığını, tekrar edilmesinin mümkün olmadığını ifade eden Mehmet Genç, şöyle dedi: “Osmanlı’nın tecrübelerinden bütün insanlık yararlanıyor. Tabii biz de yararlanabiliriz. Tarihimizin en önemli dönemlerini teşkil ettiği için onu saygı ile, ihtiramla anmak durumundayız.” Osmanlıların Ne Özellikleri Vardı?
“Osmanlıların ne özellikleri vardı diye düşündüğümüz zaman, tabii ki ortaya çıkacak bir çok soru vardır. Osmanlı’yı bir kere dünya tarihindeki yerine koyabilmek gerekir. Bu fazla yapılmadı. Yapılmıyor. Osmanlı’yı kendinden önce gelenler, çağdaşı olanlar ve mümkünse sonrakilerle karşılaştırmalı olarak ele almak gerekir. Osmanlı devleti tarihin çok önemli bir devrinde ortaya çıkmıştır. 1300 ve 1900 yılları insanlığın tarihinde bildiğimiz kadarıyla 10 bin yıldan beri en büyük köklü değişmelerin olduğu bir dönemdir. Böyle bir önemli dönemde yaşamıştır Osmanlılar. Ve böyle bir dönemde ortaya çıkmalarına rağmen, tarihin en uzun yaşayan siyasî yapılarından birini oluşturmuşlardır. Osmanlı’dan önce gelen Müslüman Türk Devletleri, bölgedeki devletlerle mukayese ettiğimiz zaman bir kere uzun yaşama bakımından rekor denebilecek bir konumdadır Osmanlı devleti. Osmanlılardan daha uzun yaşayan devlet ise bilindiği gibi Bizans’tır. Fakat Bizans’ın yaşadığı dönem M.S. 5. yüzyıl ve 15. yüzyıl arası bir dönemdir ve bu dönem, Osmanlının doğduktan sonraki son 6, 7. yüzyılın tanıdığı ölçüde büyük köklü değişmelerin olmadığı bir dönemdir. Yani iktisatçı gözüyle Bizans, ziraat toplumu içinde doğdu ve öldü. Doğduğu zamanla, öldüğü zaman çok önemli teknolojik, köklü değişmeler olmadı. Onun için Bizans’ın bin yıllık hayatını, Osmanlıların yaşanan değişmelerin yoğunluğu bakımından 100-200 yıla indirmemiz mümkün.
Osmanlı, soyumuzun ve dinimizin devletleri ile başka devletler arasında en çok çeşitliliği bünyesinde barındıran bir siyasî yapı olma özelliğini taşıyor. Irk, din, dil, mezhep bakımından böylesine çok sesli bir senfoni idare etmek durumunda kalan başka devlet yok yeryüzünde. Bunu çok büyük bir başarıyla yaptılar. İdare ettikleri arasında büyük çoğunluk Hıristiyanlardı. Hıristiyanların, Avrupa’nın 1300’lerde başlayan bütün dünyaya hâkim olma eğilimi karşısında, 1900 yıllarına kadar Osmanlı hâkimiyetini tanımış olmaları anlaşılması zor fenomenlerden biridir. Yani Hıristiyanların bütün dünyaya hâkim olduğu bir çağda, 1860’den 70’lere kadar Osmanlı, Hıristiyan çoğunluğu yöneten devlet olmuştur.”
İdeolojik Motivasyon
Osmanlıyı bu kadar başarılı ve uzun ömürlü kılan amiller üzerinde duran iktisat tarihçisi ve düşünür Mehmet Genç, daha sonra şunları söyledi: “Bunun bir çok unsuru vardır. Fakat bence en önemli nokta ise günümüzün tabiiyle söylersek “ideolojik motivasyonu” çok yüksekti. Yani belli bir inancı yoğun bir şekilde yaşayan bir elit tarafından yönetiliyordu. Bu elitin ideolojik aidiyeti tabii ki Müslüman’dı. Fakat Müslümanları idare etmek üzere kurulmuş değildi. Osmanlı elitinin esas motivasyonu, Müslümanların yönettiği bir dünya devleti olmaktı.
Bu elitin önemli bir özelliği yüksek derecede bütünleşmiş bir yapı içinde bulunmasıydı. Parçalı değildi. Belgrat’tan Bağdat’a, Kafkaslardan Afrika’ya kadar birkaç milyon kilometre kareye aynı tip motivasyon, aynı tip formasyon hâkimdi. Bu elitin en önemli özelliklerinden biri melitokratik bir elit olmasıydı. Osmanlı melitokrasisi (liyakate göre kişiye yükselme imkanı sağlayan âdil yapı) Osmanlı başarısının bel kemiği idi. Bu melitokratik yapıyı en güzel şekilde, “Emaneti ehline veriniz!” âyeti ifade etmektedir. İşte Osmanlılar bu düsturu hayata geçirmek için bir elit (seçkinler) oluşturmuşlardır. Bu elitin melitokratik niteliği Osmanlı devletinin tarih sahnesinden çekildiği 1900 yıllarına kadar devam etmiştir. Bu sistem belki 16. ve 17. yüzyıllarda zirvedeydi. Monografik çalışmalarımız yok ama melitokratik nitelik, bu elitin en önemli vasfıydı. Zekâya, çalışmaya, iradeye ve başarıya göre yükselme imkânı veren bir sistemdi.” Tanelin konusunun ekonomi ile de ilişkili olduğuna işaret eden Mehmet Genç, bu konuda da şunları söyledi: “Osmanlılar ekonomiye nasıl bakıyorlardı? Ekonomi denilince ne anlıyorlardı? Osmanlılar ekonomik kaynakları, üretim faktörlerini, yani emeği, sermayeyi ve tabiatı kontrol altında bulundurmak istiyordu. Devlet, melitokratik elite bu faktörlerin kontrolünü elinizden çıkarmayınız talimatını şaşmaz şekilde vermişti. Yani devlet ekonomiyi bizzat yönetmiyor, içinde bulunmuyor fakat faktörleri kontrol ediyordu. Bu faktörlerin mülkiyetini, fertler arasında dağılımını ve piyasadaki tedavülünü kontrol etmeye çalışıyordu. Fakat bu faktörleri kombine ederek, iktisadî faaliyete devlet girmiyordu. İktisadî Devlet Teşekkülü dediğimiz birimlerin benzerleri 18. yüzyıldan sonra Osmanlı’da teşekkül etmişti. Fakat bunları hep pazar içinde tutmaya çalışmışlardır. Pazarı hiçbir zaman devreden çıkarmamışlardır. Ekonominin işletilmesini sivil topluma bırakmışlardı. Sadece ekonomik faktörleri kontrol ediyorlar ve denetliyorlardı.” Devlet-İ Ebed Müddet Anlayışı
Genç, daha sonra şöyle dedi, “Osmanlı devleti, pazarı devreden çıkaracak derecede pazara hiçbir zaman müdahale etmemiştir. Osmanlı nasıl ki, idarî yapıda liyakate riayet eden melitokratik bir elit oluşturdu ise, ekonomideki kıymetlerin hareketini de buna bağladılar. Melitokratik elit, zekası, kabiliyeti, çalışkanlığı ölçüsünde fonksiyonlarını gördüğü sürece iktisadî kıymetlerden faydalanıyordu. Bu fonksiyon bittiği zaman devletin elindeki iktisadî imkânlar yeni kabiliyetlere transfer ediliyordu. Bunun için, tanınmış İtalyan ekonomist ve sosyologu Pareton, “Tarih ve medeniyetler, elitlerin mezarlığıdır!” der.
Osmanlılar, elitin sürekli sirkülasyonunu sağlayarak, hiçbir zaman çözülmeyecek bir sistemi inşa etmiş olduklarını düşünüyorlardı. Bunun için de, kurdukları devlete “devlet-i âliye-i ebet müddet!”(Ebediyete kadar sürecek ulu devlet) adını verdiler. Tabii “hiçbir zaman çözülmez, dağılmaz, yıkılmaz” fikrinde yanıldılar. Fakat bu yanılgı, tarihte benzeri görülmeyen bir büyük deprem diyebileceğimiz değişmenin, Osmanlı üzerindeki yankısı olarak düşünülebilir.”
http://www.biyografi.net/kisiayrinti.asp?kisiid=1362 sayfasından alınmıştır. Atıf yapılacaksa lütfen bu sayfaya atıf yapılması rica olunur.