Mehmet Özbek

Türkü göğümüzün en parlak yıldızlarından birisi Mehmet Özbek Ağabey.
Muzaffer Sarısözen, Nida Tüfekçi ve günümüzde Mehmet Özbek.
İnternete girdiğinize Türk Dünyasından üç yüz kadar sözlü ve sözsüz ezgiyi TRT Repertuarına kazandırdığını, tar, kaval, zurna, tulum gibi sazların programlara onun sayesinde girdiğini, kitaplarının adlarını, plaklarını, kasetlerini, radyo ve TV programlarını, yurt içi ve yurt dışı nice konserlere katıldığını okursunuz.
Adana’da talebelik yaptığım yıllarda aldığım kitaplardan biri idi Folklor ve Türkülerimiz.
İlk defa türkülerimiz konusunda derli toplu bir kitap görmüştüm.
Mehmet Özbek Ağabey’e içinde türküler bulunan bir kitap hazırlamasını söylemişler. O da, böyle bir kitabı TRT nin arşivine giren herkesin yapabileceğini, içinde folklor ve türkülerimizi anlatan bir bölümün olduğu, il il türkülerimizin tasnif edildiği, bazı türkülerin hikayelerinin anlatıldığı, konularına göre türkülerin ayrıldığı bu kitabı hazırlamış. İyi ki de hazırlamış. 1974 yılında askerlik yaptığı döneme denk gelmiş, 1975 yılında da Ötüken Neşriyat tarafından basılmış.
Türküler beşikten mezara kadar bizi anlatıyor. İçinde hayatımız var.
İçinde hayat var, can var, biz varız,
Sevdadır kadına, ere türküler.
Her bir nağmesinde Türk’ü duyarız,
Söylenen, yaşanan töre türküler…
Fethi Gemuhluoğlu “Türkülerle hüznümüz Allah’adır bizim” diyordu.
Yerde alev alev Mecnun’un izi,
Gökte yağmur yağmur sevda denizi,
Çokluktan sıyırıp alır da bizi,
Götürür bırakır Bir’e türküler.
Sohbetimizde türkülerden aşkla bahsetti Mehmet Ağabey, “Aynı zamanda türküler öğretendir de” dedi ve bir örnek verdi;
“Dinle sana bir nasihat edeyim
Hatırdan, gönülden geçici olma
Yiğidin başına bir iş gelince
Anı yad ellere açıcı olma
Mecliste ârif ol kelâmı dinle
El iki söylerse, sen birin söyle
Elinden geldikçe sen eylik eyle
Hatıra dokunup yıkıcı olma…
Resmi tarihlerin her şeyi yazamadığını ama türkülerin söyleyebildiğini anlattı;
“Mithat Paşa asker satar,
Uyan Sultan Aziz uyan.” Bu türküyü de sesli olarak okudu, tek dinleyicisi de bendim. ?
Ben Mehmet Özbek Ağabeyi daha çok Kerkük Türküleri ile bilmiştim. Mehmet Özbek Ağabey Şanlıurfalı ya…Onu söyledim, anlattı;
“Biz Kerkük’lülerin dayısı, onlar da bizim yeğenimiz olur. 14 Temmuz 1959 da Kerkük katliamı olmuştu. O sıralarda lise talebesiydim. Urfa da çok anma günleri, mitingler oldu. Çok etkilenmiştim.”
TRT repertuarında o zaman kadar “Ağlama ceylan balası” gibi bir kaç tane Kerkük türküsü varmış. Abdurrahman Kızılay daha sonra da Abdulvahit Kuzecioğlu ile beraber bir çok Kerkük Türküsü derlemiş, notaya almışlar.
O zaman Türkiye’de çoğu insan Kerkük’le, Kelkit’i karıştırırmış.
Sohbetimizde “Türk Sanat Müziği diye bir şey yoktur” dedi, ilave etti” Müziğin kendisi sanat zaten. Şekip Ayhan Özışık ile Hacı Taşan arasında sadece üslup farkı var. Şarkı ile türkü birbirinden farklı değil. Başında Altın Tacım güzelliğini hiç bir yerde bulamazsınız. Halkın beğendiği, okuduğu, sevdiği o halkın müziğidir.”
“Beylikler döneminde avam ile havas yoktu, aynıydı. Öyle olmasa 16.ncı yüzyılda Kerbelâ’dan Fuzuli, 17.nci yüz yılda Urfa’dan Nabi çıkmazdı. “Kastamonu ile Urfa farklı değil. Konya türküleri öyle fıkır fıkır değil. Şemi’nin gazelini dinlemeli. İstanbul’a gelen müzik hazır müzik, Anadolu’da üretilen müzik.
Dede efendinin bestelediği türküler var.”
Ne güzel bir sohbet olmuştu.
Bizim Mehmet Özbek Ağabey’den öğreneceğimiz ne çok şey var.
Allah sağlık ve uzun ömür versin. O yazsın, anlatsın, söylesin, biz de nasiplenelim inşallah.
Ellerinden öperek.
Yazar
Mehmet Ali KALKAN

Eskişehir'de doğdu. Eskişehir Gazi İlkokulunu, Tunalı Ortaokulunu, Motor Sanat Enstitüsünü ve Çukurova Üniversitesi Mühendislik Bilimleri Fakültesi İnşaat Mühendisliği Bölümünü bitirdi (1980). Bir müddet Eskişehir Belediyesinde ... devamı

Bu websitesinde farkı kaynaklardan derlenen içerikler yayınlanmakta olup tüm hakları sahiplerinindir. Sitedeki içerikler atıf gösterilerek kaynak olarak kullanlabilir. Yazıların yasal sorumluluğu yazara aittir. Tüm Hakları Saklıdır. Kırmızlar® 2010 - 2024

medyagen