Mehmet Ragıp Karcı

Rasim Köroğlu bir şiir toplantısına gitmiş, dönüşte “buradaki tek kazancım Ragıp Karcı Ağabey ile tanışmak oldu, dolu bir insanla sohbet imkanım oldu” demişti.
Ragıp Ağabey 1945 Siverek doğumlu idi. Askeri Liseye başlamış, oradan ayrılmak zorunda kalınca Ziya Gökalp Lisesinde okumuş, yüksek öğrenimini ise Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi’nde yapmıştı.
TRT de kameraman ve yönetmen olarak çalışmıştı. Ilgaz, Kaçkar Dağı ve Yusufeli ile ilgili belgeselleri yönetmişti.
Eskişehir’e geliyor Ragıp Ağabey, “Cem Töreni” çekecek. Genç bir dede var. Bir yanlışını görünce ikaz ediyor Ragıp Ağabey. Az sonra bir yanlış daha yapınca yine müdahale ediyor. “O zaman sen gel yönet” diyorlar, yönetiyor o da. Adının Yezit Dede’ye çıkması bu yüzden.
Türküleri çok seviyor Ragıp Ağabey. Hatta Türkü Dinleme Temrinleri diye bir kitabı var. Türkü sözleri konusunda da oldukça hassastı. Meselâ bir türküde diyor ya;
Solmazsa dünyada güzeller solmaz,
Bu dünya fanidir kimseye kalmaz,
Yalan dolan ile sofuluk olmaz,
Bu kıtanın son mısraını “O zaman görürsün karayı” gönül diye okuyanlar var. Doğrusu “Mümin olan bekler verayı gönül” mısraı. Vera’nın kelime anlamı da ““sakınmak, kaçınmak, çekinmek” anlamındaki vera’ kelimesi terim olarak “haram ve günah olup olmadığı şüpheli hususlardan özenle kaçınıp helâl ve mubahların bir kısmından feragat etmek” olarak bilindiğinde taşlar yerine oturuyor.
Ragıp Ağabey türküleri severdi ama saz da yapardı. Sazın göğüs kısmını yapıp rüzgârda bekletir, sesini dinler uygunsa koyarmış, öyle anlatmıştı. Bana yaptığı bir sazı hediye etmişti.
Çok güzel de saz çalardı. İnternette baktığınız zaman “1966 yılında ülke çapında yapılan saz çalma imtihanında/yarışında Orhan Gencebay, Cinuçen Tanrıkorur ve Arif Sağ”ın ardından derece almış.” diye bir ibare okursunuz. Ama kendisi böyle bir yarışma olmadığını, arkadaşlarının bir şaka olarak yazdıklarını söylemişti.
Her ne kadar böyle söylese de çok iyi saz çalardı. Sazı ve türküyü Davut Sulari, İsmail Daimi, Terzi Fehmi gibi büyük ustalardan öğrenmişti.
Eskişehir’de şiir şöleni var. Türkiye’nin muhtelif yerlerinden arkadaşları davet ettik. Gelenler Şeker Fabrikası’nın misafirhanesinde toplanıyor. Ragıp Ağabey geldi. Sohbet ederken bir başka şehirden bir gurup arkadaş da teşrif etti. Birinin elinde sazı da var. Sazı görünce istedi Ragıp Ağabey. Sazın sahibi Ragıp Ağabey’i tanımıyor, sazını verdi ama ikazını da esirgemedi; “Aman dikkat edin.”
Ragıp Ağabey “bu sazın akordu bozulmuş, ayarlayabilir miyim?” “Elbette.” Sonra sorusu geldi “Hangi düzene göre akort ediyorsunuz?” Arkadaş afalladı. Ragıp Ağabey devam etti ” Bağlama düzeni mi, abdal düzeni mi, aşık düzeni mi, bozuk düzen mi?”
Sonra bize çalmaya başladı ki müthiş. Yozgat türkülerindeki tavırlardan örnekler verdi. İlk defa dinlemiştim. Belki de son defa idi aynı zamanda.
Belgesel çekerken dağdaki bir çobandan kilim almış, onu da bir müddet sonra bana hediye etmişti.
Fotoğrafçı, şair, yazar, öykücü, Osmanlıca ve siyakat hocası gibi daha bir çok şey söylenir Ragıp Ağabey için.
Adı doğum yeri Siverek’te bir okula veridi
26 Şubat 2020 tarihinde vefat etti Mehmet Ragıp Karcı Ağabey.
“Fethi Gemuhluoğlu’nın aziz hatırasına” ithaf ettiği bir şiiri okuyalım.
Yeni Bir Sevda Süleymanı
Önce birileri vardı:
Yağmura yeni çıkmış efsane yalnızlığımızın
Gözlerimizde ölesiye bir boşluk bir boşluk
İçimizde serseri umutlarımızın gözü kara yağmaları
ben ve süleyman
denizlerden bulut gibi düşler biriktirdik
başımız sürgün günlerimizin taş gibi yalnızlığına dayalı
Kimsesizdik kıyamet kopup giderdi içimizde
Sen say ki biz
O demlere aşıktık
Şimdiyse beyninde koca bir duvar Süleymanın
İçinde bir kazan kaynıyor yıldızlardan
Topraktan boyuna
Boynu bükük türküler çıkarıyor
Ve ola ki şu anda bir denizin dibinde
Geçmişine geleceğine yanıyordur
Sonra ben yağmurumu sana açtım
Bütün bu yanlışlarımı al götür
Yağmur bırak bütün gece yağsın
Sen gel
Denizlerimin en çocuk sevinçli olanına otur
Seni bu ışıkların
En şarkılı olanında bekleyeceğim
Yani ben tutup
gözlerimi sana açtım
elimi tut.
Necip Fazıl Kısakürek’in dediği kızla evlenmiş Ragıp Ağabey. Mutlu bir hayatları vardı. Mümkün olduğunca Ragıp Ağabey zevkle yemek yapardı. Eskişehir’den giderken “Hanım çok sever” dediği yiyeceklerden alırdı.
Necip Fazıl Kısakürek son zamanlarında “”Bana Urfalı o çocuğu, Memed’i bulun, bir sırrım var, ancak ona emanet edebilirim.” diyerek en yakınındakilere, hatta eşine dahi söylemediği sırrını Karcı’ya emanet etmiş, kısa bir süre sonra da vefat etmiş.
Ragıp Karcı Ağabey şiir kitabındaki bir şiirinin bir mısraını işaretleyip birisine vermemi söyledi. Kitap hâlâ bende, bir türlü veremedim. Bu da benim sırrım olsun.
Yazar
Mehmet Ali KALKAN

Eskişehir'de doğdu. Eskişehir Gazi İlkokulunu, Tunalı Ortaokulunu, Motor Sanat Enstitüsünü ve Çukurova Üniversitesi Mühendislik Bilimleri Fakültesi İnşaat Mühendisliği Bölümünü bitirdi (1980). Bir müddet Eskişehir Belediyesinde ... devamı

Bu websitesinde farkı kaynaklardan derlenen içerikler yayınlanmakta olup tüm hakları sahiplerinindir. Sitedeki içerikler atıf gösterilerek kaynak olarak kullanlabilir. Yazıların yasal sorumluluğu yazara aittir. Tüm Hakları Saklıdır. Kırmızlar® 2010 - 2024

medyagen