Mehmet Zeki Akdağ

 mehmet zeki akdag fot 1Şair (D. 28 Haziran 1929, Göktepe kasabası / Sarıveliler / Karaman – Ö. 29 Ağustos 2018, İstanbul)

28 Haziran 1929 tarihinde Karaman ili Sarıveliler kazası Göktepe kasabasında doğdu. Göktepe İlkokulu 1943 yılında bitirdi. Veteriner Sağlık Teksisyeni Okulu’ndan 1948 yılında mezun odu. Ordu Dil Okulu’nu 1960’da tamamladı. 1968’de mensup olduğu astsubaylıktan emekli olduktan sonra gazeteciliğe başladı. 1968 yılında emekli olunca Milliyet gazetesinde çalışmaya başladı. Akşam, Güneş, Yeni İstanbul, Son Posta, Hergün veOrtadoğu gazetelerinde muhabir, haber müdürü, yazı işleri ve genel yayın müdürü olarak görev yaptı. Türk Dünyası Yazarlar ve Sanatkarlar Vakfı kurucu üyeliği, İLESAM İstanbul temsilciliği yaptı. Türkiye Gazeteciler Cemiyeti, Gazeteciler Sendikası üyesi, İLESAM yönetim kurulu üyesidir. Sürekli basın kartı sahibi olup Türkiye Gazeteciler Cemiyeti, Basın Konseyi ve Gazeteciler Sendikası üyesidir. Türk Dünyası Yazarlar ve Sanatkârlar Vakfı kurucu üyesidir. Türkiye İlim ve Edebiyat Eseri Sahipleri Meslek Birliği’nin İstanbul Şubesi’nin on yıl Yönetim Kurulu Başkanı oldu. Edebiyat Sanat ve Kültür Araştırmaları Derneği (ESKADER) üyesi. 

Şiiri ve sanatı hakkında pek çok gazeteci, şair ve yazarın yayımlanmış yazısı bulunuyor.

İlk şiiri 1947’de Erciyes dergisinde yayımlandı. Şiir ve yazıları 1947 yılından bu yana Çınaraltı, Hisar, Türk Edebiyatı, Türk Dili, Millî Kültür, Yeni Ufuklar, Türk Yurdu, Türk Dünyası, Kültür Dünyası, Orkun Tarla, Kızılelema, Türk Sanatı, Petek, Dokuz Eylül gibi çok sayıda dergide; ayrıca Hergün, Ortadoğu, Güneş, Yeni İstanbul, Bayrak, Ayyıldız, Bugün vb. gazetelerde yer aldı. Altı sene arkadaşları ile Mızrap adlı bir musikî dergisi çıkardı. Otuzu aşkın şiiri TSM formlarında bestelendi. 1977 yılı Gazetecilik Araştırma Dalında Yılın Gazetecisi Ödülü sahibi. Adına Kültür Bakanlığı tarafından halk kütüphanesi açıldı.

Mehmet Zeki Akdağ, 29 Ağustos 2018 günü İstanbul’da hayatını kaybetti. Vefat haberini duyuran araştırmacı yazar Mehmet Nuri Yardım, duygularını ve şu bilgileri paylaştı:

“Şair Mehmet Zeki Akdağ, Bugün Ebedî Âleme Yürüdü. Başta Hisar olmak üzere bir çok edebiyat dergisinde şiirleri yayımlanan şair Mehmet Zeki Akdağ, bugün saat 18.00’de vefat etti. Acı haberi, kızı Ferdağ Hanımdan aldım. Uzun yıllardan beri rahatsız olan ve dışarı çıkamayan Mehmet Zeki Akdağ, vasiyeti üzerine doğum yeri olan Ermenek’te toprağa verilmek üzere Karaman’a götürüldü.

ESKADER ve İBB Kültür Daire Başkanlığı’nın işbirliğiyle iki sene önce hakkında saygı programı düzenlenen Mehmet Zeki Akdağ, 89 yaşındaydı. Aziz şairimize Cenab-ı Allah’tan rahmet diliyorum. Ruhu şad, kabri nur, mekânı cennet, menzili mübarek, makamı âli olsun. Ailesine sevenlerinin başı sağolsun”.

mehmetzekiakdağ ESERLERİ (Şiir):

Kırkikindi (1967), Dar Saat (1973), Uzun Hava (1991), Yağmura Duran Bulut (1999), Önce Şiir Vardı (1999), Boşa Çiğnemedim Yalan Dünyayı (2003).

Hakkında Yazılanlar:

Edebiyatımızın iyi dergilerinden Hisar’ın güçlü şairi Mehmet Zeki Akdağ’ı da ebedî âleme yolcu ettik. 29 Ağustos Çarşamba günü vefat eden şairimiz, ertesi günü Karaman’ın Sarıveliler ilçesine bağlı Göktepe kasabasında, Merkez Camii’nde kılınan öğle namazının ardından aile mezarlığına defnedildi. Edebiyat dergilerinin aranan şairi Akdağ’ın vefat haberini, kızı Ferdağ Hanımdan almıştım. Zeki ağabey yıllardır rahatsızdı, evden dışarı çıkamıyordu. 89 yaşında Hakka yürüdü. Bir şiirinde, “Anacığım çağırıyor / Bir türküde demin beni / Türkülerle doğmuşum ben, / Türkülerle gömün beni.” diyordu.

Edebiyat çevrelerinde “Günümüzün Karacaoğlan’ı” olarak tanınan Akdağ, 28 Haziran 1929 tarihinde Göktepe kasabasında doğdu. Temel eğitimini tamamladı, orduya katıldı. 1968’de astsubaylıktan emekli olduktan sonra gazeteciliğe başladı. Milliyet, Akşam, Bayrak, Güneş, Yeni İstanbul, Son Posta, Hergün ve Ortadoğu, Ayyıldız gazetelerinin çeşitli kademelerinde çalıştı. Başta Hisar ve Türk Edebiyatı olmak üzere bir çok dergide şiirleri yayımlandı. Şiirden hiç kopmadı, 30 civarında şiiri bestelendi ve okundu. Sevilen, sayılan, mütevazı, çelebi bir insandı. Şiir kitapları: Kırkikindi (1967), Dar Saat (1973), Uzun Hava (1991), Önce Şiir Vardı (1999), Yağmura Duran Bulut (2. Baskı, 1999), Boşa Çiğnemedim Yalan Dünyayı (2002)

Yaşarken onun hakkında üç önemli toplantı düzenledik. İlki TYB İstanbul şubesinde gerçekleşti. Yönettiğim o toplantıda rahmetli şair Sedat Umran ile edebiyatçı ağabeylerimiz Ahmet Özdemir ve Sakin Öner konuşmuştu. Hayatını, şiirini, sanat anlayışını, hatıralarını anlatmışlardı. İkinci toplantı Üsküdar’daydı. Üçüncü programı, İBB Kültür Daire Başkanlığı’nın katkılarıyla Ali Emiri Efendi Kültür Merkezi’nde gerçekleşmiştik. O gün edebiyatçı dostları Akdağ’ın “türkünün şiirini yazdığını” belirtmişlerdi. ESKADER işbirliğiyle düzenlenen gece coşkulu geçmişti ama ne yazık ki şairimiz, adına düzenlenen bu programa rahatsızlığı dolayısıyla katılamamıştı. “Günümüzün Karacaoğlan’ı Mehmet Zeki Akdağ’a Saygı Gecesi”nde yönettiğim panelde Abdurrahman Şen, Ahmet Özdemir, Yusuf Dursun, Mehdi Ergüzel ve İsa Kocakaplan onu anlatmışlar, Cengizhan Orakçı ve İbrahim Özgün ise Akdağ’ın sevilen şiirlerini okumuşlardı. O gece için hazırladığım Günümüzün Karacaoğlan’ı Mehmet Zeki Akdağ kitabı bütün dinleyicilere armağan edilmişti.

Konya/Karaman havzası, şair yetiştiren bir bölgedir. Bekir Sıtkı Erdoğan, Feyzi Halıcı, Mehmet Önder, Mehmet Çınarlı, Ahmet Tufan Şentürk ve Gültekin Samanoğlu ile birlikte Mehmet Zeki Akdağ da Mevlâna ikliminden beslenmişti. Gençler, böyle incelikli şiirler yazmış, millî hassasiyetinin yanı sıra lirik mısralar da kaleme almış şairleri tanıdıkça daha iyi eserler vereceklerdir. O, şu mısralara imza atmış bir mistik şairdir: “Dualar dolusu hüzün, / Yolculuğun neresinde, / Umut dolu bekleyişler, / Gelecek son nefesinde…” Akdağ erdemleriyle ve insanî davranışlarıyla genç şairlerin örnek alması gereken bir şahsiyetti. Şiirlerinde bize Türkçeyi ve türkülerimizi sevdirdi. Onun şiirleri unutulmayacağı gibi dost çehresi de hiçbir zaman hafızalardan silinmeyecektir.

Yıllar önce kitaplarını memleketi Göktepe’ye hibe etmişti. Doğup büyüdüğü topraklardan daha çok şair çıksın istiyordu. Ölümünü daha önce hayal etmiş bu çelebi şairimiz, şöyle demişti. “Kabrim gönlünde eşili, / Öldüğümde sar yeşili / Benim yıldızım düşülü, / Yâri görmeyi görmeyi…” Seneler önce kendisiyle yaptığım mülakat, Şiirimizden Portreler kitabımı süslüyor. Türkçenin en güzel kelimeleriyle ruha dokunan, gönlü okşayan şu mısraları kaleme almıştı: “Dükkânımız bilge gönül / Vitrinimiz yoktur bizim, / Dili, duygumuzdan döktük, / Yüreğimiz paktır bizim.” Güçlü bir vefa duygusuna sahipti. “Vefa Anıtları” şiirinde, toplumdan şu istekte bulunuyordu: “Sanatçıya değerin, / Verin ölmeden önce, / Sevgilerden seccade, / Serin ölmeden önce.” Allah rahmet etsin.

(Milat Gazetesi, 1 Eylül 2018)  Mehmet nuri YILDIRIM

http://www.star.com.tr/kultur-sanat :

Ömrünü şiirin güzellikleriyle donatmış bir kültür sanat adamı olan Mehmet Zeki Akdağ, geçen Çarşamba akşam saatlerinde vefat etti. 50 seneyi aşkın süredir şiirleri edebiyat dergilerinde yayınlanan Akdağ, eski ve yeni şiirin özünü kavramış ender insanlardan biriydi. Şiirlerindeki söyleyiş ve ahenk bakımında edebiyat çevrelerince günümüzün ‘Karacaoğlan’ı olarak nitelenen Akdağ’ın cenazesi, dün Karaman’ın Sarıveliler İlçesi, Göktepe Köyü’nde ikindi vakti kılınan cenaze namazının ardından toprağa verildi.

Kırkikindi, Dar Saat, Uzun Hava, Önce Şiir Vardı ve Yağmura Duran Bulut ve Boşa Çiğnemedim Dünyayı adlı eserlere imza atan şairin yakın dostlarından Ahmet Özdemir bir yazısında onu şöyle tanımlıyordu: “Mehmet Zeki Akdağ, milli şiirimizin günümüzde ender temsilcilerinden biri. Karacaoğlan’ın, sevda çiçeklerinin büyüdüğü topraklarda doğan ve sağlam bir Türk halk kültürü ile yetişen şair, halk şiirimizden, halk türkülerimizden etkilenmiş, kimilerine göre belki hiçbir anlam ifade etmeyen bir mısra, bir kıta, onu anlatılmaz duyguların ortasına götürmüştür.”

Mehmet Zeki Akdağ ve eserleri üzerine yazılmış bir de kitap var. Mehmet Nuri Yardım’ın kaleme aldığı ‘Günümüzün Karacaoğlan’ı Mehmet Zeki Akdağ’ adlı kitap, Akıl Fikir Yayınları tarafından neşredilmişti. Kitapta şairin hayatı, sanat anlayışı ve eserleriyle ilgili değerlendirmeler var.

Uzun yıllar muhabir, haber müdürü, yazı işleri müdürü ve genel yayın müdürü olarak çeşitli gazetelerde görev yapan gazeteci, yazar ve şair Akdağ’ın vefatı üzerine Türkiye Gazeteciler Cemiyeti’ndan yapılan açıklamada “Değerli üyemiz şair Mehmet Zeki Akdağ’ı kaybetmenin üzüntüsünü yaşıyoruz. Meslektaşımızın ailesine ve basın topluluğumuza baş sağlığı diliyoruz” denildi.

İLK ŞİİR 1947’DE

1929’da Karaman ili Sarıveliler ilçesi, Göktepe Köyü’nde doğdu. Veteriner Sağlık Teknisyeni Okulu’ndan mezun oldu. Ordu Dil Okulu’nu 1960’da tamamladı. 1968’de astsubaylıktan emekli olduktan sonra gazeteciliğe başladı. 1968 senesinde Milliyet gazetesinde çalışmaya başladı. Akşam, Bayrak, Güneş, Yeni İstanbul, Son Posta, Hergün ve Ortadoğu, Ayyıldız gazetelerinde, muhabir, haber müdürü, yazı işleri müdürü ve genel yayın müdürü oldu. Türk Dünyası Yazarlar ve Sanatkârlar Vakfı kurucu üyesiydi. Türkiye İlim ve Edebiyat Eseri Sahipleri Meslek Birliği’nin İstanbul Şubesi’nin 10 yıl Yönetim Kurulu Başkanlığını yaptı.1945 yılından beri şiirle uğraşan Akdağ’ın şiirleri, ilk olarak 1947’de yayımlanmaya başladı. Altı yıl arkadaşları ile Mızrap adlı bir musiki dergisi çıkardı. Birçok sözlük, ansiklopedi ve yıllıkta yer alan şiirleri bestelenip TRT repertuvarına girdi. Yayınlanmış çok sayıda kitabı bulunuyor. Bir kızı ve oğlu var.

mehmetzekiakdağ2ŞİİRLERİNDEN ÖRNEKLER:

“Boşa Çiğnemedim Yayan Dünyayı” kitabından…

Öz suyumdan deniz oldu

Denizimi emdi kıyı,

Ağır ağır erittiler

Selçukluyu, Osmanlıyı.

Büyük büyük tutanlarda

Yitirdik birbirimizi

Kuşkusuz vuslat gününe

Türküler getirdi bizi…

Anacığım çağırıyor

Bir türküde demin beni

Türkülerle doğmuşum ben,

Türkülerle gömün beni.

AYRILIK – MEHMET ZEKİ AKDAĞ

Bir ananın ikiziydik

Bizi bile ayırdılar

Duaya dönen dillerdin

Sözü bile ayırdılar

Yaprağı yitirdi köken

Yetiş artık ulu hakan

Rahlenin dibine çöken

Dizi bile ayırdılar.

Cümle kine sela verdik

Dönülmez bir yola verdik

Son umudu tele verdik

Sazı bile ayırdılar

Kurşunu inkarda fişek

Göze geldi bizim kuşak

Dilsiz mermere döndü aşk

Nazı bile ayırdılan.

Büyü öksüz kuzum büyü

Ninniledik her türküyü

Alafladık yolsuz köyüü

Közü bile ayırdılar.

ADRESİ OLMAYAN MEKTUP – MEHMET ZEKİ AKDAĞ

Geceden kurtarır karanlıkları

Zulmeti yıkardık hatırlarmısın

Arzuların kanadında ruhumuz

Göklere çıkardık hatırlarmısın

Bitmiyicek düğün sayar yarını

Dumansız görürdüm dağbaşlarını

Bütün bir senenin telaşlarını

Denize dökerdik hatırlarmısın

AYRILIĞA ÖVGÜ – MEHMET ZEKİ AKDAĞ

Renkleri dağa kaçırdılar

Bozdular yuvasını yavru kuşların

Bilmem kahrındadır, bilmem lütfundan

Ak köpüklerini yedi sular

Yankılar korkusundan dağlarda kaldı

Bir İslâm tevekkülünde kumrular

Hasret derler buna…

Bir yol ki uzar da uzar

Uğursuz rüzgârlar esti doğudan

Ve bir ömür boyu beklenen yağmura

Pusu kurdular.

Ötmeyi unutturdular kuşlara

Sulu sepken gibi döküldü dualar

Bir ağır düşüncede ağaçlar

Bütün kelimeler, sesler zindandan

Kıyamet koparcasına bağırdılar:

Yâr, yâr…

Bir eylül aksamı kadar umuttuk

Ve bir nisan sabahında şarkılar

Uykusunu yitirdi huzur

Nice gebe gecelerin eşiğinde

Yarıda kaldı rüyalar…

Her şey endişede, her şey tedirgin

Bir bulutun niyetine kaldı karar

Bütün insanlığın başına dedik

Buna rağmen

Çiçeği burnunda aşkımızı

Bir tiren düdüğüyle

Alaca karanlıkta vurdular.

BİR ŞEY EKSİK BU SEVGİDE – MEHMET ZEKİ AKDAĞ

Aşk en kutsal dil lnanki

Bir şey eksik bu sevgide

Dünya ters dönüyor sanki

Bir şey eksik bu sevgide

Gönül değil gece kondu

Hep kısır sancılar sundu

Yaşlar gözlerimde dondu

Bir şey eksik bu sevgide.

Çiçeklerin gülüşü sır

Kelimeler hepten kısır

Sevinç bir şeylere esir

Birr şey eksik bu sevgide.

Yorgun bir yalnızlık zaman

Suda kilitlendi dümen

Bilmek istiyorum hemen

Bir şey eksik bu sevgide.

Akıl söze küsmüş artık

Düzeni yas basmış artık

Kemanlarda susmuş artık

Bir şey eksik bu sevgide.

BİZ YAZARDIK YAZIMIZI – MEHMET ZEKİ AKDAĞ

Apaydınlık bir dünyaya

Pası silerdik şafaktan

Güneşi biz çağırırdık

Sisi silerdik şafaktan..

Kıştan korkan bağlıkları

Esir olmuş beğlikleri

Tutuklanan çığlıkları

Susu silerdik şafaktan…

Uyku düşü getirmeden

Huzur, şavkı bitirmeden

Büyüsünü yitirmeden

Küsü silerdik şafaktan

Suç doğuran hükümleri

Çağa dönük yıkımları

Tüketerek rakamları

Yası silerdik şafaktan…

Aşka gebe nakışlarla

Mühürlenmiş akışlarla

Dil üreten bakışlarla

Sesi silerdik şafaktan…

TÜRKÇEM – MEHMET ZEKİ AKDAĞ

Söz denizi hem soğuktur hem sıcak

Büyülenmiş destanlarda dil Türkçem.

Yeni doğmuş türkülerin sütüdür

Asırlardan sızdırılmış bal Türkçem.

Solmayan sönmeyen sevda çırası

Duyguların çağlayanı deresi

Sen olmasan acep dünya neresi?

Dağımız yangında, şehir çöl Türkçem.

Aydınlığın beyazlığın kapısı

Hoyratların ninnilerin tapusu

Tarihimiz onurumuz hepisi,

Işıktan meşâle sığmaz bil Türkçem.

Acem dili değil, Acem şalıdır,

Postda oturanım Edebalî’dir.

Milletimin ezgi yüklü dalıdır

Gönlümüzle barışık tek yol Türkçem

Dedemle aramdan kesildi yolum

Yağmaya uğradı en kutsal malım

Terke zorlanıyor.. Sevgilim… Gülüm

Ne olur bir umut ver Gül Türkçem.

TÜRKÜLER – MEHMET ZEKİ AKDAĞ

Çift oğullu arım gitti elimden

Nedir senden çektiklerim türküler

Işık çağım, varım gitti elimden,

Boşa çıktı, yaktıklarım türküler

İkiz çığlıklarla doludur başım,

Başladığım yere geldim bir hışım,

Ne anam var ağlayacak ne eşim,

Kıyamadan baktıklarım türküler.

İçimdeki güneş battı ardından

Irmak kırılır mı orta yerinden

Yüce hazlar inlemekte derinden

Yollarına çıktıklarım türküler.

Yarısı doğmamış beste bitmeli

Gece de bitmeli, yas ta bitmeli

Artık esir sesi “sus”ta bitmeli

Filiz versin diktiklerim türküler.

Sabır ve hünere inme inmiştir

Kör bir kalleşliğe zafer denmiştir.

Ayrık otu gibi filizlenmiştir

Muzur diye yaktıklarım türküler…

ZAMAN DURACAK- MEHMET ZEKİ AKDAĞ

Ülkem aş eriyor yüce düşlere

Gökyüzüne merdivenler kuracak

Dünyalar verecek bana filizim

İnsanlar sevdikçe zaman duracak…

Koca devler uyanacak uykudan

Sıyrılacak endişeden kaygıdan

Yelkenlerin soluğuna saygıdan

Emeğe baş eğip dümen duracak…

Duygunun kuşları öter bir yerde

Yazılmadan okuduğum eserde

Aydınlıklar diyarına seferde

Dağlar ses verecek duman duracak…

Koca tarih unutamaz ismini

Töremizdir dost ederiz haşinini

Çizen çıksın gülüşlerin resmini

Ağrılar zulumlar hemen duracak…

Geçmişimiz erişilmez bir belge

Kendisiyle başa çıkandır bilge

Güçlenecek yürek, kaçacak gölge

Ayıplar bitecek, aman duracak…

Yazar
Kırmızılar

Bu websitesinde farkı kaynaklardan derlenen içerikler yayınlanmakta olup tüm hakları sahiplerinindir. Sitedeki içerikler atıf gösterilerek kaynak olarak kullanlabilir. Yazıların yasal sorumluluğu yazara aittir. Tüm Hakları Saklıdır. Kırmızlar® 2010 - 2024

medyagen