Prof.Dr. Ali Fuat BAŞGİL
Benim için Nurcu ve gerici dediler. Bununla küçük çocukları bile aldatamayınca, çevirdiler, gericiliğe taviz veriyor dediler, Ben münakaşaya değer tarafı olmayan bu türlü dedikodular üzerinde durup vakit ve enerji kaybetmeyeceğim.
Yalnız görüyorum ki, muarızlarım, benim meslek ve meşrebimi merak ediyorlar ve bu hususta, iftiralar bir tarafa, türlü tahminlerde bulunuyorlar. Yanlışlığa meydan vermemek için, bunu kendim açıklamak isterim. Ben milliyetçi, hürriyetçi, terakkici, muhafazakârım.
Milliyetçiliğin ilmi izahı üzerinde durmayacağım. Bunu, muhtelif tarihlerde neşrettiğim eser ve makalelerde ortaya koymuş bulunuyorum. Burada milliyetçilik hakkında sırf hissi bakımdan birkaç satır karalayacağım.
Milliyetçiyim: Damarlarımda asil kanını taşıdığım ve nimetleriyle beslenip büyüdüğüm Türk milletini; onun tarihini, dinini, eser ve abidelerini, ecdat mirasını, canım gibi severim. Onun civanmertliğine, emsalsiz kabiliyetine ve yüksek seciyesine inanırım.
Onun emniyet ve sulh içerisinde çalışıp kendini yetiştirmesini ve cihanşümul insanlık ailesi içinde, bu ailenin en şerefli bir uzvu olarak yer almasını bütün samimiyetimle temenni eder ve buna çalışırım. Onun maddi ve manevi ızdıraplarını, tıpkı, kendi ızdırabım imiş gibi, içimde duyar, dertlerini kendime dert edinmeyi bir vazife bilirim.
Milletime, onun bir ferdi olarak hizmet etmeyi, sınıf, zümre, görüş ve kanaat tefriki yapmaksızın, bütünlüğü ile milletim için düşünür, onun iyiliği ve hayrı için söyler ve yazarım.
Nazarımda Türk Milleti, arkada bıraktığı büyüklüklerle, dünyanın en asil ve civanmert milletidir. Türk ferdi dünyanın en zeki, intibak kabiliyeti en yüksek, keder ve meşakkate en dayanıklı bir insanıdır. Ona lazım olan bir idare altında yarınlarından emin olarak, sulh içinde çalışmaktır. Her Türkü severim, çünkü gönül kardeşim, hayal yoldaşımdır…
Nazarımda, millettaşını sevmek milletini sevmektir. Milletini sevmek de, insanlığı sevmektir. Çünkü, fert, milletin ve insanlığın bir parçasıdır. Parçayı sevmeyen bütünü sevmez. Milletine bağlılık insanlığa bağlılıktır. Çünkü insanlık, millet birliklerinden meydana gelen bir bütündür.
Milletini sevmek ve ona bağlanmak, yalnız millet içindeki nimet ve menfaatleri sevmek değildir. Böyle bir sevgi, millet sevgisi değil, menfaat sevgisidir. Bu ise sevgilerin en sefilidir.
Millet, ırk demek de değildir. Irk ferdin iradesi dışında kalan, hakiki veya varsayılan biyolojik bir bağdır. Fakat millet tarihin yapıp yoğurduğu bir gönül birliğidir.
Bu birliği tutan, nesilleri birbirine perçinleyen ve milleti zaman içinde bir bütün olarak yaşatan kuvvet, müşterek dildir, dindir, tarihtir, hulâsa ecdat mirasıdır. İşte ben, bu hakikate inandığım için, milliyetçiyim ve milletimin müşterek diline, dinine, tarihine hürmet edilmesini istiyorum.
Şunu kaydedeyim ki, benim milliyetçiliğim, parti milliyetçiliği değildir. Particiler, bastığı dalı kesen oduncu gibi, milliyeti temelinden baltalamakta, müşterek millet dilini ve dinini bir tarafa bırakıp, kendileri dil ve din uydurmaya kalkışmakta, arkasından da milliyetçilik iddia etmektedirler. Benim milliyetçiliğim böyle bir tenakuza düşmemekte, fikir ile realiteyi biri birine bağlamaktadır.
Maddeciler nazarında, milliyetçilik, gericiliktir. Onlar için yeryüzünün neresinde menfaat varsa, vatan orasıdır. Kimlerle menfaat ilişkisi varsa, kardeşleri onlardır. Benim nazarımda ise milliyetçilik, en tabii bir insiyak ve en meşru bir histir. Bu bir “Cıncience d’espee”, yani nevide aynılık duygusudur. Tabiatta her hayvan, kendi nevini arar, sever ve kendi nevi içinde mesut olur. Aynı duygu normal insanda milliyetçilik şeklini alır. Bu histir ki, bizi milletimize çeker, onu aratır. Ayrı düştüğümüz zaman, ona hasret çektirir, hatta bizi hasta eder. Sıla hastalığını doğuran bu his ve hasrettir.
Bunun içindir ki, ben milliyeti müşterek kan ve menfaat gibi, sırf maddi elemanlarda görmüyorum. Bence millet her şeyden evvel, bir gönül birliği ve bir manevi muhittir. Buna inandığım içindir ki, ben yalnız milliyetçi değil, hem de maneviyatçıyım. Ve bence samimi bir milliyetçi, ister istemez maneviyatçıdır. Maneviyatı meneden bir milliyetçilik, haddi zatında kılık değiştirmiş bir “menfaatçilik”tir.”
Yeni Sabah; 19 Ağustos 1960.