Ahmet URFALI
Eskiler çok yazan, çok üreten verimli yazarlara doğurgan anlamına gelen ‘’velut’’ sözcüğünü sıfat olarak verirlerdi. Türk ve dünya edebiyatında kendini tekrar etmeden çok eser ortaya koyan yazarlar, mensubu oldukları kültüre büyük katkılar sağlamışlardır. Eserlerinde kullandıkları dilin gelişmesine, yayılmasına da birinci derecede hizmet etmişlerdir. Sözü, Türk romanın usta kalemi Metin Savaş’a getirmek istiyorum. Metin Savaş’ın romanları; oturmuş üslûbu, ilginç kahramanları, sürprizlerle dolu olay örgüsüyle donatılmış olarak geniş bir okuyucu kitlesi tarafından beğenilerek okunmakta ve takdir toplamaktadır. Yazar; olay bağlantılarını akıcı bir teknikle sürdürür, betimleme ve tahkiyelerinde anlatım zirvelere çıkmaktadır. Yazar, Türkçe’ye hakimiyeti ve zengin kültürel alt yapısı sayesinde olağanüstü ifadeler ortaya koymaktadır. Çok başarılı bir makale yazarı olarak da onun en zor konulara girmekten çekinmediği görülmektedir. Savaş’ın bu özelliğini romanlarındaki tahlil ve diyaloglarda kendini göstermektedir.
Hikâyeleriyle yazı hayatına başlayan Savaş, 1995 yılında Türk Edebiyatı Vakfı’nın düzenlediği Ömer Seyfettin Hikâye Yarışması’nda Ninemin Türküleri adlı kısa öyküsüyle mansiyon ödülüne lâyık görüldü. 1998 yılında Orkun Dergisi’nin tertiplediği makale yarışmasında ikincilik aldı. Bu dönemden sonra ilk roman denemeleri yaparak 1999 yılında İstanbul Tuzla Belediyesi’nin açmış olduğu roman yarışmasında Efendi Dayının Kozalakları adlı romanıyla birinciliği bir başka yazarla paylaşır. Tabir yerinde ise, bu başarılarından sonra Savaş’ın ‘’kalem dili’’ çözülerek söz pınarı uzun mesafeli nehirler hâlinde yatağına sığmayıp çağlamaktadır. Yazarın coşkun akışlı nehri okuyucularına bereketli duygular, özlü düşünceler tedai ettirmektedir.
Zemheri Kuyusu, Erlik, Efendi Dayının Kozalakları, Yeşil Çeşme, Kuvayı Milliye’nin Hazinesi, Melengicin Gölgesinde, Kargalar Derneği, Dehşet Palas AVM, Polika’nın Yeşil Çeşmesi, Baykuşlar Geceleyin Öter romanlarıyla bir ‘’külliyat’’ oluşturan Savaş’ın yayımlanma zamanını bekleyen roman ve makaleleri okuyucusu tarafından merakla beklenmektedir.
Metin Savaş; mütevazı kişiliği, sıradan yaşayışı, her an halkın içinde geçen yaşayışıyla da takdir ve beğeni toplamaktadır. Söyleşileri, konferansları, okuyucu yazar buluşmalarındaki söz, hâl ve davranışları onun iletişim gücünü de göstermektedir. İşte bu yüzden romanında kurmaca bir karakter olarak geçen ‘Derbeder Efe’, yazara benzetilerek okuyucuları kendisine ‘Derbeder Derviş’ adını koymuşlardır. ‘Derbeder Derviş’ adı, Metin Savaş’ın rindane, çelebi bir hayat yaşamasına da uygun düşmüştür. Yazar-okuyucu ilişkisi bakımından samimi bir iletişimin kurulduğu göstermesi bakımından fevkalade önemlidir.
Metin Savaş, ‘Roman Sanatı Nedir ve Niçin Roman Okunmalıdır?’ başlıklı makalesinde; ‘Niçin roman okumalıyız?’ sorusunun bir cevabı da şudur: Sorgulamayı öğreniriz, sözün gelişi değil, gerçekten sorgulamayı öğreniriz. Zira bütün romanlar toplum ve birey eleştirisidir. Roman okuru peyderpey derinleşir. Hayata ve insana bakışı değişir. Dünya içindeki duruşu başkalaşır ve dönüşür. Bir tekâmül söz konusudur burada.’ Roman okumanın insan olmaya kattığı değerden bahsederek toplum-roman ilişkisini açıklar; ‘Herhangi bir romancı bize ‘Aynaya bak.’ derse bundan kastı ayna değil, romandır; çünkü roman, mecazen değil, hakikaten aynadır. Hem muayyen bir toplumu hem de o toplumu oluşturan bireyleri roman anlatısında bütün yalınlığıyla görebilmekteyiz. Sosyoloğundan psikanalizcisine kadar bilim insanlarının göremediklerini, genelde bütün sanatçılar, özelde ise romancılar çoğu kez açık seçik görebilmektedir. Ne kadarını görebiliyorlarsa romanlarına o kadarını yansıtmaktadırlar.’ (Türk Yurdu, Haziran 2015 – Yıl 104 – Sayı 334)
Metin Savaş’ın bütün eserlerinde görüldüğü gibi Erlik romanında da dervişçe, çelebice bir anlatım vardır. O, konuşma Türkçe’sini edebi bir tarzda yazar. Anlatışında doğal bir içtenlik, rahatlık ve doğruluk mevcuttur. Edebiyat kavramının yapısında bulunan ‘’edepli olma’’ deyimi onun eserlerinde bütün özelliğiyle yer bulmuştur. Çirkin söz, küfürlü ifade, eğreti anlatım yoktur.
Erlik romanın konusu; hikâyelerini yazmak için Balıkesir’i mekân olarak seçen Sibel İpekçiler, ona Merhamet Apartmanındaki daireyi kiralayan ve aynı zamanda komşusu olan Feridun Öküztepen ile Suat Katran arasında geçer. Suat Katran, yazar Sibel İpekçiler’in hikâyelerinde geçen bir kişi ve aynı zamanda gizemli şahıstır. Sibel’le Feridun arasında başlayan duygusal yakınlık romanın sonuna doğru Sibel’in tercihiyle Suat Katran’a yönelir. Araya Erlik’in yönettiği Körmesler ile Arkarlar’ın acımasız mücadelesi girer.
Erlik; kötülüğü, hırsı, açgözlülüğü ve her türlü fenalığı sembolize eder. Erlik kendi yaratılışı gereğince, kötü şeyleri seçer ve kötü işler yapmayı tercih eder. İyi şeylerin temeline ve köküne muhaliftir, kendiliğinden onlara karşı çıkar. Bilgisizdir, yıkıcıdır, karıştırıcıdır. Erlik, kötü amaçlarına ulaşmak için Körmesleri kullanılır.
Metin Savaş, Türk mitolojisinde bulunan bu bilgiyi Erlik romanına alarak yeni bir hayatiyet kazandırmıştır. Körmeslerle Arkarlar çekişmesinin Milli Mücadele ve Atatürk’e sirayet etmesi, Atatürk’ün Arakarlar’ın başbuğu olması, okuyucunun merak duygusunu kamçılamaktadır.
Erlik romanının ilgi çekici bir özelliği de kitap ve okumaya dair vurgulamalarıdır.
Erlik romanın üç kahramanından Sibel, felsefe okumuş ve yeni uzun hikâye yazmış bir yazardır. Sibel, bu hikâyelerini sırasıyla Feridun’a vererek okumasını sağlar. Çin Karanfilleri, Rıhtımda Bir Gece, Curcuna, Kösteki Saat, Acı Biber Turşusu, Muazzez ve Kızılcık Şerbeti adını taşıyan bu hikâyeler Feridun tarafından okunarak eleştirisi yapılır: ‘’Sibel’in en komik eseri hiç şüphesiz Acı Biber Turşusu idi. En ilgi çeken eseriyse tartışılmaz şekilde Muazzez idi. Fakat bu yedi kitap içinde Rıhtımda Bir Gece’nin apayrı bir yeri vardı. Rıhtımda Bir Gece bambaşka bir anlatıydı.’’ (Erlik. S.83) Feridun İle Sibel’in diyaloglarında okunan ve değerlendirilen kitap ve yazar adları geçer; 1984 George Orwell, Cesur Dünya Aldous Huxley, Gün Olur Asra Bedel Cengiz Aytmatov, Gözetim Toplumu, Faust, Cennetin Doğusu, Fareler ve İnsanlar’dır. Sibel’in yazmayı düşündüğü hikâyeler de romanda konu edilir. Sibel, Fısıltı Gazetesi adını vereceği eseri için çarşı-pazar dolaşarak malzeme toplar. Sibel, Feridun’un hayatı anlatacağı hikâyeye önce Zaman Yolculuğu, daha sonra Alternatif Geçmiş adını verir. Feridun, mitoloji okumaya meraklıdır.
Öte yandan romanın diğer kahramanı Suat Katran, hem Rıhtımda Bir Gece hikâyesinin kötü kalpli kişisi hem de Elias Canetti ile Paul Auster’in iyi bir okuyucusudur.
Erlik romanında sarmal hikâyeler birbirini takip eder, hikâye içinde hikâyeler anlatılırken karmaşaya yer verilmez, uyumlu bağlantılar yapılır.
Balkes Pastanesi, Paşa Camii, Balıkesir Hali, Kanaat Lokantası, Saat Kulesi, Tivoli Kitapçısı, Paşa Camii, Anafartalar Caddesi, Çamlık, Hasan Baba Çarşısı, Milli Kuvvetler Caddesi, Balkaya Pastanesi, Ali Hikmet Paşa Meydanı, Eski Camii, Balıkesir Üniversitesi… Roman ile hemhâl oldukça şehrin içine giriyorsunuz. Balıkesir’in mekan adları romanın ‘’çevre’’ siyle insanı sarmaktadır. Şehrin toplumsal zihniyeti, bazı gelenek ve görenekleri, sosyal hayatı, sorunları, kişi ve toplum analizleri objektif bir bakışla sergilenmektedir.
Erlik romanı; konusu, çevresi, zamanı, üslubu ve amacıyla okumayı seven herkese tavsiye edilebilecek bir kitaptır. Elbette Metin Savaş’ın diğer romanları da…
Yazıyı, Metin Savaş’ın ‘Sanat Niçin Gereklidir? ‘ makalesinde geçen sanatçı tanımıyla bitirmek yerinde olacaktır ; ‘Sanatçı, herhangi bir insanî davranışı veya insanî duyguyu bizzat tecrübe etmemiş olsa bile bu davranışı ya da duyguyu kendi eserine çarpıcı bir şekilde yansıtmaya muktedirdir. Yazımızın başında ifade ettiğimiz üzere, sanatçının dile getirdikleri hep insan duyguları hakkında bildikleridir. Çünkü sanatçı gözlem yapar, araştırır, düşünür ve sorgular. İnsanların büyük çoğunluğu gündelik hayat meşgalesinin içinde kendi davranışlarının farkında değildirler. Farkında olsalar bile görmezden gelmeyi tercih ederler. İşte sanatçı, ilkin içerisinde yaşadığı kendi toplumuna, akabinde ise bütün insanlığa ayna tutarak farkında olunmayan veya görmezden gelinen gerçekleri hatırlatır, toplumun ve bireyin yüzüne çarpar, idrak edilemeyen birtakım hakikatleri eserinde dile getirir.’(http://www.kirmizilar.com/tr/)