Yüce Osmanlı Devleti, feth ettiği ülkelerdeki gayrımüslimlere, Müslüman olmaları için baskı uygulamadı, kitap ehlinden yani Yahudi ve hristiyanlardan, Kur’an-ı Kerimde buyrulduğu üzere CİZYE aldı; Osmanlı ile ilgili pek çok şeyi yanlış anlayıp yanlış aktaran oryantalistlerin bazısının Avrupa’daki ‘polltax’ (kelle başına alınan vergi) değildir. Kadınlar, çocuklar, yaşlılar, din görevlileri Cizre ödemezlerdi. Askerlik çağındaki erkekler, İslâm ordusunda görev yapamayacakları için cizye öderlerdi.
Millet, din demektir ve her dinî zümrenin başına o zümrenin en yetkili görülen din görevlisi getirilirdi. Her Millet, zümre, kendi inancına, kültürüne, geleneğine göre yaşar, çocuğunu kendi dilinde eğitirdi. Rum milletine dahil olan Bulgarlar, kiliselerin ayırmak, kendi kültürlerini göre yaşamak istediklerinde problem çıktı, onların kilisesi demirden yapılıp monte edilirdi, Bulgar Eksarlığı böyle kuruldu. Yani laiklik olmadan pek alâ azınlıkların hakları korunuyordu. İslahat Fermanı ile cizye kalktı, onlar da askerlik görevi ile mükellef oldular, hiç de hoşlarına gitmedi; küçük bir meblağ olan cizyeyi ödeyip ticaretlerine devam ediyorlardı. Bedel usulü getirildi.
Cizyenin sembolik değeri vardır. Cizyeyi emreden âyet-i kerîme ‘wa hum sagirun’ diye sona erer;
‘o anda, o sırada küçülmüş olarak’ demektir.
Ciye ödeyen, cizyeyi, avucu yukarıya bakacak şekilde sunardı, alan Müslüman, elini yukarıdan getirerek alır, gayrımüslim, kafir olmanın ezikliğini yaşardı.
Tanzimat depreminin artısı olan İslahat’la 1856 yılında emperyalist con kikirik’in uşağı mason Mustafa Reşid Paşanın 16 yaşındaki toy Abdülmecid’e öğretmesiyle kaldırıldı.
Herkes eşit, gavurlar biraz daha eşit oldu.
O zihniyetle yazılmış olan ders kitaplarında da Türk çocukları, Tanzimat ve Islahat ileri atılım hareketleri olduğunu okudular.
Diploma sahibi olmak, aydın olmak değildir; aydın, her şeyden önce düşünebilen, sonra da okuyan kişi olsa gerektir.
… … …
13 Ekim 2024