Milliyetçi akademisyenler, Ankara’daki bombalı saldırının ardından bildiri yayımladı.
Türk Milletine ve Uluslararası Kamuoyuna,
Bu memleketin aydınları olarak insanlığa karşı suçlara ve terör faaliyetlerine sessiz kalmayacağız!
Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarına, Sur’da, Silvan’da, Nusaybin’de, Cizre’de, Silopi’de ve en son olarak başkentimiz Ankara’da ve daha pek çok yerde uluslararası terörist organizasyonlar listesinde yer alan PKK; İŞİD, DHKPC ve bunların sözde demokratik kuruluşları tarafından sistemli terör uygulanmaktadır. Vatandaşlarımızın iş yerleri ve meskenleri işgal edilmiş, yüz binlerce insan göç etmek zorunda bırakılmıştır. Başkentimizde, Suruç’ta, Reyhanlı’da, Sultanahmet’de düzenledikleri alçakça bombalı saldırılarla yüzlerce vatandaşımızı ve memleketimizde misafir yabancı uyrukluları katletmişlerdir. Yaşam, özgürlük ve güvenlik hakkı başta olmak üzere Türkiye Cumhuriyeti anayasası ve taraf olduğu uluslararası sözleşmeler ile koruma altına alınmış olan halkımıza ait tüm hak ve özgürlükler; bu terör örgütleri tarafından yok edilmeye çalışılmaktadır.
Türkiye sınırları içerisinde ırk ayrımına dayalı Stalinist bir yönetim kurmak adına ‘devrimci halk savaşı’ çıkarmak isteyen PKK ve uzantıları tarafından gerçekleştirilen bu kasıtlı ve planlı kıyım, Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Beyannamesi’nin, Türkiye’nin kendi hukukunun ve taraf olduğu uluslararası antlaşmaların hepsine göre terör suçudur. PKK ve Türkiye içerisinde faaliyet gösteren diğer terör örgütleri totaliter hayallerini gerçekleştirmek için bebekleri katlederek, sivilleri öldürerek, anaokulu ve kutsal mekânları bombalayarak, beyinleri yıkanmış canlı bombalarla öncelikle Türk demokrasisini işleyemez hale getirmeyi hedeflemektedir.
Bu itibarla, Türkiye Cumhuriyeti kolluk güçlerinin kuruluş yasalarında emredildiği şekilde terör suçu işleyenlere karşı meşru mücadelesini sonuna kadar destekliyoruz. Türkiye Cumhuriyetini yöneten ve devletimizi temsil makamında olan siyasi erkten ise bu mücadeleyi sekteye uğratmamalarını ve önceliklerinin halkımızın can ve mal güvenliklerini sağlamak olduğunu hatırlatırız.
Devlet ve onun adına yürütme organı olan hükümet, bu meşru hakkını kullanırken açık, şeffaf bir biçimde sivil yurttaşlarımızın anayasal hak ve özgürlüklerinin korunmasını temin etmeli, sivil masum vatandaşlara asla zarar vermeme ve devletimize olan güvenlerini sarsmama esaslarını ilke edinmelidir.
PKK ve diğer terör örgütü uzantılarının, başta hukuka saygılı Kürt kökenli vatandaşlarımız olmak üzere tüm halka karşı gerçekleştirdiği katliam ve insanlığa karşı suçlarının, her türlü mücadele yöntemi kullanılarak derhal durdurulması gerekmektedir. Bu terör faaliyetlerinin durdurulmasına müteakip, terör örgütlerinin istismar ettiği çocuk militanların rehabilitasyonu öncelikli olmak üzere, normal kamu düzeninin tekrar tesis edilmesini, insan hakları ihlallerine yol açan sorumluların tespit edilerek cezalandırılmasını, teröre maruz kalan vatandaşların uğradığı maddi ve manevi zararlarının tespit edilerek, bu zararlara sebep olanlardan tazmin edilmesini talep ediyoruz.
Hükümetin, sivil yurttaşlarımızın anayasal hak ve özgürlüklerine azami dikkati göstererek terör suçu işleyenlere karşı meşru mücadelesini sürdürürken, halkımızın refah ve huzurunu temin için gerekli çalışmaları bir an önce yapması gerekmektedir. Terör örgütlerinin beslendiği ve istismar ettiği alanları kurutacak siyasi, sosyal ve ekonomik politikalar acilen belirlenip hayata geçirilmelidir.
Bunlara ek olarak, ulusal ve uluslararası medyanın, entelektüellerin PKK’dan ‘Kürtler’ veya‘Kürt Hareketi’ diye bir şemsiye kavram ile bahsederek Kürtlere karşı ırkçı bir söylem kullanmalarını kınıyoruz. Bu yapılan bir etnik grubun tamamını tek tip insanlardan müteşekkilmiş gibi göstermektir. Bu özünde ırkçı bir davranıştır çünkü bütün bir etnik grubu bir terör örgütüyle ilişkilendirmek onarılamayacak hasarlara ve toplumun genelinde, mevzu bahis gruba karşı nefrete yol açabilir. Kürtler de, İŞİD’in Müslümanlarla bir tutulmaması örneğinde olduğu gibi PKK ile aynı kefeye konulmamalıdır. PKK’dan ‘Kürtler’ diye bahsetmek, İŞİD’den ‘Müslümanlar’ diye bahsetmekle aynı ırkçı davranıştır. Bundan dolayı, uluslararası toplumu Kürtlere karşı daha dikkatli bir dil kullanmaya davet ediyoruz.
Türkiye’nin birliğini, dirliğini, bütünlüğünü, kardeşliğini, demokrasisini, barışını ve esenliğini önemseyen aydınlar olarak, insanlığa karşı suçlara ve terör faaliyetlerine sessiz kalmayacağımızı beyan ediyor, bu talebimiz yerine gelene kadar siyasi partiler, meclis, uluslararası kamuoyu ve halkımız nezdinde temaslarımızı durmaksızın sürdüreceğimizi taahhüt ediyoruz.
Kamuoyuna saygıyla arz ederiz,
A. Yağmur Tunalı
Abdulkadir Emeksiz
Âdem Koç
Ahmet Kalaycı
Ahmet Şimşek
Ahmet Bican Ercilasun
Ali Bozkaplan
Ali Ilgın
Ayhan Eralp
Ayhan Pala
Ayşe Dalyan
Ayşe İlker
Aziz Gökçe
Bekir Şişman
Berk Yılmaz
Bilgehan Atsız Gökdağ
Birsel Oruç Aslan
Cahit Başdaş
Davut Kılıç
Dursun Şahin
Dursun Yıldırım
Emin Yıldızlı
Erdem Tazegül
Fatih Kirişçioğlu
Ferhat Aslan
Fikret Türkmen
Fuat Koç
Gökçe Yükselen Peler
Günay Mirzaoğlu
Halil İbrahim Bayrakçı
Hasan Aydın
Hikmet Yazıcı
Hüseyin Arslan
Hüseyin Kahraman Mutlu
İskender Öksüz
İsmail Doğan
İsmail Görkem
İsmail Ulutaş
İsmet Çetin
Kamil Ali Gıynaş
Kemal Üçüncü
Kenan Yavan
Kürşat Öncül
Leyla Karahan
Mehmet Aça
Mehmet Metin Karaörs
Mehmet Soğukömeroğulları
Mehmet Surur Çelebi
Mehmet Yasin Kaya
Mehmet Yazar
Metin Arıkan
Metin Ekici
Metin Karaörs
Metin Özarslan
Mevhibe Coşar
Murat Dağ
Murat Elmalı
Mustafa Aça
Mustafa Argunşah
Mustafa Arslan
Nazım Hikmet Polat
Nazım Muradov
Nedim Alev
Nedim Ünal
Nilgün Aydın
Nuray Doğan
Nurettin Demir
Ozan Yılmaz
Önder Çağıran
Ramazan Erhan Güllü
Refiye Okuşluk Şenesen
Salim Çonoğlu
Sinan Güzel
Süer Eker
Süheyla Atalay
Timur Kocaoğlu
Turgay kabak
Ülkü Eliuz
Vahit Türk
Yaşar Şimşek
Yavuz Kartallıoğlu
Yılmaz Özkaya
Yılmaz Soyyer
Sadi Somuncuoğlu