Misyoner-Şarkiyatçı Nikolay İvanoviç İl’minskiy’in Çarlık Rusyası’nın Hrıstiyanlaştırma ve Ruslaştırma Politikalarındaki Yeri[i]
Prof. Dr. Mehmet AÇA[ii]
Giriş
Hindistan’dan Avrupa içlerine kadar uzanan geniş bir coğrafyada kurdukları devletlerle 16. yüzyılı bir “Türk asrı”na çeviren Türkler için bu dönem, aynı zamanda, karmaşık duyguların yaşandığı bir dönemdir. Bu yüzyılda Osmanlı İmparatorluğu ile Viyana kapılarına kadar dayanan Türkler, Karadeniz’in kuzeyindeki Altın Orda Devleti’nin yıkılışını, Osmanlıların Memluklar ve Safevilerle, Safevilerin ‘ eybanilerle, Babürlülerin ‘ eybanilerle olan mücadelelerinin önüne geçememişlerdir. Altın Orda Devleti’nin 1502’de sükûta ermesi ve Kazan, Kırım, Sibir, Astrahan, Nogay ve Kasım hanlıklarının bu devletin uzantıları olarak ortaya çıkmaları, Türk yurtlarına yayılma arzusu içerisinde olan Çarlık Rusyası’nın işini bir nebze de olsa kolaylaştırmıştır. Arkasında Osmanlı Devleti’nin desteğini bulan Kırım Hanlığı ile Litvanya Prensliği tarafından uzun süre uğraştırılan, özellikle de Kırım Hanlığı tarafından güney bölgelerine inişi engellenen Ruslar, Türk yurtlarına yayılma stratejisinde 1552 yılında Kazan Hanlığını ortadan kaldırarak önemli bir adım atmışlardır. 1552’de Kazan’ı işgal ederek Kazan Hanlığı’na son veren Korkunç İvan önderliğindeki Ruslar, doğuya doğru ilerlemesini sürdürerek 1555’te Astrahan Hanlığını, 1557’de Nogay Hanlığını, 1572’de ise Kasım Hanlığını ele geçirmişlerdir. 1598’de Kozaklar sayesinde Sibir Hanlığını ortadan kaldırarak Sibirya’nın batısına ve kuzeyine doğru ilerleyen Ruslar, 1630’da Kuzey Sibirya topraklarına girerek dünya sahnesine birinci dereceden bir aktör kimliğiyle çıkmakta olduklarını göstermişlerdir. 1718’den itibaren Hakasya ve Altay bölgesini bütünüyle ele geçiren, 1783’te Kırım Hanlığı’nı kendisine bağlayan ve 1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı ile de Osmanlı Devleti’nden Balkanları, Kafkasları, hatta Anadolu topraklarının bir kısmını söküp alan Çarlık Rusyası, diğer yandan da sırasıyla Kazak Hanlığı (1731’de Küçük Cüz, 1740’ta Orta Cüz, 1742’de Büyük Cüz Çarlık Rusyası’nın himayesine girmiş, 1853 ve 1854’te Kızıl-Orda ve Almatı ele geçirilerek Kazak toprakları dört eyalete bölünmüştür), Buhara Hanlığı (1866), Hive Hanlığı (1873) ve Hokand Hanlığını (1876) işgal ederek Türkistan içlerine doğru ilerlemiştir.
16. yüzyılın ikinci yarısından itibaren hızlı bir yayılma sürecine giren ve işgal ettiği bölgelerde askeri ve siyasi anlamda egemenlik kuran Çarlık Rusyası’nın hâkimiyet altına aldığı bölgeler, ağırlıklı olarak Türklerin yaşadığı coğrafyalardır. Rus hâkimiyeti altına giren Türkler, aralarında Müslüman olmayan küçük grupları da barındırmakla birlikte, ekseriyetle Müslüman kimliğine sahiptiler. İşgal edilen bölgelerde yaşayanlara karşı Rus Ortodoks Kilisesi ile birlikte hareket eden Çarlık Rusyası, 16. yüzyıldan itibaren başta Volga ve Kama bölgeleri olmak üzere, misyonerlik faaliyetlerinden azami derecede yararlanmış, “kâfir” ve “gayrı medeni” milletleri Hrıstiyanlaştırarak Rus kültür dairesine sokmayı ve bu sayede “medenileştirme”yi birincil amaç edinmiştir. İzlenen Hrıstiyanlaştırma ve Rus kültür dairesine sokmaya yönelik politikalar, Sovyetler Birliği döneminin Rus alfabesi ve ana dillerle Sovyetleştirmeyi amaçlayan “milliyetler politikası” ile birlikte, genellikle Türklerin yaşadığı bu bölgelerde Rusçanın bir eğitim, bilim ve devlet diline dönüşmesine, Rus alfabesinin yaygınlaşmasına, yerel kimliklerin ortak dile, kökene, geçmişe ve inanca dayalı millet bilincini ortadan kaldırır bir şekilde öne çıkmasına, farklı farklı milletler olma bilincinin gelişmesine, konuşma dillerinden ayrı ayrı yazı dillerinin meydana getirilmesine, bazı Müslüman olmayan grupların Hrıstiyanlaşmasına, insanların kitleler halinde Rus düşünce biçimini benimsemelerine, İslam inancının zayıflamasına neden olmuştur. Çarlık Rusyası döneminde misyoner şarkiyatçı Nikolay İvanoviç İl’minskiy tarafından geliştirilen ve yetiştirdiği misyonerlerle eğitimciler tarafından başarılı bir şekilde sürdürülen eğitim sistemi ile Hrıstiyanlaştırma, Rus kültür dairesine sokma ve ayrı ayrı milletler yaratma girişimlerinde önemli başarılar elde eden Ruslar, bu politikalarını Marksist ideolojiyle yeniden biçimlendirerek Sovyetler Birliği döneminde de sürdürmüşlerdir. Çarlık yönetiminin Rus Ortodoks Kilisesi ile birlikte yürüttüğü dinsel fanatizmi ve şovenizmi esas alan politikaları, Sovyetler Birliği döneminde, din olgusu devre dışı bırakılarak “milliyetler politikası” adı altında çok daha sistemli bir şekilde devam ettirilmiştir.[1]
Geri kalmış ve “dünya medeniyetine katkıda bulunmamış gayrı medeni” kitleleri Hristiyanlaştırıp sömürge haline getirerek “medenileştirmeyi” amaçlayan diğer Batı Avrupalı “gelişmiş” ve “medeni” devletler gibi, işgal ettiği bölgelerdeki milletlerin milli kimliklerini “müstemleke kimliklerine” dönüştürmeyi amaçlayan Çarlık Rusyası, “kâfirlere” (Hrıstiyan olmayanlara) yönelik misyonerlik faaliyetlerine özel bir önem vererek İslam’ın Müslüman olmayan kesimler arasında yayılmasının önüne geçmeye; Tatarları, Çuvaşları, Kazakları, Sibirya Türklerini ve Marileri Hrıstiyanlığa kazandırmaya çalışmıştır. Çarlık yönetiminin 16. yüzyıldan itibaren Kuzey Sibirya ve Volga-Ural bölgelerindeki eğitim (misyonerlik) faaliyetleri, 19. yüzyılın ikinci yarısına kadar, Müslüman ve “pagan” milletleri Rusça eğitim veren okullar vasıtasıyla Hristiyanlaştırmakla sınırlı kalmıştır[2]. Ancak, sömürgeleştirilen toplulukların Rusça bilmemeleri, Rus kökenli çocuklarla yerli halktan çocukların karma bir şekilde eğitim gördükleri Rus okullarına fazla rağbet etmemeleri ve en önemlisi de II. Katerina’nın sergilediği müsamahakâr tutum sonucu eski dinlerine geri dönmeleri, Çarlık yönetiminin Rus Ortodoks Kilisesi ile birlikte yürüttüğü misyonerlik faaliyetlerinin beklenen sonuçları vermesinin önüne geçmiştir[3]. Bu başarısızlığın ana nedenlerinden birisi de bölgede ekonomi ve kültür alanlarında çoğunluk teşkil eden Müslüman Tatarların Rus kültürünün yayılması için büyük bir engel oluşturmasıdır. V. G. Babin’in ifadesiyle, Müslüman Tatarların Volga, Urallar ve Kuzey Sibirya halklarına olan etkileri, Rus Ortodoks etkisiyle neredeyse eşit idi.[4] İlk dönemlerde, Kazalar arasında İslam’ın hamisi rolünü üstlenen Çarlık yönetimi, bu dönemde Tatar nüfuzunu kullanmakta bir sakınca görmemiş, Türkistan Türklerine Tatar din adamları ve tüccarlar vasıtasıyla ulaşmaya çalışmıştır. Fakat ilerleyen dönemlerde Tatar din adamları ile tüccarların Türkistan üzerinde Rus çıkarlarına aykırı bir şekilde nüfuz sahibi olmaya başladıkları görülmüş ve bu nüfuzun kırılması gerektiği düşünülmeye başlanmıştır. Çarlık yönetiminin de teşvikiyle Buharalı ulemanın yerini alan Tatar din adamları reformcu, Batıcı ve Pan-İslamist bir modeli savunmuşlar ve bu da özellikle de 19. yüzyılın sonlarına doğru Çarlık yönetiminin ciddi anlamda tepkisini çekmeye başlamışlardır.[5] Tatarların bölgeye nüfuzu, aynı zamanda, Türk-Tatar dilinin eğitim ve din hizmetlerinde ortak dil olarak kullanılması anlamına gelmekteydi ve bölgedeki Tatarca kullanımı, Tatar nüfuzunun giderek artmasına neden olmaktaydı. Ruslar tarafından henüz gerçek anlamda Müslümanlaşmamış olarak kabul edilen Kazak göçebelerin Tatar din adamlarının, özellikle de onlar tarafından yayılan dini kitapların etkisinde kalmaları, Tatar nüfuzunun kırılmasını gerektiren en önemli gerekçe idi.
Orenburg Genel Valisi’nin bir raporundan, 1866 yılına kadar Başkurt çocukları için 300 erkek, 40 kız okutan 28 devlet okulunun kurulduğunu, fakat devletin kontrolünde olmayan 600 Tatar dini okulunda 20 binin üzerinde öğrencinin okutulmakta olduğunu öğrenmekteyiz. Bu şartlar altında Müslüman propagandasına karşı etkili bir reaksiyondan söz etmek, elbette mümkün değildi. Vaftiz edilenlerin tekrar eski dinlerine dönmeleri, açılan Rus okullarının yetersizliği, müstemleke çocuklarının Rusça, okullarda görev yapan Rusların (misyonerlerin) ise yerel dilleri bilmemeleri, Müslüman olan yerli halkların çocuklarını Rus çocuklarının da öğrenim gördükleri karma Rus okullarına göndermek istememeleri, özellikle de Tatarlar tarafından açılan okulların Müslüman kitleler tarafından daha fazla tercih edilmesi ve buna benzer nedenler, Çarlık yönetimini Rus olmayan kesimlere karşı izlediği klasik eğitim politikalarını yeniden gözden geçirmeye, okul sorununa odaklanmaya, eğitim sistemini Rus ve Hrıstiyan karşıtlığını tırmandırmayacak bir şekilde yeniden düzenlemeye zorlamıştır. İşte bu noktada, Çarlık yönetimi ile Rus Ortodoks Kilisesi’nin imdadına klasik eğitim politikalarının yetersizliğine inanan Nikolay İvanoviç İl’minskiy yetişmiştir. Misyonerlik faaliyetlerine özel bir önem veren ve bu faaliyetlerin ancak alfabeleri Kiril harfleri olan ana dillerde okul, ahlak ve din eğitimi vererek[6] başarılı olacağına inanan Nikolay İvanoviç İl’minskiy’in yetiştirdiği öğrencileri ve yerli halklardan devşirdiği eğitimci aydınlarla birlikte hayata geçirdiği eğitim sistemi, müstemleke kimliklerinin oluşturulmasında son derece etkili olmuştur. Geliştirdiği eğitim sisteminin Hrıstiyanlaştırma, Rus kültür dairesine sokma ve ayrı ayrı milletler yaratma girişimlerinde önemli kazanımlar sağlamasının yanı sıra, etkilerini Sovyetler Birliği dönemi ve sonrasında da sürdürmüş olması ve Rus Türkolojisinin temellerinin atılmasında önemli bir yere sahip olması, Nikolay İvanoviç İl’minskiy’in geliştirdiği eğitim sisteminin bir kez daha yöntemleri ve sonuçları ile birlikte ele alınmasını gerekli kılmıştır.[7]
- Hristiyanlaştırma ve Ruslaştırma Politikalarında Yeni Bir Dönem: Misyoner- Şarkiyatçı Nikolay İvanoviç İl’minskiy ve Eğitim Sistemi
Çarlık Rusyası’nın, geliştirdiği eğitim sistemini, 26 Mart 1870’de “Rusya’nın Güney Doğu ve Doğu Bölgelerindeki Yabancıların Eğitimine Dair Tedbirler” başlıklı bir layiha ile kanunlaştırdığı Nikolay İvanoviç İl’minskiy[8], 5 Mayıs 1822’de Penza’da altı çocuklu bir rahip ailesinde dünyaya gelmiştir. Babası, Aziz Nikola Kilisesi başrahipliği görevini yürütmüştür. Annesi, tüccar bir ailedendir. İlk derslerini kızı ile birlikte yaşayan dul büyükannesinden alan İl’minskiy, ilköğrenimini dini bir okulda tamamlamıştır. Penza Ruhban Okulu’nu birincilikle bitiren İl’minskiy, yirmi bir yaşında, 1842’de açılmış olan Kazan İlahiyat Akademisi’ne kaydolmuştur. Dil öğrenme konusunda oldukça yetenekli olan İl’minskiy, Penza Ruhban Okulu’nda başlattığı dil öğrenme sürecini Kazan İlahiyat Akademisi’nde de sürdürerek Fransızca, Almanca, Arapça, Tatarca ve Türkçenin (Osmanlı Türkçesi) yanı sıra, bazı eski dilleri (Slav, Yunan ve Latin) de öğrenmiştir. Kazan Üniversitesi’ne davet edilen Aleksandr Kasimoviç Kazımbek (Mirza Kazım-Bek) ile M. M. Mahmudov’dan Türkçe ve Arapça dersleri almıştır. Kazan İlahiyat Akademisi’nden 1846’da ilahiyat alanında yüksek lisans derecesiyle mezun olan ve mezun olduğu okulda Tatarca ve Arapça dersleri vermeye başlayan İl’minskiy, Tatarcayı ve Tatar geleneklerini öğrenmek amacıyla Tatar medreselerinde derslere katılmış, Tatar mollalar, tüccarlar ve sakinler ile sıkı ilişkiler kurmuştur. Kazan şehrinin dışındaki eski bir Tatar yerleşim biriminde oturan İl’minskiy, Tatar hayatını ve ağızlarını öğrenmek için sık sık Tatar köylerini ziyaret etmiştir.
Kilise Meclisi tarafından 26 Haziran 1851’de dil öğrenmesi ve eski eserleri incelemesi için Türkiye, Suriye, Filistin ve Mısır’ı kapsayan bir geziye gönderilmiştir. Üç yıl kadar süren bu yolculuğu sırasında Kahire’deki El-Ezher Üniversitesi’nde derslere katılarak İslam ilahiyatı, hukuku ve Arapça dersleri alan İl’minskiy, Filistin ve Ürdün Ortodoks manastırlarında yaşayan Hrıstiyan Araplar vasıtasıyla İncil’in Arapça çevirisini de okuma imkânı bulmuştur. Kırım Savaşı başladığı sırada Filistin’de olan İl’minskiy, savaş başlamadan Osmanlı toprakları üzerinden Rusya’ya geri dönmüştür. Geri dönerken pek çok değerli yazılı belge ile eseri de yanında götürmüştür.
1852’de Kazan İlahiyat Akademisi bünyesinde İslam’a Karşı Mücadele (Misyonerlik) Bölümü açılmıştır. 1851’de çıktığı yurt dışı gezisinden dönen ve G. S. Sablukov’la birlikte bu bölümde çalışmaya başlayan İl’minskiy, artık İslam hukuku ve ilahiyatı alanlarının önde gelen isimlerinden birisidir. Bu bölümdeki dil dersleri, genellikle G. S. Sablukov tarafından yürütülmüştür. 16 Eylül 1857 tarihinde ordinaryüs profesörlüğe terfi eden İl’minskiy, derslerinde öğrencilerine İslam hakkında derinlemesine bilgiler verdiğinden onları İslam’a teşvik etmekle itham edilmiş ve bu nedenle de Rektör ve Başpiskopos ile ciddi tartışmalar yaşamıştır. 1858-1859 eğitim-öğretim yılı başında İslam hukuku ve ilahiyatı dersleri askıya alınarak İl’minkiy’in sadece İbranice ve matematik derslerini vermesine izin verilmiştir.
1858’de Orenburg Sınır Komisyonu’na mütercim üye olarak seçilen İl’minskiy, bu görevi sırasında özellikle de Kazaklarla yakından ilgilenmiş, misyonerlik faaliyetlerinde, İslam’ı henüz Tatarlar kadar benimsememiş olan Kazaklara özel bir önem vermeye başlamıştır. İl’minskiy, bu görevi sırasında, komisyon başkanı Vasiliy Vasilyeviç Grigoryev’in evinde Kazak eğitimci İbragim (Ibray) Altınsarin’le de tanışıp dostluk kurmuştur.[9] 1859 yılında, Sınır Komisyonu tarafından Mangışlak’tan Fars sınırına kadar araştırma yapmak amacıyla bir gezi grubu oluşturulmuştur. İl’minskiy, bu gezi grubuna Türkmenler arasında tercümanlık yapmak üzere dâhil edilmiştir. Altınsarin’le geliştirdiği dostluk, Kazakların Tatar (İslam) etkisinden kurtulması gerektiğine inanan İl’minskiy’in çalışmalarında oldukça yararlı olmuştur.
Orenburg Genel Valisi Nikolay Andreyeviç Krıjanovskiy, 1867’de İçişleri Bakanlığı’na, Rusya’nın doğu kısmında İslam’ın yayılmasını engellemek için alınması gereken önlemleri içeren bir rapor sunmuştur. Genel Vali’ye göre bölge halkının önemli bir kısmı Buhara, Hive ve Hokand hanlıklarıyla ticari ilişki içerisindedir ve Tatarların Kazaklar üzerindeki etkisi giderek artmaktadır. Genel Vali’nin raporu, Eğitim Bakanı Tolstoy tarafından 1869 yılında İlminskiy’e gönderilmiştir. İlminskiy, Eğitim Bakanlığı’na Kazakların eğitimi için alınması gereken önlemleri içeren bir rapor sunmuştur. Orenburg Genel Valisi’nin görüşlerini destekleyen İl’minskiy, bu raporunda, her şeyden önce Kazak okullarında verilen Tatarca İslami eğitimin sonlandırılmasını, bunun yerine Kazakça-Rusça eğitim verilmesini önermiştir. Mevcut Kazak okullarının gözden geçirilmesini, köylere yeni Kazak okulları açılmasını, bu okullarda eğitimin Kazakça ve Rusça yapılmasını, bu dersler için Rus alfabesiyle Kazak dilinde kaleme alınan dersliklerin kullanılmasını tavsiye eden İl’minskiy, “Altınsarin… Kazaklar arasında kendisi okullar açsa. Rus alfabesini bu okullarda kullansa… Bunu, Rusya’nın temsilcileri istiyor dedirtmeden kendisi açsa… Bunu, halka Rus ileri gelenlerinin talebi diye düşündürtmeden yürütse,,,” [10] diyerek yeni Kazak okullarının açılmasında İbragim (Ibray) Altınsarin’den yararlanılabileceğini belirtmiştir. İl’minskiy’in bu sözleri, geliştirdiği eğitim sisteminde “yabancılar”ın tepkisini çekmemek amacıyla onlar arasından çıkan aydınlarla eğitimcilerin devreye sokulmasının ve bu kişiler vasıtasıyla yerel dillerde Kiril harfleriyle hazırlanan ders kitaplarının tepki çekmeden okutulmasının önemli bir yere sahip olduğunu göstermektedir.
İl’minskiy tarafından geliştirilen ve öncelikle Tatarlar ve Başkurtlarla temas halinde olan Orenburg Kazaklarını, daha sonra da bütün Kazakları hedef alan eğitim (misyonerlik) politikalarının temelinde Kazaklar üzerindeki Tatar nüfuzunu kırma ve Kazakların İslam’ı bütünüyle özümsemesini engelleme düşüncesi yatmaktadır. Arap alfabesinin kullanımına son vererek Rus alfabesini kullanıma sokmayı, Kazak ve Rus çocuklarını karma okullarda birlikte okutmayı, eğitimi Kazakça-Rusça yapmayı, Kazak okullarında Kiril harfleriyle Kazak dilinde yazılan derslikleri kullanmayı hedefleyen bu eğitim politikasının hayata geçirilmesinde, İl’minskiy kadar İbragim (Ibray) Altınsarin de etkili olmuştur.[11] Kazakların başlangıçta etnik milliyetçiliği benimsemelerini ve zamanla Hrıstiyanlaşarak Ruslaşmalarını hedefleyen bu eğitim politikası, büyük eğitimci İsmail Gaspıralı’nın açmış olduğu “Cedid Okulları”nın Türkistan’a olan etkilerinin bütünüyle ortadan kaldırılamaması ve Kırım, Kazan, Bakü, Taşkent ve Buhara merkezli karşı girişimler nedenleriyle beklentilere yeterince cevap verememiştir. Hristiyanlaştırmanın dışında, başarıya ulaşmak için Bolşevik Devrimi’nin gerçekleşmesini, Stalin’in iktidara gelmesini ve 1930’lu yıllarda Turar Rıskulov, Ahmet Baytursun, Mağcan Cumabayoğlu gibi Kazak aydınları ile siyasilerinin katledilmesini beklemek gerekmiştir.
1860 yılında Kazan İmparatorluk Üniversitesi’nde Türk-Tatar Dili Bölümü kurulmuştur. İl’minksiy, 1861’de doğu dillerinde hizmet vermek üzere tekrar davet edilmiştir. 1863 yılında ordinaryüs profesörlüğü Eğitim Bakanlığı’nca onaylanmıştır. 1867-1872 yılları arasında “Uçenıh Zapiskah Kazanskogo Universiteta”nın (Kazan Üniversitesi Bilimsel Notları) editörlüğü görevini yürütmüştür. 1863-1864, 1865-1866 ve 1869-1870 akademik yılı sonuna kadar Kazan İlahiyat Akademisi’nde ordinaryüs profesör unvanıyla Arapça ve Tatarca derslerini yürütmüştür. Bu süre içerisinde sadece 1864-1865 akademik yılında yönetimle sorun yaşadığı için ders verememiştir. 1867 yılında akademideki görevinden alınmıştır. 1870 yılında St. Petersburg Bilimler Akademisi üyeliğine, 1875’te de Kazan İlahiyat Akademisi onur üyeliğine seçilmiştir. 1881 yılında, kendisine, Petersburg Bilimler Akademisi Doğu Çalışmaları akademisyenliği teklif edilmiş, fakat bu teklifi Kazan’dan ayrılmak istemediği için geri çevirmiştir.
İl’minskiy, 1860’ların başından itibaren eğitim ve misyonerlik faaliyetlerine ağırlık vermeye başlamıştır. 1861’de II. Aleksandr döneminde serfliğin kaldırılmasından sonra, 1861-1863 yılları arasında vaftiz edilerek Orotodoks inanca geçirilen Kreşin Tatarları[12] ile diğer “yabancılar” İslam’a dönmek için yoğun bir şekilde dilekçe vermeye başlamışlardır. İlminsky, Eğitim Bakanlığı Meclisi’nin talimatıyla Kreşin Tatarlarının yaşadığı köyleri ve mezraları gezmiş, durumu yerinde incelemiştir. Aynı zamanda iyi bir etnoğraf olan İlminsky, Tatarcasını dinleyerek ve konuşarak geliştirmiştir Bunun için de Tatar yerleşim birimlerinde yaşamış, medreselerde derslere katılmıştır. Kazan’ın köylerini dolaşarak filolojik malzeme toplamış, Tatarların dini yapısı hakkında değerli bilgiler edinmiştir. Kreşin Tatarlarına yönelik incelemeleri, onun eğitim sisteminin oluşmasında özel bir yere sahiptir. Yaptığı etnoğrafik ve dilbilimsel incelemelerle Kreşin Tatarlarının diğer Müslüman Tatarlardan farklı olduğu kanaatine varmıştır. Bu kanaat onu, Kreşin (vaftiz edilmiş) Tatarların kültürel açıdan Müslüman Tatarlardan ayrılması ve Rus kültürüne yakınlaştırılması gerektiği düşüncesine götürüştür.
“Yabancılar”ın İslam’a meyletmelerini ya da bu dinde ısrar etmelerini, onların Hristiyanlığı ve Yahudi eğitimini kavramadaki yeteneksizliklerine değil de, Rus okullarının etkisiz eğitim sistemine bağlayan İl’minskiy, yeni vaftiz edilmiş yabancı bir ailenin bireylerine klasik yöntemlerle Hristiyan terbiyesi verilemediğine, bu misyonu, yabancılar için kurulmuş özel okulların üstlenebileceğine kanaat getirmiştir. Misyonerlik faaliyetlerinde şiddete ve zorlamaya başvurmanın sonuç vermeyeceğine inanan İlmiskiy, Müslüman Tatarların okulculuk deneyimlerinden de yararlanmıştır. İl’minskiy’e göre Müslüman Tatarlar okulun önemini çok eskiden beri kavramışlardır. İl’minskiy için Müslümanların yaşadıkları her yerde bir okulun olması, bir tesadüf değildir.
İlminsikiy, 1863 güzünde, Kazan’da Kreşin Tatarları (vaftiz edilmiş Tatarlar) için öğretmen ve misyoner yetiştirmek amacıyla bir okul açarak eğitim sistemini hayata geçirmeye başlamıştır. “Hrıstiyanlaştırılmış Tatarlar Merkez Öğretmen Okulu” adını taşıyan bu okul, ana dilde (Tatarca) eğitim veren bir okuldur. İlminskiy’in en yakın yardımcısı vaftiz edilmiş (Kreşin) Tatar-Papaz Vasiliy Timofeyev’dir. Timofeyev, Hrıstiyanlığa ait kutsal metinlerin Tatar ağızlarına tercüme edilmesinde önemli bir yere sahiptir.[13] İlmiskiy’e göre, açtığı bu okul bir merkezdir ve bu merkezden mezun olacak öğrenciler, kendilerine aşılanan fikirleri ve eğitim prensiplerini farklı yerlere yayacaklardır. Öğrencilerini vaftiz edilmiş Tatarlara Hristiyan eğitimini aktarıcak kişiler olarak gören İl’minskiy, eğitim dili olarak Tatarcayı kullanmıştır. Kiril harfleriyle yazılan bir Tatarca, Tatarların Hrıstiyanlaştırılması ya da Rus kültür dairesine çekilmesinde bir araçtır. Müstemleke çocuklarını eğitmek amacıyla açılan karma okullarda ilk aşamada yerel dillerin kullanılması ve eğitim materyallerinin bu dillerle kaleme alınması, bu yerel dillerin birer yazı dili haline getirilmesi amacına da hizmet etmiştir. Yerel dillerde hazırlanan eğitim materyallerinin Rus (Kiril) harfleriyle yazılmış olması da Arap alfabesinin yerine Rus alfabesinin yerleştirilmesine yönelik bir çabanın ürünüdür. Böylece Çarlık Rusyası, bir yandan müstemleke çocuklarını kendi dilleri üzerinden Rus kültür dairesine sokmuş olacak, diğer yandan da hem Arap alfabesinden hem de Tatarca, Çağatayca ve Osmanlı Türkçesinden kurtulmuş olacaktır. İl’minskiy, sadece dine değil, etnik kimliklere de odaklanmıştır. Onun etnik kimliklere odaklanması, Rus harfleriyle yazılan ayrı ayrı yazı dillerinin, farklı köken bilinçlerinin, etnik milliyetçiliklerin doğmasını da sağlayacaktır. İl’minskiy’in çabaları, Rusların dilini de, müstemlekeler arasında bir “aracı dil” haline getirecektir. İl’minskiy, çalışmaları ile lehçeler arasındaki farklılıkları daha da arttırmış, Türk topluluklarını, aralarında anlaşabilmek için Rus diline başvurmak zorunda bırakmıştır.[14] Bu “aracı dil”, işlevini, Türk toplulukları arasında, hem Sovyetler Birliği döneminde, hem Sovyetler Birliği sonrasında da sürdürmüştür.
İl’minskiy’in geliştirdiği eğitim sisteminin temel ilkelerini maddeler halinde şöyle sıralamak mümkündür:
- Rus olmayan çocuklar, onlar için açılmış özel okullarda kendi dillerinde eğitim göreceklerdir. Bunun için de Kiril harfleri kullanılarak bu dillerde alfabe kitapları, ders kitapları, okuma kitapları, matematik setleri ve İncil hazırlanacaktır.
- İlkokul öğrencileri, ilk dört yıllık eğitim süresinde temel dersler arasında Rusçayı da alacaklardır. Öğrenciler bu dört yılın sonunda Rus dilini biliyor olacaklar ve bundan sonraki öğrenimlerini Rus dilinde yapacaklardır.
- Bu okullarda görev yapacak öğretmenler, “yabancı” öğrencilerin ana dillerini bilecekler, hatta onlarla aynı milleten olacaklardır. Bununla birlikte öğretmenler, iyi eğitimli ve samimi Hıristiyan olacaklardır.
- Misyonerlik faaliyetlerinin geleceği için bu okullarda yarının öğretmenleri olan kız çocukları da okutulacaktır. Yani, okullar karma olacaktır.
Nitekim “Hrıstiyanlaştırılmış Tatarlar Merkez Öğretmen Okulu” ile ile “Sibir Çuvaş Öğretim Okulu”nda kızlar ve erkekler bir arada okumuşlardır.
Tatarlar arasında Türkçülükle Gaspıralı İsmail’in modernize edip geliştirdiği Türk eğitim sisteminin yaygınlaşmasına karşı çıkarak devlet yöneticilerini sürekli buna karşı uyarmaktan geri durmayan, “iman etmemiş” milliyetçileri (Ceditçileri) “iman eden” gelenekçi Müslümanlardan (Kadimcilerden) daha tehlikeli gören İl’minskiy, geliştirdiği bu eğitim sistemi ile “yabancılar”ı, dillerini ve okumuşlarını kullanarak içeriden fethetmeye çalışmış ve bunda da ciddi anlamda başarılı olmuştur. İl’minskiy’in geliştirdiği bu yöntem, yukarıda da ifade edildiği gibi, Sovyetler Birliği döneminde de Marksist ideoloji doğrultusunda kullanılmış, dili ve toprağı esas alan bir uluslaştırma süreci başarılı bir şekilde sürdürülmüştür.
İlminsikiy’in planladığı gibi, okulundan mezun olan öğrenciler, kendi köylerine dönerek ilköğretim kuramlarını açmışlardır. İl’minskiy’in Tatarca eğitim veren bu okulundan mezun olan öğrenciler, Hristiyanlık ve misyonerliğe olan ilgilileri ve yatkınlıklarıyla dikkat çekmişlerdir. İl’minskiy’in sadece bilim ve matematik öğretmeyen, aynı zamanda bir misyoner, Hristiyan eğitimi veren bu “model” okulundan mezun olduktan sonra köylerine dönen bu öğrenciler, aynı dili konuştukları kendi insanları arasında zorlanmadan eğitim (misyonerlik) faaliyetlerini yürütmüşlerdir. İl’minskiy’in yetiştirdiği bu öğrenciler, köylerine Kiril harflerini, kendi dillerine tercüme edilen Hrıstiyanlığa ait metinleri de götürmüşlerdir.
“Yabancılara” yönelik vaaz ve ayinlerin onların ana dillerinde yapılmasını, kutsal metinlerin Kiril harfleri kullanılarak ana dillere tercüme edilmesini, misyonerlik faaliyetlerinin ancak bu şekilde daha etkili olacağını, dinde sabit kalmayanların bu sayede kiliseye daha sadık kılınıcağını savunan ve bu düşüncelerini yukarıda anılan okuluyla hayata geçirmeye başlayan İl’minskiy, eğitim faaliyetlerinin Rusçayı zayıflatacağını[15] iddia edenlere karşı, asıl sorunun dil olmadığını, sorunun yabancıların anlayışı, kültürü ve inançlarından kaynaklandığını, dolayısıyla bu inançlara ve kültürlere karşı konulması gerektiğini, yabancıların ancak içeriden Ruslaştırılarak bir Rus gibi düşünür hale getirilebileceğini, bunun yolunun da ana dilde eğitimden ve konuşma dillerinde Kiril harfleriyle yazılan Hrıstiyanlığa ait kitaplardan geçtiğini söyleyerek cevap vermiştir.
Rus literatüründe “inorodtsı” (yabancılar) olarak adlandırılan ve Rus diliyle kültür ortamına henüz entegre olmamış toplulukların (Tatar, Çuvaş, Mari, Mordvan, Udmurt, Kazak, vd.) Rus diliyle kültür ortamına entegre edilmesinde önemli bir yere sahip olan İlminsky, Kiril harflerine dayalı Tatar alfabesinin mimarı olmasının yanı sıra, Tatarlara, Hrıstiyan teolojisine özgü terminolojiyi Tatar diliyle tanıtmıştır.
Misyoner okul sisteminin gelişmesiyle tercüme faaliyetleri de artmaya başlamıştır. 1867’de Çeremis dilindeki ilk eğitim kitabı, İ. Kedrova tarafından “Uproşçennıy Sposob Obuçeniya Çteniyu Çeremisskih Detey Gornogo Naseleniya” (Dağlı Çeremis Çocukları İçin
Kolaylaştırılmış Metin Okuma Kitabı) adıyla yayınlanmıştır. Aynı kitap, 1870’te bozkırlı Çeremisler için de basılmıştır.
Hrıstiyan teolojisine ait metinler, İl’minskiy’in önderliğinde 30‘dan fazla dile tercüme edilmiştir. İl’minskiy, Tatarcaya tercümeleri Vasiliy Timofeyev ile birlikte yapmış, Çuvaş, Kazak, Altay, ‘ or ve Yakut dillerine yapılan tercümelerde de editör olarak görev almıştır.
İlmi Kurul, 1868’den itibaren medyanın da etkisiyle İlminskiy’in sistemini benimsemeye başlamıştır. İlminskiy’in üzerinde ısrarla durduğu “yabancılar”ın ana dillerinde ibadet etmelerine yönelik uygulama, 1869 yılında hayata geçirilmiştir. Tatar dilinde yapılan ilk kilise ayini, 1869 tarihlidir.
1871’den itibaren misyoner ve tarikat okullarının sayısı giderek artmaya başlamıştır. 1871-1872 eğitim-öğretim yılında İl’minskiy’in öncülüğünde kurulan “Sen Guriy Kardeşliği Tarikatı”nın 62 okulunda (39 vaftiz edilmiş (Kreşin) Tatar okulu, 10 Çuvaş okulu, 11 Çeremis okulu, 1 Udmurt okulu ve 1 Rus okulu) 1800 öğrenci okumuştur. 1890’ların başına doğru tarikat 130 okulla (61 vaftiz edilmiş (Kreşin) Tatar okulu, 51 Çuvaş okulu, 3 Çeremis okulu, 8 Udmurt, 1 Mordva okulu ve 6 Rus okulu) 4658 öğrenci barındırır hale gelmiştir. 1872 yılında Kazan vaftiz edilmiş (Kreşin) Tatar okulundaki 165 öğrencinin 120’si erkek, 45’i de kız idi. 1904’e doğru bu okulu 3390 erkek ve 1415 kız öğrenci bitirmiştir. Erkek öğrencilerden 468, kız öğrencilerden ise 186 kişi öğretmen olmuştur. Bu okula sadece Tatarlar alınmamıştır. 1879’da Ulalin Misyoner Okulu’ndan gönderilen iki Altaylı erkek öğrenci de bu okulda okumuştur. Bu öğrenciler, İl’minskiy’in Tatar dilinden Altay diline tercüme ettiği kitapları okumuşlardır. Bu okul, eğitim-öğretim faaliyetlerini 1913’e kadar sürdürmüştür. Okuttuğu 4454 erkek ve 1885 kız öğrenciden 613 erkek ve 250 kız öğretmenlik mesleğine atılmıştır. Okul tarafından 1863-1913 yılları arasında 77 adet Tatarca kitap yayınlanmıştır. 1862-1876 yılları arasında Çuvaş, Kazak ve Mari dillerinde de çeşitli kitaplar yayınlanmıştır.
1876’da “Sen Guriy Kardeşliği Tarikatı”nın desteğiyle Ortodoks Misyoner Cemaati Tercüme Komisyonu kurulmuştur. Komisyon tarafından İncil başta olmak üzere çok sayıda dini metin Tatar, Çuvaş, Çeremis, Vot, Mordvin, Kazak, Altay, Buryat, Tungus, Gold, Yakut, Ostyak, Samoyed, Başkurt, Kalmuk, Azeri, Permyak, Çukot, Arap ve Fars dillerine tercüme edilmiştir. Komisyon, kuruluşundan 1904’e kadar farklı içeriklerde 500’e yakın kitap yayınlanmıştır.
Çarlık Rusyası’nın, İl’minskiy’in geliştirdiği eğitim sistemini, 26 Mart 1870’de “Rusya’nın Güney Doğu ve Doğu Bölgelerindeki Yabancıların Eğitimine Dair Tedbirler” başlıklı bir layiha ile kanunlaştırmasından itibaren okulların sayısı hızla artmaya başlamıştır.
1870’te İrkutsk Öğretmen Okulu açılmıştır. “Yabancılar” için açılan Kazan ve Orenburg eğitim kurumlarında, eğitim ağırlıklı olarak İlminsikiy’in geliştirdiği sisteme göre yapılmıştır. Kazan eğitim bölgesindeki okullar, diğer bölgelerdeki okullar için örnek oluşturmuştur. Bu okulların organizsyonu ve yönetiminde İvan Yakovleviç Yakovlev öne çıkmıştır.[16] 1875’ten 1903’e kadar Çuvaş okullarının müfettişliği görevinde bulunan Yakovlev, Çuvaş okullarında İlminsikiy’in eğitim sistemini geliştirerek uygulamıştır[17]. İlköğretimin süresini üç yıldan dört yıla çıkaran Yakovlev, Rus dili eğitimini ana dili eğitiminden önce vermiştir. İlminskiy’in sisteminde ise yerel diller ile Rusça aynı anda öğretilmiştir. Yakovlev’in okullarında dini eğitim, Bakanlık’la yerel iktidarın belirlediği program çerçevesinde verilmiştir. Yakovlev’in İl’minskiy’in sisteminden yola çıkarak geliştirdiği Çuvaş okulları, halkın ciddi anlamda ilgisini çekmiştir. Okul sayısı, modern Çuvaşistan sınırları içerisinde 1876’dan 1896’ya kadar 37’den 114’e, öğrenci sayısı ise 6.147’e ulaşmıştır. 1904’te sadece Kazan’da 130 Çuvaş okulu eğitim verir hale gelmiştir. Çuvaş okulu, eğitim kalitesi açısından Rus okullarından geri değildi. Hatta bazı yönleriyle üstün sayılmaktaydı. Diğer okullara nazaran çok daha iyi öğretmenlerin görev yaptığı Çuvaş Öğretmen Okulu, Çuvaşların İslam’a olan yönelişlerini neredeyse tamamen durdurmuş, onların Rus diline yakınlaşmalarını sağlamıştır.
Yukarıda İl’minskiy özelinde ele alınan bu okullar, bütünüyle dini bir karakter arz etmekte olup, geleceğin misyonerlerini yetiştirmeyi amaç edinmiştir. “Yabancılar” arasından alınarak bu okullarda eğitilen çocuklar, kendi bölgelerine birer eğitimci (misyoner) kimliği ile geri dönmüşlerdir. İl’minskiy’in geliştirdiği sistemle kurulan bu okullarla Hristiyanlığın canlanması, Hz. İsa ile Hz. Muhammed arasında gelgit yaşayanların Hristiyanlığa çekilmeleri ve Türk-İslam kültürüne yakınlık gösterenlerin Slav kültürüne yaklaştırılması amaçlanmıştır. Bu amaca ulaşmak için de “ana dil”i en önemli araç haline getiren bu okullar, işlevlerini Çarlık Rusyası’nın sona ermesine kadar sürdürmüşlerdir. Bu okullar sayesinde gelişen Ruslaştırma politikaları, Sovyetler Birliği döneminde de benimsenmiş, başta Türkler olmak üzere, Sovyetler Birliği bünyesindeki Rus olmayan kesimlerin “Sovyetleştirme” adı altında ayrı ayrı milletler haline getirilmesinde kullanılmıştır.
Geliştirdiği eğitim sistemiyle Çarlık yönetimi ile Rus Ortodoks Kilisesi’nin “yabancılar”a yönelik eğitim (misyonerlik) politikasını temelden değiştiren, Rus olmayanlara Rus alfabesini benimseten, onlarca yazı dilinin ortaya çıkmasını ve etnik milliyetçiliklerin gelişmesini sağlayan, Türk lehçeleri üzerine araştırmalar yaparak, bu lehçeleri ayrı ayrı diller haline getirmeye ve “yabancılar”ın kendi dillerini Rus harfleriyle yazmalarını sağlamaya çalışarak Rus Türkolojisinin temellerini atan, geliştirdiği eğitim sistemi ile Türkoloji anlayışı Sovyetler Birliği döneminde de Marksist ideoloji esasında benimsenen İlminskiy’le irtibat halinde olan ve onunla birlikte hareket edenler arasında Vasiliy Timofeyev (Kreşin Tatarı- rahip), Andreyev Kuzma (Udmurt kökenli ünlü misyoner, eğitimci), İbragim (Ibray) Altınsarin (Kazak-eğitimci), Nikolay Petroviç Ostroumov (İl’minskiy’in en iyi öğrencilerindendir. “Turkestankaya Tuzemnaya Gazeta”nın başyazarlığını yapan, Türkistan Türklerinin, özellikle de Özbeklerin “Sart” olduğunu ispatlamaya çalışan misyoner) , Makar Yevseveviç Yevsevev (Mordvan eğitimci), Sergey Andreyeviç Nurminskiy (Mari kökenli eğitimci. Mari alfabesini oluşturmuştur), Georgiy Stepanoviç Lıtkin (Komi kökenli eğitimci), Evfimiy Aleksandroviç Malov (Rahip-misyoner, tarihçi, İslam ve Tatar etnografyası uzmanı), Gordiy Semenoviç Sablukov (Kazan İlahiyat Akademisi profesörü, Arap dili ve İslam uzmanı), Gabriel (Gabor) Balint, (Macar kökenli Türkolog, Fin-Ugor dilleri uzmanı), Andrey İvanoviç Anastasiyev (Tanınmış Rus eğitimcisi, ilköğretim okulu metodisti), Dmitriy Konstantinoviç Aptriyev (Rahip-misyoner), Daniil Filimonoviç Filimonov (Çuvaş kökenli eğitimci, etnograf, çevirmen), Aleksey İvanoviç Baratınskiy (Simbirsk’te görev yapan ve Çuvaşça bilen rahip- misyoner), Nikolay İvanoviç Zolotnitskiy (Türkolog-filolog, Çuvaşça uzmanı, Çuvaş dili sözlük yazarı), Vasiliy Vladimiroviç Katarinskiy (İl’minskiy’in öğrencisi, Orenburg’daki Tatar, Başkurt ve Kazak okullarının müfettişi, Başkurtlarla Kazakların eğitiminde önemli bir yeri vardır), İl’ya Savel’yeviç Burganovskiy (Çuvaş. Yakovlev’in Çuvaş Okulu ile Kazan Öğretmen Semineri’nden mezun), Aleksandr İvanoviç Kidalaşev (Mari kökenli eğitimci, Kazan Öğretmen Semineri’nden mezun), Pavel Kuz’miç Kuzmin (Çuvaş. Kazan Öğretmen Semineri’nden mezun olup Çuvaş okullarında görev yapmıştır), Vasiliy Konstantnoviç Magnitskiy (Çuvaş tarihi ve etnografyası uzmanı), Vasiliy Pen’kovskiy (Çuvaş kökenli rahip- misyoner eğitimci), Avksentiy Filippoviç Rekeyev (Yakovlev’in Çuvaş kökenli öğrencilerinden olup Çuvaş kültür tarihi üzerine çalışmalar yapmıştır), Foma Sergeyeviç Aksinskiy (Çuvaş. Büyük Aksa Buinsky ilçesi Büyük Aksa köyünden bir yerli), Yevdokiya [18]
Vasil’evna Vasil’eva (Çuvaş kökenli olup Çuvaşların eğitimiyle uğraşmıştır), Aleksey Andreyeviç Voskresenskiy (İl’minskiy görev yaptığı Kazan İlahiyat Akademisi’nden mezun, Tatar tarihi ve kültürü araştırıcısı, 1906-1914 tarihleri arasında Kazan Öğretmen Semineri müdürü), İakov Yemelyanov (Rahip, ünlü Tatar şairi, İl’minskiy ile Timofeyev’in öğrencisi), İliodor Aleksandroviç İznoskov (Eğitimci, tarihçi, etnograf ve gazeteci), Nikolay Fedoroviç Katanov (Hakas kökenli seçkin bir Türkolog), Vasiliy Federoviç Kaşkarov (Çuvaş. Simbirsk Çuvaş Okulu mezunu, Simbirsk, Kazan ve Orenburg’daki Tatar, Çuvaş ve Kazak okullarında görev yapmıştır), Vasiliy Kremkov (Kazan’a bağlı Mamadiş ilçesi Çur Köyü papazı), İvan Yakovleviç Malyarov (Kuznets Mari Okulu öğretmeni), Asinkrit İvanov Popov (Komi kökenli olup İncil’in Komi diline çevrilmesine katkıda bulunmuştur. Aynı zamanda Kazan Askeri Bölge savcısı), Vasiliy Vasileviç Radlov (Alman kökenli Rus Türkolog), İuda Prokopeviç Sedov (Kreşin Tatarı papaz-misyoner), Vasiliy İgnateviç Skvortsov (Simbirsk Çuvaş Okulu ile diğer Çuvaş okullarında öğretmen), Sergey Nikolayeviç Timryasov (Çuvaş kökenli. Çuvaş tarihi ve etnografyası uzmanı), İvan ‘ tıgaşev (‘ or kökenli rahip, Kazan Öğretmen Semineri’nden mezun), Grigoriy Alekseyeviç Ablekov (Tuarminskoy misyoner okulu öğretmeni), İvan Sergeyeviç Aksakov (Rus yazar, şair, eleştirmen, editör ve yayıncı. Slavophilism ideologlarından), Andrey İvanoviç Anastasiyev (Tanınmış bir Rus öğretmen ve ilköğretim okulu metodisti), Nikolay Alekseyeviç Borbovnikov (Ünlü bilim adamı-oryantalist. İl’minskiy’in yakın dostu A. A. Bobrovnikov’un oğlu. İlminskiy’in eğitim sistemini savunanlardan), Arhip Yakovleviç Bogdanov (Çuvaş. 1877’de Kazan Öğretmen Semineri’ni tamamlamıştır), İvan Aleksandroviç Boduen de Kurtene (1875-1883 tarihleri arasında Kazan İmparatorluk Üniversitesi profesörü, dilbilimci. Karşılaştırmalı dilbilim alanındaki eserlerinde Fin-Ugor dil malzemelerini sıklıkla kullanmıştır) ve İvan Nikolayeviç Yurkin (Çuvaş yazar ve etnograf. Simbirsk Çuvaş Okulu’ndan mezundur) gibi isimler yer almıştır.
N. İ. İl’minskiy’e, başta öğretmenler olmak üzere, vaftiz edilen Tatar, Çuvaş, Mordvan, Udmurt, Mari ve Kazaklar tarafından çok sayıda mektup gönderilmiştir. Yazılan mektupların önemli bir kısmı Tatar ve Çuvaş dillerinde, geri kalanı ise diğer dillerdedir.[19] İl’minskiy, kendisine yazılan mektuplara Rus dilinde cevap vermiştir.
27 Aralık 1891’de 69 yaşında mide kanserinden ölen ve Kazan Arsk Mezarlığı’na gömülen İl’minskiy, sadece misyoner bir papaz değildir. O, aynı zamanda, Arapça, Türkçe ve Tatarca da dâhil olmak üzere, birçok dile hâkim olan yetenekli bir dilbilimcidir. Onun eğitim ve kültür politikaları, Rus Türkolojisinin şekillenmesinde önemli bir yere sahiptir. Şarkiyat ve İslam araştırmaları alanlarında uzman olan İl’minskiy, Tatarlar için bir alfabe kitabı hazırlamanın ve Hristiyanlığa ait kutsal metinleri Tatarca başta olmak üzere pek çok yerel dile çevirmenin yanı sıra, dil ve eğitim konulu akademik çalışmalara da imza atmıştır. Akademik çalışmalarından bazıları şöyledir:
N. İ. İl’minskiy, “Tatarskie Nadpisi Vremen Kazanskogo Tsartva v Laişevskom Uyezde”, Zapiskiy İmperatorskogo Russkogo Arheologiçeskogo Obşçestva, T. 3, 1851.
N. İ. İl’minskiy, “Vıpiski iz İbn-el’ Atira o Pervom Naşestvii Tatar na Kavkazskie I Çernomorskie Stranı s 1220 po 1124 g.”, Uçenie Zapiski Akademii Nauk po 1 i 3 otd., T. 2., SPb. 1854.
N. İ. İl’minskiy, Kitab Birkili/Arab, tekst., Kazan 1855.
N. İ. İl’minskiy, Babur-name. Posobie k İzuçeniyu Cagatayskogo Nareçiya I Turkskogo Yazıka, Kazan 1875.
N. İ. İl’minskiy, “Drevniy Obıçay Raspredeleniya Kuskov Myasa u Kirgizov”, İzvestiya Arheologiçeskogo Obşçestva, T. 2, 1859.
Drevniy Obıçay Raspredeleniya Kuskov Myasa, Sohranivşiysya u Kirgizov. Poyasnenie Odnogo Mesta i İstorii Mogolov Raşid-Eddina [pis’mo N. İ. İl’minskogo k P. S. Savel’yevu], SPb. 1860.
N. İ. İl’minskiy, “O Turkmenskom Yazıke”, Bulletini Akademii Nauk, 1860.
N. İ. İl’minskiy, “Materialı Dlya İzuçeniya Kirgizskogo Nareçiya”, Uçenıh Zapiskah Kazanskogo Universiteta, 1860, Kn. 1, s. 130-169; Kn. 3, s. 107-159; Kn. 4, s. 53-160.
N. İ. İl’minskiy, İr-Tırgan. Kirgizskaya Povest’, Zapisannaya so Slov Pevtsa Marabaya, Kazan 1860.
N. İ. İl’minskiy, “Uçaşatel’naya Forma Tatarskogo Flagola”, Uçenıh Zapiskah Kazanskogo Universiteta, 1863, Kn.1, s. 15-18.
N. İ. İl’minskiy, “Materialı Dlya Cagatayskogo Nareçiya”, Uçenıh Zapiskah Kazanskogo Universiteta, 1863, Kn. 2, s. 382-401.
N. İ. İl’minskiy, Kıssau Rabguziy. Rasskazı Rabguziy o Musul’manskih Svyatınyah na Cagatayskom Yazıke, Kazan 1863.
N. İ. İl’minskiy, “O Fonetiçeskih Otnoşeniyah Mejdu Çuvaşskim i Turkskim Yazıkami”, İzvestiya Arheologiçeskogo Obşçestva, T. 5, SPb. 1866.
N. İ. İl’minskiy, O Perevode Pravoslavnıh Hristianskih Knig na İnorodçeskie Yazıki, Praktiçeskie Zameçaniya, Kazan 1875.
N. İ. İl’minskiy, O Tserkovnom Bogoslujenii na İnorodçeskih Yazıkah, Kazan 1883.
N. İ. İl’minskiy, İz Perepiski po Voprosu Primeneniya Alfavita k İnorodçeskim Yazıkam, Kazan 1883.
N. İ. İl’minskiy, “Opıt Perelojeniya Hristianskih Verouçitel’mh Knig na Tatarskiy I Drugie İnorodçeskie Yazıki v Naçale Tekuşçego Stoletiya: Material dlya İstorii Pravoslavnogo Russkogo Missionerstva”, Pravoslavnıy Sobesednik (Kazan), T. 1-3, 1884; T. 1-12, 1885.
N. İ. İl’minskiy, Sistema Narodnogo i v Çastnosti İnorodçeskogo Obrazovaniya v Kazanskom Kraye, Kazan 1886.
N. İ. İl’minskiy, Kazanskaya Kreşçeno-Tatarskaya kola: Sb. Statey, Kazan 1887.
N. İ. İl’minskiy, Perepiska o Çuvaşskih İzdaniyah Perevodçeskoy Komissii, Kazan 1890.
N. İ. İl’minskiy, Vospominaniya ob İ A. Altınsarine, İnspektore Kirgizskih kol Turgayskoy Oblasti, Kazan 1891.
N. İ. İl’minskiy, İzbrannıe Mesta iz Pedagogiçeskih Soçineniy Nekotornıe Svedeniya o ego Deyatel’nosti I o Poslednih dnyah ego Jizni, Kazan 1892.
N. İ. İl’minskiy, O Sistema Prosveşçeniya İnorodtsev i o Kazanskoy Tsentral’noy Kreşçeno- Tatarskoy ‘ kole, Kazan 1913.
3. Sonuç
Çarlık Rusyası’nın 16. yüzyıldan itibaren İdil-Ural bölgesinden başlatıp da Kuzey ve Güney Sibirya’ya, Kafkaslara ve Türkistan’a yaydığı misyonerlik faaliyetlerini 19. yüzyılda şiddet, baskı ve zorlamadan bütünüyle arındıran, “yabancılar” arasından topladığı erkek ve kız çocuklarını açtığı misyonerlik okullarında okutup doğduklara yerlere göndererek kaleleri onlar vasıtasıyla içeriden fetheden, misyonerlik faaliyetlerinin konuşma dilleri kullanılarak yapılmasını sağlayan, önemli bir kısmı Arap harflerini kullanan “yabancı” aydınlara ve eğitimcilere Rus alfabesini benimseten, ileride konuşma dillerinden onlarca yazı dilinin meydana gelmesini sağlayan, “yabancılar”ı Hristiyanlık, Rus kültürü ve etnik milliyetçilik yardımıyla hem birbirlerinden hem de İslam’dan uzak tutmaya çalışan Nikolay İvanoviç İl’minskiy, asıl başarısını “yabancı” aydınlara ve eğitimcilere Rus dilini, alfabesini, kültürünü ve düşünce biçimini benimseterek elde etmiştir. İl’minskiy’in bir diğer önemli başarısı da Rus Türkolojisini eğitim politikaları doğrultusunda biçimlendirmesidir. İl’minskiy, geliştirdiği eğitim politikası ve biçimlendirdiği Türkoloji anlayışı ile Türk aydınlarıyla eğitimcilerini etnik özgünlük bilincine ulaştırmıştır. Onun Türk aydınlarıyla eğitimcileri arasında uyandırdığı etnik özgünlük bilinci, Sovyetler Birliği döneminde “milliyetler politikası” adı altında bütün Türk toplulukları arasına yayılmıştır. İl’minskiy’in mirasını “Hrıstiyanlaştırma”nın dışında olduğu gibi benimseyen Sovyetler Birliği, Türkler arasından Kiril harfleriyle yazılan ayrı ayrı yazı dillerini, farklı köken ve tarih bilinçlerine sahip ayrı ayrı milletleri meydana getirmeyi başarabilmiştir. İl’minskiy tarafından temelleri atılan ve Stalin döneminde “milliyetler politikası” adı altında dilbilimi, folklor, etnografya ve tarih gibi sosyal bilimlerin yardımıyla çok daha sistemli bir hale getirilen genel Türklükten ayrı ayrı milletler meydana getirme politikaları, Sovyetler Birliği’nin dağılmasından sonra ortaya çıkan Orta Asya Türk Cumhuriyetileri’nin Sovyet uzantısı yöneticileri tarafından “bağımsızlık” düşüncesi doğrultusunda gönüllü olarak benimsenmiştir. Rusların vermeye çalıştığı “farklı olma bilinci”ni “farklı” ve “bağımsız” bir “ulus” olmanın en temel araçlarından birisi olarak gören yöneticiler, ortak bir kökene, tarihe, dile, kültüre ve dine vurgu yapmak yerine, daha bir Türkmen, Özbek, Kazak, vs. olma yolunu seçmişlerdir. Söz konusu cumhuriyetlerde ortak kökene, tarihe, dile, kültüre ve dine vurgu yapan aydınlara, akademisyenlere ve siyasilere de rastlanmakla birlikte, bunlar, ülkelerini 1991’den bu yana yöneten aileler karşısında ciddi bir varlık gösterememişlerdir. Bu yetersizlikte, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin 2000’li yılların başından itibaren Türk bölgelerine olan ilgisinin giderek azalmasıyla Rusya Federasyonu’nun bölgede yeniden önemli bir güç haline gelmesinin de önemli bir etkisi olmuştur.
KAYNAKÇA
AÇA, Mehmet, “Orta Asya’da Uluslaşma Süreci ve Türkiyat Araştırmalarında Rus İlminskiy ve Ardıllarının Rolü”, Orta Asya’nın Sosyo-Kültürel Sorunları: Kimlik, İslam, Milliyet ve Etnisite, (hzl. Ertan Efegil-Pınar Akçalı), Gündoğan Yayınları, İstanbul 2003, s. 23-68 AÇA, Mehmet, “Ortak Türk Kimliğinin Yeniden İnşası/Tanımı ve Türkiye-Azerbaycan-Orta Asya Türk Cumhuriyetleri İlişkileri Bağlamında Türklük Bilimi Araştırmalarının Rolü”, Kök Araştırmalar, VI (1), Bahar 2004, s. 27-57.
ADİLBAYEV, Alau, “Çarlık Döneminde Kazak Topraklarında Yürütülen Ruslaştırma Faaliyetleri”, Bilig, 23, Güz 2002, s. 67-90.
ALEKSANDROV, G. A., Çuvaşskie İntelligenti Biografii i Sud’bı, Çeboksarı 2002.
ALİMBAYEVA, Biganşa Berkimbayevna, Politika Rossiyskogo Pravitel’stva v Otnoşenii Orenburgskih Kazahov v XVIII-XIX vekah, Orenburg 2008 (Tarih Bilimi Doktora Tezi). ARIK, Durmuş, “Tatar Türkleri Arasındaki Hıristiyanlar: Kreşinler”, Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, XLIX (2), 2008, s. 57-75;
BABİN, V. G., “Religiozno-prosvetitel’skaya Sistema N. İ. İl’minskogo i ee Rol’ v Stanovlenii Natsional’nıh ‘ kol Povolj’ya i Sibiri”, Makar’evskie Çteniya, (red. V. G. Babin-S. K. Nosov), Gorno-Altaysk 2002, s. 37-48.
BAYAZİTOVA, F. S., Kreşinner, Til Üzinçelikleri Hem Yola İcatı, Kazan 1997.
- Çarlık Rusyası ile Sovyetler Birliği’nin müstemleke kimlikler meydana getirmek amacıyla izlediği politikaların günümüz Türk toplulukları üzerindeki etkilerini dil, tarih, köken, alfabe ve edebiyat bilinci açısından ele alan iki çalışma için bk. Aça, “Orta Asya’da Uluslaşma Süreci ve Türkiyat Araştırmalarında Rus İlminskiy ve Ardıllarının Rolü”, s. 40-54; Aça, “Ortak Türk Kimliğinin Yeniden İnşası/Tanımı ve Türkiye- Azerbaycan-Orta Asya Türk Cumhuriyetleri İlişkileri Bağlamında Türklük Bilimi Araştırmalarının Rolü”, s. 4255.
EFİMOV, Lev Arhipoviç, Sistemi Prosveşçniya Nerusskih Narodov i Çuvaşskie ‘ kolo Povol’jya i Priural’ya Posledney treti XIX-naçala XX vekov, Çeboksarı 1998 (Tarih Bilimi Doktora Tezi).
GRİGORYEV, A. N., “Hristianizatsiya Nerusskih Narodnostey, Kak Odin İz Metodov Natsional’no- Kolonial’noy Politiki XVI v. do Fervralya 1817 g.”, Materialıpoİstorii Tatarii, V. I, Kazan 1948, s. 226-285
HAYİT, Baymirza, Türkistan Devletlerinin Millî Mücadeleleri Tarihi, Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara 1995.
İL’MİNSKİY, Nikolay İvanoviç, Vospominaniya ob İ. A. Altınsarine, İnspektore Kirgizskih kol Turgayskoy Oblastı, Kazan 1891.
İL’MİNSKİY, Nikolay İvanoviç, İzvleçeniya izpisem k. N. P. Ostroumov (Pervoe Prilojenie k Stat’e P. V. Znamenskogo, Prav. Sobes., 1900), Kazan 1900.
İMRE, Safiye, “Çarlık Rusyası’nda Misyonerlik Faaliyetleri-Nikola İ. İlminski’nin Devrin Kutsal Sinodu’nun Başsavcısı Konstantin Pobedonoszev’a Mektupları”, Kırım, 26, 1999, s. 33-36.
İSHAKOV, Radik Ravil’yeviç, Missionerskaya Deyatel’nost Russkoy Prasovlavnoy Tserkvi v Otnoşenii Musul’man Srednogo Povol’jya v XIX-naçale XX vv.: 1800-1917, Kazan 2008 (Tarih Bilimi Doktora Tezi).
KOLÇERİN, A. S., “Materialı po Narodam Povoljya v Pis’mah N. İ. İl’minskomu”, Etnografiçeskoe Obozronie, 2, 2010, s. 149-158.
KOLÇERİN, Aleksey, Arhiv N. İ. İl’minsliogo kak İstoçnik po İstorii Prosveşçeniya i Hristianizatsii İnorodçeskogo Naseleniya Rossi (Dissertatsiya na Soiskaniye Uçenoy Stepeni Kandidata Bogosloviya), Sank-Peterburg 2010.
MIRZAHMETOV, Mekemtas, Kazak Kalay Orıstandırıldı, Almatı 1993.
NİKOLAYEVNA, Pavlova Alevtina, “N. İ. İl’minskiy v Jizni i Deyatel’nosti İ. Ya. Yakovleva”, İ. Ya.
Yakovlev i Simbirskaya Tsentral’naya Çuvaşskaya kola: Materialı Nauçn. Konf.-Çuvaş. Gos. Un-t., Çeboksarı 1997, s. 31-35.
NİKOLAYEVNA, Pavlova Alevtina, Sistema N. İ. İl’minskogo i ee Realizarsiya v ‘ kol’nom Obrazovanii Nerusskih Narodov (Avtoreferat), Çeboksarı 2002.
ROY, Olivier, Yeni Orta Asya Ya Da Ulusların İmal Edilişi, (çev. Mehmet Moralı), Metis Yayınları, İstanbul 2000.
YEGOROVA, M. A., “Apostol Povolj’ya. Nikolay İvanoviç İl’minskiy i Prosveşçenie Tatar”, XV Yejegodnaya Bogoslovskaya Konferatsiya,-M:. PSGTU, 2008, s. 69-74.
YUSİPOVA, Mileuşa, İdil-Ural Bölgesinde Hrıstiyanlığın Yayılması Üzerine Bir Araştırma, Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Felsefe ve Din Bilimleri (Dinler Tarihi) Anabilim Dalı Yüksek Lisans Tezi, Ankara 2003.
Nikolay Ivanoviç İl’minskiy
(1822-1891)
Dipnotlar
[1] Baymirza Hayit, Çarlık Rusyası ve Sovyetler Birliği dönemlerindeki Rus olmayan kesimleri Ruslaştırmayı amaçlayan eğitim politikaları arasındaki paralelliğe şu şekilde dikkat çekmiştir: “Bu yönüyle Sovyet yönetiminin planı, taşıdığı anlam itibariyle Hristiyan misyoneri îlminskiy’nin planından hiçbir surette farklı değildir. Ilminskiy’nin planı muhteva olarak şu formüle dayanıyordu: ‘Türk dillerine Rus Alfabesi’nin îthali+Anadil yoluyla Hrıstiyanlaştırma=Ruslaştırma’. Sovyet Rusların niyeti ise: ‘Rus Alfabesi+Anadil yoluyla komünistleştirme=Ruslaştırma’dır.” (Baymirza Hayit, Türkistan Devletlerinin Millî Mücadeleleri Tarihi, Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara 1995, s. 356)
[2] Korkunç İvan dönemindeki Hrıstiyanlaştırma faaliyetleri Rus Metropiliti Makariy’in etkisiyle genellikle şiddete ve zorlamaya dayalı bir şekilde sürdürülmüştür. ‘ iddet, korku ve zorlamaya dayalı faaliyetler Korkunç İvan sonrasında da devam etmiş, ünlü Rus misyoneri Luka Kanaseviç’in şiddet ve zorlama içeren faaliyetleri sonucunda çok sayıda Tatar zorla Hrıstiyanlaştırılmıştır (Mileuşa Yusipova, İdil-Ural Bölgesinde Hrıstiyanlığın Yayılması Üzerine Bir Araştırma, Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Felsefe ve Din Bilimleri (Dinler Tarihi) Anabilim Dalı Yüksek Lisans Tezi, Ankara 2003, s. 27-28).
[3] Çarlık Rusyası’nın Tatarlara yönelik Hrıstiyanlaştırma politikaları için bk. A. N. Grigoryev, “Hristianizatsiya Nerusskih Narodnostey, Kak Odin İz Metodov Natsional’no-Kolonial’noy Politiki XVI v. do Fervralya 1817 g.”, Materialı po İstorii Tatarii, V. I, Kazan 1948, s. 226-285; Yusipova, agt; Radik Ravil’yeviç İshakov, Missionerskaya Deyatel’nost Russkoy Prasovlavnoy Tserkvi v Otnoşenii Musul’man Srednogo Povol’jya v XIX- naçale XX vv.: 1800-1917, Kazan 2008 (Tarih Bilimi Doktora Tezi).
[4] V. G. Babin, “Religiozno-prosvetitel’skaya Sistema N. İ. İl’minskogo i ee Rol’ v Stanovlenii Natsional’nıh ‘ kol Povolj’ya i Sibiri”, Makar’evskie Çteniya, (red. V. G. Babin-S. K. Nosov), Gorno-Altaysk 2002, s. 37.
[5] Olivier Roy, Yeni Orta Asya Ya Da Ulusların İmal Edilişi, (çev. Mehmet Moralı), Metis Yayınları, İstanbul 2000, s. 63-64.
[6] “Yabancılarca yönelik Hristiyan vaazlarında ana dillere İlminskiy’den önce de başvurulmuştur. Kazan İlahiyat Akademisi’ne bağlı Tercüme Komitesi’nin dini literatürden Tatarcaya yaptığı tercümeler, bunun bir göstergesidir. Fakat bunlar, edebi Tatarcaya tercüme edildikleri için pek de etkili olmamıştır.
[7] Nikolay ivanoviç il’minskiy’i Orta Asya’daki uluslaşma süreci, Orta Asya Türk kimliğininin yeniden inşası ve Rus Türkolojisi bağlamında ele alan bundan önceki iki çalışmamız için bk. Mehmet Aça, “Orta Asya’da Uluslaşma Süreci ve Türkiyat Araştırmalarında Rus ilminskiy ve Ardıllarının Rolü”, Orta Asya’nın SosyoKültürel Sorunları: Kimlik, İslam, Milliyet ve Etnisite, (hzl. Ertan Efegil-Pınar Akçalı), Gündoğan Yayınları, istanbul 2003, s. 23-68; Mehmet Aça, “Ortak Türk Kimliğinin Yeniden inşası/Tanımı ve Türkiye-Azerbaycan- Orta Asya Türk Cumhuriyetleri ilişkileri Bağlamında Türklük Bilimi Araştırmalarının Rolü”, Kök Araştırmalar, VI (1), Bahar 2004, s. 27-57.
[8] Nikolay ivanoviç il’minskiy’in hayatı, öğrenimi, eğitim sistemi ve akademik çalışmaları ile ilgili bilgiler, genel olarak şu kaynaklardan derlenmiştir: Pavlova Alevtina Nikolayevna, Sistema N. İ. İl’minskogo i ee Realizarsiya v ‘ kol’nom Obrazovanii Nerusskih Narodov (Avtoreferat), Çeboksarı 2002; V. G. Babin, “Religiozno- prosvetitel’skaya Sistema N. i. il’minskogo i ee Rol’ v Stanovlenii Natsional’nıh ‘ kol Povolj’ya i Sibiri”, Makar’evskie Çteniya, (red. V. G. Babin-S. K. Nosov), Gorno-Altaysk 2002, s. 37-48; M. A. Yegorova, “Apostol Povolj’ya. Nikolay İvanoviç İl’minskiy i Prosveşçenie Tatar”, XV Yejegodnaya Bogoslovskaya Konferatsiya,-M.: PSGTU, 2008, s. 69-74; A. S. Kolçerin, “Materialı po Narodam Povoljya v Pis’mah N. İ. İl’minskomu”, Etnografiçeskoe Obozronie, 2, 2010, s. 149-158; Aleksey Kolçerin, Arhiv N. İ. İl’minsliogo kak Istoçnik po İstorii Prosveşçeniya i Hristianizatsii İnorodçeskogo Naseleniya Rossi (Dissertatsiya na Soiskaniye Uçenoy Stepeni Kandidata Bogosloviya), Sank-Peterburg 2010.
[9] İl’minskiy’in Altınsarin’le ilgili hatıraları için bk. Nikolay İvanoviç İl’minskiy, Vospominaniya ob İ. A. Altınsarine, İnspektore Kirgizskih kol Turgayskoy Oblastı, Kazan 1891.
[10] Mekemtas Mırzahmetov, Kazak Kalay Orıstandırıldı, Almatı 1993, s. 43.
[11] Rus hükümetinin 18-19. yüzyıllarda Orenburg Kazaklarına yönelik eğitim politikası için bk. Biganşa Berkimbayevna Alimbayeva, Politika Rossiyskogo Pravitel’stva v Otnoşenii Orenburgskih Kazahov v XVIII-XIX vekah, Orenburg 2008 (Tarih bilimi doktora tezi). Çarlık yönetiminin Kazakları Ruslaştırmak için izlediği eğitim politikaları hakkında ayrıca bk. Mırzahmetov, age; Alau Adilbayev, “Çarlık Döneminde Kazak Topraklarında Yürütülen Ruslaştırma Faaliyetleri”, Bilig, 23, Güz 2002, s. 67-90.
[12] Kreşin Tatarları için bk. F. S. Bayazitova, Kreşinner, Til Üzinçelikleri Hem Yola İcatı, Kazan 1997;Yusipova, agt, s. 79-119; Durmuş Arık, “Tatar Türkleri Arasındaki Hıristiyanlar: Kreşinler”, Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, XLIX (2), 2008, s. 57-75;
[13] İl’minskiy’in yakın dostu olan Vasiliy Timofeyev için bk. Kolçerin, “Materialı po Narodam Povoljya v Pis’mah N. İ. İl’minskomu”, s. 151.
[14] İl’minskiy, bu çalışmaları ile Gaspıralı İsmail’in “usul-i cedit” okulları üzerinden dil ve kültür birliğini yeniden inşa etme çabalarının da önüne geçmeye çalışmıştır. Devrin Kutsal Sinodu’nun başsavcısı Konstantin P. Pobedonoszev’e yazdığı bir mektubu Il’minskiy’in, Gaspıralı İsmail’in yaptıklarını yakından takip ettiğinini, Gaspıralı’nın faaliyetlerinin Çarlık yönetiminin müstemlekelere karşı izlediği siyaseti nasıl tehdit ettiğinin bilincinde olduğunu göstermektedir: “Gaspıralı ve kumpanyası, Tatarlara Avrupai bir eğitim gayreti içindedir. Kompetan kişilerin kanaatince “Tercüman” yayımlanmaya başladığı 8 yıldan bu yana, istikametini ve gayesini yeterince açığa vurmuştur. Kırım ve Kafkaslar’dan itibaren Orta Asya’ya kadar uzanan geniş bir coğrafyaya yayılmış Rus Imparatorluğu’nun uyruklusu milyonlarca Müslüman Türki halklarını medeniyet ve ilerleme yolunda, grameri ve lisanı gelişmiş ve Batılı basından ödünç alınan terminoloji ile zenginleştirilmiş, İstanbul halkının kullandığı Osmanlı Türkçesinde birleştirmeyi hedeflemektedir. Tercüman, iki dilde yayımlanmaktadır. Rusça ve Tatarca. Bir bölümü tamamen Rus dilinde, diğeri Tatarca. Aralarında bir fark olduğunu sanmıyorum. Rusçaya yapılmış tercümeler ilginç ve güven vericidir. Sansürümüz ise, Batı’nın demokrasi ve liberalizm ideallerini benimsediği cihetle basına vefasızlık etmez, edemez. Plan temelli ve ustalıkla kurulmuştur, değil mi? Duyduğuma göre Kazan’da Avrupa içerikli, Osmanlı Türkçesi ile yazılmış kitap ve dersliklerin, gazetelerin sayısı yıldan yıla çoğalmaktadır. Tatar entellektüelleri Rasyonalizm ve Liberalizm kisvesi altında bir kültür merkezi oluşturmaya gayret etmekte ve Rusların gözlerini işte böyle boyamaktadırlar.” (Safiye İmre, “Çarlık Rusyası’nda Misyonerlik Faaliyetleri-Nikola İ. İlminski’nin Devrin Kutsal Sinodu’nun Başsavcısı Konstantin Pobedonoszev’a Mektupları”, Kırım, 26, 1999, s. 33-36)
[15] İlminskiy, Rus dilinin katı ve baskıcı bir üslupla öğretilmesine karşı çıkmıştır. O, Rus dilini kademeli ve doğal bir ortamda öğrenen yabancıların, Rus ruhuna çok daha kolay bir şekilde yakınlaşacaklarını, Rus yönetimini daha çabuk kabulleneceklerini düşünmüştür. İlminskiy’in bu görüşleri, başlangıçta, kilise ve iktidar tarafından benimsenmemiştir. Ona karşı çıkanlar bile olmuştur. Karşı çıkanlara göre İl’minskiyin eğitim sistemi, Rus diline de zarar vermektedir. N. İ. İl’minskiy’in eğitim sistemine yönelik Çarlık Rusyası ve Sovyetler Birliği döneminde içeriden (Rusya’dan) yapılan olumlu ve olumsuz eleştiriler için bk. Nikolayevna, Sistema N. İ. İl’minskogo i ee Realizarsiya v ‘ kol’nom Obrazovanii Nerusskih Narodov (Avtoreferat), s. 5-14.
[16] İvan Yakovleviç Yakovlev için bk. G. A. Aleksandrov, Çuvaşskie İntelligenti Biografii i Sud’bı, Çeboksarı 2002, s. 172-201.
[17] Il’minskiy’in Yakovlev’in hayatı ve faaliyetlerindeki yeri için bk. Pavlova Alevtina Nikolayevna, “N. I. İl’minskiy v Jizni i Deyatel’nosti İ. Ya. Yakovleva”, İ. Ya. Yakovlev i Simbirskaya Tsentral’naya Çuvaşskaya kola: Materialı Nauçn. Konf.-Çuvaş. Gos. Un-t., Çeboksarı 1997, s. 31-35. Ayrıca 19. yüzyıl sonlarıyla 20. yüzyıl başlarındaki Çuvaş okulları için bk. Lev Arhipoviç Efimov, Sistemı Prosveşçniya Nerusskih Narodov i Çuvaşskie ‘ kolo Povol’jya i Priural’ya Posledney treti XIX-naçala XX vekov, Çeboksarı 1998 (Tarih Bilimi Doktora Tezi).
———————————————-
[18] İl’minskiy’in Ostroumov’un mektuplarından seçmelere yer verdiği çalışması için bk. Nikolay İvanoviç İl’minskiy, İzvleçeniya iz pisem k. N. P. Ostroumov (Pervoe Prilojenie k Stat’e P. V. Znamenskogo, Prav. Sobes., 1900), Kazan 1900.
[19] İl’minskiy’e yazılan mektuplar üzerine yapılan kapsamlı bir değerlendirme için bk. Kolçerin, Arhiv N. İ. İl’minskogo kak İstoçnikpo İstorii Prosveşçeniye i Hristianizatsii İnorodçeskogo Naseleniya Rossi, s. 244-291.
[i] Yeni Türkiye-Türkçe Özel Sayısı-, 55, Kasım-Aralık 2013, s. 1464-1477.
[ii] Balıkesir Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü Öğretim Üyesi. [email protected]