“Modern İnsan” kavramı ile kastedilen, son yüzyılların insan tipidir. Modernizm, Avrupa’daki milletlerin kendi tarihi gelişim sürecinde ulaştığı bir merhaledir. Bu merhale,batının varlık ve varoluşa yaklaşımıdır. Bu yaklaşım sonucu dünya görüşü, anlam dünyası ve kavram örgüleri de değişmiştir. Modern insan, kendi imgesine göre yeni bir toplumsal, kültürel dünya kurgulamış ve buna göre hayatını kurmuştur. Bu hal, dünyanın modernite normlarına göre yeniden tanımlanmasıdır.
Kutsal kültürün(dinin) inşaa ettiği insan tipi, dünya görüşü, anlam dünyası da değişmeye başlamıştır,modernite ile birlikte. Modern dönemde bütün yaşam etkinlikleri madde ve dünyevilik üzerine odaklanmıştır. Böylece yeni insan gittikçe fıtrat dairesinden de çıkmaya başlamıştır, özüne yabancılaşmıştır.
Din, ruh’a iktidar yolunu açmak istemektedir. Modernizm ise nefsi iktidara taşımıştır. Din alanında Allah, insanlara varlığın işleyiş yasalarına göre yol göstermektedir. Fakat modern insan, kendi sınırlı aklı ile hayatını kumuş ve Allah’ın gösterdiği yoldan gitmemiş, onu rehber kabul etmemiştir. Modern insanın beslendiği bilgi kaynakları, Allah’ın yarattığı maddi nesnelerdir. Modern insan dini, metafizik ve kanıtlanamaz bilgi alanı olarak görmüş ve dini ıskalamıştır. Modernite varlığı nesnelere indirgemiştir.
Medeniyet hayattır. Medeniyetin amacı hayatı kurmaktır. Bunun için insan ir bunalım içindeddoğası yani fıtraat merkeze alınmak durumundadır. Fıtrat dindir. İnsanın yaratılış amacına uygun bulunması gereken yeridir.
Modernitenin inşaa ettiği medeniyet fıtrat dışıdır ki bugün modenitenin inşaa ettiği insanın geldiği nokta gözler önündedir. Modern dünya tam bir bunalım içindedir. Modern insan ruhunu ihmal etmiş, bütün dikkatini madddi varllıklara çevirmiştir. Kur’an’da 81/26 ayette insanlara şu soru soruluyor: “ Nereye Gidiyorsunuz?.” Bugün geldiğimiz noktada biz de kendimize “ Nereye Gidiyoruz?” “ Nereye Geldik” sorusunu sormak zorundayız. Bir maveraya doğru sürükleniyoruz.
Kur’an, Allah’ı tanıtırken şöyle söyler:” O, Allah ki daima yaşayan, daima duran, bütün varlıklara( yaratılmışlara) hayat verendir.” Evet! O, yaşayandır ve varlıklara hayat kaynağıdır. O’nun düzeni, yaratma kanunları da gerçektir. Ve insan, O’nun kanunlarını bilip o kanunlara uygun yaşamak zorundadır. Bunun aksi varid değildir. Bunun aksi, fıtrat dairesi dışına çıkmaktır. Yani Allah’a değil, nefse tabi olmaktır. İnsan bir kere nefse yularını kaptırdı mı artık işi şeytana bırak. Şeytan İBLİS o kimseyi atına bindirir, kendi alemine götürür. O kimse artık haktan ve hakikattan uzaklaşır, uzaklık ateşinin içine, yanar köz olur.
ıModern insan iblisin bütün sıfatlarının taşıyıcısı durumundadır. Bu hayatta tecrübeyle öğrendiğim varoluş gerçeğide şudur: Ya Kur’an ya da hüsran olduğudur. Kur’an, bütün insanlğa, insani boyut ve bütünlüğünü bozmamasını öğütler. Bunun yol ve yöntemini göstermektedir. Bu da insanın fıtrat dairesine girmesi demektir.
İnsanı, masivadan iman, ihlas ve amelleri kurtarır ve fıtrat dairesine sokar. Böylece insan manevi yükseklik kazanır. Bugün modern insanın geldiği nokta, iblisin taşıdığı sıfatları taşıyıcısı olmasından başkası değildir. Bunlar Kur’an’da yerilen huylardır.
Modern insan manevi yönden kaybetmiştir… O, bu nedenle maddi nesnelere tutunarak yaşamaya çalışıyor… Modern insanın kibirden başı eğilmiyor…