Ayn-ı Calut
Moğollar Cengiz Han döneminden itibaren yakıp yıkarak ilerliyor kimse onları durduramıyordu. En son Abbasilerin başkentin Bağdat’ta Moğolların istilasına uğramış hatta halife’de feci şekilde öldürülmüştü.(1258) Moğollar ilerleyişlerini Suriye ve Mısır’a doğru yönelttiler hatta bölgede bulunan Haçlılar ile ittifak yaptılar. Ancak hiç ummadıkları bir şey oldu. Memluk Devleti hükümdarı Sultan Kutuz o zamana kadar yapılamamış bir şeyi yaptı. 3 Eylül 1260’da Ayn-ı Calut’ta Moğolları bozguna uğrattı. Böylece Moğollar ilk kez yenilmişler ve artık durdurulmuşlardır.
Ayn Calut Savaşı: Dünya Tarihinde Bir Dönüm Noktası
Moğolistan’dan çıkan atlılar, teslim olmayı reddeden tüm şehirleri acımasızca harap ettiler. 1258’in Şubat ayında, büyük bir öfkeyle Bağdat’a saldırarak şehrin surlarını yıktılar. 10 Şubat 1258’de Bağdat şehrini istila edip Halife Mustasım Billah’ı idam eden Hülagû‘nun komutasındaki Moğol orduları bir hafta boyunca insanları katlettiler ve şehri yağmaladılar. 1260’ın Ocak ayında Moğollar batıya doğru ilerlerken Halep de (Suriye) Bağdat’la aynı akıbeti paylaştı. Mart ayında Şam, kapılarını Moğollara açarak teslim oldu. Kısa zaman sonra Moğollar, Filistin’in Nablus (eski Şekem’in yakınında) ve Gazze şehirlerini de ele geçirdi. Bu sıralarda Hülagû’den aldığı tehdit dolu mesajdan sonra Eyyûbi Sultanı Nasır Yusuf, Memlûklerden acil yardım talep etmiştir. 12 Kasım 1259 günü Memlûkler arasında yapılan toplantıda, yaşının küçük olması sebebiyle Sultan Mansur Ali tahttan indirilerek yerine Seyfeddin Kutuz çıkartılmıştır.
Moğol generali Hulagu, Mısır’ın Müslüman sultanı Muzaffer Seyfeddin Kutuz’dan da teslim olmasını istedi. Aksi halde, Mısır’ın bunun korkunç sonuçlarına katlanmak zorunda kalacağını söyleyerek onu tehdit etti. Hulagu’nun ordusu, 20.000 kişilik Mısır ordusundan neredeyse 15 kat daha büyüktü. İslam tarihçisi profesör Nazeer Ahmed şöyle söylüyor: “İslam dünyası yok olma tehlikesiyle burun burunaydı.” Peki Sultan Kutuz ne yapacaktı?
Sultan Kutuz ve Memlûkler
Kutuz Memlûklerdendi, kökeni Türk olan bir köleydi. Memlûkler, Kahire’nin (Mısır) Eyyubi sultanlarına hizmet eden asker kölelerdi. Bununla birlikte 1250’de bu köleler efendilerini devirerek Mısır’ın hükümdarları oldular. Kendisi de önceden asker köle olan Kutuz, iktidara geçti ve 1259’da sultan oldu. O, kolay kolay teslim olmayacak yetenekli bir savaşçıydı. Ancak, Moğolları yenemeyecek gibi görünüyordu. Fakat sonradan, tarihin akışını değiştirecek bir dizi olay gerçekleşmeye başladı.
Hulagu’ya uzaklardan, Moğolistan’dan, büyük Moğol Hanı Möngke’nin ölüm haberi geldi. Hulagu, memleketinde bir güç mücadelesinin başlayacağını tahmin etti ve ordusunun çoğunu geri çekti. Mısır’ı yenmek için yeterli olduğunu düşündüğü 10.000 ila 20.000 askeri ise orada bıraktı. Kutuz, olayların lehine döndüğünü görüyordu. İstilacıları yenmek için eline çok iyi bir fırsat geçtiğinin farkındaydı.
Bununla birlikte Mısır ve Moğollar arasında, Müslümanların başka bir düşmanı daha vardı: “Kutsal Toprakları” Hıristiyan Âlemi için ele geçirmek üzere Filistin’e gelen haçlı orduları. Kutuz oradan güvenli bir şekilde geçmek ve erzak almak için Haçlılardan izin istedi; amacı Filistin’de Moğollarla savaşmaktı. Haçlılar bunu kabul ettiler. Moğollar, en az Müslümanlar için olduğu kadar Haçlılar için de baş belasıydı; Kutuz, Moğolları o bölgeden çıkarmak için tek ümitti.
Artık, Memlûkler ve Moğollar arasındaki kritik çarpışma için sahne hazırdı. Savaştan hemen önce Mısır‘da Sultan ilan edilen Seyfeddin Kutuz kumandasındaki 20.000 kişilik bir orduyla, Hulagu‘nun en seçkin kumandanlarından Ketboğa Noyan kumandasındaki Ermeni ve Gürcülerle takviye edilmiş Moğol ordusunu Filistin‘de karşıladı. İki ordu 3 Ekim 1260 tarihinde, Ayn Calut denilen mevkide karşılaştı. Ayn Calut’un eski Megiddo şehri yakınlarında olduğuna inanılır.
Memlûkler bölgeyi iyi tanıdıkları için bu savaşta Türklerin ve Moğolların sıkça uyguladıkları Hilal taktiğini kullanmışlardır. İlk başta Baybars komutasında küçük bir birlik Moğollar üzerine ani bir saldırı düzenlemiş ve ardından yine aynı hızla geri çekilmeye başlamıştır. Ketboğa’nın emri üzerine Memlûkleri takip ederek dağlık vadiye giren Moğol süvarilerini, kurduğu pusu sayesinde gizlice arkadan çeviren Kutuz komutasındaki Atlı Okçular ve patlayıcı bomba atan piyadeler, Moğollara ağır kayıplar verdirmiştir. Daha sonra sahte kaçışı bırakan Baybars, komuta ettiği askerlerini toplayarak Moğollara saldırmış ve Moğol ordusunun hemen hemen tamamını imha etmiştir. Bu savaşta öldürülen Moğol askerleri arasında Ketboğa Noyan da bulunmaktadır.
Moğolistan’dan savaşmak için batıya doğru yola çıkan Moğollar, 43 yıl boyunca ilk defa yenilgiye uğramışlardı. Asker sayısı nispeten az olsa da, Ayn Calut Savaşı tarihteki en önemli savaşlardan biri olarak kabul edilir. Bu savaşın sonucunda Müslümanlar yok olmaktan kurtuldu, Moğolların yenilmez olduğu fikri çürütülmüş oldu ve Memlûkler de kaybettikleri toprakları geri alabildi.
Moğollar, Suriye ve Filistin’e birkaç kez geri döndüler ancak bir daha Mısır’ı tehdit edemediler. Hulagu’nun soyu İran’a yerleşti, İslam dinini kabul etti ve zaman içinde İslam kültürünü himayesi altına aldı. Bu topraklarda yaşayan halk İlhanlı Devleti olarak tanınmaya başlandı, bu isim “bağlı han” anlamına gelir.
Batı’ya doğru ilerleyişi duran Moğolların Anadolu‘da kalan boyları hızla İslamiyet‘e tabi oldu.
Ayn Câlud savaşının kazanılmasında büyük yararlılıklar gösteren Baybars, savaşta gösterdiği cesaretli davranışları ve kahramanlığıyla nüfuzunu artırmıştır. Baybars, bir süre sonra savaşta kazandığı başarısından da güç alarak Kutuz’dan savaştan önce kendisine vaat ettiği Halep naipliğini istemiştir.
Kutuz, Ayn Câlud savaşının kazanılmasında büyük paya sahip olan Baybars‟ın başarılı bir asker olduğunu görmüş kendisi için tehlike oluşturacağını düşünerek savaştan önce söz vermesine rağmen ona Halep naipliğini vermemiştir. Halep naipliğinin kendisine verilmemesi ve başarılarının önemsenmediğini gören Rukneddin Baybars, önce Suriye ve Irak bölgelerinde hakimiyet kurmuş, ardından Kutuz’u öldürerek (22Ekim 1260) tahta geçmiştir. Baybars Suriye ve Mısır Sultanlıklarını yeniden birleştirmiştir. Birçok kişi onu Memlûk hanedanının asıl kurucusu olarak görür. Kurduğu yeni devlet, iyi yönetilen ve zengin bir devletti; yaklaşık 250 yıl boyunca, yani 1517’ye kadar varlığını sürdürdü.
Bu dönem boyunca Memlûkler, Haçlıları Kutsal Topraklardan kovdular; ticaret ve sanayiyi desteklediler, sanatı koruma altına aldılar, ayrıca hastaneler, camiler ve okullar yaptırdılar. Mısır onların yönetimi altında, İslam dünyasının merkezi haline geldi.
Ayn Calut Savaşı sadece Ortadoğu’yu etkilemedi. Aynı zamanda Batı uygarlığının gidişatını da belirledi. Bir dergide şu sözler yer aldı: “Eğer Moğollar Mısır’ı fethetmeyi başarsaydı, Hulagu geri döndükten sonra Kuzey Afrika’dan Cebelitarık Boğazına kadar olan toprakları da fethetmiş olabilirlerdi” (Saudi Aramco World). Bu sırada Moğollar Polonya’ya da ulaştıkları için Avrupa’yı çok büyük bir kıskacın içine almış olacaklardı.
Aynı dergide şu sözler yer alıyor: “Bu koşullar altında Avrupa Rönesansı gerçekleşebilir miydi? Herhalde dünya bugün bambaşka bir durumda olurdu.”
Not:
Birçok önemli savaş bu bölgede yapıldığı için, “Megiddo” kelimesi Armagedon savaşıyla özdeşleştirilmeye başlandı (İbranice Har–Magedon). Kutsal Kitap Armagedon’un, “Mutlak Güce Sahip Tanrı’nın büyük gününde yapılacak savaş” ile bağlantısı olduğunu söyler (Vahiy 16:14, 16).
Yukarıdaki metin http://wol.jw.org/tr/wol/d/r22/lp-tk/102012085 ve https://tr.wikipedia.org/wiki/Ayn_Calut_Muharebesi sayfalarından yararlanılarak hazırlanmıştır.
Memluklar, Moğolları psikolojik savaşla durdurmuş
Bu yazı Sayın Esat Çağlar’ın Dünya Bülteni / Tarih Servisi “http://www.dunyabulteni.net/haber/134706/memluklar-mogollari-psikolojik-savasla-durdurmus” adresli sayfadaki yazısından alınmıştır.
Müslüman dünyası Hicri altıncı yüzyılda Haçlı saldırılarını henüz atlatmışken Moğol felaketiyle yaklaşık 30 sene içerisinde Kaşgar’dan Bağdat’a, Konya’ya kadar İslam beldeleri yakılıp yıkılmış yüz binlerce Müslüman vahşice katledilmişti.
Memluk sultanı Kutuz ve Baybars, Elbistan ve Ayn-ı Calut Savaşlarında Moğolları yenilgiye uğratarak, Müslüman beldeleri bu felaketten kurtarmışlardır. Makrizi, es- Sülük adlı eserinde Kutuz’un Moğollarla baş etmek için önce halk üzerindeki Moğol korkusuyla mücadele ettiğini söyler.
Moğollar, bir yere saldırdıktan sonra önce orayı yakıp yıkarlar, insanları öldürürler, kadınlara tecavüz ederler ve çocukların dillerini keserlerdi. Özellikle belirli bir topluluğa göre İbn Haldun’un ifadesiyle dokunmazlardı. Bu kişiler genellikle daha önce seçilen ticaret ya da hayvancılıkla uğraşan insanlar olurdu. Moğollar, bu kişilerin yaptıklarını bu insanların görmesini ister, onları korkutarak vücutlarına işkence yaptıktan sonra serbest bırakırlardı. Bu kişiler batıya doğru kaçtıklarında geçtikleri bölgelerdeki halka Moğol zulmünü anlatarak korkuturlardı.
İbn Haldun el-İber adlı eserinde Sultan Kutuz, Moğol saldırılardan kaçan bu grupların memluk şehirlerine girmesini engelleyerek, halkın söylentilerden etkilenmesini sağladığını belirtmektedir. Emirlere fermanlar göndererek askerlerin halkın karşısında cenk, cirit oyunları oynamasını istemişti. Camilerde verilen vaaz ve hutbelerde hocaların Müslümanların kafirlere galip geldikleri savaşları anlatmasını istemiş, masalcı ve anlatıcıların Moğolların yaptıklarını değil İslam ordularının Haçlılara karşı nasıl savaştıklarını anlatmasını istemişti. Kalkaşandi, Subhu’l A’şa adlı eserinde Kutuz’un Moğollarla savaşa girmeden önce halkı ve orduyu nasıl moral verdiğini uzunca anlatır.
Kutuz’un diğer bir politikası da hükümdarlarla bizzat görüşerek Moğol saldırısına karşı ortak bir ordunun oluşturulması ve cihad anlayışının herkes tarafından kabul edilmesi üzerine çalıştı. Halife’nin verdiği cihad ilanına uymayan bazı din adamlarını dövdürerek onların halk üzerindeki kırmaya çalıştı. Baybars tarihi adlı eserde bazı din adamlarının Moğol sultasına, fitne çıkmaması, daha fazla kan dökülmemesi için boyun eğmek gerektiğini söyledikleri ifade edilmektedir.
Kutuz, önce Anadolu ve Suriye’de dağınık halde bulunan Moğol kuvvetler üzerine ordular göndererek onları ortadan kaldırdı. Esir olarak getirilenleri halkın gözü önünde öldürterek, Moğol korkusunu gidermeye çalıştı.
Kutuz’da birkaç Moğol’u serbest bırakarak gördüklerini diğer Moğol ordularına anlatması için kaçmalarına göz yummuştu. Baybars komutasındaki öncü birlikleri önden göndererek öncü Moğol kuvvetlerine vur kaç taktiği ile saldırmalarını söylediğini, Baybars’ın Moğolların taktiğini kullanarak küçük grupları yok ettiğini Makrizi söylemektedir. Baybars özellikle öldürülen Moğolların cesetlerini teşhir ederek halkın özgüven duymalarını sağlamıştı. John Keegan, “Savaş Sanatı Tarihi” adlı eserinde Moğolların Müslümanlar karşısında yenilmesinde psikolojik olarak yıpranmaları olduğunu söyleyerek, halkında Memluk ordusuna büyük destek verdiğini belirtmiştir.