Kenan EROĞLU
Odgurmuş: Ögdülmüş kardeşim; Bu gün şu her şeye, yerli yersiz muhalefet etme konusu üzerinde durabilir miyiz?
Ögdülmüş: Evet kardeşim tabii ki durabiliriz. Bu toplumun önemli bir kesimi olarak sanki genel bir hastalığa yakalanmış gibi önünü sonunu düşünmeden, her konuya anında muhalefet ediyoruz.
Odgurmuş: Peki, neden herkese ve her şeye muhalifiz?. Her konuya muhalefet edecek mutlaka bir yön buluyoruz.
Neden? Hiç iyi şeyleri görmez hep olumsuz durumları ön plana çıkartırız? İnsan şaşıyor, neden bu kadar muhalefet ediyoruz diye.
Ögdülmüş: Öyle kardeşim senin de belirttiğin gibi aynı soruları ben de kendi kendime soruyorum. Senin söylediklerin hayatımızın katı gerçekleri arasında yer oluyor. Çoğu zamanlar her duruma muhalefet yapar? Her şeye karşı çıkarız.
Ama neden diye de kendimize sormadan edemiyoruz? Hemen ve her durumda karşımızdakini eleştirir ve karşımızdakilere olmadık olumsuzluklar yükleriz.
Nedir? Bizi her şeye ve her duruma muhalefet yapma duygusuna götüren sebep.
Biraz düşünecek ve sebeplerine bakacak olursak;
İnsanın, muhalefet yaptığı kişi ve kuruluş sürekli yanlış yapar ona muhalefet yapılır.
Eğer bir kişiyi “sevmiyorsak” o kişi isterse en iyi, en değerli ve en geçerli işler yapsın, onun iyi tarafını asla görmez ona muhalefet yaparız. Bu ister karşısında olduğumuz birisi olsun, isterse kendi partimizden birisi olsun, isterse düne kadar aynı saflarda mücadele ettiğimiz birisi olsun durum fark etmez.
“Particilik konusu” bizde sanki mezhepçilik gibi algılandığı için, bağlı olduğumuz partinin karşısında bulunan herkes “muhalifimizdir”, hatta biraz daha ileri gidersek herkes “düşmanımızdır”. Bundan dolayı onlara her yerde ve her durumda muhalefet yaparız.
“Hazımsızlık” da insanı muhalif yapar, biz bir yere gelemiyorsak, bizim başaramadığımız şeyleri karşısında olduğumuz kişi, parti ve fikir hareketi mensupları başarıyorsa bizde muhalefet etme duygusu körüklenir. Bizim yapamadığımızı başkası yapmışsa onu küçük görür, değersizleştirir, itibarsızlaştırmak için elimizden geleni yaparız. Tıpkı günümüz muhalefet partilerinin yaptığı gibi yapar mutlaka ve her şeyi eleştiririz. Ona da muhalefet yaparız. Bize göre başarılı olan kişi isterse bizim partiden veya bizim bağlı olduğumuz fikirlerden olsun durum yine değişmez.
Muhalefet duygusu bazen o kadar ileri safhalara vardırılır ki, insan sağlıklı düşünemez. Düne kadar beraber olduğumuz kişinin veya karşıdakinin iyi ya da kötü olduğuna bakmaksızın hemen her hareketine ve her sözüne damgayı vururuz. İşin bu noktalara gelmesi elbette istenmez.
İttihatçıların ve özellikle de CHP’nin o çok eleştirilen muhalefet mantığı olan “iktidarların tüm icraatlarına iyi de olsa kötü de olsa karşı çıkmak” gibi yaklaşımı bu gün ne yazık ki toplumun önemli bir kesiminde devam ediyor.
Odgurmuş: Efendim Marksist-Leninist’lerin muhalefet mantığını ve yaptıkları tahribatı da konumuza ekleyebilir miyiz?
Ögdülmüş: Tabii ki ekleyebiliriz. Marksistlerin her konuya muhalefet etmeleri çok uzun konuşulması gereken ayrı ve vahim bir durumdur. Biliyorsunuz Marksistler dünyanın her yerinde içinde bulundukları toplumların her şeyini eleştirerek bir yerlere gelme yollarını kullandıkları bir gerçektir. Onlar, içinde bulundukları toplumları içerden çökertme, insanların bir birinden şüphe eder hale gelmesi yolunda kendi fikirlerinden ziyade karşı fikir ve icraatları eleştiriye tabi tutarak hedefe varma yolunu kullanmaktadırlar.
Ama ne yazık ki bu eleştiri hastalığını toplumun daha çok okumuş kesimine de bulaştırdılar. Milletini ve memleketini seven insanların da bu hastalığa yakalandığını üzülerek görüyoruz.
Hâlbuki milliyetçi olarak bilinen insanların eleştirmek yerine bilgi ve kültürlerini artırarak, ellerinde bulunan işleri en iyi bir şekilde yapmaları veya Türk milletinin Tanzimat’tan beri müzminleşen problemlerinin yanı sıra, gelişen ve değişen dünyada meydana gelen gelişmeleri milletimiz açısından değerlendirmeye tabi tutmak ve bu konularda kafa yormak gerektiği üzerinde durmaları gerekir.
Milletini ve memleketini seven her Türk aydını eleştirmek yoluna girmemelidir. Bu durum ona yakışmıyor. Hâlbuki o toparlayıcı, bütünleyici, birliği sağlayıcı, tamir edici, izah edici ve kucaklayıcı olmalıdır.
Marksistler gibi her konunun en kötü ihtimalini görme ve her şeyin eksiğini, yanlışını bulma eğilimi içinde olmak milliyetçiyim diyen insanlara asla yakışmıyor.
Ayrıca toplumda bir mantık şekli de şöyle gelişiyor; bir konu başkasının işine yarıyorsa, o iş gerçekleşmesin, memleketin lehine de olsa bile, olaylara ve o işe olumsuz bir şekilde bakılır ki bu durumda olmaması gereken bir muhalefet-eleştiri tavrıdır.
Eğer biraz düşünecek olursak bizim toplum olarak eleştiride vs. geçirecek bir dakikamız bile yok. Biz sadece çalışmalı ve çalışmalıyız.
Daha çok okuyarak milletimizin müzminleşen meseleleri konusunda kafa yormalı ve fikir üretmeliyiz.
…………..
Sözün Özü:
Olgun fikirlerin çarpışmasından hakikatler, kabakların çatışmasından ise çekirdekler ortaya çıkar.
………….
Sözün Özü:
Mâzî’de büyük olanlar, istikbâl’de de yeni şahikalar meydana getirirler… Büyük milletler büyük rüyalar görürler… Türk Milleti’nin her devirde, bir Kürşad’ı ve kırk çerisi her zaman olduğu gibi, her dönemde de gelecekten ümitvâr olmuştur. Zirâ “Su nasıl kendisine benzerse, bir milletin geleceği de geçmişine benzer.”
……..
Sözün Özü:
Ay ve güneş tutulması çok kısa süreli olsa da, politik akıl tutulması ne yazık ki çok uzun sürmektedir.
********************************
Ögdülmiş (1): Akıl – Ululuk
Odgurmış (2): Kanaat – Akıbet- Afiyet
Kadim Kitabımız olan Kutadgubilig de geçen iki şahsiyet: