İdil-Ural Türkleri’nin millî uyanış ve kurtuluş mücadelesi öncülerinden Muhammed Ayaz İshakî
Hazırlayan: Mehmet MEMİŞ, (E) Öğretmen
Kazan Tatarları’ndandır. 23 Şubat 1878’de Çistay bucağına bağlı Yavşirma köyünde doğdu. Babası köyün imamı İlâceddin İshakoğlu, annesi Kameriye Hanım’dır. Hem anne hem baba tarafından nesiller boyunca imamlık yapmış ailelere mensuptur. Köyünde başladığı öğrenimine Çistay (1890) ve Kazan (1893) medreselerinde devam etti. Ardından Emîrhanovlar Medresesi’nde “usûl-i cedîd” sistemine uygun olarak ders verdi ve bu vesileyle daha 1898 yılında Tatar basınında ismi geçmeye başladı. Kazan Rus Öğretmen Okulu’nu bitirdikten sonra (1902) üniversiteye girmek için hazırlanırken babasının ısrarı üzerine köyünde imamlığa başladıysa da (1903) bu görevinde fazla kalmayarak daha talebeliğinde iken katıldığı şâkirtlik teşkilâtı ile Terakkî ve Hürriyet gazetelerinin gizli siyasî faaliyetlerine tekrar döndü (1904).1905’te Tatar halkının iktisadî ve siyasî haklarını savunmak, sosyal eşitliğini sağlamak amacıyla Tangçılar adında ihtilâlci sosyalist karakterli bir teşkilât kurdu. 15-28 Ağustos 1905’te Nijni Novgorod’da (bugünkü Gorki) Oka nehri üzerinde bir gemide gerçekleştirilen I. Bütün Rusya Müslümanları Kurultayı’na katıldı. Ruslar’ın Japonya yenilgisinin ardından millî basına izin vermeleri üzerine önce Tang (18 Mayıs 1906), daha sonra Tang Yıldızı adını verdiği bir gazete çıkardı. Bu dönemde sosyalist çizgide olan Ayaz İshakî, gazetelerinde dönemin milliyetçi aydınlarından Fâtih Kerîmî, Abdürreşid İbrahim, Gaspıralı İsmâil gibi şahıslara hakaret ediyordu ve Rusya’da yaşayan Türk-müslüman aydınların öncülüğünde kurulan İttifâk-ı Müslimîn’in aleyhinde yazılar yazıyordu. Duma’da, mecliste teşkil edilen Müslüman Hizmet Tayfası adlı grubun idarecilerinden oldu. Çalışmalarından duyulan rahatsızlık sonucu Rus hükümetince tutuklanıp hapse atıldı, gazetesi de kapatıldı. Bir ara serbest kalıp Tavuş adında bir gazete daha kurduysa da (23 Nisan 1907) hapis ve sürgün hayatı 1913 yılına kadar devam etti. Arhangelsk’te sürgünde iken 1908-1911 yılları arasında birkaç defa sahte pasaportla İstanbul’a gidip geldi. İstanbul’da bulunduğu dönemlerde yazdığı ve Rusya’dan gönderdiği bazı makaleleri Sırât-ı Müstakîm (Kazanlı Ayaz adıyla) ve Türk Derneği Dergisi’nde yayımlandı. “Yeni lisan” tartışmaları sırasında Süleyman Nazif ve Ali Nusret’in dilde halka dönüş hareketine karşı çıkmaları üzerine Sırât-ı Müstakîm’de neşredilen yazılarıyla (nr. 46, 50) sadeleşmeyi destekledi. 1908’de kurulan Türk Derneği’nin ilk kırk üyesi arasında yer aldı.Bir aftan yararlanıp (4 Nisan 1913) sürgünden dönünce, Kazan’da oturma izni verilmediği için Petersburg’da İl gazetesini çıkardı (22 Ekim 1913). Bu gazetenin 1915 Martında kapanmasından sonra Söz (1915), Biznin İl (1916) ve yeniden İl (1917-1918) gazetelerini yayımladı. Başlangıçtaki sosyalist düşüncelerinden vazgeçip gazetesini millî bir organ haline getirdi. 1-11 Mayıs 1917’de Moskova’da V. Bütün Rusya Müslümanları Kurultayı’nın toplanmasında ve faaliyetlerinde aktif görev aldı. Rusya müslümanlarının bir millî şûra etrafında toplanması teklifi kongre tarafından kabul edildi. Aynı yıl 4 Ağustos’ta toplanan Kazan kongresinde, Sadri Maksudi’nin (Arsal) başkanlığında İç Rusya ve Sibirya müslüman Türk Tatarları’nın millî-medenî muhtariyetinin ilân edilmesinde rolü oldu. Her iki toplantıda bütün Asya Türkleri’ni içine alacak muhtar bir cumhuriyet kurma fikriyle Rusya’ya bağlı federasyon teşkili tartışma konusu oldu. Başkırt temsilcisi Zeki Velidi (Togan), Türk kavimlerinin münferit muhtariyetine ve federasyona, Sadri Maksudi ve Ayaz İshakî ise Kazan Türkleri idaresinde Rusya müslümanları birliğine taraftar idiler. Bu ihtilâf Tatar-Başkırt, ünitarist-federalist tartışmaları halinde daha sonraki yıllarda da devam etmiştir. Ayaz İshakî, 1917 Kasımında Ufa’da kurulan muhtar İdil-Ural hükümetinin dış işlerini idare etmek üzere barış komitesi başkanı oldu. “Millî idare”de hâricî-siyasî komisyonun başına getirildi. İdil-Ural bölgesi Bolşevik kuvvetleri tarafından işgal edilince gazetesi kapatıldı (11 Nisan 1918), basımevine el konuldu. Kendisi kaçarak Sibirya’nın Kızılyar şehrinde Abdullah Battal ile (Taymas) birlikte otuz sayı çıkabilen Mayak adlı bir gazete yayımladı (7 Aralık 1918). Bolşevikler İdil-Ural bölgesine kesin olarak yerleşince Kızılyar’a gelmiş olan Millî Meclis tarafından Paris Konferansı’na katılmak üzere görevlendirildi. Mançurya, Kore ve Japonya’dan Paris’e (Mart 1920), oradan Berlin’e geçti. 1925’te, Maarif Vekili Hamdullah Suphi’nin (Tanrıöver) gayretiyle Avrupa’da yaşayan bazı dış Türk aydınlarıyla beraber Türkiye’ye getirildi. Burada kaldığı iki yıl içinde Türk Yurdu’nda yazılar yazdı. Türkiye’de dil ve alfabe tartışmalarının başladığı bu yıllarda kaleme aldığı bir makalesinde (“Arap ve Latin Elifbalarını Mukayese”, Türk Yurdu, III/16 [1926], s. 421-432) dilde tam bir tasfiye yapılmasını, alfabe sisteminin değiştirilmesini, bu gerçekleşmediği takdirde Arap alfabesinin ıslah edilmesi gerektiğini ileri sürdü. 1927’den sonra Berlin ve Varşova’da ikamet etti. Varşova Üniversitesi Şarkiyat Bölümü’ndeki Türk dili hocalığı sırasında dünyanın çeşitli yerlerine dağılmış olan İdil-Ural Türkleri’nin birliğini sağlamaya çalıştı. 1928’de Berlin’de Millî Yul (daha sonra Yaña Millî Yul) dergisini çıkarmaya başladı. İdil-Ural Hürriyet Komitesi’ni kurdu. 1932’de Kuzey Türkleri’nin temsilcisi olarak Kudüs’teki müslüman kongresine katıldı. 1933-1938 yılları arasında Çin, Mançurya, Kore, Japonya, Arabistan ve Finlandiya’ya seyahat etti; buralarda yaşayan Kazan Tatarları’nın teşkilâtlanması için çalıştı. 9-12 Mayıs 1934’te Kobe’de İdil-Ural Muhacirleri Kongresi’ni topladı. Uzakdoğu Tatarları’nı ziyaret ederek İdil-Ural Türk-Tatarlarının Millî Kültür Merkezi’ni ve Mukden’de Millî Bayrak adıyla haftalık bir gazete kurdu (1935); 1939’a kadar bu gazeteyi yazılarıyla destekledi. 1936’da tekrar Varşova’ya dönen İshakî, Rus olmayan milletlerin bağımsız devletler kurmaları için 1930-1939 yıllarında faaliyette bulunan Promete teşkilâtına üye oldu. 1939’da Rus-Alman anlaşması gerçekleşince komünizm aleyhtarı olan bu teşkilâtın diğer üyeleriyle beraber Varşova’dan çıkarıldı, bu arada Millî Yul dergisi de kapatıldı. Türkiye’ye yerleşen (1940) ve 1945-1952 yılları arasında İstanbul’dan ayrılmayan Ayaz İshakî edebî faaliyetlerle yetindi. 1953’te Almanya’ya giderek Münih’te Millî Bayrak adıyla üç aylık bir dergi çıkarmaya başladıysa da hastalandı. 22 Temmuz 1954’te Ankara’da kızı Saadet Çağatay’ın evinde vefat etti. Vasiyeti gereği İstanbul’daki Edirnekapı Şehitliği’nde Yusuf Akçura’nın mezarının yakınına defnedildi.XIX. yüzyılın ortalarında İdil-Ural Türkleri arasında başlayan Batılılaşma ve yenileşme hareketlerine ilgisiz kalmayan Ayaz İshakî daha medreseye devam ettiği yıllarda bu hareketin öncüleri olan Şehâbeddin Mercânî, Abdülkayyum Nâsırî ve Hüseyin Feyizhânî gibi ilim ve fikir adamlarını kendine örnek alarak eğitimde metot konusunda devam etmekte olan usûl-i kadîm, usûl-i cedîd tartışmalarında Cedîdciler’in fikirlerini benimsemiştir. 1899’da yayımlanan Taallümde Saadet adlı ilk eserinde eski eğitim tarzına karşı Batılılaşma yolunda olan mektep ve fikirleri savunuyor, Türk topluluğunu medeniyet ve terakkiye ulaşmaya davet ediyordu.Medresede iken tanıştığı Sadri Maksudi ile öğretmen okulunda edebiyata merak saran İshakî Kelepüşçü Kız (Kazan 1900) adlı küçük romanıyla Kazan Türkçesi’nin edebî bir dil olarak gelişmesine hizmet etmiş ve “Tatar edibi” unvanıyla anılmıştır. Hareketli siyasî mücadelelerinin yanı sıra yazarlığı da ihmal etmeyen İshakî hayatı boyunca ondan fazla gazete ve dergi çıkarmış, bazıları yayımlanamamış elli kadar eser kaleme almıştır (eserlerinin dökümü için bk. Muhammed Ayaz İshakî: Hayatı ve Faaliyeti, s. XXII-XXIV). Roman, hikâye ve tiyatro gibi edebî eserlerle tarih ve hâtıralardan oluşan bu çalışmalarına göre onun yazarlığı üç döneme ayrılabilir. 1905 devrim hareketleri öncesine rastlayan, hepsi 1900-1904 yılları arasında kaleme alınmış Tilenci Kız (1907), İki Yüz Yıldan Sonra İnkıraz (1908), Bay Oglu (1911) romanlarıyla İki Aşk (1903), Üç Hatun Bilen Turmuş (1908) adlı tiyatroları sosyal, ahlâkî ve didaktik eserleri olup yazarlığının ilk dönemini teşkil eder. 1905 devrimi yıllarında devrimci bir tavır gösteren İshakî’nin Zindan (1907), Soldat (1908) ve Cıyıntık (1909) adlı eserleri sanat endişesi taşımamaktadır. Sürgün yıllarını ve sonrasını içine alan üçüncü dönemde ise dil, üslûp ve teknik bakımından daha olgun, konu olarak da sosyal meseleleri realist ve yorumcu bir tarzda ele alan eserler yazmıştır. Turmış mı Bu (1911), Şakirt Abiy (1911), Sünnetçi Babay (1911), Mulla Babay (1913), Üstad Bike (1915), Ul Eli Öylenmegen idi (1918), Züleyha (1918), Dulkin İçinde (1937), Üyge Taba (1938), Köz (1938), Jan Bayeviç (1939) gibi roman, hikâye ve tiyatro eserleri bu döneme aittir.Öğrencilik yıllarında Rusça’dan Puşkin ve Gogol’ün birer eserini tercüme eden Ayaz İshakî’nin 1922’de Berlin’de yazdığı Üyge Taba adlı romanı Türkiye Türkçesi’ne çevrilmiştir (Üyge Taba: Eve Doğru, İstanbul 1941, 1967 [3. bs.]). Kaynaklarda hâtıralarını Utız Yıllığım adıyla yazdığı (1927) belirtilmektedir. Şimal Türkleri’nin Edebiyat Tarihi ile Rus müverrihi Hudyakov’un Kazan Tarihi adlı tercümesi de yayımlanmamış çalışmalarındandır. Tarihî notlardan oluşan İdil-Ural Fransızca olarak basılmış (1933), Rusça, Tatarca ve Lehçe’ye de çevrilmiştir. 1925 yılından sonra ülkesinde (Tataristan MSSC) “burjuva-milliyetçi” ilân edilerek kitapları yasaklanmış, ancak 1990’larda meydana gelen rejim değişiklikleri sonucunda aklanmıştır.
Rusya İlimler Akademisi’ne bağlı Kazan İlimler Akademisi Alimcan İbrahimov Dil, Edebiyat ve Sanat Enstitüsü, yazarın bütün eserlerini on beş ciltte yeniden yayımlamayı planlamaktadır. Bu projenin ilk adımı 1988 yılında atılmış ve Lena Gaynanoua adlı araştırmacı I. cildi hazırlamıştır. Bu ciltte yazarın Taallümde Saadet, Bay Oglu, Abdulla, Zindan, Soldat, Oçraşu yaki Gölgıyzar, Kelepüşçü Kız ve İki Yüz Yıldan Son İnkıraz adlı eserleri Kiril harfleriyle Tatarca olarak yeniden basılmıştır.
Kaynak: TDV İslam Ansiklopedisi, Müellif: Mustafa S. KAÇALİN
EDEBİ KİŞİLİĞİ
Ayaz İshakî’nin eserleri, işlediği konularıyla, betimlemeleriyle, karakterleriyle yaşadığı çağını yansıtır. Yazar, Arap, Fars ve Rus edebiyatlarını da yakından tanır. Şairane hislerle ve zorluklarla dolu hayatını eserlerine yansıtmıştır. Onun idealleri ve milletine olan inancı, sağlam karakterinin temellerini oluşturur. Eserlerinin zenginliği ve başarısı, ele aldığı konuların çokluğu, hayatın çeşitli yönlerini yansıtabilmesi ve oluşturduğu tiplerin renkliliğinden kaynaklanmaktadır. Yazarın tarihî eserlerinde de, edebî eserlerinde de zamanın meselelerini aydınlatma, aktüel problemleri çözme çabası öne çıkar. Ayaz İshakî’nin roman ve hikâyeleri Tatar nesir tarihinin büyük bir bölümünü teşkil eder. Onun eserleri olmaksızın, devrime kadarki Tatar köy ve şehir hayatını, medresesini, öğrencisini, hocasını ve daha pek çok yönünü tam olarak ortaya koymak mümkün değildir. Onun tasvir yeteneği çok güçlüdür. Örneğin, “Dilenci Kız” romanında Kazan’daki hayat, fakir mahalleler, genelevler, yalancılık, kirlilik, hasta kadınlar, hasta çocuklar ürpertici şekilde tasvir edilir. Medrese ve öğrenci hayatının hem kötü hem de iyi taraflarını, şakalaşmalarını, oynayıp gülmelerini ve hatta kavgalarını iç sıcaklığıyla tasvir eder. Ayaz İshakî’nin nesirleri psikolojik tasvirler açısından da oldukça zengindir. Kahramanların iç dünyaları genellikle tabiat şartlarıyla paralel olarak verilir.
Tatar tiyatrosunun ilk resmî temsili 21 Nisan 1906 yılında Ufa’da Ayaz İshakî’nin “Üç Kadınla Hayat” dramı ile açılır. Ayaz İshakî, genellikle dram, üzücü çatışmalar üzerine eserler ortaya koyar. Ayaz İshakî kadın hak ve özgürlüğünü savunan bir yazardır. O, eserlerinde kadın haklarına önem verir, onların yaşamını kolaylaştırmaya çalışır. Bazen kadınların düştükleri kötü durumları ortaya koyarak çözüm yollarını gösterir. Kadınları genellikle ileri görüşlü, becerikli, erkeklere göre daha aktif olarak tasvir eder.
Ahlaki ve terbiyevi noktadan bakıldığında dinin iyi taraflarını görür. Halkı yakınlaştırmada, bir araya toplamada dinin rolünü iyi bilir. Ayaz İshakî’nin Ruslara karşı olduğu hakkında fikirler de bulunmaktadır. Eserlerinde Rus-Tatar ilişkilerine büyük yer vermekle birlikte onun düşmanlığı Rus halkına karşı değildir. O, büyük ölçüde tenkidini devrin Rus yönetimine yöneltmiştir. Ayaz İshakî, Rus edebiyatını, Rus yazarlarını çok okumuştur. Ruslara karşı olduğu söylenen “Züleyha” piyesinde, o aynı zamanda “merhametli bir Rus ihtiyarına” da vakıa kahramanları arasında yer verir.
KAYNAK:www.teis.yesevi.edu.tr, Yazar: Doç.. Dr. Alsou KAMALIEVA