Dünyada BM üye 193 ülke olmakla birlikte özel durumu olan bölgeler dikkate alındığında 210 civarında bir ülke var. Bu ülkeler az gelişmiş, gelişmekte olan ve gelişmiş ülkeler olarak ayrılmaktadır…
Gelişmiş ülke sayısı değerlendirmelere göre değişmekle birlikte 35 kadardır. Bu ülkeler arasında Türk-Müslüman ülke bulunmamaktadır. Türk-Müslüman ülkelerin bu grupta yer almaması farklı şekillerde açıklanmaktadır…
Türk-Müslüman ülkeler daha çok gelişmekte olan veya en az gelişmiş ülkeler (EAGÜ) arasında yer almaktadır… EAG ülke sayısı 49’dur. Bu grup ülkeler arasında din ve coğrafya olarak farklı ülkeler bulunmakla birlikte Afganistan, Sudan, Bangladeş gibi halkı Müslüman olanların var olduğu dikkate alınmalıdır…
Bir ülkenin EAGÜ sayılabilmesi için gelir düşüklüğü, insan kaynaklarında zayıflığı ve ekonomide çeşitlilik eksikliği kıstas olarak dikkate alınmaktadır. Daha farklı ölçülere göre de gruplama yapmak mümkündür. Bununla birlikte değişik kaynaklar, yoksulluk için farklı nedenler ileri sürmektedir…
Neden
“Dünyanın birçok yerindeki aşırı yoksulluğa neden olan faktörler nelerdir” sorusuna sosyolog John J. Macionis şu cevabı vermektedir:
-Teknoloji
-Nüfus artışı
-Kültürel kalıplar
-Sosyal tabakalaşma
-Cinsiyet eşitsizliği
-Küresel güç ilişkileri
Burada ülkedeki “politik sisteme” yer verilmemesi dikkate alınması gereken bir durumdur. Farklı düşünce insanları politik sistem, din vs. faktörler üzerinde de durmaktadır…
Uluslararası şirketler
John J. Macionis küresel güç ilişkileri başlığında ise şunları söylemektedir:
“Tarihsel olarak bazı ulusların diğerleri üzerindeki politik ve ekonomik kontrol süreci olan sömürgecilik ile zenginlik, yoksul toplumlardan zengin uluslara doğru akmıştır. Küresel sömürü bazı uluslara ekonomik olarak diğer ulusların zararı pahasına gelişme olanağı vermiştir.
Yüz otuz sömürgenin 20. yüzyılda bağımsızlık kazanmasına karşın; doğrudan politik kontrolü değilde, çok uluslu şirketler tarafından gerçekleştirilen ekonomik sömürüyü içeren küresel güç ilişkilerinin yeni biçimi olan yeni sömürgecilik (neo kolonizm) yoluyla bugün de devam etmektedir…
Uluslararası şirket öncüleri şirketlerinin faaliyetleri için elverişli ekonomik koşulları yaratmak amacıyla iş yaptıkları ülkelere kendi isteklerini sıklıkla zorla kabul ettirmektedirler…”
Batılı bir yazarın bunları ifade etmesi önemlidir…
Bugün Türk-İslam ülkelerinde, küresel güçlerin “istekleri” gerek bölgesel gerekse ülke içi barış, kalkınma ve gelişme üzerinde etkisi önemli bir ölçüdedir. Ülkemizde son yıllarda yaşananları sadece iç dinamiklerle izah etmek mümkün müdür?
Değişime direnç…
Ancak yoksulluğun sömürü ile açıklanması (dış faktör) yoksulluğa neden olan diğer faktörleri (iç faktörler) görmemize engel olmamalıdır. Örneğin kültürel kalıplar önemsenmelidir…
Yoksul ülkelerde kültürel kalıp olarak “…zengin yaşamı vadeden değişime direnmek…” anlayışının varlığına sosyologlar dikkat çekmektedir…
Yoksul ülkelerde önemli bir sorun halkın halinde mutlu olmasıdır… Bu durum “mutlu yoksulluk” olarak adlandırılmaktadır…
Bu anlayış Türk-Müslüman ülkelerinde insanların önemli bir kesimi tarafından benimsenmiştir. Bir lokma bir hırka anlayışı uzun yıllar etkili olmuş ve hala olmaktadır… Zenginliğin ilkelerde aşınma ile sonuçlanacağı düşüncesi etkini günümüzde de sürdürmektedir. İnançlı insanlar arasında “kasa-masa-nisa” olarak belirtilen para, makam ve karşı cins ile ehlileştirmiş/medeni ilişki kurulamaması geleneksel kültürün sürdürülmesine destek olmaktadır…
Sömürü ve kültürel kalıplar yanında diğer faktörlerinde yoksulluk konusu incelenirken dikkate alınması gerekir. İhmal edilmemesi gereken kalkınma-gelişme konusunun tek faktörlü olarak değil çok faktörlü olduğudur.
İdeolojik kalıplar içerisinde tek sorun ve tek çözüm olayı basite almaktır.
Son söz: Karmaşık sorunların basit çözümleri yoktur.
Prof.Dr. İsmail GÜVENÇ
Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi, Ziraat Fakültesi, Bahçe Bitkileri Bölümü Öğretim Üyesi