Nefes
Bazen duman duman olur sevdanın dağı.
Kar çüker, duman çöker, siz çöker.
Dilimize sus çöker.
“Erisin dağların karı,
Geçti ömrün ilk baharı,
Ecel kapımı çalmadan,
Durma gel ömrümün varı.”
deriz ama çaresizlik bir kılıç yarasıdır.
Bir yaradan kaç kan akar bilinmez.
Hüzün gölgeli zamanlardır yaşanan.
İçimizde koşan atların dizginleri elimizde değildir.
Yeleler ümitleri ötelere savurur.
Kolumuz, kanadımız kırılır, kaç fidan boyun büker.
Yılların arasına koyduğumuz bir sevdadır zaman.
Can Evi
Telli turnamızı bebe gibi kollarımızda yaylatırız.
Dertli dertli iniler sarı turnamız.
Göklerde maviliğe bırakırız tel tel.
Dallarda duran bir çift turnaya takılır gözümüz.
Dost eline gidenlere selam göndeririz bir çan dolası.
Yemen illerini de bilirler, Bağdat2ı da…
Yedi iklim dört köşe gurbetidir onun.
Gökyüzünde bölük bölük yolcularız.
Havada turna sesi gelir bazen.
Bazen kona kalka yola revan olduklarını görürüz.
Hep bizim ellere varmasıdır dileğimiz.
“Şeker söyle, kaymak söyle, bal söyle” deriz.
Yayla yayla sevda, dağ dağ ümittir onlar.
Velhasıl bir Turna Göçü’dür yaşadığımız.
Sakladığım
Bazen çatlak dudaklarımız kanar gülüşümüzden.
Alır derdimizi dağlara çıkarız.
Biliriz ki yeri tutan dağ bizi de tutar.
Turnaların kadadına umut, turna katarlarına söz bırakırız.
Uzun gölgeler sarar dört yanımızı.
Acılı, mahzun bulutlarımız vardır.
Bizim bulutlarımız damla damla hüzün döker.
Ölüm ile ayrılığı tartar oluruz bir bir.
Bir ayrılık, bir yoksulluk, bir ölümdür zaman.
Sazı mezarsız ölüye çalmak beyhudedir artık.
Bir nefes alevdir söylediğimiz.