Niğbolu Savaşı

niğbolu savaşı ile ilgili görsel sonucu
 

Oktay BERBER*

Erken dönem Osmanlı kaynaklarının pek çoğunda gerçekleştiği tarih konusunda fikir birliği bulunmayan Niğbolu Savaşı 25 Eylül 1396 (21 Zilhicce 798) tarihinde meydana gelmiştir[1]. Savaşın şahidi olarak yazdıkları günümüze ulaşan İbnü’l-Cezerî’den hareketle savaşın mekanı ve zamanı hakkında doğru bilgilere ulaşılabilmektedir. Diğer Türk kaynaklarında ise savaşın mekanı ve zamanı hakkında tutarlı bilgiler yer almamakla birlikte bazı kaynaklar bu savaşı Bayezid’in Macar seferi ile karıştırmaktadır[2]. Savaşın ana nedeni Türklerin Balkanlar’daki ilerleyişini durdurmak ve tehlike altındaki Macaristan’ı kurtarmaktır. Böylelikle Avrupa topraklarına sarkan Türk akınları durdurulacak, kuşatma altındaki İstanbul da kurtarılacaktır[3].

Niğbolu Savaşı’ndan önceki süreç içerisinde Osmanlı birliklerinin Rumeli’deki başarılı faaliyetleri ile Bosna ve Arnavutluk’a başarılı akınlar gerçekleştirilmişti. Bu akınlarla bölgeye yerleşen Türkler devamında bugünkü Arnavutluk ve Karadağ sınırındaki Boyana Nehri üzerinden Venediklilerin elindeki Draç Limanı’na doğru tehlike oluşturmuşlardı. Sakız ve Eğriboz adaları üzerinden Yunanistan’ın doğu sahillerinin vurulması Venedik ve Cenevizlilerin endişeye kapılmalarına yol açmıştı. Ancak Osmanlı deniz gücünün henüz Venedik gibi tecrübeli deniz kuvvetleri olan bir güce karşı koyabilecek çapta olmadığını da belirtmek gerekmektedir[4].

Balkanlar’daki Türk ilerleyişine engel olmak isteyen Macaristan Kralı Sigismund, bir Haçlı ordusu oluşturulması için çağrı yapmıştır. Başpiskopos Johann de Kanizsa başkanlığında oluşturulan Macar elçilik heyeti Ocak 1395’te Venedik’e, sonra Lyon ve Burgundiya’ya, 6 Ağustos’ta da Paris’e gitmiştir. Oluşturulan bu Haçlı ordusu içerisinde bulunan Bavyeralı Johannes Schiltberger, Kral Sigismund’un 1394 yılında diğer Hıristiyanları yardıma çağırdığı, kralın gelen destekle oluşturulan ordu ile birlikte Macaristan, Bulgaristan ve Eflak’ı birbirinden ayıran Demirkapı’ya yürüdüğü belirtilmektedir[5]. Kimi kaynaklarda oluşturulan Haçlı ordusunun 130.000 kişi olduğu rivayet edilmektedir[6].

Kral Sigismund’un düşüncesi oluşturulan bu büyük ordunun ihtiyatlı bir şekilde hareket etmesinden ve Türk kuvvetlerinin durumuna göre savunma yapmaktan taraftardı. Ancak Haçlı birliğini teşkil eden batılı devletler Sigismund’un aksine Hıristiyanlık ve şövalyelik ruhuyla hızlı bir şekilde ilerleyerek Türkleri yenmek, İstanbul üzerinden doğrudan Kudüs’e ulaşmak istiyorlardı. Sefer sırasında orduda bulunan ve savaşı kaleme alan Froissart’ın kaydettiğine göre, bütün Türkiye fethedildikten sonra Suriye ve kutsal topraklara ulaşılacaktı[7].

Kral Sigismund Tuna’yı geçerek Vidin’i işgal ettikten ve Türklerin yaşadığı bir başka kente geldikten sonra on beş gün burada kalmış, şehirdeki Türklerin bir kısmı öldürülürken bir kısmı da tutsak edilmiştir. Daha sonra buradan hareket eden kral, batı dilinde Schiltaw olan Niğbolu’ya (Nicopoly) gelerek şehri karadan ve denizden on altı gün muhasara etmiştir[8]. Yıldırım Bayezid ise Tuna boyundaki Silistre ve Niğbolu’yu ele geçirmiş ve bir süredir İstanbul’u kuşatmış idi. Haçlı ordusunun üzerine gelmekte olduğunu öğrendikten sonra ordusuyla hızla Niğbolu’ya gelmiştir. Schiltberger gibi kimi batı kaynakları Osmanlı birliklerinin sayısının 200.000 civarında olduğunu iddia etse de bu rakamın gerçeği yansıtmadığı, Türk ordusunun 80.000 kişi civarında olduğu belirtilmektedir[9].

Edirne üzerinden Tırnova’ya geçen Bayezid Han Haçlıların durumunu öğrenmek üzere Evrenos Bey’i Niğbolu önlerine yollamıştır. Evrenos Bey, ilerleyen Osmanlı birlikleri hakkında bilgi toplamakla görevli Macar Maroti ile Niğbolu önlerinde 22 Eylül 1396’da çarpışmış, ancak iki taraf adına bir sonuç çıkmamıştı. Bazı kaynaklarda Evrenos Bey’in haber almadaki başarısızlığı üzerine bizzat Bayezid’in gece karanlığında bölgeye giderek Niğbolu Kalesi Dizdarı Doğan Bey ile görüştüğü rivayet edilse de, bu şüpheli bir bilgidir.

24 Eylül’de Niğbolu önlerinde ve Tuna’ya yakın bir mesafede ordugâhını kuran Yıldırım Bayezid aldığı haberler doğrultusunda ordusunu savunma planı ile yerleştirmiştir. Fetihnâme’deki bilgiler doğrultusunda Osmanlı ordusundaki birlikler ve bu birlikleri komuta edenleri tespit etmek mümkündür. Buna göre ordunun sağ kolunda Şehzade Emir Süleyman Çelebi ile Veziriazam Çandarlı Ali Paşa, Rumeli Beylerbeyi Firuz Bey, Malkoç Bey ve Timurtaş Bey; ordunun sol kolunda ise Şehzade Mustafa ile Anadolu Beylerbeyi Timurtaş, Karaman beyleri olan Mehmed, Turhan, Beşir, Tahir yer almaktadır. Ordunun merkezinde ise Yıldırım Bayezid bulunmaktadır[10].

Hücum planı ile konuşlanan Haçlı ordusunda ilk saldırı görevi ağır zırhlı süvarilerden oluşan Fransızlara verilmişti. Bu ilk saldırıya karşılık veren Osmanlı birlikleri, Fransızları uçları sivriltilmiş kazıkların yer aldığı savunma hattına kadar çekmişti. Savunma hattının arkasındaki Osmanlı okçusu da atışlarıyla Fransız birliğinin hızını kesmeyi başarmıştı. Bu Fransız birliğinin arkasında bekleyen Macarlar, Almanlar, Rodos Şövalyeleri, Bohemya ve Leh askerlerinden oluşan Sigismund’un birlikleri Fransız askerlerinin yok edildiğini düşünmüşlerdi. Bu sırada kazıklı Osmanlı hattında bir boşluk açmayı başaran Fransızlar, Osmanlı ordusunun Rumeli kolu üzerine yürüdüler. Ardından sol koldaki Şehzade Mustafa ve Anadolu Beylerbeyi Timurtaş, tepeye doğru çekilen Osmanlı askerlerini takip eden Fransızları ani bir saldırı ile çevirmişlerdi. Amiral Jean de Vienne de dahil olmak üzere Fransız birliğinin pek çoğu bu saldırıyla ölmüş, geri kalanı da esir edilmişti. Ordunun idaresinden sorumlu Jean de Nevers ve bazı asilzadeler de teslim olmuşlardı[11].

Osmanlı birlikleri savaşı kazandığını düşündüğü sırada yaklaşık 30.000 askeri ile pusuda bekleyen Macar Kumandan Nicholas de Gara, Macar Kralı Sigismund ile birleşerek Osmanlı ordusunun Anadolu koluna saldırmıştır. Anadolu sipahilerinin üzerlerinde Macar ordusuna benzeyen zırh ve miğfer bulunması tarafları ayırt etme konusunda karışıklığa neden olduğundan Yıldırım Bayezid’in ordugâhı da tehdit altına girmiştir. Bu sırada Osmanlı’ya destek veren Sırp Lazareviç’in birliklerinin yardıma gelmesiyle Sigismund’un ordusu geri püskürtülmüş ve savaş Osmanlı’nın kesin zaferiyle sonuçlanmıştır[12]. Haçlı birliği Bayezid’in kuvvetleri karşısında tutunamayarak kaçmıştır. Behçetü’t-Tevârîh’te karadan kaçma imkanı bulamayan düşman kuvvetlerinin Tuna Nehri’nde gemilere doluştuğu, bunların suda boğulduğu, onların beylerinin de kıyıda yakalandığı rivayet edilmektedir[13].

Osmanlı’nın savaşı kazandığı anlaşıldıktan sonra Macar Kralı Sigismund Tuna ağzında bekleyen Haçlı donanmasına ulaşarak İstanbul’a, oradan da Venedik’e kaçmıştır. Her iki tarafın kaybı konusunda kaynaklarda net bir ifade yer almasa da Haçlı ordusu içerisinde yer alan pek çok asilzadenin savaş sırasında Osmanlı tarafından esir alındığı, bunların sağ kalanlarının savaştan sonra fidye ile ülkelerine geri gönderildiği bilinmektedir[14].

Osmanlı birlikleri bu savaş sayesinde bol miktarda ganimet elde etmiştir[15]. Bayezid elde ettiği ganimet ile Edirne’ye döndükten sonra bir darülhayr (imâret) yaptırılmasını istemiştir. Burada kimsesizlere, yoksullara, bilginlere, şeyhlere, zengin veya yoksul herkese yemek verilmek üzere vakıf kurulmasını emretmiştir[16].

Macar tarihi araştırmacısı F. Eckhart, Niğbolu’dan sonraki 300 yıl boyunca emsali görülmeyen uluslararası Haçlı ordusunun 1396’da çok büyük bir mağlubiyete uğradığını yazmaktadır[17]. Niğbolu Savaşı, klasik düzenle oluşturulan Haçlı seferlerinin sonuncusu olması bakımından önemlidir. Savaş planı konusunda aralarında bir birlik olmaması, coğrafyayı iyi analiz etmemeleri, savaş sırasındaki düzensiz saldırıları gibi pek çok etken Haçlı ordusunun yenilgisinin sebepleri arasında sayılabilir. Buna karşılık Yıldırım Bayezid arazi şartlarını çok iyi kullanarak, savaş sırasında Haçlı ordusunu hareket kabiliyeti açısından zaafa uğratacak bir konuma çekmeyi başarmış ve bu da savaşın kazanılmasında çok büyük bir etken olmuştur. Dolayısıyla Niğbolu, Bayezid’in öncülüğünde başarıya ulaşmış, Türklerin önemli bir taktik savaşıdır. Bayezid’e bütün İslam dünyasında büyük bir şöhret kazandıran bu savaş, Osmanlı’nın Tuna’ya kadarki hakimiyetini sağlamlaştırma imkanı vermiştir[18]. Niğbolu’daki galibiyet ardından ise düşman eline geçmiş kaleler geri alınmış, Osmanlı himayesindeki Vidin Bulgar Krallığı’na son verilmiştir. Ardından Macaristan topraklarına büyük bir akın düzenlenmiş, büyük miktarda esir alınmış ve başka hedefler nedeniyle geri dönülmüştür[19].

—————————

Yrd. Doç. Dr. *; Eskişehir Osmangazi Üniv. Fen Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü Genel Türk Tarihi Anabilim Dalı Öğretim Üyesi, El-mek: [email protected]

 

Dipnotlar

[1] Niğbolu Savaşı ile ilgili olarak Tevârih-i Âl-i Osman’larda, Âşıkpaşazâde’de, Oruç Beğ’de 1390-1391; Enverî’nin Düstûr-nâme’sinde 1393-1394; Neşrî’de 1394-1395 tarihleri verilmektedir.

[2] Feridun Emecen, “Niğbolu Savaşı”, DİA, c. 33, İstanbul 2007, s. 90.

[3] Feridun Emecen, a.g.m., s. 89.

[4] İsmail Hakkı Uzunçarşılı, Osmanlı Tarihi, c. I, TTK Yay., Ankara 1998, s. 279.

[5] Johannes Schiltberger, Türkler ve Tatarlar Arasında (1394-1427), çev. Turgut Akpınar, İletişim Yay., 3. bs., İstanbul 1997, s. 29.

[6] Şükrullah, Behçetü’t-Tevârîh, haz. H. Nihal Atsız, Ötüken Yay., İstanbul 2011, s. 216.

[7] Feridun Emecen, a.g.m., s. 90.

[8] Johannes Schiltberger, Türkler ve Tatarlar Arasında, s. 29.

[9] Feridun Emecen, a.g.m., s. 90.

[10] Feridun Emecen, a.g.m., s. 91.

[11] Feridun Emecen, a.g.m., s. 91.

[12] Feridun Emecen, a.g.m., s. 91.

[13] Şükrullah, Behçetü’t-Tevârîh, s.216.

[14] Feridun Emecen, a.g.m., s. 91.

[15] Âşıkpaşaoğlu Tarihi, haz. H. Nihal Atsız, Ötüken Yay., İstanbul 2011, s. 74; Oruç Beğ Tarihi, haz. H. Nihal Atsız, Ötüken Yay., İstanbul 2011, s. 45; Şükrullah, Behçetü’t-Tevârîh, s.216.

[16] Şükrullah, Behçetü’t-Tevârîh, s.216.

[17] F. Eckhart, Macaristan Tarihi, çev. İbrahim Kafesoğlu, TTK Yay., Ankara 1949, s. 96.

[18] Feridun Emecen, a.g.m., s. 91.

[19] İsmail Hakkı Uzunçarşılı, Osmanlı Tarihi, c. I, s. 288.

Yazar
Kırmızılar

Bu websitesinde farkı kaynaklardan derlenen içerikler yayınlanmakta olup tüm hakları sahiplerinindir. Sitedeki içerikler atıf gösterilerek kaynak olarak kullanlabilir. Yazıların yasal sorumluluğu yazara aittir. Tüm Hakları Saklıdır. Kırmızlar® 2010 - 2024

medyagen