Derman aradım derdime,
Derdim bana derman imiş,
Burhan aradım aslıma,
Aslım bana burhan imiş.
Sağ u solum gözler idim,
Dost yüzünü görsem diye,
Ben taşrada arar idim,
O can içinde can imiş.
Öyle sanırdım ayrıyem,
Dost gayridir ben gayriyem,
Benden görüp işiteni,
Bildim ki, ol cânân imiş.
……..
Gel ey gurbet diyârında, esîr olup kalan insan,
Gel ey dünyâ harabında, yatıp gâfil olan insan!
Gözün aç, etrâfa bir bak, nice beğler gelip geçti,
Ne mecnûndur bu fâniye, gönül verip duran insan!
Kafesde bülbüle şeker, verirler fakat hiç durmaz,
Aceb niçin karâr eder, bu zindana giren insan!
Ne müşkil olur gafletde, kalıp hiç inanmayıp,
Ölüm vaktinde Azrail, gelince uyanan insan!
Kararmış gönlün ey gâfil, nasihat neylesin sana,
Taştan katı olmuş kalbi, öğüt kâr etmiyen insan!
Aklını başına topla, elinde var iken fırsat,
Sonsuz azâb çekecekdir, (Adam sen de) diyen insan!
Niyazî bu öğütleri, ver önce kendi nefsine,
O gün kurtulacak ancak, kulluğunu yapan insan!
………..
Nadanı terk etmeden,yaranı arzularsın
Hayvanı sen geçmeden insanı arzularsın
Men arefe nefsehu kad arefe rabbehu
Nefsini sen bilmeden Sübhan’ı arzularsın
Sen bu evin kapusun henüz bulup açmadan
İçindeki kenz-i bipayan’ı arzularsın
Taşra üfürmek ile yalınlanır mı ocak
Yönün Hakk’a dönmeden ihsanı arzularsın
Dağlar gibi kuşatmış benlik günahı seni
Günahını bilmeden gufranı arzularsın
Sen şarabı içmeden serhoş-u mest olmadan
Nicesi Hak emrine fermanı arzularsın
Cevzin yeşil kabuğunu yemekle tad bulunmaz
Zahir ile ey fakih Kur’an-ı arzularsın
Gurbetliğe düşmeden mihnete sataşmadan
Kebap olup pişmeden büryanı arzularsın
Yabandasın evin yok bir yanmış ocağın yok
Issız dağın başında mihmanı arzularsın
Ben bağ ile bostanı gezdim hıyar bulmadım
Sen söğüt ağacından rumman’ı arzularsın
Başsız kabak gibi bir tekerleme söz ile
Yunus’leyin Niyazi irfanı arzularsın