Yusuf TOSUN
Millet mistikleri, büyük muzdariplerdir. Onların aşk haline gelen zevkleri, milletlerin ızdırabını muzdarip yaşayışlarıyla hemahenk hale getirmektedir.
Nurettin Topçu
Hayatı ahlak dersi vermekle geçmiş bir “ideal” ve “mesuliyet” adamı; yirminci asrın önemli fikir ve hareket felsefecisi;
İsmi isyan-ahlak-hareketle özdeşleşmiş Türk düşünce hayatının vazgeçilmez entelektüeli;
İnsanlığın vicdanı; yirminci asrın garp hastalığına karşı “İslam güneşinin ışığı altında birleşmek” için mücadele etmiş bir dava adamı;
İçinde derin insan felsefesinin olduğuna inandığı tasavvufa gönül vermiş bir mutasavvıf;
Kısacası 10 Temmuz 1975 yılında aramızdan sessizce ayrılan, ancak geride bıraktığı kavi duruşu ve ölümsüz eserleriyle hala saflarımızda ve yüreklerimizde canlı duran Nurettin Topçu’yu vefatının 45’nci yıl dönümünde rahmetle anıyoruz.
Bu vesileyle Nurettin Topçu’yu, ismiyle adeta özdeşleşmiş olan ‘isyan’ ve ‘ahlak’ kavramları üzerinden hatırla-t-mak istedik.
İsyan Ahlakı
Nurettin Topçu, gerçek anlamda bir felsefeci ve sosyologdur. Kendine özgü bir üslubu ve düşünüş biçimi vardır.
Onu herhangi bir akım, ideoloji veya gruba dâhil etmemek gerektiği düşüncesindeyim.
Çünkü o, kendi şahsına has, özgün ve orijinal bir düşünürdür. Onun yazdıklarının zor anlaşıldığını savunanlar, ya yeterince anlayamayanlar ya da anlamak istemeyenlerdir.
Aslında, onun düşünce dünyasının derinliklerine inebilmek için, yazdıklarını ve yaşadıklarını dikkatli bir gözle okumak ve düşünce dünyasında fırtınalı bir yolculuk yapmak gerekir.
Bu anlamda onun düşünce dünyasının temeli olan ve hayatı boyunca genişleterek ve geliştirerek üzerinde durduğu “İsyan Ahlakı” düşünce vadisinde gezinmek gerekir.
İsyan Ahlakı, Nurettin Topçu’nun Sorbonne Üniversitesi’ndeki felsefe tezidir. 1934 yılında Nurettin Ahmet imzasıyla Paris’te Fransızca olarak yayımlanmıştır.
Nurettin Topçu’nun Paris (Sorbonne) Üniversitesi’nden aldığı (2 Temmuz 1934) doktora diploması / Fotoğraf: Dergâh Yayınları Arşivi
O, bu eserle Sorbonne’de felsefe doktorası yapan ilk Türk’tür de aynı zamanda.
Nurettin Topçu’nun temel eserlerinden olan İsyan Ahlakı’nda; önce ahlakın problemleri üzerinde durulur, akabinde inanç problemleri ve sonuçta da kendi mistik-spiritüalist felsefesine uygun bir yolla İsyan Ahlakı’ndan Allah’a ulaşılır.
Topçu, 1928–1934 yılları arasında Fransa’da 6 yıl kalır. Fransa’da kaldığı yıllarda Lois Massignon ve Maurice Blondel ile tanışır.
Bir süre kendisiyle mektuplaştığı Maurice Blondel’in “hareket felsefesi”nden etkilenmiş ve bu felsefe üzerinde çalışmalarda bulunmuştur.
Nurettin Topçu, 45 yıllık yazı hayatı boyunca isyan, ahlak ve hareket eksenli yazılar yazmış ve yeni bir ahlak felsefesi ve hareketi başlatmıştır denilebilir.
Ahlak felsefesi üzerine yazılmış felsefi bir deneme olan İsyan Ahlakı; onun düşünce dünyasının koordinatlarının belirlenmesi yönüyle de kayda değer bir eserdir.
Nurettin Topçu, “isyan” kavramının karşıtını “uysallık” olarak tercih ederek, Türkiye’de ilk başlatıcısı olduğu spritüalist felsefeyle aynı düzlemde akıl yürütmüştür.
Nurettin Topçu, metot ve anlayış bakımından hareket felsefesini savunur. Hareket felsefesi ise, insanlığın kurtuluşunu, ahlaki ve moral değerlerin yükselişinde gören spritüalist bir felsefi akımdır.
Bu felsefenin kurucusu, kendisiyle Fransa’da tanışma imkânı bulduğu Maurice Blondel’dir.
Blondel felsefesinin ana savı ise; din ile felsefeyi birbirine yakınlaştırmaktır.
Nurettin Topçu, söz konusu felsefenin metodunu, yaşadığı mekân ve zamana uyarlamaya ve bundan hareketle Yarınki Türkiye idealini ortaya koymaya çalışmıştır.
Bu yönüyle onun ortaya koyduğu isyan hareketi; “iradenin kendi içinde bulunduğu şartlara boyun eğmeyip, bir başkaldırması olmak bakımından bir harekettir.”
Topçu’nun isyanı; insanı mutluluğa, mükemmelliğe giden yolda karşısına çıkan engellere karşı koyma esasına dayanır.
Bu yönüyle İsyan Ahlakı; “iradenin sonsuza ulaşmak gayesiyle her çeşit menfaat ve tutkuya sonlu olan iyilik ve mutluluğa dahi başkaldıran sorumluluk idealidir.”
Topçu’ya göre; “bir hareket ancak kendinden daha üstün bir düzene yönelirse”, isyan adını alır.
Onun isyanı; Hallac-ı Mansur‘un mistik isyanıdır. Bu isyan; insanın iradesinin Allah’ın iradesinde kaybolmasıdır.
Bu anlamda isyanın onda; tasavvufi tavrı olarak ele alındığını görürüz.
Topçu’ya göre hareket, iyilikten doğar, ya da onun tabiriyle; “hareket iyiliktir” ve “evrensel nizamın dışında gerçek ahlaklılık yoktur.”
Topçu, sık sık bütün hareketlerin düzenleyicisi olan evrensel bilgilerin iradeyi araştırmanın peşinde olduğu ve ahlaki kaderciliğe yol açan düşüncelerin kendilerini isyana sevk ettiğini vurgular.
İsyan Ahlakı eserinin girişinde; “ahlak meselesinin merkezine sorumluluk kavramını koyuyoruz” diyerek, aslında sorumluluğun düşünme faaliyeti doğurduğunu ve bu düşünme faaliyeti sonucu insanın yapacağı hareketler karşısında kendini daha sorumlu hissettiğini anlatmak ister.
İsyanda, insan hürriyetinin var olduğu kabul edilir. Bu isyandan amaç, evrensel ahlaka, iyiliğe ve Mutlak Varlık’a ulaşmak, yükselmektir.
Bu maksatla isyancı, toplum rahatına ve muhabbetine de isyan eder, baş kaldırır gerektiğinde.
Topçu’ya göre bazı isyancılar, toplum rahatını, sükûnetini bozmamak gerektiğini savunarak veya uygulayarak (Spinoza gibi) eksik bir isyanda bulunmuşlardır.
Yine ona göre; “hareket, bir isyandır.” Bu isyan, insandaki değişimdir. Çünkü insan sürekli hareket ve değişim halindedir.
Bu hareket ve değişim, insanın kendisine karşı yapmış olduğu bir isyandır. Topçu hürriyet kavramında, Spinoza ve Bergson tahlil ve tanımlamasını aşarak, onların üzerinden yeni bir düzlemde ele alarak hareketin isyan olduğu sonucuna ulaşıyor bir bakıma.
Toplu halde yaşamak zorunda olan insan, dayanışmaya da mecburdur aynı zamanda. Aksi takdirde kendi tabiatıyla çelişir.
İnsandaki bu dayanışma ruhu ve mecburiyeti ise kendi kendini aşmaya, yani kendini inkar etmeye, yok etmeye, sonsuzlukta erimeye yöneliktir.
İşte bu kendi kendini yok edişin kaynağında isyan vardır Topçu’ya göre. Ve bu isyan ise, insanın kendini aşmasına yarayan ve mutlak bire ulaşmasını sağlayan tek yoldur.
***
Topçu, iradenin kendi kendine yetersizliğinden ötürü imanı, ‘Mutlak Bir’de aramaya yönelir.
Ve hareket, imanda kendi kendini tamamlamaya çalışır ki, Topçu bunu, benliğin bütünlüğe duyduğu bir özlem olarak algılar.
Yine ona göre irade, ilk başlarda her şeyi tabiatta denedi, ancak zamanla bunun yetersiz olduğunu anladı ve yeterince tatmin olmadı.
Bu durumun neticesindedir ki; Blondel’in tespitiyle; “…bütün zahiri tatminleri aşan irade, sonra kendisini daha derin bir boşluk karşısında” bulmuştur.
Topçu İsyan‘ı, Allah’ın bizdeki hareketi olarak ele alır. İnsan, ikilikten sıyrılıp ‘Mutlak Bir’e ulaşmak için, kendi içine, ben tabiatına isyan eder.
Onun ifadesiyle;
İnsanın isyanı her şeyden önce kendi tabiatına karşı, kendi iç kuvvetlerine, dar ve bencil arzularına karşı isyandır.
Bu yönüyle Topçu’nun isyanı, Allahsız insana karşıdır. Amaç Allahsız insandan, Allahlı insana geçiş yapmaktır. Bu anlamda oluşan hareket; Allah’ın insandaki hareketidir.
Topçu, Stirner’in içgüdücülüğünden, Rousseau’nun kalp felsefesine, oradan da Scopenhouer’in iradeciliğine değinerek asıl varmak istediği isyana ulaşmaya çalışır.
Böylece hiçlikten mutlaka geçiş sağlanmış olacaktır.
Topçu’ya göre isyan; eğer yerine yeni bir sistem, alternatif getirebiliyorsa ancak “isyan” olarak adlandırılabilir.
Yoksa sırf bir başkaldırı, isyan değildir. Bu nedenle Topçu, üç isyan örneğini ele aldığı Stirner, Rousseau ve Scopenhauer’i gerçek anlamda isyancı olarak görmez.
Çünkü onlar, isyan ettikleri nizamla kendi kendilerini ancak inkâr etmiş oldular.
- Topçu sonuç olarak isyanını; bir İslam mistiği olan Hallac-ı Mansur’un isyanına bağlar.
Ve bu isyan; Allah’ın veya insanda Allah’ın isyanıdır ve onunla birlikte biz de ”ben hakikatim” veya ”ben hakkım” (En’ el hak) diyeceğiz/demeliyiz Topçu’ya göre.
Ahlak Nizamı
Nurettin Topçu, yazmış olduğu birçok makalesinde Ahlak Nizamı’na vurgu yapar.
Ahlak kavramını da yeniden derinlemesine ele aldığı “Ahlak Nizamı” adlı eserinde; Ahlak Nizamı’nın ana meselesini, birbiri içine geçirilmiş dairelerden oluşan dört ana grupta ele alır:
- Dine Dayalı Ahlak Otoritesi
- Yüksek Adalet Kuvvetiyle İlköğretim
- İş ve Mülkiyet
- Sağlık ve yol…
Bu dört ana meseleyi, her Anadolu çocuğunun yaşları 30-40 olsa da, 900 yıllık bir birikimle yeniden düşünmesi ve hayata tatbiki hususunda çaba sarf etmesi gerektiğinin altını çizer Topçu.
Bunun yanı sıra tarih ve toprağa yaslanan bu dört ana meseleyi umumi karakterlerine göre şu üç gruba ayırır:
- Kültür ve Ahlak meselesi
- Adalet Davası
- Çalışma Davası (ekonomi, sağlık, yol vs…).
Ve bu üç ana meselenin Nurettin Topçu perspektifiyle genişçe bir izahı ve irdelenmesi var akabinde.
20’nci asır ile birlikte büyük bir çöküntüye uğrayan fert ve cemiyet ahlakına yeni bir nizam gerektiğini vurgulayan Topçu, bu Ahlak Nizamı’nın yeniden inşasının ölçülerini ortaya koymaya çalışır bir bakıma.
———————————————–
Kaynak:
https://www.indyturk.com/node/209126/t%C3%BCrkiyeden-sesler/isyan-ve-ahlak-a%C5%9Fk%C4%B1
Bu nizam; cemiyet, devlet eksenli bir nizamdır. Kendi diline, dinine, toprağına, kültürüne yaslanan ve onunla bütünleşen bir nizam arayışını görürüz onda.
Ona göre; “Müslüman Türk’ün devlet telakkisi; Müslüman Anadolu’nun sosyalizmidir.”
Müslüman Anadolu sosyalizmine ise şöyle açıklık getirir:
Müslüman Anadolu Sosyalizmi demek, İslam’ın ruh ve ahlakına sahip olacak Anadolu’nun insanını ve bütün hayal kuvvetlerini, ferdi menfaatlerle ihtirasların sınırları dışına çıkarıp bir ilahi bölgede, tam iktidarı ile sağlam iradenin disiplini altına, millet selameti yolunda toplulukla seferber etmek demektir.
Yine ona göre; “komünizmi bertaraf edecek ve siyonizmi toprağa gömecek” tek alternatif budur. İşte Topçu buna da; milliyetçilik adını verir.
Nurettin Topçu’nun İslam sosyalizmi ve milliyetçilik anlayışını kendi döneminde ve onun tarifiyle ele alıp yorumlamak lazım.
Aksi takdirde, birçokları gibi onu yanlış ve eksik anlarız. Bizce Nurettin Topçu; sosyalizmden kasıt “cemiyeti”, milliyetçilikten kasıt ise; ‘dine ve millete’ dayanan bir sevdayı ifade etmek istemiştir.
Onun milliyetçilik konusundaki düşüncelerine kısa bir atıfta bulunacak olursak; şu esasları ölçü aldığını görürüz:
- Millet dini, onun ahlakını, örflerini ve kalbini yoğurmuş Türk-İslam medeniyetine yön ve kaynak olmuş İslam dinidir.
- Büyük vatan Anadolu toprağıdır.
- Bizim soyumuz Türk soyudur.
- Dil, Türk dilidir.
- Devlet, büyük çoğunluğu köylü olan kütlenin iradesini yaşatan merkeziyetçi, otoriteli ve mesuliyetli devlettir.
- İktisadi sistem; ruhçu sosyalist sistemdir.
Bu esaslar çerçevesinde milliyetçi bir ruha sahip Topçu, milli kültürümüze sımsıkı sarılıp, Avrupa karşısında gardını alan bir yerli mütefekkirimizdir aynı zamanda.
O, garplılaşma ve Avrupalılaşmayı, taklidi olarak gözlemlediğinden, bu tarz Avrupalılaşmaya şiddetle karşı durmuştur.
Çünkü Avrupa, yani garp kendi tabiriyle;
…insan düşüncesinin iki bin yıllık çocuğu olan metafiziği bir yumruk darbesi ile hocaların kucağına fırlatmıştır.
Netice olarak; kendine özgü, özgün ve orijinal bir mütefekkir olan Nurettin Topçu’nun, hem kendi döneminde, hem de günümüzde yeterince anlaşılmamış olması üzüntü vericidir.
Nurettin Topçu ve düşüncelerinin günümüz aydınları ve gençliği tarafından yeterince okunmamasını, tartışılmamasını ve istifade edilmemesini büyük bir kayıp olarak görüyorum.
Temennim; insanlığın düşünce kabızlığı yaşadığı böylesi bir zaman diliminde Nurettin Topçu ve benzeri değerlerimizin yeniden okunup anlaşılması ve yeterince istifade edilmesidir.
Her düşünürün/yazarın farkında olmadan kendini anlattığı/yazdığı kaidesi uyarınca Nurettin Topçu da kendi kendini tarif ettiği gibi yaşadı ve 10 Temmuz 1975’de 64 yaşında aramızdan ayrıldı.
Rahmet olsun!…
*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.