–Şehit öğretmenlerimizin aziz hatırasına-
Ahmet URFALI
Ulular, bir harf öğretene kırk yıl kölelik yapmak isterlerdi. Filozoflar; yeryüzünde barışı sağlayacak sihirli değnek analarla öğretmenlerin elindedir diyerek eğitimin, vücutta ve ruhtaki güzelliği ve mükemmelliği son mertebesine kadar geliştirmek demek olduğunu ifade ederlerdi. Devlet adamları, öğretmenlerin dünyanın her tarafında insan topluluğunun en fedakâr ve muhterem unsurları olduklarını belirtirlerdi.
Öğretmenlik mesleğinin halk ve devlet nazarında çok itibarlı olduğu dönemlerde öğretmen konulu türküler söylenirdi: Mektebin bacaları, ders verir hocaları veya penceresi cam cama muallim…
Öğretmenlik; sevgi, aşk, hoşgörü, sabır, ideal ve ruh mesleğidir.
Türk düşünce adamı Nurettin Topçu’nun, öğretmenlikle ilgili olarak söylediği şu sözlere katılmamak mümkün değildir: ‘’İnsanoğlunu beşikten alarak mezara kadar götürüp teslim eden, dünyanın en büyük mesuliyetine sahip insandır. Kaderimizin hakikatinin işleyicisi, karakterimizin yapıcısı, kalbimizin çevrildiği her yönde kurucusu odur. Fertler gibi nesiller de onun eseridir. Farkında olsun olmasın, her ferdin şahsi tarihinde muallimin izleri bulunur. Devletleri ve medeniyetleri yapan da yıkan da muallimlerdir.
Yalnız kaldığımız yerde yalnızlığımızın mesulü de odur. Muallimlik para değil ruh işidir. Muallim sadece bir memur değildir, belki genç ruhları kendisine mahsus manada bir örs üstünde döverek işleyen usta bir demircidir.’’
Son zamanlarda öğretmenler, çok zor şartlarda görev yapmakta ve yapılan uygulamalardan büyük oranda rahatsızlık duymaktadırlar. Türk Eğitim Sen’in, Öğretmenler Günü münasebetiyle yaptığı anket sonuçları da bu durumu açıkça göstermektedir.
Anket sonuçları ile ilgili açıklama yapan Türkiye Kamu-Sen ve Türk Eğitim-Sen Genel Başkanı İsmail Koncuk : “Öğretmenlerimiz gerek ekonomik gerek mesleki sorunları nedeniyle 24 Kasım’ı buruk kutlamaktadır. Ay sonunu zor getiren, cebindeki son kurşun bile hesabını yapan, borç içinde yaşayan, emekli olmayı bile geliri azalacağı için düşünmeyen öğretmenlerimiz, bu mesleğin toplumda saygın bir konumda olduğuna da inanmamaktadır. Atatürk dönemini en itibarlı dönem olarak niteleyen öğretmenlerimiz, iş güvencelerinin tehdit altında olduğunu düşünmektedir. Mesleki sorunlarının psikolojilerini etkilediği öğretmenlerimiz, mesleki sorunlarla da boğuşmaktadır. Öğretmenler, son dönemde hayata geçirilen ve geçirilmesi planlanan bazı uygulamalara da karşı çıkmaktadır. Sözleşmeli ve mülakatla öğretmen alımından, proje okullarında sekiz yılını dolduran öğretmenlerin zorunlu yer değiştirmeye tabi tutulmasına, performans sisteminden, rotasyon uygulamasına kadar birçok konuya öğretmenlerimiz tepkilidir.
Bu anket çalışması Türkiye’de öğretmenlerin durumuna projeksiyon tutmaktadır. Anketin sonuçları iyi irdelenmeli, Milli Eğitim Bakanlığı, öğretmenlerin endişelerini dikkate almalıdır. Aksi takdirde stresli, yaptığı işle mutlu olamayan, huzursuz öğretmenlerle milli eğitimi daha ileriye taşımamız mümkün olmaz.” demiştir.
Söz konusu anket sonuçlarına göre; öğretmenler bankalara borçludur. Bu yüzden pek çoğu icra takibindedir. Ekonomik sorunlar aile hayatını etkilemektedir. Alış verişlerde ilk önce fiyat etiketlerine bakılmaktadır. Mutfak masrafı, verilen maaşın büyük kısmının harcanmasına neden olmaktadır. Alınan bir kilogramlık kıymanın hepsi genellikle bir seferde tüketilmemektedir. Geçim sıkıntısı yüzünden birçok öğretmen ek iş yapmaktadır. Aile bütçesinde tatil için ayrılan bir miktar yoktur. Dolayısıyla öğrenmenler tatil yapamamaktadır. Emekliliği dolanlar, ekonomik sıkıntıya düşmemek için emekli olmayı düşünmemektedir. Büyük bir oran, mesleğin saygınlığını kaybettiğini düşünmektedir. Öğretmenler, mesleğin en itibarlı döneminin Atatürk devri olduğunu belirtmektedir. Alım gücü her yıl düşmektedir.
Öğretmenler; sözleşmeli öğretmenliğe, performans sistemine, rotasyona ve mülakata karşı olduklarını vurgulamışlardır. Mülakat komisyonlarının şeffaf olmadığı düşünülmektedir. İş güvencesinin tehdit altında olduğu, proje okullarında uygulanan zorunlu yer değiştirmenin desteklenmediği belirtilmiştir. Öğretmenler; yandaş, kayırmacı ve kadrolaşmacı uygulamaların olduğunu düşünmektedir.
Maalesef, yönetici atamaları; liyakat, ehliyet gibi temel mesleki bilgi ve yetenekler dikkate alınmadan yapıldığı için eğitim ortamındaki uyum ve huzur kaybolmuştur. Dolayısıyla bir heyecan mesleği olan öğretmenlik, sıradanlaştırılmış, aşk ve ruh yitirilmiştir. Böyle olunca da öğretmenliğin yüksek idealleri, yüce ülküleri dedi-kodu ve çatışma içine sürüklenmiştir.
Durumun vahametine bakarak ümitsizliğe düşmek doğru değildir. Bu sorunlar, üstesinden gelinmeyecek zorluklar taşımamaktadır. Uygulamalarda âdil davranmak, ayrımcılık yapmamak ve yeni bir dille, sevgi diliyle konuşmak, sorunların aşılmasında temel etken olacaktır.
Okulun kutsal çatısı altında; düşmanca tavır takınmak, kendinden olmayanı dışlamak, ötekileştirmek, haksızlık dahi yapsa yandaş olanı koruyup kollamak insanlığa ve eğitimciliğe yakışmayan davranışlardır.
Öğretmen, al bayrağın dalgalanışındaki nazlı edayı öğrencilerine öğretirken;
“Ne harabatız ne harabatiyiz
Kökü mazide olan atiyiz’’
diyerek geçmişten geleceğe görkemli köprüler kurar. Öğretmen bilir ki;’’ mazisi yıkık milletin atisi olamaz. ’’ O, mensubu olmakla gurur duyduğu Türk milletinin tarihi, kültürü ve inancıyla barışık bir gönül insanıdır.
diyerek geçmişten geleceğe görkemli köprüler kurar. Öğretmen bilir ki;’’ mazisi yıkık milletin atisi olamaz. ’’ O, mensubu olmakla gurur duyduğu Türk milletinin tarihi, kültürü ve inancıyla barışık bir gönül insanıdır.
Öğretmen; ruhlardaki fetihlerin kahramanı ve şeref sahibi olduğu hâlde, vatan çocuklarına hizmeti tercih etmiş ve kendini andı ile öğrencilerine adamış kutlu bir bilgedir. Öğretmen, milli değerler içinde milli kalarak, evrensele ulaşmasını bilir.
Öğretmen; bilgiyle sevgiyi birleştirip yoğuran, maziden hâle, hâlden istikbâle giden süreçte medeniyet kuruculuğu yapar.