Ahmet YAVAŞ*
“Yeniden dünyaya gelsen hangi mesleği seçersin?” diye sorsalar, düşünmeden “öğretmenlik” derim.
Toprakla, ağaçla, bitkiyle uğraşmak elbette güzeldir. İnsanların yaşadığı yeri imar etmek, güzelleştirmek, temizlemek erdemli bir uğraştır.. Sanki, Yaradanın en soylu ve güzel eseri olan insan ile uğraşmak, onu inşa için çabalamak daha güzel gibi.. Delilim, “İnsanların hayırlısı insanlara faydalı olandır.” buyuran Hz. Peygamber.
Ben Kayseri’nin Develi ilçesinde doğmuş bir Anadolu çocuğuyum. Rahmetli babam Tarım Kredi Kooperatifinde çalışırdı. 7 çocuklu bir aileydik. Erkek kardeşlerimin içinde en küçüğü bendim. İlkokul bitirdiğimde “Seni parasız yatılı olarak İmam Hatibe vereceğim, sınava kendini hazırla.” dedi. Başarılı bir öğrenciydim ve İmam olmak istemiyordum, Fakat İtiraz etme şansım yoktu. Daha önemlisi tüm kardeşlerimin okuduğunun ve babamın ekonomik olarak zorlandığının bilincinde idim.
Amaç imam olmamı dilemek değil bir horantanın, bir yükün üzerinden alınmasını amaçlamaktı. Boynumu büktüm. Böylece Ortaokul ve liseyi Kayseri İmam hatip Okulunda parasız yatılı olarak okudum. Devletimiz, yedi çocuklu ailemizin bir ferdini tüm ihtiyaçlarını karşılayarak okuttu. Ailemin, rahmetli babamın yükünü hafifletti. Bu nedenden olacak asla devletimle kavgalı olmadım. Yediğim ekmeğe bıçak saplamadım…
Doğduğum, büyüdüğüm, yaşadığım ülkemi hep sevdim. Milletimin yüksek değerlerini her şeyin üzerinde tuttum. Osmanlının küllerinden yeni bir devlet inşa eden kahramanları,cumhuriyeti kuranları hep sevdim, saydım. Tarihimle, Oğuz ile, Mete ile, Fatih ile, Atatürk ile hiç kavgalı olmadım. Rabbimin bana kader olarak takdir ettiği Türklüğümle hep gurur duydum.
Onu insanlığımın özel bir kimliği, bir etiketi olarak hep şerefle taşıdım. Hep Türk Milleti realitesini ümmet düşüncesinden önde tuttum.
33 yıllık öğretmenlik hayatımı tertemiz, onurluca, “Çekildik izzet-i ikbal ile bab-ı hükümetten” diyerek tamamladım.
Hayatım boyunca amacım hep iyiliği örgütlemek oldu. Sevgi en önemli vasıtam idi. Elimden geldiğince bana emanet edilen çocuklarımızı iyiye, güzele, doğruya yönlendirdim. Samimiyeti öğütledim. “İnancımız, bizi Allaha sevdirmeli” dedim. İslâm Ahlâkının güzelliklerini anlattım. İnsanın ibadetlerinin değil ahlâkının görünür olmasının önemini vurguladım. Çoğu zaman dışlandım, ötelendim ama ideallerimden, fikirlerimden asla vazgeçmedim.
Şimdi, emekli de olsam Face’de öğretmenlik mesleğimi hâlâ icra etmekteyim. Bazen, bıktırıcı, usandırıcı da olsa yetişkin insanlarla düşünce dünyamı paylaşıyorum. Eski öğrencilerimin çoğuyla irtibatım, sevgi bağım sürüyor.
Zükkerberk’in bu harika icadı bizlere iyiyi, güzeli, doğruyu paylaşma; sevgiyi çoğaltma imkânını veriyor. Nefesimiz tükenene kadar iyiliği örgütleme, barışı ve insanî değerleri yüceltip, yaygınlaştırma çabalarımıza devam edeceğiz.
Her şey yüceler yücesinin rızası için..
Öğretmenler günümüz kutlu olsun.
*Emekli Din ve Ahlâk Kültürü Öğretmeni ve Eğitim Yöneticisi