Bu yazımızda Oğuz adının etimolojisi hakkında uzmanların neler söylediklerine ve hangi görüşleri ortaya attıklarına değineceğiz. Németh’den Ercilasun’a yaygın görüş, Oğuz adının esas itibarıyla ok+uz şeklinde olduğudur. Buradaki ok kabile, boy, klan demektir, z ise çokluk ekidir. Bu durumda ok+uz ifadesi boylar anlamına gelmektedir; ittifak kurarak siyaseten ve hatta sosyolojik bakımdan bir araya gelmiş boylara okuz deniyor. Faruk Sümer’in “ok+uz’daki k, söylene söylene pekâlâ g’ya dönebilir” saptamasını Ercilasun da kabul ediyor.[1] Demek ki boylar birliğine başlangıçta okuz denmişken sonradan oguz ve oğuz denmiştir. Kâşgarlı Mahmud’daki oġuş sözcüğü de kabile anlamındadır. Bunun kökündeki ok (og) Ercilasun’a göre döl vermek ve doğurmak anlamına geliyor olabilir. Bugün hâlâ kullandığımız oğulsözcüğünün kökü de budur. Ercilasun oğuz kelimesinin başlangıçta belli bir Türk boyunu ifade etmediğini, doğrudan doğruya cins isim olarak kullanıldığını ve cins isim olarak da “kabile, boy” anlamına geldiğini fakat daha sonrasında belli bir boylar topluluğunun, yani Oğuz boyunun özel adı olduğunu söylüyor. Bir cins isim zamanla özel isme dönüşebilmektedir. Tam tersi bir özel isim de cins isme çevrilebilmektedir.
Saadettin Yağmur Gömeç[2] ise aynı konuda şöyle yazıyor: “Oguz kelimesinin etimolojisi ve manası hususunda genellikle kabul edilen görüş ise; Oguz < oq~og= ok, “boy, nesil (ög= anne) + uz/üz çokluk eki >oguz “boy, okların birliği”, yani “kabile” manasına geldiği yolundadır. Bunun yanısıra Kök Türkçe belgelerde aile, soy, nesil anlamını taşıyan “oguş, ogul, ogur, oguz” aynı kökten gelmekte ve mana olarak da aynıdır. Burada dikkatimizi çekecek olan şey “og” köküdür. Muhtemelen –uş, ul-, -ur, -uz da çokluk ekleridir.” Anlaşılan odur ki hepsinin kökü anne anlamındaki ögsözcüğüne dayanmaktadır. Biz bugün bile annesiz kimseye öksüz diyoruz. Yine öyle anlaşılıyor ki Eski Türklerde anne soyu esas tutulmaktadır. Buna anaerkil toplum dendiği malumdur. Nitekim Kâşgarlı Mahmud’da ok sözcüğü vardır ki “evin orta direği” anlamındadır.[3] Anaerkil toplumda evin (çadırın) orta direği ile anne özdeş kılınmış olsa gerektir. Bu orta direk aynı zamanda hayat ağacıyla özdeş tutulan Umay Ana’yı da temsil ediyor gibidir. Şu halde soy sop aile ve kabile bakımından merkezde anne soyu bulunmaktadır. Aksi takdirde evin orta direğine ok denmesinin fazla bir esprisi kalmazdı. Eski Türklerin bu anlayışını hayal kurarak anlamaya çalışalım. Varsayalım ki karşımıza bir yabancı çıkıyor ve tanışmak amacıyla bize soruyor:
– Hangi oktansın?
Bu soru hangi boydansın anlamını taşıdığı gibi hangi ana soyundansın anlamını da taşımaktadır. Dolaylı yoldan, hangi ailedensin ve hangi çadırdansın sorusu da yöneltilmiş olunuyor. Şu halde yukarıda bahsi geçen bütün sözcüklerin “ög (ok)= anne” kökünden gelmiş olması mantıklıdır.
Ercilasun benzer sözcükleri birbirine karıştırmamak gerektiğine dikkat çekiyor. Ercilasun’a göre Oğuz Kağan’ın adı kabile anlamındaki ok’tan çıkmamıştır. Ercilasun, Oğuz’un öküz ile bir ve aynı olduğunu düşünmektedir. Buradaki öküz boğa anlamındadır. Nitekim Yakut Türkleri öküze hâlâ oguz diyorlar. Kamûs-i Türkî’de ise oguz ‘genç boğa’ anlamındadır. Ercilasun, Dede Korkut Kitabı’nın ‘Boğaç Han’ öyküsüyle başlamasını da tesadüfe yormayarak Boğaç Han ile Oğuz Kağan’ın aynı kişi olabileceği kanısındadır.[4]
Burada aklımıza şu soru düşebilir: Oğuz Kağan’ın destansı olmayan gerçek adı Boğaç Han mıydı? Bütün bunların yanı sıra Ayhan Pala’nın kanaatine göre Oğuz Kağan diye bir tarihî şahsiyet yoktur. Oğuz Kağan ‘Oğuzların kağanı’ demektir. Bu ad zamanla halk muhayyilesinde bir destan kahramanının ismine dönüşmüştür. Pala’nın bu kanaati şayet doğru ise Oğuzların kağanı bir cins isim iken, halk muhayyilesinde özel isme dönüşmüştür. Oğuz Kağan’ın adının öküz (boğa) anlamına gelemeyeceğini öne süren Pala’nın açıklaması şöyledir: “Kanaatimizce destan kahramanı Oğuz Kağan’ın öküz ismini taşıması ihtimali yoktur. Bizim biraz evvel bahsettiğimiz görüş kabul edilirse Oğuz Kağan’ın adı meselesi de zaten ortadan kalkar. Yani Oğuz Kağan Oğuzların kağanı demek ise onun öküz veya boğa olmasına gerek kalmaz.”[5]
Burada şunu da hatırdan çıkarmamak gerekiyor; bir arketip olması itibarıyla Oğuz Kağan (veya Boğaç Han) tarihî bir şahsiyet olmasa bile Türk tarihinde Oğuz Kağan’ın işlevini yüklenmiş gerçek şahsiyetler vardır. Devlet ve düzen kurucu atalar olarak Mete Han ve Mustafa Kemal Atatürk gibi şahsiyetler böyledirler. Oğuz Kağan ne derece mitolojik karakterli olursa olsun gerçek tarihte Oğuz Kağanlar vardır.
Fuzuli Bayat’ın önerisi ise şöyledir: “1993’te bu etnonimin değişik bir etimolojisini vermiştik. Bizim varyantta Oğuz eski Türkçede ruh, can anlamını veren *öz/ös ve her şeyi bilen öge (*öge – bilen kişi < *ög – akıl < *ö – düşünmek fiilinden) sözlerinden oluşmuş, semantik dallanmalar geçirerek kâhin, hükümdar, antroponim, etnonim gibi anlamlara vesile olmuştur.”[6] Görüldüğü üzere Bayat bu Oğuz adının kökenini düşünmek anlamındaki ö- fiiline bağlayarak ruh ve bilge açıklamasını teklif ediyor.
Her şeyi bilen kâhin hükümdar veya tanrısal kurucu ata’yı Vikinglerde de görüyoruz. Osman Karatay bunu şöyle özetliyor: “Kuzeyin kurucu atası, büyük kahramanı Odin’dir. Savaşçı bir kral olmakla birlikte, sonradan tanrılaştırılmıştır. Sagaların büyük bir kısmı Odin’den bahseder. Bu adam halkıyla birlikte ‘Türk ülkesinden’ (Turkland) gelen bir önderdir. İnsan olarak gözüktüğü yerlerde de yiğitliğinin yanında büyü gücüyle karşımıza çıkar. Bu yüzden büyünün ifadesi olarak görülen Runik yazının mucidi olarak anlatılır. Zira ‘run’ kelimesi sihir demektir. (Karatay aynı bahiste mezarı Türkistan’da bulunan Öden Ata’dan da söz ediyor.)”[7] Odin veya Öden’in adını tıpkı Oğuz’un adı gibi düşünmekanlamındaki ö- fiiline bağlamak da ihtimaller arasında görünmektedir.
Ahmet Bican Ercilasun ok (og) ‘döl vermek ve doğurmak’ anlamına geliyor olabilir derken, Fuzuli Bayat da ‘düşünmek’ anlamındaki ö- fiiline dikkatlerimizi çekiyor. Ercilasun’un ok (og) doğurmak fiili boy/kabile ile ilgiliyken, Bayat’ın ö- düşünmek fiili kurucu ata olarak Oğuz ile ilgilidir. Bu durumda Ercilasun’un Oğuz Kağan adının kabile anlamındaki ok’tan çıkmadığı ve Oğuz’un öküz ile bir ve aynı olduğu görüşü ayrı bir önem kazanmaktadır. Bunun yanı sıra Ayhan Pala’nın “Oğuz Kağan Oğuzların kağanı demektir” görüşü de yabana atılamaz.
Munire Hatamova ise ögüz (veya öküz) sözünün büyük nehirlere verilen bir ad olduğunu belirttikten sonra Kâşgarlı Mahmud’un Dîvânu Lugâti’t-Türk adlı eserinden şu alıntıyı yapıyor: “Öküz – Ceyhun ve Fırat gibi nehirlere verilen bir addır. İşbu terim tek olarak kullanıldığı vakit Oğuzlar’a göre Benaket nehri anlaşılır; çünkü, şehirleri onun yakasındadır. Onların göçebeleri de işbu nehirin iki kenarından yerleşmiştir. Türk ülkesindeki bir kaç sular, nehirler ‘öküz’ adı ile adlandırılır.”[8] Burada da görüldüğü şekliyle ögüz (veya öküz) tek başına kullanıldığında Oğuzlar katında özel ad olmaktadır (yani muayyen bir nehrin adı olmaktadır); fakat genel olarak kullanıldığında ögüz (veya öküz) cins isim oluyor. İşbu keyfiyet Ercilasun’un oğuz kelimesinin başlangıçta belli bir Türk boyunu ifade etmediği, doğrudan doğruya cins isim olarak kullanıldığı ve cins isim olarak da “kabile, boy” anlamına geldiği fakat daha sonrasında belli bir boylar topluluğunun, yani Oğuz boyunun özel adı olduğu görüşüyle uyumludur. Tolstov ise oğuz kelimesinin nehir (çay) anlamındaki ögüz kelimesinden türediği kanısındadır.[9] Tolstov bir yerde şunu da yazıyor: “Oğuz Kağan efsanesi totem yönden (Oğuz/öküz) bizi Hunların totemik dünyasına götürür. Bildiğimiz üzere eski Aral boyu kavimlerinin (Massagetlerin) baş totemi at’tır.”[10] Şu halde Tolstov öküz ile nehir arasında kararsızlığa düşmüş gibidir.
Biz bu yazımızda ağırlıklı olarak Beşinci Uluslararası Türkiyat Araştırmaları Sempozyumu’ndaki bildirilerin peşinden gittik. Bu sempozyum ‘Oğuzlar Sempozyumu’ idi. Kavim adı Oğuz ile kağan adı Oğuz aynı mıdır yoksa farklı köklerden mi geliyor bu daha çok tartışılacak. Şayet farklı köklerden geliyorsa bu farklı kökler çok gerilere inildiğinde ok (og) doğurmak fiilinde veya ö- düşünmek fiilinde veyahut da henüz bilemediğimiz bir kökte buluşuyor mu? Boy, nehir, boğa, akıl, doğurmak ve düşünmek gibi farklı sözcüklerin ve fiillerin tek kökte buluşma ihtimalleri var mıdır? Tolstov şehir anlamındaki balık ile hayvan olarak balık sözcüklerinin (ve bataklık sözcüğünün) aynı kökten geldiği düşüncesindedir. Tolstov’a göre bal/bar kelimesi hem akan suyu, hem durgun suyu, hem de su birikintisini ifade eder. Tolstov’a göre bal/bar kelimesi M.Ö. 3. ve 2. binlere ait olup, su kenarındaki yerleşik mesken (şehir) anlamına gelen par/per/pur kelimesidir. Tolstov, Hun dillerinde bu kelimenin war (nehir) ve war (şehir) anlam değişmelerine uğradığından söz ediyor. Tolstov şehir anlamında balıq ve hayvan anlamında balıq ayrışmasının Türk dillerinin teşekkül devrinde (muhtemelen miladın 1. binyılının ortalarında) vuku bulduğu kanısındadır. Özetlersek aynı kökten nehir, şehir ve hayvan olarak balık sözcükleri çıkmış oluyor. Her birinin kökleri farklı olsa bile Türk dillerinde zaman içerisinde mesken olarak şehir ile hayvan olarak balık paralelliği oluşmuştur.[11] Bu örnek bize gösteriyor ki boy, nehir, boğa, akıl, doğurmak ve düşünmek gibi farklı sözcüklerin ve fiillerin tek kökte buluşma ihtimalleri de göz ardı edilemez.
Dipnotlar
[1] Oğuzlar (Beşinci Uluslararası Türkiyat Araştırmaları Sempozyumu Bildirileri) kitabı içinde Ahmet Bican Ercilasun’un “Oğuz Adının Etimolojisi” başlıklı bildirisi, sayfa 15-20, Hacettepe Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü Yayınları, Ankara 2015 (Editörler: Tufan Gündüz-Mikail Cengiz).
[2] Oğuzlar (Beşinci Uluslararası Türkiyat Araştırmaları Sempozyumu Bildirileri) kitabı içinde Saadettin Yağmur Gömeç’in “Kök Türkçe Yazıtların Oğuzları Meselesi” başlıklı bildirisi, sayfa 517-522.
[3] Kâşgarlı Mahmud, Dîvânu Lugâti’t-Türk, sayfa 772 (hazırlayanlar: Ahmet B. Ercilasun-Ziyat Akkoyunlu), Türk Dil Kurumu Yayınları, Ankara 2020.
[4] Ahmet Bican Ercilasun, Nehir Destan Oğuzname (Oguz Bitig), sayfa 515-521, Dergâh Yayınları, İstanbul 2019
[5] Oğuzlar (Beşinci Uluslararası Türkiyat Araştırmaları Sempozyumu Bildirileri) kitabı içinde Ayhan Pala’nın “Oğuz Kağan Kimdir?” başlıklı bildirisi, sayfa 133-135.
[6] Fuzuli Bayat, Oğuz Destan Dünyası (Oğuznamelerin Tarihî, Mitolojik Kökenleri ve Teşekkülü), sayfa 113, Ötüken Neşriyat, İstanbul 2006.
[7] Osman Karatay, Türklerin Kökeni, sayfa 187-202, Kripto Basım Yayım Dağıtım, Ankara 2018.
[8] Oğuzlar (Beşinci Uluslararası Türkiyat Araştırmaları Sempozyumu Bildirileri) kitabı içinde Munire Hatamova’nın “Çaç’taki Oğuz Şehirleri” başlıklı bildirisi, sayfa 405-412.
[9] Fuzuli Bayat, Oğuz Destan Dünyası, sayfa 113.
[10] Sergey P. Tolstov, Oğuz Şehirleri ve Oğuzlar, sayfa 75, Doğu Kütüphanesi, İstanbul 2017.
[11] Sergey P. Tolstov, Oğuz Şehirleri ve Oğuzlar, sayfa 59-67.