Esat ARSLAN
Eline kart almak, geçerli bir kart alabilmek ya da elinde “5” benzemezle bile karşısındakilere ve etrafa güçlü bir duruş sergileyebilmek varoluşun birinci koşuludur, Ortadoğuda… Ortadoğu’da yaşamanın, adam yertine konulmanın, etkileşimin, varoluşun temel şartıdır. Ayrımsallıkları, toplumları parçalayan, parçalamakla kalmayıp, kültürleşme olgularını bitiren, açıkça onları modüler kültür düzeyine indirgeyen, İskender’in çok kültürlü emperyal düzeninden, Pax-Romana’ya; güneş batmayan Pax-Britannica’dan Pax-Americana’ya; Ortadoğu’da yaşayan bir türlü ulus inşasını tamamlayamamış halklar maalesef aşiret düzeyini geçememişlerdir. Üzülerek ifade etmek gerekir ki, maalesef bu duruma düşürülen ve itilenler hâla ulus inşa süreci ile uğraşmaktadırlar. Oysaki, ulusların bütünleşikliği, bitişkenliği ile benzerliklerin kurumsallaşmasını öne alan “Osmanlı Nizam-ı Alem” anlayışı bu modellemeyle taban tabana zıttır. Onun için Balkanlardaki Ortodoks Slav halkları ile Ortadoğu’daki halklar Pax-Ottamana coğrafyasında barış içersinde yaşamışlardır. Hep birlikte Haçlılara karşı koyabilmişlerdir.
Eline kart alabilmenin önemli koşulu her meydan okumaya karşı benzer ya da etkili zeminde yanıt verebilmektir, meydan okuyanı yanlışa sevkedebilmek ya da sindirtebilmektir. Eğer bunu yapamazsanız, söylenileni yerine getirirseniz, bu coğrafyada erir gidersiniz, ya da tutsak olursunuz.
İşte bu nedenle, Birinci Dünya Savaşı sonrası İmparatorluklar sonlanırken, Türkiye Cumhuriyeti savunma ve eğitimini milli olarak betimlemiştir. Evet, bu planlama rehberi kapsamında az zamanda çok anlamlı işler yapılmış, kısıtlı olanaklarla, bu arada başta havacılık sanayii özel sektöre de açılmak suretiyle İkinci Dünya Savaşı öncesi herşeyden önce milli belirli bir düzey yakalanmıştır. Ancak üzülerek ifade etmek gerekir ki, savaşın ortalarından itibaren devlet kendi ayağına kurşun sıkarcasına Truman Doktrini çerçevesinde planlanan Marshall yardımı milli savunma sanayiini bitirdiği gibi, Vecihi Hürkuş, Nuri Demirağ, Şakir Zümre gibi girişimcileri de Marshall kurbanları yapmıştır. NATO kapsamında Türk Savunma sanayiiinin yok edilişi, 1974 Kıbrıs Barış Harekatına kadar sürmüş, ABD’nin uyguladığı ambargo sonrası, Kara, Deniz ve Hava Kuvvetleri bazındaki karşı koyma refleksi Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) Güçlendirme Vakfının kuruluşunu sağlamış, bu bütünleşik yapı ile TSK için elzem olan savunma sanayii işletmeleri kurulmuştur. Yakalanan ivme ile TSK’nı elektronik aygıt ve yazılım seviyesinde millileştirmekle kalmamış, milli top, tüfek, roket ve güdümlü füze sanayiinde dışa bağımlılığı en alt düzeye indirmiştir.
Terörle Mücadalede Güvenlik güçlerinin ve TSK’nın hava savunma sistemindeki zafiyetine, duyarlılığına karşı ABD ve Almanya’nın uyguladığı ambargo kısa zamanda meyvelerini vermiş, önce İHA, SİHA’lar yerli olarak üretilmiş, yazılımları ile dost düşman tanıma sistemleriyle millileştirilmiştir. NATO’yla yaşanan “Patriot”krizi sonrası Rusya ile yapılan S 400 hava savunma sistemi anlaşması Eylül ayının sonlarına doğru Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ABD ziyareti sonrası Türkiye ABD yakınlaşmasını beraberinde getirmiştir. Bölgede eline kart almak düsturunu, Arnold J. Toynbee’nin ünlü “Meydan Okuma& Yanıtlama”(Challange&Respond) tezi kapsamında algılamak gerekir.
Ya Barzani’nin meydan okumasıyla “Barzanistan” kurulursa, n’olur diye sorarsanız? Onun da yanıtı hazır, meraklar buyurmayın sevgili okurlar, Türkiye Cumhuriyeti olarak Fırat Kalkanına benzer bir “Dicle Kalkanı” harekatı icra edersiniz, başat unsur Türkmen kardeşlerimiz ve bölgedeki Ezidi kardeşlerimizi de içimize alarak Türkiye’yle bitişik Kandil Sincar bölgesinde “Türkmeneli Federe Devleti” kurarsınız bak o zaman sorun nasıl çözülür? Ortalık nasıl süt liman olur. Tekrar söylüyorum, meraklar buyurmayınız, Ankara’nın olasılık, ihtimalat planları çok, yeterki safları sıklaştıralım.