Osman Olcay YAZICI
Şair, Yazar ve Gazeteci.
Gazeteci yazar Osman Olcay Yazıcı 1953 Trabzon Sürmene doğumluydu. Osman Olcay Yazıcı, 1953’te Trabzon’un Sürmene ilçesine bağlı Küçükdere Nahiyesinin Yukarıovalı köyünde, Molla Temel’in oğlu Ahmet ile Ali Efendi’nin kızı Ayşe’nin son çocuğu olarak dünyaya geldi. İlkokulu Aşağıovalı köyünde, ortaokulu Zeytinburnu’nda, liseyi Zonguldak Fener Lisesinde, yüksekokulu İstanbul’da okudu.
Başta Hisar, Töre, Öncüler, Türk Edebiyatı, Boğaziçi, Pınar, Meşale, Dolunay, Ufuk Çizgisi, Millî Kültür, İnsan ve Kâinat, Cemre, Güneysu, Çağrışım, Tepe Edebiyat, Kırağı, Kültür Dünyası, Tarih ve Düşünce, İslâmî Edebiyat, Bizim Külliye, Çerçeve, Seyir, Ufuk Ötesi, Kubbealtı Akademi Mecmuası ve Biyografi Analiz olmak üzere, birçok dergide şiir, hikâye, deneme ve kültür/fikir yazıları yayınlandı.
Türk Edebiyatı Vakfı’nın yayınladığı Türk Edebiyatı Dergisi’nin Yazı İşleri Müdürlüğünü(1983-84), İhlas Holding’in dergiler grubundan, bilim ve teknoloji dergisi İnsan ve Kâinat’ ın editörlüğünü (1988-94) yaptı. 1984’te gazeteciliğe başlayan şair ve yazar Olcay Yazıcı, 12 yıl çalıştığı Türkiye Gazetesi’nde dizi, mülâkat ve köşe yazarlığı; kültür-sanat sayfası yöneticiliği, bölüm şefliği ile yazı işleri ve Avrupa baskıları servisinde redaktörlük görevlerinde bulundu (1984-1997).
16-20 Eylül 1991 tarihinde İstanbul’da yapılan 12. Dünya Şairleri Kongresi ve Yunus Emre’ye Saygı Kurultayı’na (X11. World Congress Of Poets, In Homage To Yunus Emre) “Derviş” isimli şiiri ve “Yunus Emre’nin Rüzgârıyla” konulu tebliği ile katıldı. Dönemin Kültür Bakanı Gökhan Maraş tarafından “Teşekkür Belgesi”yle taltif edildi. 1997’de Türkiye Gazetesi’nden ayrılarak, edebiyat çevrelerince “Bütün zamanların en iyisi” diye değerlendirilen Kültür Dünyası Dergisi’nin Genel Yayın Yönetmenliği’ni yaptı (1997-98, 16 sayı) 1999’da Kültür eski Bakanı Namık Kemal Zeybek’in sahipliğini ve başyazarlığını yürüttüğü Ayyıldız Gazetesi’nin Kültür Sanat ve Düşünce sayfasını yönetti.
Müstâkil Sanayici ve İşadamları Derneği’nin, Araştırma Yayın Komisyonu Koordinatörlüğü ile Süreli Yayınlar Editörlüğünü yürüttü (2000-2001.) 17 Mayıs 2003 tarihinde, TYB’nin Kahramanmaraş’ta düzenlediği sempozyumda, “Bahaettin Karakoç’un Şiir Serüveni” konulu bir tebliğ sundu. İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin fetih yıldönümü münasebetiyle, 1 Haziran 2003’te Gülhane Parkında düzenlediği, “550. Yılda İstanbul Edebiyat Buluşması” programına katıldı ve “Şiiri Yazılamayan Şehir” isimli şiiriyle, 550 Şair ve Yazar kitabında yer aldı.
Uluslararası Teknolojik Ekonomik ve Sosyal Araştırmalar Vakfı (UTESAV) Genel Müdürü olarak görev yapıyordu. İLESAM (İlim ve Edebiyat Eseri Sahipleri Meslek Birliği), Türkiye Gazeteciler Cemiyeti ve Türkiye Yazarlar Birliği ile Edebiyat Sanat ve Kültür Araştırmaları Derneği (ESKADER) üyesi olan şair ve yazar Olcay Yazıcı’nın, Arif Nâzım, Mustafa Yıldızdoğan ve Ahmet Yılmaz tarafından bestelenmiş şiirleri de vardı.
Olcay Yazıcı MÜSİAD’ta uzun yıllar birim yöneticiliği yaptıktan sonra İstanbul 2010 Edebiyat Kurulu’nda editör olarak bulunuyordu.
Düşünce derinliği ve estetik yoğunluğuyla,“geleneğe bağlı çağdaş Türk şiirinin önemli isimleri” arasında yer alan Olcay Yazıcı’nın yayınlanmış eserleri ise şöyle:
“Çocuklar Vatanında Büyüsün”(Hikâyeler, Türk Edebiyatı Vakfı yayını 1985)/”Papatyalar Üşümesin”( Hikâyeler, Kültür Bakanlığı yayını, 1990)/”Erguvan Uğultusu”(Şiirler, Boğaziçi yayınları 1991)/”Tartışmayı Tartışmak”(Deneme-Kültür yazıları, Ötüken Neşriyat 1992)/”Hüzün Yazıları”(Özgün metin, Boğaziçi yayınları 1993)/”Eylül’ün Kırdığı Gül”(Şiirler, Ötüken Neşriyat 1994)/”Kitapsız Toplum”(Deneme-Kültür yazıları, Ötüken Neşriyat 1994.),“Büyük Gün/Bir Kıyâmet Alâmeti Olarak Hazreti İsâ’nın Dönüşü”(Araştırma, Marifet Yayınları 2001.),“Eğitim ve Kültür Trajedimiz/Kendimiz Olmaktan Nasıl Çıktık”(Kültür-analiz, Marifet Yayınları 2001.)/”Nemrut Ateşi” (Fikir, Türk Edebiyatı yayınları, 2004),/”Yaralı Küheylân” (Deneme-Hikâye, Türk Edebiyatı Vakfı yayını, 2004)
Osman Olcay Yazıcı 12 Eylül 2010 tarihinde vefat etti.
Mezarı Zeytinburnu-Topkapı Mezarlığındadır.
Yukarıdaki metin (Sanatalemi.net)
http://www.haber7.com/kultur/haber/603251-unlu-edebiyatci-olcay-yazici-vefat-etti
sayfasından alınmıştır.
Eserleri
• Eylül’ün Kırdığı Gül
• Çocuklar Vatanında Büyüsün
• Erguvan Uğultusu
• Papatyalar Üşümesin
• Tartışmayı Tartışmak
• Hüzün Yazıları
• Nemrut Ateşi
• Kitapsız Toplum
• Yaralı Küheylân
• Büyük Gün-Bir Kıyâmet Alâmeti Olarak Hazreti İsâ’nın Dönüşü
• Eğitim ve Kültür Trajedimiz-Kendimiz Olmaktan Nasıl Çıktık
• Suyun İki Yakası Selanik (İTO)
Bilgi Alınabilecek Kaynaklar
• Işık, İhsan: Türkiye Edebiyatçılar ve Kültür Adamları Ansiklopedisi (2009)
• Sevim, Nidayi: Sonsuza Akan Irmak Olcay Yazıcı, Yer Gök Medeniyet, Akıl Fikir Yay. İst. (2014)
• Tekin , Arslan: Edebiyatımızda İsimler ve Terimler, Bilgeoğuz, İst. (2010)
• Yardım, Mehmet Nuri: Türk Şiiri’nden Portreler (2001),
Şiirlerinden Örnekler
Arınış
Şehir sahrasında süreğen sıcak
Kanatır sabrımı keskin bir bıçak
Ne bilir melâli, süfli-uygarlık
Bu bir gönül işi, ince duyarlık
Bu bir gönül işi, ince duyarlık
Arşı saran çığlık, sûr’u andırır
Bir damla, deryayı dalgalandırır
Kurşunlanmış gibi sancılanır cân
Bu bir iç kırılış, bu bir iç buhran
Herşey, su üstüne yazılan yazı
Hüzün ruhumuzun gizli niyazı
Âteş ırmağıdır nefsin yunağı
Boşalır ansızın his sağanağı
Yakar düşünceni âfet bir edâ
Gelir hayâline girer süveyda
Ekin neden özler bunca yağmuru
Gözyaşında arınış var dupduru
Uyanır kalbinde buruk bir anı
Dirilir/depreşir efkâr zamanı
Hasret bir ceylândır, ürker ve kaçar
İnsan hep gurbetten gurbete göçer
Vedâ limanına gemi yanaşır
Herkes tufanını içinde taşır
Bağlanırız, tul-i emel güderiz
Sonra bir gök-ata biner gideriz
Ömür kısa, hikâyemiz uzundur
Cümle âlem bu zindanda mahzundur.
Erdem Emekçileri
Bulutlara yükselip, göğe taşarak geldik
Ak süt köpükleriyle kanı aşarak geldik
En soylu kavga için pusatlanmış çeriyiz
Bizi yorumlayamaz, bu çağdan içeriyiz
Gülsuyu sentezinde yok edilmiş kinimiz
Sevgi doğurganıdır gök-muştu ekinimiz
Işıktan kentler kurduk, nur yüzlü bekçileri
Grev nedir bilmezler erdem emekçileri
Bir gel çağrısı ile açılır şölenimiz
Dirilişi onaylar vurulup ölenimiz..
Eylül’ün Kırdığı Gül
Yiğit, körpe ölüler; ağıtsız geçti çölü
Destanlık öykümüzü güne anlat kırgülü!
Kılıçlar kılıçlarla öpüşerek bilendi
Aşkların taşrasında bir umut türkülendi
Bizdik ateş hattında yenilmeyen ergenlik
Kanın aydınlığında şafağa düşen tetik!
Metropol üstümüze yürürken ordu ordu
Biz değil, asıl bizden şehirler korkuyordu..
Bir anafor içinde kurşunlarla doğanlar
Beyazıt meydanında üşüyen sloganlar
Kimdi bize gösteren bu karanlık sokağı?
Atıldık dolu-dizgin fikrimizde bukağı!
Kuşkulu kuşluklarda buz tutmuş nilüferler
Şimdi yol ayrımında küskün, yorgun neferler
Sitemkâr satırlara sindirilmiş öfkemiz
Eylülün kırdığı gül, yeni eşkine remiz..
Yiğit, körpe ölüler, ağıtsız geçti çölü
Destanlık öykümüzü güne anlat kırgülü!
Sûfîler Sûfîsi
Kelâm tarif edemez bu mücerret âyini
Yeşil kubbe altında sonsuzluk şehrâyini
Ruhumun semâsında ney şöleni bir dönüş
Uyanıyor içimde Selçuklu’dan kalma düş
Revaklar, soylu vavlar, çağa resmeder bizi
Töremize icazet verir Şems-i Tebrizî
Bir buhurdan içinde tütsülenen bileşik
Merhamet dilediğim, sığındığım son-eşik
Âşkın kutlu âteşi düştü cân ummanıma
Ey sûfîler sûfîsi, al beni de yanına
Kaynar kaynar azalır, yoklaşır, uçar suyum
Bu kuyular şehrinin mustarip Yusuf’uyum!
Bildim ki yalan imiş, kıyl ü kâl imiş işim
Yüz sürdüm dergâhına, nazâr eyle dervişim
Seninle şereflendi, bütün şark, diyar-i rum
Bir çerağ yak kalbimde, aydınlansın uçurum
Hayat ne kadar ölü, ölüm ne kadar diri
Dönüş, ilâhî dönüş, Şeb-i arus tekbiri
Dönüş, ilâhî dönüş, Şeb-i arus tekbiri
Kelâm tarif edemez bu mücerret âyini
Yeşil kubbe altında sonsuzluk şehrâyini.
Yeşil kubbe altında sonsuzluk şehrâyini.
Mağlupların Destanı
Ay yüzlü bebeklerden sızıveren bu kan ne?
Niye gül üretmezler, silah yaparlar anne?
Yakıyor yüreğimi zâlim Nemrut ateşi
Karanlıklar kralı, gölgeliyor güneşi
Sevinçler uç verirdi içimizde her Nisan
Dünyayı neden böyle cehennem eder insan?
Hani sevgi ve barış, hani hürriyet vardı
Hani eşkiya yanke, hümanistti, uygardı?
Kızgın kum fırtınası: Ebrehe ve Ebâbîl
Moğol’a, Hülâgu’ya rahmet okutan sefil
Mahzun belde Ümmül Kasr; elemli, yıkık Basra
Ey A’zam, ey Cüneydî, lânet olsun bu asra!
Dâru’s selâm esrarı yansılanır sahrada
Bağdat bir şehir değil, Şark’ın kalbi orada
Cân ne ki, cânân ne ki, cihândan geçer âşık
Doğar mutlak yeniden Muhammedî bir ışık
Geylânî dergâhında özümsenen âlî-nûr
Özlenen emin diyâr, elbet bir gün bulunur
Dicle’nin acıları, Sümeyye lâlesidir
Ağıt değil bu şiir, zâfer meşâlesidir!
Istıraplı hasret var, ruhu ezen kederde
Zorbaları ürküten, o sultan-devlet nerde?
Ölüm başlangıçtır der, erdemliler, erenler
Bu hikmetten habersiz, evrene yön verenler!
Kutlu gök ekin gibi, dirilecek bedenim
Tetiği sen çeksen de, bil ki kazanan benim!
Uyan İbrâhimoğlu, kimyanı iyi tanı
Direniş türküsü bu, mağlupların destanı!