Mustafa Yahya METİNTAŞ
Medine’nin efsane Müdafii Korgeneral Fahrettin Paşa, Medine’nin İngiliz askerleri ve Aap isyancıların eline geçeceğini anlayınca Kutsal Emanetleri özel bir muhafaza ile ve gizlice İstanbul’a göndermesini bugünlerde Birleşik Arap Emirlikleri Dış İşleri Bakanı Abdullah Bin Zayed adeta “hırsızlık” olarak itham etti. Haddini ve edebini çok aşmış bu çirkin ithamın sahibi bakın hangi cedde sahip.
Osmanlı Devletine karşı Arap isyanların ilk adımı Haşimi Aşireti Reisi[1] Şerif Hüseyin’in 1914 yılı ilkbaharında oğlu Emir Abdullah’ı Kahire’deki İngiltere Yüksek Komiseri Lord Kitchener’ e görüşmeler için göndermesi ile atılır. Emir Abdullah Nisan 1914’de Kahire’ye gelir, Mısır Yüksek Komiseri Lord Kitchener ve İngiliz Sömürge İmparatorluğu Doğu İşleri Komiseri Sir Ronald Storss ile Arap bağımsızlığı ve bölgede İngiliz menfaatleri üzerine görüşmeler yapar, Osmanlıya karşı bağımsızlık, ama aslında aşiretinin krallık niyetlerini anlatır. Bu görüşmelerin sonunda ona Türklere karşı Arap isyanında açık askeri ve mali destek sözü verilir. Sir Ronald Storrs’un görüşmeleri takiben 31 Ekim 1914 tarihinde Emir Abdullah’a yazdığı mektup niyetlere açıklık getirmektedir: “Türk Hükümeti ordularıyla Mısır topraklarını işgal etmek suretiyle İngiltere’ye karşı savaş başlatmışlardır. Eğer Arap milleti bu savaşta İngiltere’ye yardım ederse, İngiltere Arabistan’a hiçbir müdahale olmayacağı hususunda güvence verecek ve dışarıdan yabancı saldırısına karşı da Araplara her yardımı yapacaktır”[2].
Dikkat; Arap isyanının görüşmelerini yapan Emir Abdullah Osmanlı Devleti Meclisi Mebusanı’nda bir mebustur. Emir Abdullah Arap isyanları sonrası İngilizler tarafından Ürdün Kralı yapılır.
Emir Abdullah
Aralık 1914 tarihinde İngiltere’nin Mısır Yüksek Komiseri Sir Arthur Henry Mc Mahon, Şerif Hüseyin’e “Haşimi Aşireti’nin Halife Osmanlı Sultanı’nın ilan ettiği cihada katılmamasını, Arapların niyet olarak belirttiği, sonuçta Arap bağımsızlığına yol açacak Arap isyanının bir İngiliz – Arap işbirliği kurularak başlatılmasını” önerir. Bu öneriyi takiben Şerif Hüseyin ile Arthur Mc Mahon arasında yaşanan bir dizi haberleşme ile planlar yapılır, Osmanlı Devleti’ne ve birliğine karşı isyanın stratejisi belirlenir[3]. İsyan kararında mutabık kalındıktan sonra Mc Mahon, Şerif Hüseyin’e isyanın Hicaz’da, kutsal bölgede başlatılmasını tavsiye eder. Bu tavsiye çok ilginçtir; çünkü kritik bir yer seçilmiştir; kutsal mekan Hicaz! Ayaklanma Osmanlı’nın dinden çıktığı iddiasıyla halk kitleleri arasında yayılacaktır. Halbuki o sırada Korgeneral Fahrettin Paşa Hicaz’da, Medine’de, İslam’ın Yüce Peygamberi’nin muhafızıdır. Açlıktan kırılan askerine çekirgenin beslenmedeki yararlarını anlatarak Medine’yi amansızca müdafaa etmektedir.
Fahrettin Paşa ve Medine Muhafızları
Şerif Hüseyin, isyan başlarken İngilizlere Arap aşiretlerinin çoğunluğunun desteğinin alınması için sıradan Arap halkının Arap bağımsızlığı ideali ile harekete geçeceğini, ama sıradan halka verilecek bu vaadin yetmeyeceğini, ayrıca “büyük mali harcamalarla da aşiret reislerinin tatmin edilmeleri gerektiğini” özenle vurgular ve tamamlar: “Aksi halde, aşiretlere para desteği sağlanamadığı takdirde belli başlı Arap aşiretlerinin isyan çevresinde toplanması mümkün olamayacaktır.”
Şerif Hüseyin’in isyan hedefine aldığı bağımsız Arap devletinin sınırları Hicaz, Suriye, Lübnan, Filistin, İsrail, Ürdün ve Irak dâhil olmak üzere çok geniş bir alanı içine almaktadır. Hem çıkış şekli, hem iş birlikleri, hem coğrafyası itibariyle bu isyan aslında Osmanlı Devleti’ne tam bir ihanet niteliğindedir.
Şerif Hüseyin, Osmanlıların Kanal Harekâtının başarısız olması, Osmanlı Ordusu’nun ciddi kayıplar vermesi, böylece bölgedeki Osmanlı askeri gücünün zayıflaması üzerine beklediği fırsatı yakaladığını görür, elde ettiği diğer Arap aşiretleri ile birlikte 27 Haziran 1916 sabahı Osmanlı Devleti’ne karşı Arap isyanını başlatır. İsyan, Mekke, Taif, Cidde, Yenbu, Vech ve diğer Arap şehirlerinde aynı anda başlatılır.[4]
Ayaklanmanın başladığı gün, İngilizlerin tavsiyesi ile Şerif Hüseyin adına hazırlanmış bir bildiri yayınlanır. Bildiride “Sultan – Halife’nin otoritesine karşı değil iktidarı ele geçirmiş olan İttihat ve Terakki Partisi’ne karşı isyan ettiğini, İttihat ve Terakki’nin din ayrımı gözetmeksizin bütün Osmanlı Devleti vatandaşlarına zulmettiğini, Türklerin Suriye – Filistin Araplarına karşı baskı ve zulüm uyguladığı ifade edilir”[5].
İsyan kısa süre içinde, başladığı Hicaz dışına çıkar, tüm Arap coğrafyasına yayılır. Ama isyanı başlatan liderin, Şerif Hüseyin’in statüsü, benzer dış kontrollü isyanlarda olduğu gibi tam belli değildir. İngilizler, bir süre için onu Hicaz Kralı olarak kabul etmişler, ama değişik lokalizasyonlarda başka yerel aşiret otoritelerini de bağımsız olarak desteklemişlerdir.[6]
Sömürgeci mantığı ve uygulaması bu süreçte de aynen işler. İsyan ettirilene başka şeyler vaat edilir, ama niyetler başkadır. İsyanın başladığı tarihlerde, 16 Mayıs 1916’da İngiliz – Fransız yetkililer arasında, gizli görüşmelerle Osmanlı topraklarının paylaşımı için “Sykes – Picot Anlaşması” yapılır. Bu anlaşmayla Suriye topraklarının büyük bir kısmı; Şam, Halep, Humus, Hama Fransa’nın nüfuzuna bırakılıyordu[7]. Lazkiye, Trablusşam, Beyrut ve Sur gibi liman şehirleri de dâhil olmak üzere Suriye kıyılarında Fransızlar istedikleri gibi bir yönetim kurabileceklerdi. Daha sonra İngiltere ve Fransa rasaında devam eden görüşmeler ve anlaşmalar ile Fransa Suriye’de kendi himayesinde kurulacak bağımlı/manda devletlerin yaşaması için Fransız görevliler, öğretmen ve danışmanlar görevlendirebilecekti[8]. Araplara verilen sözler hiçbir zaman tutulmaz. Bu coğrafya İngiltere ve Fransa arasında paylaşılır. Şerif Hüseyin’in oğlu Emir Faysal daha önce İngilizler tarafından Şam Kralı yapılmışken, Şam Fransızlara geçince İngiltere’ye kaçar. İngiltere de onu Irak Kralı yapar. Şu hale bakın; kim kimi kral yapıyır. Ya istiklal için isyan eden Arap halkı?
Emir Faysal; Şam Kralı; sonra da Irak Kralı; Kimlerin Kralı?
İşte bugün Kutsal Emanetleri Medine’yi terk etmeden İstanbul’a gönderen Fahrettin Paşa’yı hırsızlıkla itham eden Birleşik Arap Emirlikleri’nin Dış İşleri Bakanı’nın soyu Emir Faysal’a dayanmaktadır. Eğer o Kutsal Emanetler İstanbul’a gelmeseydi, bu adamlar onları kim bilir kaç yere satmışlardı.
BAE Dış İşleri Bakanı Abdullah Bin Zayed
Bugünkü Irak ve Suriye Coğrafyası, bir Arap isyanı ile çizilmeye başlanır ve Arap mandacılığı ile şekillenir. Tıpkı şimdilerde aynı coğrafyada PYD/PKK Kürt isyancılarla yapılan gibi.
Yrd.Doç.Dr. Mustafa Yahya METİNTAŞ, Eskişehir Osmanagzi Üniversitesi öğretim üyesidir.
Dipnotlar
[1] Arap Yarımadası’nın en köklü aşiretlerinden biri. Hz. Muhammed’in bu aşirete mensup olduğuna inanılır. Memluk ve Osmanlı Devletlerince Hicaz’ın ve kutsal toprakların yönetimi bu aileye verilmiştir. Birinci Dünya Savaşı başladığı zaman aşiretin başında Şerif Hüseyin bulunmaktaydı.
[2] Enver Ziya Karal, Osmanlı Tarihi IX Cilt, İkinci Meşrutiyet ve Birinci Dünya Savaşı, 1908 – 1918, Ankara 1996, s. 494.
[3] Recep Boztemur, “Arap İsyanı, 1916 – 1918”, Mülkiye 2011, Cilt: XXXV, Sayı: 272, 72.
[4] Recep Boztemur, a.g.m., s. 73.
[5] Enver Ziya Karal, a.g.e., s. 497.
[6] Işık Işıl Bostancı, “Suudi Arabistan Krallığının Resmen İlan Edilmesi”, Ortadoğu Araştırmaları Dergisi, Cilt: 1, Sayı: 2, Elazığ, Temmuz 2003, s. 37.
[7] Ömer Osman Umar, “Suriye’de Fransız Emperyalizmi”, Fırat Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, Cilt: 12, Sayı: 1, Elazığ, 2002, s. 300; İsmail Özçelik, Milli Mücadelede Güney Cephesi (Urfa), Ankara, 1992, s.23-27.
[8] Yaşar Akbıyık, Milli Mücadele’de Güney Cephesi (Maraş), Ankara, 1990, s. 55-56.